O dokuz düşman sınıfının cephesine gendermiş
inşallah yarım asır sonra (50 sene) onları darmadağın eder.
1371 + 30 = 1401 (Miladi 1981)
1371 + 40 = 1411 (Miladi 1991)
1371 + 50 = 1421 (Miladi 2001)
Bediüzzaman hazretleri Hicri 1400 yılı başlarında
büyük Mehdi (a.r.) nin inkarcılarla mücadele zamanına 1401-1411
= 1981 -1991 yılları arası - fen, hüner, sanat ve medeniyetin
iyiliklerini birleştirip bunları yeneceği, darmadağın edeceği
tarihe 1421=2001 - dikkat çekiyor
Yetmiş birde fecr-i sadık başladı veya
başlayacak. Eğer bu, fecr-i kazıb da olsa, otuz-kırk sene
sonra fecr-i sadık çıkacak.
(Hutbe-i Samiye, 23)
Fecir: Tan yerinin
ağarması, güneş doğmadan önceki kızıllık, sabah vakti
Fecr-i Kazib: Sabaha karşı
doğu ufkunda yayılmaya başlayan birinci kızıllık.
Fecr-i Sadık: Fecr-i Kazib'ten
sonra yayılmaya başlayan ikinci aydınlanma,
1371 + 30 = 1401 = 1981
1371 + 40 = 1411 = 1991
Bediüzzaman İslam'ın dünyaya tekrar hakim
olmasını güneşin doğusuna benzetiyor. Güneşin battıktan
sonra ertesi gün yeniden doğması gibi, İslam'ın da dünya
üzerinde tekrar doğup parlayacağına bu benzetmeyle işaret
ediyor. Fecr-i Kazib ve Fecr-i Sadık ifadeleriyle bu doğuşun
başlangıç yıllarına dikkat çekilmiştir.Buna göre zulmün,
karanlığın dağıtılamaya başlaması 1981-1991 yılları, tam
anlamıyla susturulup dağıtılması ise 2001 yılında tamamlanacaktır.
Cay-i dikkat ve hayrettir ki, üç fikra bil'ittifak
binbeşyüz tarihini göstermeleriyle beraber, tam tamına
manidar, makul ve hikmetli bir surette binbeşyüz altıdan
ta kırk ikiye, ta kırk beşe kadar üç inkilab-ı azimin ayrı
ayrı zamanlarına tetabuk ve tevafuklarıdır.
Fatiha'da doğru yolda olanlar ashabının
taife-i kübrasını tarif eden fikrası, seddesiz binbeşyüzaltı
veya yedi ederek tam tamına fikrasının makamına tevafuku
ve manasına tetabuku ve sedde sayılsa fikrasına üç manidar
farkla tam muvafakati ve manen mutabakatı bu hadisin imasını
te'yid edip remz derecesine çıkartıyor.
(Kastamonu Lahikası, 23)
Suyuti hazretleri ümmetin icabet ömrünün
hicri 1500 senesini geçmeyeceğini bildiriyor. Bediüzzaman
Hazretleri de, ümmetin galibane mücadelesinin 1500-1506
yıllarında biteceğini; bundan sonra zayıflamalar başlayıp,
kıyametin bekleneceğini belirtiyor. Ümmetin galibane ömrü
1500-1506 yıllarında bitecekse, o zaman 1400-1500 yılları
arasında Mehdi ve İsa (a.s.)'nın gelmesi, ayrıca Mehdi'nin
de 1400 yılı başlarında göreve başlaması gerekmektedir.
Çünkü 1500 yılına bundan başka bir yüzyıl kalmamıştır.
Mehdi Liderliğinde İslamiyet Dünyaya Hakim
Olacaktır
Elcevap: Cenab-ı Hakk; kemal-i rahmetinden,
şeriat-ı İslamiyetin edebiyetine bir eser-i himayet olarak,
herbir fesad-ı ümmet zamanında bir muslih veya bir müceddit
veya bir halife-i zisan veya bir kutb-u a'zam veya bir
mürşid'i ekmel veyahut bir nevi Mehdi hükmünde mübaret zatları
göndermiş; fesadı izale edip, milleti ıslah etmiş; Din-i
Ahmediye (A.S.M) muhafaza etmiş. Madem adeti öyle cereyan
ediyor, ahir zamanın en büyük fesadı zamanında, elbette
en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddid, hem hakim,
hek mehdi, hem mürşid, hem kutb-u azam olarak bir zat-i
nuraniyi gönderecek ve o zat da, ehl-i beyt-i Nebeviden
olacaktır. Cenab-ı Hakk, bir dakika zarfında beyn-es-sema
vel-arz alemini bulutlarla doldurup boşalttığı gibi, bir
saniyede denizin fırtınalarını teskin eder ve bahar içinde
bir saatte yaz mevsiminin nümunesini ve yazda bir saatte
kış fırtınasını icad eden Kadir-i Zülcelal; Mehdi ile
de, alem-i İslam'ın zulümatını dağıtabilir. Ve va'detmiştir,
va'dini elbette yapacaktır. Kudret-i İlahiye noktasında
bakılsa, gayet kolaydır. Eger daire-i esbab ve hikmet-i
Rabbaniye noktasinda düsünülse, yine o kadar makul ve vukua
layiktir ki; 'Eger muhbir-i Sadık'tan rivayet olmazsa dahi,
herhalde öyle olmak lazım gelir. Ve olacaktır' diye ehl-i
tefekkür hükmeder.
