
HRİSTİYANLARIN
“ÜÇLEME” YANILGILARI
arih
boyunca insanları doğru yola iletmek ve içinde bulundukları
yanlışları onlara haber vermek için Allah peygamberler göndermiştir.
Her peygamber gönderildiği toplumu hidayet yoluna çağırmış,
Rabbimiz'den aldığı vahyi kendi toplumuna bildirmiştir. Her
dinin hükümlerinde, ibadetlerinde ve uygulamalarında bazı
farklılıklar olmuş olsa da tüm peygamberlerin tebliğlerinin
özü aynı tevhid inancıdır. Tevhid "Allah'a bir ve
tek ilah olarak iman etmek" demektir. Tevhid inancına
sahip olan bir kişi, tek güç ve kudret sahibinin alemlerin
Rabbi olan Allah olduğunu bilir. Tüm insanların Allah'a muhtaç,
aciz kullar olduğunun, tüm varlıkların Allah'a boyun eğdiğinin
farkındadır. Diğer bir deyişle İslam dini dışındaki iki büyük
hak din olan Yahudilik ve Hıristiyanlık, bozulmamış halleri
ile Allah'a hiçbir varlığı ortak koşmamak temeli üzerine kuruludur.
Allah'ın varlığına ve birliğine inanan her üç İlahi dinin
mensupları da aslında Rabbimiz'in Hz. İbrahim'e indirmiş olduğu
hak dine uymaktadırlar. Kuran'da Hz. İbrahim'in dininin "hanif"
bir din olduğu bildirilmiş ve Peygamberimiz (sav)'e bu dine
uyması emredilmiştir:
Sonra sana vahyettik: "Hanif (muvahhid)
olan İbrahim'in dinine uy. O, müşriklerden değildi." (Nahl
Suresi, 123)
Hanif kelimesi, "Sadece Allah'a inanıp, yalnızca O'na kulluk
eden kişi" anlamındadır. Hz. İbrahim'in hanif olarak vurgulanan
özelliği, sadece Allah'a bir ve tek olarak iman etmesi ve
teslim olmasıdır. O putperest olan kavminin batıl inanışlarından
uzaklaşmış, sadece Allah'a yönelmiş, muvahhid bir kuldur.
Kavmini de putperest inanışlarını terk etmeleri, putlara ibadet
etmekten vazgeçmeleri için uyarmıştır. (Detaylı bilgi için
Bkz.
Hz. İbrahim ve Hz. Lut, Harun Yahya, Araştırma
Yayıncılık, Şubat 2003)
Allah'ın Hz. İbrahim'e vahyettiği hak din, onun soyundan
gelen diğer salih müminler tarafından ayakta tutulmuştur:
Kendi nefsini aşağılık kılandan başka,
İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, Biz onu dünyada
seçtik, gerçekten ahirette de o salihlerdendir. Rabbi ona:
"Teslim ol" dediğinde (O:) "Alemlerin Rabbine teslim oldum"
demişti. Bunu İbrahim, oğullarına vasiyet etti, Yakup da:
"Oğullarım, şüphesiz Allah sizlere bu dini seçti, siz de
ancak Müslüman olarak can verin" (diye benzer bir vasiyette
bulundu.) Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahidler
miydiniz? O, oğullarına: "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?"
