
KURAN'DA PEYGAMBERLERİN ÖLÜMÜ NASIL ANLATILIYOR?
Kuran'da peygamberlerin ölümlerinin aktarıldığı
kıssalarda geçen kelimelerle, Hz. İsa'nın ölümünün anlatıldığı
ayetlerin incelenmesi, Hz. İsa'nın ölümüyle ilgili önemli
bir gerçeği ortaya çıkarmaktadır. Bu bölümde Hz. İsa'nın ve
diğer peygamberlerin ölümlerini ifade eden kelimelerin Arapça
karşılıklarını ve Kuran ayetlerinde ne şekilde kullanıldıklarını
inceleyeceğiz.
Kuran'da peygamberlerin ölmesi veya öldürülmesiyle
ilgili olarak kullanılan kelimeler ileride daha detaylı göreceğimiz
gibi "katele (öldürmek), mate (ölmek), haleke (helak olmak),
salebe (asmak)" ya da birkaç özel kelimedir. Oysa Hz. İsa
için, Kuran'da çok açık bir ifadeyle, "Onu öldürmediler (ma
katelehu) ve asmadılar (ma salebuhu)" ifadesi kullanılarak
hiçbir öldürme şekliyle öldürülmediği vurgulanmaktadır. Hz.
İsa'nın bir benzerinin gösterildiği ve onun Allah katına yükseltildiği
bildirilmektedir. Al-i İmran Suresi'nde ise Hz. İsa'yı Allah'ın
vefat ettireceği ve onu Kendi katına yükselteceği bildirilmiştir:
Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey İsa, doğrusu
seni Ben vefat ettireceğim (müteveffiyke), seni Kendime yükselteceğim
(rafiuke), seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları
kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim..." (Al-i
İmran Suresi, 55)
Kuran'da ölüm anlamı içeren kelimelerin ve Al-i
İmran Suresi'nde geçen "vefat ettirme" kelimesinin kullanım
şekilleri şöyledir:
1) TEVEFFA: VEFAT ETTİRME
Ayette geçen "vefat" kelimesinin karşılığı Türkçe'de
kullanılan ölme anlamından farklı anlamlara gelmektedir. Ayetlerin
Arapça karşılıklarının incelenmesi, Hz. İsa'nın bildiğimiz
manada ölmediğini açıkça ortaya koyar. Maide Suresi'nin 117.
ayetinde ölüm olayı şu şekilde aktarılır:
"Ben onlara bana emrettiklerinin dışında
hiçbir şeyi söylemedim. (O da şuydu:) 'Benim de Rabbim, sizin
de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.' Onların içinde kaldığım
sürece, ben onların üzerinde bir şahidim. Beni vefat ettirdiğinde
(teveffeyteni), üzerlerindeki gözetleyici Sen'din. Sen herşeyin
üzerine şahid olansın."
Bu ayetlerde geçen ve Türkçe meallerde öldürme
ya da vefat ettirme olarak çevrilen kelime Arapça'da "teveffa"
kökünden türemiştir ve bu kelime ölüm manasına değil, "canın
alınması" manasına gelmektedir. İnsanın canının alınmasının
ise her zaman ölüm anlamına gelmediği yine Kuran'da bize bildirilmektedir.
Örneğin "teveffa" kelimesinin geçtiği bir ayette insanın ölümünden
değil, uykuda canının alınmasından bahsedilmektedir:
Sizi geceleyin vefat ettiren (teveffakum)
ve gündüzün "güç yetirip etkilemekte olduklarınızı" bilen,
sonra adı konulmuş ecel doluncaya kadar onda sizi dirilten
O'dur... (Enam Suresi, 60)
Bu ayette "vefat ettirme" olarak tercüme edilen
kelime ile, Al-i İmran Suresi'nin 55. ayetinde kullanılan
kelime aynıdır, yani her iki ayette de "teveffa" kelimesi
geçmektedir. İnsanın, gece içinde bulunduğu durum ölüm olmadığına
göre yukarıdaki ayette kullanılan "teveffakum" kelimesinin
ölümü kastetmediği, doğru tercümenin "geceleyin canlarınızı
alan" şeklinde olması gerektiği açıktır. Aşağıdaki ayette
ise aynı kelime şu şekilde kullanılmaktadır:
Allah, ölecekleri (mevt) zaman canlarını
alır (teveffa); ölmeyeni de uykusunda (canını alır) (lem temut).
Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı (el mevte) verilmiş
olanı tutar, öbürüsünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir...
(Zümer Suresi, 42)
Bu ayetten de anlaşılacağı gibi, Allah uyuyan
insanın canını almaktadır, ama hakkında ölüm kararı verilmemiş
olanı eceli gelinceye kadar tekrar salıvermektedir. Bu haliyle
insan bildiğimiz manada ölmüş olmaz. Yalnızca geçici bir süre
için ruhu bedeninden ayrılmış farklı bir boyuta girmiş olur.