(Mektubat, 411-412)
Ahir zamanın En Büyük
Fesadı: karışıklık , zulüm.
En büyük bir müçtehid: İhtiyaç
hasıl olduğunda ayet ve hadislerden hüküm çıkaran büyük
İslam alimi ve önderi.
Hem en büyük bir müceddid:
Dini hakikatleri devrin ihtiyaçlarına göre izah etmek üzere
gönderilen büyük alim ve
Peygamberimizin (s.a.v.) varisi olan zat.
Hem Hakim: Haklı ve haksızı
ayırıp adalet üzere hükmeden devleti idare eden.
Hem Mehdi: Hidayete vesile
olan.
Hem Mürşid: Doğru yolu gösteren,
gafletten uyandıran
Hem Kutb-u azam olan: Birçok
müslümanın kendisine bağlandığı, zamanın en büyük yol göstericisi
Bir Zat-ı Nurani gönderecek
O ZAT ehl-i Beyt-i Nebevi'den:
Peygamberimizin (s.a.v.) soyundan olacaktır.
Bediüzzaman hazretleri, ahir zamanin en büyük
fesadı zamanında Hz. Peygamberimizin (s.a.v.) soyundan bu
fesadı dağıtacak tek bir şahsın, bir zat-ı nurani
(Nurani bir şahsın) ile İslam alemindeki zulümatı (karanlığı)
dağıtacağını bildiriyor ve bunun kıştan sonra baharın gelmesi
gibi Adetullah'a uygun olduğunu, bunun da Allah'ın gücü
dahilinde olduğunu belirtiyor.
Rivayetlerde, ahirzamanın alametlerinden
olan ve al-i beyt-i nebeviden Hazret-i Mehdi'nin hakkında ayrı
ayrı haberler var. Hatta bir kısım ehl-i ilim ve ehl-i velayet,
eside onun çıkmasına hükmetmişler.
Allahu a'lem bissavab, bu ayrı ayrı rivayetlerin
bir te'vili şudur ki: Büyük Mehdi'nin çok vazifeleri var.
Ve siyaset aleminde, diyanet aleminde, saltanat aleminde,
cihad alemindeki çok dairelerde icraatları olduğu gibi,
her bir asır me'yusiyet vaktinde, kuvve-i maneviyesini te'yid
edecek bir nevi Mehdi'ye veyahud Mehdi'nin onların imdadına
o vakitte gelmek ihtimaline muhtaç olduğundan; rahmet-i
ilahiyye ile her devirde belki her asırda bir nevi
Mehdi al-i beyt-ten çıkmış, ceddinin şeriatını muhafaza
ve sünnetini ihya etmiş. Mesela: Nakşibend ve aktab-ı erbaa
ve oniki imam gibi büyük Mehdi'nin bir kısım vazifelerini
icra eden zatlar dahi, Mehdi hakkında gelen rivayetlerde,
medar-i nazar Muhammed Aleyhissalatü Vesselam olduğundan
rivayetler ihtilaf ederek, bir kısım ehl-i hakikat demiş:
"Eskide çıkmış." Her ne ise...
Evet yüzer kudsi kahramanları yetiştiren
ve binler manevi kumandanları ümmetin başına geçiren ve
hakikat-i Kur'aniyenin mayasi ile ve imanın nuriyle ve İslamiyetin
şerefiyle beslenen, tekemmül eden a-li beyt, elbette ahirzamanda
şeriat-ı Muhammediyeyi ve hakikati-i Furkaniyeyi ve sünnet-i
Ahmediyeyi (A.S.M.) ihya ile, ilan ve icra ile, başkumandanları
olan "Büyük Mehdi" nin kemal-i adaletini ve hakkaniyetini
dünyaya göstermeleri gayet makul olmakla beraber, gayet
lazım ve zaruri ve hayat-i içtimaiye-i insaniyedeki düsturların
muktezasıdır..."
(Sualar, 456 )
Şeriat-i Muhammediyye:
peygamber efendimizin şeriati, halifelik
Şeriat: Kur’an-ı Kerim'in
tarif ettiği ve bildirdiği yol
Hakikat-ı Furkaniye: Kur’an-ı
Kerim'in esası ve mahiyeti
Sünnet-i Ahmediyye
İhya: Yeniden canlandırma
İlan: Herkese duyurma
İcra: Tatbik etme.