dediğinde, onlar: "Senin İlahına ve ataların İbrahim, İsmail
ve İshak'ın İlahı olan tek bir İlaha ibadet edeceğiz; bizler
O'na teslim olduk" demişlerdi. (Bakara Suresi, 130-133)
Görüldüğü gibi Hz. İbrahim'in "hanif" dini, Yahudiler, Hıristiyanlar
ve Müslümanlar arasında ortak bir dindir. Yahudiler Hz. İbrahim'i
tüm Yahudilerin peygamberi olarak kabul eder ve Hz. İbrahim'in
yolunu izlediklerini söylerler. Hıristiyanlar da Hz. İbrahim'in,
Yahudilerin olduğu gibi kendilerinin de peygamberi olduğunu
kabul ederler. Hz. İbrahim'e iman, ona duyulan sevgi ve saygı
Yahudiler ve Hıristiyanlar için olduğu gibi Müslümanlar için
de son derece önemlidir. Rabbimiz Nisa Suresi'nde şu şekilde
bildirir:
İyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden
ve hanif (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan daha güzel
dinli kimdir? Allah, İbrahim'i dost edinmiştir. (Nisa Suresi,
125)
Müslümanlar, Rabbimiz'in Kuran'da emrettiği gibi, tüm peygamberlere
indirilenlere, "aralarında hiçbir ayırım yapmadan" iman ederler:
Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene,
İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene,
Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene
iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz
ve biz O'na teslim olmuşlarız. (Bakara Suresi, 136)
Ancak unutmamak gerekir ki, Allah'a olan coşkulu imanı, derin
sevgisi, Rabbimiz'in bütün emirlerine gönülden boyun eğişi,
itaati ve üstün ahlakı ile tüm inananlara örnek kılınmış olan
Hz. İbrahim'e en yakın olanlar, hiç şüphesiz onun ahlakına
uyanlar ve tevhid yolunu izleyenlerdir. Rabbimiz Kuran'da
şöyle buyurmaktadır:
Doğrusu, insanların İbrahim'e en yakın
olanı, ona uyanlar ve bu peygamber ile iman edenlerdir.
Allah, mü'minlerin velisidir. (Al-i İmran Suresi, 68)
Dolayısıyla Allah'a gönülden iman eden Hıristiyan ve Yahudilerin
de, Hz. İbrahim ve ona uyan salih müminler gibi, yalnızca
Allah'a yönelip dönmeleri, Hz. İbrahim'in gösterdiği güzel
ahlakı, samimiyeti ve imani derinliği örnek almaları gerekir.
Onlar da Hz. İbrahim'in hanif dinine uyan muvahhidler gibi,
Allah'ın birliğine iman eden ve O'na hiçbirşeyi ortak koşmayan
samimi kullar olmalıdırlar. Ancak günümüzde üçleme inancı
nedeniyle Hıristiyanlık bu tariften uzaklaşmıştır. Hz. İsa'nın
Allah Katı'na alınışının ardından üretilen üçleme inancı nedeniyle
yanlış bir yola girilmiş, tevhid inancı değiştirilip farklı
bir inanç oluşturulmuştur.
Üçleme yanılgısı Hıristiyanlar için
ne ifade eder?
Hıristiyanlık Filistin'de yaşayan Yahudiler arasında doğdu.
Hz. İsa'nın çevresinde bulunan ve ona inanan insanların tamamına
yakını Yahudiydi ve Hz. Musa'nın şeriatına göre yaşıyorlardı.
Yahudiliğin en temel özelliği ise, Allah'a bir ve tek olarak
iman etmekti.
Ancak ilerleyen bölümlerde daha detaylı olarak göreceğimiz
gibi Hıristiyanlık, Hz. İsa'nın Allah Katı'na alınışının ve
Yahudilerin dünyasından çıkıp putperest dünyaya doğru yayılışının
ardından farklılaşmaya başladı. Hz. Musa'nın şeriatının temeli
olan tevhid inancı büyük bir değişikliğe uğradı. Hz.İsa üçleme
inancı nedeniyle bir ilah olarak görülmeye başlandı. (Bu bölüm
boyunca üçleme inancını tarif etmek amacıyla kullanacağımız
tüm batıl ifadelerden Allah'ı tenzih ederiz.)

Luigi Mayer, Hz. Süleyman Tapınağı,
Victoria ve Albert Müzesi, Londra
Ey Kitap Ehli, kitaptan gizlemekte olduklarınızın çoğunu
size açıklayan ve birçoğundan geçiveren elçimiz geldi.
Size Allah’tan bir nur ve apaçık bir Kitap geldi.
(Maide Suresi,15)
Allah, rızasına uyanları
bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları Kendi
izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru
yola yöneltip-iletir.
(Maide Suresi, 16) |
"Üçleme" inancı bu sürecin sonunda ortaya çıktı. Bu kavram,
"Baba, Oğul ve Kutsal Ruh"tan meydana gelmiş üçlü bir Allah
inancı anlamında kullanılmaktadır. Üçleme, geleneksel Hıristiyanlığın
en önemli iman şartlarındandır. Sonsuz güç ve kudret sahibi
olan Rabbimiz'e bir ve tek olarak iman etmeyi esas alan tevhid
inancı ile tamamen çelişen bu yanlış inancı şu maddelerle
tanımlamak mümkündür:
- Üçleme inancına göre Allah, "Üçlü birlik" kavramıyla Kendisi'ni
üç kişilikte göstermiştir ve Baba-Oğul-Kutsal Ruh aynı şeydir.