Uyanacağı zaman ise tekrar ruhu bedenine iade edilir.
Prof. Dr. Süleyman Ateş de tefsirinde "teveffa"
kelimesini şu şekilde açıklamıştır:
Teveffinin, uyku manasında kullanıldığını söyleyenlere
göre -ki çoğunluk bu görüştedir- ayetin takdiri "Seni uyutacağım"
şeklindedir. Sonuç olarak Hz. İsa'nın uykudakine benzer bir
duruma sokularak Allah katına yükseltildiğini, olayın bildiğimiz
ölüm olmadığını, sadece bu boyuttan bir ayrılış olduğunu söyleyebiliriz.
(Doğrusunu en iyi Allah bilir.) (Prof. Dr. Süleyman Ateş,
Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, Cilt 2, Syf: 49-50)
2) KATELE: ÖLDÜRMEK
Kuran'da ölüm konusu anlatılırken genelde kullanılan
kelime Arapça'da "öldürmek" anlamına gelen "katele" kelimesidir.
Mümin Suresi'nde "katele" kelimesi şu şekilde kullanılmaktadır:
Firavun dedi ki: "Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim
(aktul) de o (gitsin) Rabbine yalvarıp-yakarsın... (Mümin
Suresi, 26)
Ayette geçen "Musa'yı öldüreyim" ifadesinin Arapçası
"aktul Musa" şeklindedir. Bu kelime katele fiilinden türemiştir.
Bir diğer ayette ise aynı kelime şu şekilde kullanılmaktadır:
... Peygamberleri haksız yere öldürmelerindendi
(yaktulune)... (Bakara Suresi, 61)
Ayette geçen "öldürmelerindendi" kelimesinin
Arapçası "yaktulune" şeklindedir ve yine aynı şekilde katele
kelimesinden türemiştir. Ve çeviride de açıkça ifade edildiği
gibi "öldürmek" anlamına gelmektedir.
Aşağıda peygamberlerin ölümünü açıklayan bazı
ayetlerde "katele" fiilinin ne şekilde kullanıldığı belirtilmektedir.
Parantez içinde anlamları bildirilen tüm kelimelerin fiil
kökleri KATELE'dir:
... Onların bu sözlerini
ve peygamberleri haksız yere öldürmelerini (katlehum) yazacağız...
(Al-i İmran Suresi, 181)
... Büyüklük taslayarak bir kısmınız onu
yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz? (taktulune)
(Bakara Suresi, 87)
... De ki: "Eğer inanıyor idiyseniz, daha
önce ne diye Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?" (taktulune)
(Bakara Suresi, 91)
Allah'ın ayetlerini inkar edenler, peygamberleri
haksız yere öldürenler (yaktulune) ve insanlardan adaleti
emredenleri öldürenler; (yaktulune)... (Al-i İmran Suresi,
21)
... Eğer, siz doğru idiyseniz, o halde onları
ne diye öldürdünüz?" (kateltumuhum) (Al-i İmran Suresi, 183)
... Demişti ki: "Seni mutlaka öldüreceğim"...
(Le aktulenneke) (Maide Suresi, 27)
"Eğer beni öldürmek (taktuleni) için elini
bana uzatacak olursan, ben seni öldürmek (aktuleke) için elimi
sana uzatacak değilim... (Maide Suresi, 28)
"Öldürün (uktulu) Yusuf'u veya onu bir yere
atıp-bırakın..." (Yusuf Suresi, 9)
Firavun'un karısı
dedi ki: "Benim için de, senin için de bir göz bebeği; onu
öldürmeyin... (la taktulu) (Kasas Suresi, 9)
"Ey Musa, önde gelenler,
seni öldürmek (li yaktulu) konusunda aralarında görüşmektedirler..."
(Kasas Suresi, 20)
Bunun üzerine kavminin
(İbrahim'e) cevabı yalnızca: "Onu öldürün (uktuluhu) ya da
yakın" demek oldu... (Ankebut Suresi, 24)
3) HALEKE: ÖLMEK
Kuran'da öldürme fiili için kullanılan bir diğer
kelime ise "haleke" fiilidir. Haleke kelimesi ayetlerde "helak
olmak, ölmek" anlamlarında kullanılmaktadır. Örneğin Mümin
Suresi'nin 34. ayetinde şu şekilde geçmektedir:
... Sonunda o, vefat edince, (haleke) demiştiniz
ki; "Allah, ondan sonra kesin olarak bir elçi göndermez...
(Mümin Suresi, 34)
Ayette, Türkçeye "vefat edince" olarak çevrilen
ifadenin Arapçası "iza heleke" şeklindedir ve bu kelimenin
anlamı da ölmektir.