Bediüzzaman hazretleri, her asırda müslümanların
ümitsizlik içine düştükleri sırada, manevi kuvvetlerini
desteklemek, şevklerini-mücahede güçlerini artırmak için
bir nevi Mehdi manasında (müceddid) gönderildiğini ve bu
şahısların, ahir zamanda gelmesi beklenen Büyük Mehdi'nin
vazifelerinden sadece bir kısmını yaptıklarını belirtiyor.
Ahir zamanda beklenen Büyük Mehdi (a.r.)'nin
de çıktığı zaman Peygamber efendimizin (s.a.v.) şeriatını
Halife olarak tatbik edeceğini, Kur-an-ı Kerim'in imanın
esasını ve mahiyetini izah edip ümmetin imanını güçlendireceğini,
Peygamber efendimizin (s.a.v.) sünnetini canlandıracağını,
bunları açıkça bütün dünyaya göstereceğini ve herkese duyuracağını
bildiriyor.
Peygamber efendimizin (s.a.v.) hadislerinde
işaret edilen alametlerin büyük çoğunluğunun gerçekleşmiş
olması, birçok alimin ve Bediüzzamanın izahlarında da belirtilmiş
olması, gösteriyor, inşallah Hicri 14.asırda yani içinde
bulunduğumuz asırda Hz. Mehdi (a.r.) 'nin başkanlığında
İslam dünyaya hakim olacak ve bütün dünya bunu tasdik edecektir.
(Allahualem)
Mehdi'nin Üç Büyük Vazifesi
...Çok def'a mektuplarımda işaret ettiğim
gibi, "Mehdi Al-i Resulün temsil ettiği kudsi cemaatinin
şahs-ı manevisinin üç vazifesi var. Eğer çabuk kıyamet
kopmazsa ve beşer bütün bütün yoldan çıkmazsa, o vazifeleri
onun cem'iyeti ve seyyidler cemaati yapacağını rahmet-i
ilahiyyeden bekliyoruz. Ve onun üç büyük vazifesi olacak:
Birincisi : Fen ve felsefenin tasallutiyle
ve maddiyun ve tabiiyyun taunu, beşer içine intisar etmesiyle,
her şeyden evvel felsefeyi ve maddiyun fikrini tam susturacak
bir tarzda imanı kurtarmaktır. Ehl-i imanı dalaletten muhafaza
etmek ve bu vazife hem dünya, hem herşey'i bırakmakla,
çok zaman tedkikat ile meşguliyeti iktiza ettiğinden, Hazret-i
Mehdinin, o vazifesini bizzat kendisi görmeğe vakit ve hal
müsaade edemez. Çünkü hilafet-i Muhammediye (A.S.M.)
cihetindeki saltanatı, onun ile iştigale vakit bırakmıyor.
Herhalde o vazifeyi ondan evvel bir taife bir cihette
görecek. O zat, o taifenin uzun tasdikati ile yazdıkları
eseri kendine hazır bir program yapacak, onun ile o birinci
vazifeyi tam yapmış olacak. Bu vazifenin istinad ettiği
kuvvet ve manevi ordusu, yalnız ihlas ve sadakat ve tesanüd
sıfatlarına tam sahip olan bir kısım şakirdlerdir. Ne kadar
da az da olsalar, manen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli
sayılırlar.
(Emirdağ Lahikası, 259)
Bediüzzaman hazretleri, Mehdi'nin 3 vazifesi
olacağını bildiriyor.
..Fen ve felsefenin tasallutiyle (tesiriyle) ve madiyyun
(maddecilik) ve tabiyyun (Tabiatçilik inancinin) beşer içinde
intisar etmesiyle (yayılmasıyla) herşeyden evvel felsefeyi
ve maddiyun fikrini (maddeci düşünceyi) tam susturacak.
Bediüzzaman burada Mehdi'nin birinci ve en
önemli vazifesinin, felsefeyi ve maddecilik fikrini yani
Allah'ı inkar üzere kurulmuş materyalist felsefeyi tam anlamıyla
susturmak olduğunu bildiriyor.
.... Mehdi'nin o vazifesini bizzat kendisi
görmeye vakit ve hal müsaade edemez. Herhalde o vazifeyi
ondan evvel bir taife (grup) bir cihette (bir yönüyle) görecek.
O zat (Mehdi) o grubun uzun tasdikati (araştırmaları) ile
yazdıkları eserleri kendine hazır bir program yapacak. Onun
ile o birinci vazifesini tam yapmış olacak.
