Hızırla
Kırk Saat
Kıyamet
gününden önce
Hızır
çekilecektir yeryüzünden
Sonra
yeşillikleri yaylaların
Eski
zaman duvarları gibi yükselen çınarların
Çinilerin
minyatürlerin duayı ansıtan boyaların
Güneşte
bir kuş gibi çırpınan kasabaların
Göz
ağrısı getiren tozların
Yeşili
kırmızısı sarısı çekilecek önce
Evlerde
avlularda duyulacak bir eksilme
Yoldan
bir ölü götürüyorlarmış ta sezmişler
gibi
Çıkacaklar
dışarıya ama
Yollar
ıssızdır sonsuzca
Hızırın
gidişiyle birlikte
Yol
ıssızlığı gelişecektir
Yaşamıştı
bunu bir anda
Daracık
bir odada
Peygamberin
baş ucunda
Ali
Peygamberi
yıkarken buruşmuştu dünya
Deniz
gibi vahşi mercanlar gibi yakıyordu
elini sıcak su
Ömer
bir horoz sandı dünyayı
Boğazında
keskin bıçak
Ölümünde
peygamberin
Ebubekir
dört yanında çırpınışını duydu kanadını
Cebrail’in
Topraktan
yükselişini surun
İç
odalarda
Çarşaf
arkalarında
Ağlarken
peygamber kadınları
Duydular
kıyameti bir anda
Daracık
bir saatta
Sonra
Ali odanın yalnızlığından
Dört
duvardan bir fısıltı duydu
Göründü
sancakların en yeşili
Ve
ordusuyla birlikte Mehdi
Belirli
bir süre geciktiren kıyameti
Kıyamet
elinde bir belge
Bir
tüy gibi hafifleten kıyameti
Mehdi
Şehitlik
yapan ölümü kıyameti
Mehdi
Bereketin
geri gelişi
Kıyametin
birinci fecri
Hızırın
ete kemiğe kavuşması
Bir
kadir gecesinde
Seçilenler
seçildiler
Bir
kadir gecesinde
Dönüşmeye
başladı kaderi
Yeryüzünde
Karınca
azabına uğratılmış müslümanların
En
yoksulu insanların
En
çok ezilmişi
Ezilmişlerin
bile ezdiği
Acımalarından
yenilgileri
Susan
susturulan
Değiştirilip
dönüştürülen
Tarihi
ekşitilen
Faydalanılan
şelalesinden
Ama
içecek sudan yoksun edilen
Sökülüp
atılan coğrafyasından
Bağbozumu
mantığından
Çocuklarına
düşünce tozu serpilen
Kuşlukta
kuşkulu
Öğlede
eğlenen
Bir
küme yapılan halkı
Götürülüp
uçurum kıyısına
Bir
ölü kuzgun gibi bırakılan kenti
Güneşin
batmakta erken davrandığı
Her
gün son akşam gibi gelen bir akşamda
Cam
kesmesi bir konakta
Ölüm
dirim toplantısında
Bir
gül ansızın patlayıp açılacak bir
saksıda
Ve
kalkacak bir insan ayağa
Ve
ışık ışık ışık
Arkasında
solunda ve sağında
Ve
uzatacak ellerini dışarıya
Ah
bu ne beyaz ne beyaz
Musanın
elleri
Ve
yüzü İsa yüzünün benzeri
Sonra
bir değişim daha
Bir
değişim daha
Kendinde
özetleyen bütün peygamberleri
Son
peygamberin kendisi sanki
Hızır
da işi bitip te aradan çıkan köprülerin
en yükseği
Mehdi
Konuşacak
Mehdi
Geldi
derleniş günü
Derleniş
toparlanış vakti
Artık
her gün her gece
Bir
kadir günü ve gecesi
Kur’an
iniyor dağlardan tepelerden
Yağmur
onun yedeğinde
Horozlar
en keskin sesleriyle ötmede
Koyunlar
ışıldıyor yünlerinde
Yeni
ve keskin bir bilgelik keçilerde
Doğudan
batıya bir şimşek atlardan
Heyamolalarla
inip çıkan
Bir
eleğimsağma develerden
Kadınlar
örtünürler meryem örtülerini
Bacalar
yeniden tüter
Odunların
en sertinin yanışından
Bırakarak
gökyüzünde bir ocak sisi
Dağlarda
bir başka coşkunluk çağlıyor
Menekşede
çiğde kekikte ses var
Bir
vahiy uğultusu arılarda
Karıncalarda
hikmet suskunluğu
Barışı
ve çalışkanlığı sağduyunun
Derleniş
toparlanış diriliş saati
Geldi
Yükseldi
bir ağartı müslüman ufuklardan
Müslüman
mevsim ve iklimlerden
Kelimeler
sıçradı yıllarca beklemişlerdi taşlarda
Bir
başkalaşım oldu yazılarda
Seslerin
durduğu yerde
Gizlice
süren bir ayet sonu yumuşaklığı
Duruşlar
bir süreden inmişcesine ağırbaşlı
Davranışlar
ölçülü tartılı
Büyük
dönüş başlamadan önce
Kendini
bırakarak evrenin koştuğu o Bütüne
Bir
kanat çırpmasıyla karıştığı Varlığa
Düzeltip
dünyayı yeniden
Toplumu
dirilten insanı erdiren
Şeytanı
bir duvar ucunda sıkıştıran
Dam
saçaklarında koğalayıp
Eski
sınırına iten
Kentlere
mutluluğu
Bir
ikindi anıtı gibi getiren
Her
eve mermer dağıtan
Şelale
paylaştıran
Kan
kanalı uzatan
Engebeli
bir gebelikte
Yatağından
korkan kadınlara
Süt
verin süt verin çocuklara
Alarak
nar incir gibi yemişlerden
Şit
evi sığınağı zeytinlerden
Meryemin
dayanağı hurmadan
Tükenin
var olun varlığıyla Varlığın
Ki
göreceksiniz kesin kesin
Yüzünüzü
nereye çevirirseniz çevirin
Odur
var olan var eden
Biçim
veren değiştiren
Dağıtan
toplayan
Hiç
olmamışa çeviren
Bir
çırpıda gelip
Geçmişe
döndüren zamanı
Sesi
seslendiren yeri yerlendiren
Sonra
açıp yeli yürüyen bir kabir gibi
İçine
yeri yerleştiren gömen
Bir
kan pıhtısından meniden
Bir
insan türeten
Sonra
onu büyüten
Sözüne
kulak yapan ağız yapan
İşine
onda bir yetenek özü mayalandıran
İnanış
veren sabır veren
Kuran’a
da şeytana da
Eş
yapan yoldaş yapan sırasında
Bir
örtü gibi birden açan dünyayı
Sonra
birden toplayan ortalığı
En
büyük kolleksiyon sahibi
Kafataslarından
kemiklerden
Güneşten
aydan yıldızlardan
Cennet
ve cehennemlerin
Kaybolduğu
doğduğu girdabından
Her
çağ bir başka ses
Duyulan
mızrabından
Doğmamış
ve ölmeyen
Gelmemiş
ve gitmeyen
SEZAİ
KARAKOÇ |