4) EL MEVTE: ÖLÜM
Kuran'da peygamberlerin ölümüyle ilgili olarak
kullanılan bir diğer kelime ise "el mevte" kelimesidir. Mate
kelimesi ayetlerde "ölmek" anlamında kullanılmaktadır. Bunlardan
biri Sebe Suresi'nde Hz. Süleyman ile ilgili olarak bildirilmektedir:
Böylece onun (Süleyman'ın) ölümüne (el mevte)
karar verdiğimiz zaman, ölümünü (mevtihi), onlara, asasını
yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi... (Sebe
Suresi, 14)
Aynı kökenden gelen bir diğer kullanım ise Hz.
Yahya'ya yönelik olarak kullanılmaktadır:
... Ona selam olsun; doğduğu
gün, öleceği gün (yemutu) ve diri olarak yeniden-kaldırılacağı
gün de. (Meryem Suresi, 15)
Bu ayette "öleceği" şeklinde çevrilen kelimenin
Arapçası "Yemutu" kelimesidir. Aynı kelime Hz. Yakub'un ölümü
ile ilgili ayetlerde de geçmektedir. Bakara Suresi'nde şu
şekilde geçer:
Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında (el mevte)
orada şahidler miydiniz?.. (Bakara Suresi, 133)
Bu ayette geçen "el mevte" kelimesi de yine aynı
kökten gelmekte ve ölüm anlamı taşımaktadır.
Hz. Muhammed ile ilgili bir ayette ise "katele"
ve "mate" fiilleri aynı anda kullanılmaktadır:
Muhammed, yalnızca bir elçidir. Ondan önce
nice elçiler gelip-geçmiştir. Şimdi o ölürse (mate) ya da
öldürülürse, (kutile) siz topuklarınız üzerinde gerisin geriye
mi döneceksiniz?... (Al-i İmran Suresi, 144)
Mate (ölmek) kökünden gelen mevt kelimesi, yine
peygamber ölümlerinin anlatıldığı başka ayetlerde de geçmektedir:
... Dedi ki: "Keşke bundan önce ölseydim
de (mittu), hafızalardan silinip unutuluverseydim." (Meryem
Suresi, 23)
Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlüğü (el
hulde) vermedik; şimdi sen ölürsen (mitte) onlar ölümsüz mü
kalacaklar? (Enbiya Suresi, 34)
"Beni öldürecek (yumituni), sonra diriltecek
olan da O'dur," (İbrahim peygamber) (Şuara Suresi, 81)5)
HALİD: ÖLÜMSÜZ
Ayetlerde yer alıp, doğrudan ölmek ya da öldürmek
fiilini değil, ancak ölümsüzlüğü ifade eden bir başka kelime
ise "halid" kelimesidir. Halid kelimesinin anlamı kalıcı olmak,
bekası devam etmek şeklindedir. Enbiya Suresi'nde "halid"
kelimesi şu şekilde kullanılmıştır:
Biz onları, yemek yemez cesetler kılmadık
ve onlar ölümsüz (halidiyne) değillerdi. (Enbiya Suresi, 8)6)
SALEBE: ASMAK
Kuran'da peygamberlerin ölümleri anlatılırken
kullanılan kelimelerden biri de salebe (asmak) fiilidir. Salebe
fiili "asmak, çarmıha germek ve idam etmek" gibi anlamlara
gelmektedir. Bu fiil ayetlerde şu şekilde kullanılmaktadır:
... Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar
(ma salebu) ... (Nisa Suresi, 157)
... Biri efendisine şarap içirecek, diğeri
ise asılacak (yuslebi)... (Yusuf Suresi, 41)
... Ancak öldürmeleri asılmaları (yusallebu)...
(Maide Suresi, 33)
... Muhakkak ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama
keseceğim ve hepinizi idam edeceğim (usallibennekum)... (Araf
Suresi, 124)
... Sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz
olarak keseceğim ve sizi hurma dallarına asacağım (usallibennekum)...
(Taha Suresi, 71)
... Ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim
ve sizin hepinizi gerçekten asacağım (usallibennekum). (Şuara
Suresi, 49)
Ayetlerde de görüldüğü gibi Hz. İsa'nın vefatıyla
diğer peygamberlerin ölümlerinin aktarıldığı ayetler birbirinden
çok farklı kelimelerle ifade edilmektedir. Allah Kuran ayetlerinde
Hz. İsa'nın öldürülmediğini, asılmadığını, insanlara onun
bir benzerinin gösterildiğini, onu vefat ettirdiğini (yani
uykudaki gibi canını aldığını) ve Kendi katına yükselttiğini
bildirmiştir. Hz. İsa için "canını almak" anlamına gelen "Teveffa"
fiili kullanılırken, diğer peygamberler için normal ölümü
ifade eden katele ya da mevt gibi ifadeler kullanılmaktadır.
Bu bilgiler ise bize Hz. İsa'nın durumunun olağanüstülüğünü
bir kez daha göstermektedir.
Sonuç olarak Hz. İsa'nın uykudakine benzer bir
duruma sokularak Allah katına yükseltildiğini, olayın bildiğimiz
ölüm olmadığını, sadece bu boyuttan bir ayrılış olduğunu söyleyebiliriz.
(Doğrusunu en iyi Allah bilir.)
|