Bediüzzaman hazretleri burada ise Mehdi'nin
en önemli vazifesi olan felsefeyi ve maddecilik fikrini
yani materyalist felsefeyi sustururken, vaktinin olmayacagından,
talebelerinin geniş araştırmalar sonucu hazırlamış olduğu
eserleri kendisine program olarak seçeceğini, onlardan faydalanacağını
bildiriyor.
Bu vazifenin istinad ettiği kuvvet ve manevi
ordusu, yalnız ihlas, sadakat ve tesanüd sıfatlarına tam
sahip olan bir kısım şakirdleridir (talebeleridir). Ne kadar
da az da olsalar, manen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli
sayılırlar.
Bediüzzaman hazretleri Hz. Mehdi (a.r)'ye
birinci vazifesinde yardımcı olan talebelerinin; ihlas,
sadakat ve tesanüd sıfatlarına tam sahip olduklarını, sayılarının
çok az olmasına rağmen, yaptığı çalışmalarından dolayı bir
ordu kadar kuvvetli ve kıymetli olduklarını bildiriyor.
İkinci Vazifesi: Hilafet-i Muhammediye
(A.S.M) ünvanı ile seair-i İslamiyeyi ihya etmektir.
Alem-i İslamın vahdetini nokta-i istinad edip beşeriyeti
maddi ve manevi tehlikelerden ve gabad-i İlahiden kurtarmaktır.
Bu vazifenin, nokta-i istinadı ve hadimleri, milyonlarla
efradı bulunan ordular lazımdır.
(Emirdag Lahikası, 259)
Hz. Mehdi (a.r)'in ikinci vazifesi ise,
Hilafet-i Muhammediyye (peygamberimizin yerine
halife) ünvanı ile seair-i İslamiyeyi (islamın
adetlerini) ihya etmektir. (yeniden canlandırmaktır)
(Emirdağ Lahikası, 259)
Hz. Mehdi (a.r) şu anda çeşitli gruplar halinde
dağınık olan müslümanları birleştirip, halife olarak başlarına
geçecek, İslamın emirlerini, adetlerini, peygamberimizin
sünnetlerini canlandıracak, bidatleri kaldıracaktır.
Üçüncü Vazifesi : İnkilabat-ı zamaniye
ile çok ahkam-ı Kur'aniyenin zedelenmesiyle ve şeriat-ı
Muhammediyenin (A.S.M) kanunları bir derece ta'tile uğramasıyla
O zat, bütün ehl-i imanın manevi yardımlarıyla ve
ittihad-ı İslamın muavenetiyle ve bütün ulema ve evliyanin
ve bilhassa Al-i Beytin neslinden her asırda kuvvetli ve
kesretli bulunan milyonlar fedakar seyyidlerin iltihaklarıyla
o vazife-i uzmayı yapmaya çalışır.
(Emirdağ Lahikası, 260)
Hz. Mehdi (a.r)'nin üçüncü vazifesinin zamanın
değişip, küfrün hakim olmasıyla zedelenen, birçok Kur-an-ı
Kerim ahkamını ve belirli bir süre ertelenen Peygamber efendimizin
(s.a.v) şeriatını bütün müslümanların ve peygamberimizin
soyundan gelen seyitler cemaatinin yardımıyla yeniden canlandırmak
ve uygulamak olduğu bildiriliyor.
Birincisi : Ahirdeki iki vazife, gerçi
hakikat noktasında birinci vazife derecesinde değiller,
fakat hilafet-i Muhammediye (A.S.M) ve ittihad-ı İslam
ordularıyla zemin yüzünde saltanat-ı islamiyeyi sürmek cihetinde
herkes de, hususan avamda, hususan ehl-i siyasette, hususan
bu asrın efkarında o birinci vazifeden bin derece geniş
görünüyor; ve bu isim bir adama verildiği vakit, bu iki
vazife hatıra geliyor; siyaset manasını ihsas eder, belki
de hodfürusluk manasını hatıra getirir; belki bir şan, şeref
ve makamperestlik ve şöhretperestlik arzularını gösterir.
Ve eskiden beri ve sidi de çok safdil ve makamperest zatlar
Mehdi olacağım diye dava ederler. Gerçi her asırda hidayet
edici, bir nevi Mehdi ve müceddid geliyor ve gelmiş, fakat
herbiri üç vazifelerden birisini bir cihette yapması itibariyle,
ahir zamanın Büyük Mehdi ünvanını almamışlar.
(Emirdağ Lahikası, 260)
Bediüzzaman hazretleri geçmis asırlarda gelen
müceddidlerin yukarıda sayılan 3 vazifeden (iman, hayat-şeriat)
yalnızca birisini bir cihetle yaptıklarını ve bu sebeple
Ahirzamanın büyük Mehdi'si ünvanını alamadıklarını bildiriyor.