Bu inanış şu cümlelerle özetlenir: "Baba, Oğul, Kutsal Ruh,
tek olan Tanrı'nın Kendisi'dir", "Tanrı; Baba, Oğul ve Kutsal
Ruh olarak vardır"... Akıl ve mantıkla çelişen bu hatalı
inanışa göre üçlemedeki üç şahsın her biri Allah'tır, dolayısıyla
aynı güç ve yetkilere sahiptir. (Allah'ı tenzih ederiz.)
- Hz. İsa'nın sözde Allah'ın oğlu olduğuna inanılır. Bu
yanlış inanca göre Hz. İsa Allah ile aynı öze sahiptir.
Bu inanışa homoousnius adını verirler ve "Baba ile Oğul
aynı özden, cevherden oluşur" şeklinde özetlerler.
- Hz. İsa'nın yaratılmadığına, Allah'ın oğlu olarak sonsuzluktan
geldiğine inanılır. Bu yanlış inanca göre Hz. İsa insanların
kurtuluşu için gökten inmiştir, cesetlenip insan olmuştur.
Bu inanışa enkarnasyon adı verilir.
Üçleme inancı, sonsuz güç ve kudret sahibi olan Rabbimiz'e
batıl bir anlayışla bakan, Allah'ın insanlara peygamber olarak
gönderdiği Hz. İsa'ya ilahlık atfeden yanlış bir inanıştır.
Ancak, kendi içinde birçok çelişkiler barındırmasına ve tevhid
inancının tamamen karşısında yer almasına rağmen, Hıristiyan
inanışlarında çok önemli bir yere sahiptir. Üçlemeye, dolayısıyla
Hz. İsa'nın Allah'ın oğlu olduğuna inanmayan bir kişi, üçlemeyi
savunanlar tarafından gerçek bir Hıristiyan olarak kabul edilmez.
İlginç olan bir husus, tarih boyunca üçleme inancına karşı
çıkıp, Hz. İsa'nın sadece Allah'ın peygamberi olan bir beşer
olduğunu savunan çeşitli kişi ve toplulukların şiddetli baskılara
maruz kalmış olmalarıdır. Bu kişilerin İncil'den ve Hz. İsa'nın
hayatından getirdikleri deliller her zaman göz ardı edilmiş,
insanlar bu konularda konuşmaktan menedilmişlerdir. İlerleyen
bölümlerde daha detaylı olarak inceleyeceğimiz söz konusu
tevhid inancı sahipleri, Hz. İsa'nın Allah'ın oğlu olduğunu
söyleyenlere şiddetle karşı çıkmış, bunun açıkça "Allah'a
şirk koşmak" olduğunu söylemişlerdir. Bu nedenle de asırlar
boyunca "kafir", "sapkın" (heretik) ve hatta "din düşmanı"
olarak tanıtılmış, onlara destek verenler de aynı tepkilerle
karşılaşmışlardır. Kimi yurtlarından sürülmüş, kimi de engizisyon
mahkemelerince yakılarak öldürülmüş veya asılmışlardır. Bu
tepkiler üçleme karşıtlarının sayıca artmalarını ve fikirlerini
yaymalarını engellememiştir. Ancak üçleme savunucuları her
zaman için çoğunluğu oluşturmuşlardır.
Konuyu tarafsız gözle araştıranlar bile, gerçek Hıristiyanlığın,
tarih boyunca baskı altına alınan söz konusu muvahhid (tevhide
inanan) Hıristiyanlık olduğunu tespit etmektedirler. Özellikle
de 18. yüzyılda başlayan bağımsız Kitab-ı Mukaddes araştırmalarının
büyük bir bölümünde, üçleme, kefaret ve benzeri inanışların
Hıristiyan kutsal kitaplarında yer almadığı sonucuna varılmıştır.
Bu tarihsel kanıtların da etkisiyledir ki, günümüzde bazı
Hıristiyan mehzepler üçlemeyi reddetmektedirler. Örneğin dünyanın
dört bir yanında kiliseleri bulunan Üniteryen Kilisesi, üçleme
inancını kabul etmeyen çok büyük bir Hıristiyan topluluğudur.