Fakat ahir zamanda gelecek olan büyük Mehdi
(a.r.) bu üç vazifenin tamamını eksiksiz yapacağı için
bu ünvanı alacağı bildiriliyor. Sonuç olarak ahir zamanda
gelecek olan Mehdi (a.r.) insanların imanının kurtulmasına
vesile olacak, materyalist felsefeyi tamamen çürütecek,
halife olarak başa geçip, İslamın emirlerini uygulayacak,
Kur-an'ın hükümlerini ve Peygamberimizin şeriatını ilan
edecektir.
Ümmetin beklediği, ahir zamanda gelecek
zatın üç vazifesinden en mühimmi ve en büyüğü ve en kıymetdarı
olan iman-ı tahkikiyi nesr ve ehl-i imanı delaletten kurtarmak.
O zatın ikinci vazifesi, Şeriatı icra
ve tatbik etmektedir. Birinci vazife, maddi kuvvetle
değil, belki kuvvetli itikad ve ihlas ve sadakatle olduğu
halde bu ikinci vazife gayet büyük maddi bir kuvvet bir
hakimiyet lazım ki, o ikinci vazife tatbik edilebilsin.
O zatın üçüncü vazifesi, Hilafet-i İslamiyeyi
İttihad-ı İslama bina ederek, İsevi ruhanileriyle ittifak
edip din-i İslama hizmet etmektir. Bu vazife, pek büyük
bir saltanat ve kuvvet ve milyonlar fedakarlarla tatbik
edilebilir. Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece
daha ziyade kıymetdardır, fakat o ikinci, üçüncü vazifeler
pek parlak ve çok geniş bir dairede ve şa'şaalı bir tarzda
olduğundan umumun ve avamın nazarında daha ehemmiyetli görünüyorlar.
(Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 9)
Bediüzzaman hazretleri burada da, Ahir zamanda
gelecek olan Mehdi (a.r.) nin üç büyük vazifesinin olacağını
bildiriyor. Bunlardan en önemlisinin imana ait bütün meseleleri
ihlasla, sadakatle yaygınlaştırmak, ehl-i imanı delaletten
İslamdan sapmalardan uzaklaşmalardan kurtarmak, ikinci vazifesinin
şeriatı uygulamak üçüncü vazifesinin de Halife olarak, bütün
İslamı güçleri birleştirip, bütün dünyayı fesattan, küfürden,
temizlemek olduğunu bildiriyor.
Fakat en ehemmiyetlisi, hakaik-i imaniyyeyi
muhafaza noktasında tecdid vazifesi, en mukaddes ve en büyüğüdür.
Şeriat ve hayat-ı içtimaiye ve siyasiye daireleri ona nisbeten
ikinci, üçüncü, dördüncü derecede kalıyor. Rivayat-i hadisiyede,
tecdid-i din hakkında ziyade ehemmiyet ise, imanı hakaikdeki
tecdid itibariyledir.Fakat, efkar-i ammede, hayat-perest
insanların nazarında zahiren geniş ve hakimiyet noktasında
cazibedar olan hayat-i içtimaiye-i İslamiye ve siyaset-i
diniye cihetleri daha ziyade ehemmiyetli göründüğü için,
o adese ile, o nokta-i nazardan bakıyorlar, mana veriyorlar.
Hem bu üç vezaifi birden bir şahısda ,
yahut cemaatte bu zamanda bulunması ve mükemmel olması ve
birbirini cerhetmemesi pek uzak, adeta kabil görülmüyor.
Ahir zamanda, Al-i Beyt-i Nebevi'nin (A.S.M.) cemaat-i nuraniyesini
temsil eden Hazret-i mehdi'de ve cemaatindeki şahs-ı manevide
ancak içtima edebilir.
(Kastamonu Lahikası, 139)
(Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 156)
Bediüzzaman hazretleri kendi yaşadığı
devirde bütün bu vazifenin icrasının bir şahısta veya bir
cemaatte bulunmasının imkansız olduğunu ve bunların tamamını
ancak ahir zamanda gelecek Mehdi ve onun cemaatinin yapacağını
bildiriyor.
Bu zamanda öyle fevkalade hakim cereyanlar
var ki, herşey'i kendi hesabına aldığı için, faraza hakiki
beklenilen o zat dahi bu zamanda gelse, harekatını o cerayanlara
kaptırmamak için siyaset alemindeki vaziyetten feragat edecek
ve hedefini değiştirecek, diye tahmin ediyorum.
Hem üç mes'ele var: Biri hayat, biri şeriat, biri imandır.
Hakikat noktasında en mühimmi ve en azami, iman mes'elesidir.
Fakat şimdi umumun nazarında ve hal-i alem ilcaatında en
mühim mes'ele, hayat ve şeriat göründüğünden, o zat
şimdi olsa da, üç mes'eleyi birden umum rüy-i zeminde vaziyetlerini
değiştirmek nev'i beşerdeki cari olan adetullaha muvafık
gelmediğinden, herhalde en azim mes'eleyi esas yapıp, ötesi
mes'eleleri esas yapmıyacak, ta ki iman hizmeti, safvetini
umumun nazarında bozmasın ve avamın çabuk iğfal olunabilen
akıllarında o hizmet başka maksadlara alet olmadığı tahakkuk
etsin.
(Kastamonu Lahikası, 57 Sikke-i Tasdik-i
Gaybı, 43)
"faraza hakiki Beklenen O zat" dahi
bu zamanda gelse;
Bediüzzaman hazretleri, burada Mehdi'nin henüz gelmediğini
ifade ederek kendi yaşadığı devirde müslümanların
imani meselelerinin henüz halledilmediğini, Mehdi'nin gelmesi
için ortamın uygun olmadığını ve beklenen zatın o zaman
da gelse imani meselelerin halledilmesi için çalışacağını,
kendisinin bu meseleler üzerine çalışarak Mehdi'ye ortam
hazırlardığını belirtiyor.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin daha
evvelki izahlarında da belirttiği gibi, Hz. Mehdi (a.r.)
önce, en azim ve en büyük mesele olan iman konusunu halledip,
özellikle aydın tabakanın imanının kurtulmasına vesile olacaktır.
Birinci mesele hallolduktan sonra diğer iki vazifesini de
yapıp, bu üç önemli vazifeyi yapmış olacaktır.
HZ.
İSA ALEYHİSSELAM VE MEHDİ
İsa
(a.s.)'ın inmesine Dair Hadisler Tevatür Derecesindedir
Tevatür: Kuvvetli haber, içinde
yalan ihtimali olmayan ve bir cemaate dayanan kuvvetli haber.
(Büyük Lugat-Tur-Dav, 3003)

|
Şevkani
de İsa (a.s.)ın ineceğine dair hadislerin
sayısının 29'a ulaştığını söyleyerek
bunları bir bir nakletmiş ve sonunda
: Bizim naklettiğimiz hadisler görüldüğü
gibi tevatür haddine ulaştı.
Bu beyanımızla şu sonuca varılıyor ki,
beklenen Mehdi hakkındaki hadisler,
Deccal hakkında hadisler ve İsa (a.s.)ın
inmesine dair hadisler mütevatirdir
demiştir.
Sünen-i Ibn-i
Mace, 10/338

Kıyametin
büyük alametlerinden biri olmak üzere
ahir zamanda Hz.İsa (Aleyhisselam)'ın
gökten yere ineceğini bildiren hadisler
tevatür derecesindedir.
Sahih-i Müslim,
2/58

Allah
Resulu (s.a.v.)'den mütevatir
olarak rivayet edilen hadislere göre
Allah'ın Resulu (s.a.v.) Hz.İsa (a.s.)'ın
kıyamet gününden önce adaletli bir imam
ve hakem olarak ineceğini haber vermiştir.
Ibn-i Kesir,
Hadislerle Kur'an Tefsiri, 13/7163
|
|
|
|
İsa (a.s.)'ın Geleceğini
Bildiren Sahih Hadisler

|
Ebu
Hureyre şöyle demiştir : Resulullah
(s.a.v.) buyurdu ki:
Hayatım elinde olan Allah'a yemin ederim
ki, Meryem oğlu (İsa Aleyhisselam)'ın
adil bir hakim olarak sizin içinize
inmesi muhakkak yakındır. O, salibi
(haçı) kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi
kaldıracaktır, mal o kadar çoğalıp taşacak
ki, hiç kimse mal kabul etmez olacaktır.
Sahih-i Müslim,
6/532

Ebu
Hüreyre (r.a.)'den rivayet edilmiştir
: Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki:
Benliğime hakim olan zata yemin ederim
ki, Meryem'in oğlunun adaletli bir
hakem olarak size inmesi pek yakındır.
O, Haç'ı kıracak, domuzu öldürecek,
cizyeyi kaldıracak; mal çoğalacak ki,
kimse onu kabul etmeyecektir.
Sünen-i Tirmizi,
4/93

Ebu
Hüreyre'den rivayet edildiğine göre;
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu :
İsa bin Meryem adil bir hakim
ve adaletli bir imam (devlet başkanı)
olarak (gökten yere) inmedikçe
kıyamet kopmayacaktır. O, (indiğinde)
haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi
kaldıracaktır. Mal da o kadar çoğalacaktır
ki hiç bir kimse mal kabul etmeyecektir.
Sünen-i Ibni
Mace, 10/340
|
|
|

|
. .

|
Resulullah
(s.a.v.) buyurdu ki:
İsa bin Meryem (a.s.) benim ümmetim
içinde;
1- adaletli bir hakim ve (yönetimde)
adil bir imam olacak,
2- haçı kırıp ezecek ve domuzu öldürecektir.