Bu gibi cemaatler -aralarında çeşitli görüş farklılıkları
bulunsa da- Hz. İsa'nın Allah'ın oğlu olduğunu kabul etmemekte,
gerçek Hıristiyanlığın bir ve tek olarak Allah'a iman etmeyi
emrettiğini söylemektedirler. Büyük bir bölümü de Hz. İsa'nın
tüm insanların günahlarına kefaret olarak çarmıha gerildiği
yönündeki iddianın yanlışlığını vurgulamaktadırlar. Günümüzde
üçleme karşıtı Hıristiyanlarla, farklı isimler altında ve
farklı kilise oluşumları şeklinde karşılaşmak mümkündür. Özellikle
de Amerika'da "üçleme karşıtları" her geçen gün daha
da güçlenmekte ve Hıristiyan dünyasında gerçekleri açıkça
dile getirenlerin sayısı büyük bir artış göstermektedir.
Bunlar arasında "The Worldwide Church Of God" özellikle dikkat
çekicidir. Bu kilisenin kurucusu Herbert W. Armstrong, üçleme
inancının putperest kültürlerin etkisiyle ortaya çıkan bir
batıl inanç olduğunu savunmaktadır.
Öte yandan bazı Hıristiyan kiliseleri içinde
üçleme karşıtı görüşlerin ortaya çıktığı, ancak bunların bastırıldığı
da bilinen bir gerçektir. Örneğin Kuzey Amerika'da 19. yüzyılda
doğan ve Hz. İsa'nın dönüşünün çok yakın oluşuna dikkat çeken
Seventh Day Adventist hareketinin kurucuları, gerçekte "Ariusçu"
bir temelde kurulmuş ve üçleme inanışını reddetmişlerdir.
(Arius, ileride inceleyeceğimiz gibi, üçleme inancı ve Hz.
İsa'ya atfedilen ilahlık iddiasını reddeden, 3. yüzyılda yaşamış
önemli bir Hıristiyan din adamıdır.) Ancak diğer Hıristiyan
kiliselerinin Seventh Day Adventist mezhebine getirdikleri
"Hıristiyanlıktan sapma" suçlamaları, Ariusçu inancın terk
edilmesine ve bunun yerine üçleme inancının kabul edilmesine
yol açmıştır. Bu ilginç dönüşüm, bugün söz konusu kilisenin
mensupları tarafından da kabul edilmektedir.1

Giovanni Paolo Panini, Roma Forumu, 1735, Detroit Güzel
Sanatlar Enstitüsü
|
Bu konuda en çok dikkat edilmesi gereken hususlardan biri,
üçleme inancına Kitab-ı Mukaddes'in hiçbir bölümünde rastlanamamasıdır.
Ne Yahudilerin Kutsal Kitapları olan Eski Ahit'te
ne de Hıristiyanların kutsal metni olan İncil'de bu inanç
yer almamaktadır. Üçleme inancı İncil'de yer alan
bazı ifadelerin yanlış yorumlarına dayanmaktadır ve bu kelime
ilk kez 2. yüzyılın sonlarında Antakyalı Theophilus tarafından
kullanılmıştır. Söz konusu inancın kabul görmesi ise çok daha
sonraları gerçekleşmiştir. Bu nedenle de Kitab-ı Mukaddes
araştırmacıları ve üçleme karşıtları özellikle; "Eğer
bu inanç gerçekten doğru olsaydı, Hz. İsa'nın bu konuyu tüm
açıklığıyla insanlara anlatmış olması gerekmez miydi?
Üçleme inancının Kutsal Kitap'ta açık ifadelerle yer alması
gerekmez miydi?" soruları üzerinde yoğunlaşmaktadırlar. Bu
sorulara kendilerinin verdikleri cevap ise açıktır:
İncil'de tüm açıklığıyla yer almayan, dolayısıyla ilk Hıristiyanlar
tarafından bilinmeyen bir inanç, Hıristiyanlığın temeli olamaz.
Bu, Hz. İsa'nın ardından ve yerleşik Yunan kültürünün etkisiyle
oluşturulan bir yanılgıdır.
1. Erwin Roy Gane, The
Arian or Anti-Trinitarian Views Presented in Seventh-day Adventist
Literature and the Ellen G. White Answer; http://www.sdanet.org/atissue/trinity/gane-thesis/index.htm
 |