3- (Zimmilerden) Cizyeyi kaldıracak,
4- ve zekatı terkedecektir. Artık ne
koyun, keçi, sığır sürüsü ne de deve
sürüsü üzerine zekat memuru çalıştırılmayacaktır.
5- Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla
dolacaktır.
6- Din birliği de olacak, artık Allah'tan
başkasına tapılmayacaktır.
Sünen-i Ibni
Mace, 10/334

1-
Hz. İsa (a.s.) adaletli bir yönetici
olacaktır.
2- Hadiste Hz. İsa (a.s.)'ın haçı kırıp,
domuzu öldüreceği belirtilmiştir. Serhü's
Sünne'de ve başka hadis kitaplarında;
Hz.İsa (a.s.)'ın tahrif olmuş, aslından
uzaklaşmış olan Hıristiyanlığı iptal
ederek Ser-i Şerifimizle (İslamiyetle)
hükmedeceği belirtilmiştir. Hz.İsa (a.s.)
tekrar geldiği zaman teslis inancı haça
tapınma, ruhbaniyet... gibi Hıristiyanlığın
da esasında bulunmayan hurafeleri kaldıracak,
bu dini indirildiği ilk haline döndürecektir.
İsa (a.s.)'ın domuzu öldürmesine dair
cümlenin manası da şöyledir : O, domuz
beslemeyi ve yemeyi yasaklayacak ve
öldürülmesini emredecektir. Artık yeryüzünde
domuz bırakmayacak ve böylece domuzun
yenilmesini de tamamen önleyecektir.
3- İsa (a.s.)'ın cizyeyi, yani Ehl-i
Kitab'tan alınan vergiyi kaldırmasına
dair cümle de şöyle yorumlanmıştır :
Yani İsa (a.s.), Ehl-i Kitap olan insanları
müslümanlığı kabul etmeye zorlayacak
ve böylece cizye vermelerini kabul etmeyecektir.
Diğer bir yorum şekli de şöyledir :
Cizye hiç bir gayr-i müslimden alınmayacaktır.
Bu nedenle cizye almaya da gerek kalmayacaktır.
Çünkü cizye müslümanların ihtiyaçlarında
kullanılmak üzere alınır. İhtiyaç kalmayınca
cizye almaya da gerek kalmaz.
4- İsa (a.s.)'ın zekatı terketmesi de
malın bolluğu ve zekata müstahak fakirin
kalmaması sebebiyledir. Bu hüküm de
cizye ile ilgili hüküm gibidir. Yani
İsa (a.s.) İslam dininin koymuş olduğu
zekat hükmünü kaldıracak değildir. Böyle
bir mana düşünülemez. Maksad şudur :
Yüce dinimiz, zekat müessesesini o döneme
kadar tatbik edilmek ve o dönemde gerek
kalmayacağından tatbik edilmemek üzere
koymuştur. İsa (a.s.) da İslam'ın konulmuş
hükümlerini tatbik edecektir.
5- İsa (a.s.) zamanında, Yahudilerin
başına geçen Mesih-i Deccal öldürülüp,
fikir sistemi yokedilecek ve dünyadaki
yahudi hakimiyeti tam anlamıyla son
bulacaktır. Masonluk v.s. gibi nifak
odakları tamamen yok edilecek, bütün
dünya huzur içinde yaşayacaktır.
6- Bir hadis-i şeriflerinde Resul-i
Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur
:
Muhakkak O yeryüzüne inecektir... İnsanları
İslama davet edecektir. O'nun zamanında
Allah Teala İslam dışında bütün dinleri
kaldıracak.
Tezkiret-il Kurtubi,
499
|
|
|

|
.
Yukarıdaki hadislerde Hz.İsa (a.s.)ın yeryüzüne indiriliş
alameti olarak bildirilen durumların hiçbirisi gerçekleşmemiştir.
Hıristiyanlık bozulmus, tahrif edilmiş şeklini muhafaza
etmekte, teslise inanılmakta, domuz eti yenmektedir. Dünya
karışıklıklar içindedir; huzur, güven, barış ortamı yoktur,
savaşlar, iç savaşlar devam etmektedir. Bolluğun aksine
yokluk hakimdir. Bu durumda İsa (a.s.)ın gelmediği anlaşılmaktadır.
Yakın zamanda yani hicri 14.yüzyılda dünyaya tekrar gelecektir.
İsa (a.s.) Ve
Mesih Deccal
Mesih-i Deccal : Hakki batıl, batılı hak gösteren. Sahih
hadislerin haberleriyle, ahirzamanda gelecek ve Allah'ı
(c.c.) inkar edip kendisinin ilah olduğunu iddia edecek,
dünyayı fesada verecek, yahudiler arasından çıkacak tek
gözlü kör bir şahıstır.
Büyük LUGAT TÜR-DAV

|
Her biri
Allah'ın resulu olduğunu iddia eden
otuza yakın yalancı deccal gönderilmedikçe
kıyamet kopmayacaktır.
Sünen-i Tirmizi, 4/82
|
|
|
|
Hz. İsa (a.s.) çıkmadan önce birçok sahte Mesih (deccal)
çıkacaktır:
Hz.İsa (a.s.) ilk defa göğe alındığı haliyle
yeryüzüne bırakılacağından, O'nun zamanında annesi, babası
olan; doğup büyüyen 33 yaşına gelmiş bir kimsenin Hz.İsa
(a.s.) olma ihtimali yoktur. Ondan evvel çıkan sahte Mesihlerin
(deccallerin), o devirde anne ve babaları olacaktır. Doğup,
büyüyüp belli bir yaşa geldikten sonra sapıtıp kendilerinin
Hz. İsa(a.s.) olduğunu iddia edeceklerdir. Fakat dikkatli,
ferasetli, kültürlü, akıllı insanlar bu yalanları farkedip,
onlara aldanmayacaklardır. Bu durum, yahudilerin dünyaya
hakim olması için materyalist-marksist stratejiyi tamamen
terk etmelerine kadar devam edecektir.
Yahudilik bu sefer dünyaya hakim olmak için
tekrar strateji değiştirecek, dünyada materyalizme galip
gelmiş olan "yaratılış" inancını kendi menfaatleri doğrultusunda
kullanmak isteyeceklerdir. Bu devrede içlerinden en şerli
ve en kabiliyetli olan kişiyi bir deyimle Mesih-i Deccal'i
başlarına geçireceklerdir.

|
"Deccal
yahudidir!"
Sahih-i Müslim,
11/365
|
|
|
|
Mesih-i Deccal hipnotizma, manyetizma ve sihir türünden
bazı yöntemleri kullanarak birçok istidracı (*) harikalar
gösterecek, kendisinin Beklenen Mesih (yani İsa) olduğunu
iddia edecektir. (Mesih, İsa peygamberin lakabıdır.)
Ve onların başına geçen en büyükleri, ispirtizma
(hipnotizma) ve manyetizmanın hadisatı nev'inden müdhiş
harikalara mazhar olan deccal ise daha ileri gidip cebbarane
suri hükümetini bir nevi rububiyet tasavvur edip uluhiyetini
ilan eder.

|
Yahudilerin
ve Hıristiyanların büyük bir kısmı O'nun
liderliği altında birleşeceklerdir.
"Deccal'in ekseriyette tabiileri
(ona uyanlar) yahudilerdir."
Sahih-i Müslim,
11/362
|
|
|
|
Kendisine Mesih diyen Mesih-i Deccal, halen Avrupa'da Amerika'da,
İsrail'de, Rusya'da ve daha birçok ülkede meşru gösterilen
ahlaksızlığı, cinsi sapıklığı, homoseksüelliği daha da teşvik
edecektir. İçki, domuz eti başta olmak üzere, yukarıda saydığımız
sapıklıkları kabul eden birçok hıristiyan sevinçle O'na
katılacaklardır. Yahudiler de tam hayallerindeki gibi ahlaksız,
zalim, sadist biri Mesih olarak kabul etmenin sevinci ile
O'na sıkı sıkıya bağlanacaklardır.
Birçok saf hıristiyan o devirde Hz.İsa'yı
beklediklerinden dolayı O'nu tahrif edilmiş, değiştirilmiş
İncil'deki vasıfları ile bekleyeceklerdir. Mesih-i Deccal
de tam onların hayal ettikleri gibi istidracı harikalıklar
gösterecektir. Mesela: bir şahsa hipnoz telkini ile ölmüş
annesini konuşur halde gösterecektir. Ayrıca yine sihir
ve hipnozla, annesinin O'na katılmasını tavsiye ettiğini
kendisine işittirecektir. Görme ve işitme halüsinasyonları
olacaktır. (Dışarıdan bakan sihirin etkisinde olmayan bir
kişi o görüntüyü görmez)
Deccal, bunların dışarıda önce beklenen İsa
olduğunu iddia edecek, sonra da hıristiyanlığın teslis inancındaki
gibi Allah'ın kendisine hulül ettiğini (içine girdiğini)
söyleyerek (haşa) ilahlığını ilan edecektir. Hiristiyan
ve Yahudi inançlarına uygun sapık fikirlerini yayarak dünyada
muazzam bir taraftar kitlesi kazanacaktır. Daha çok keyfe
ve zevke yönelik, ahlaksızca ögretileri ve tavsiyeleri olacağı
için bu sayı daha da artacaktır.
Böyle azgınlığın arttığı bir devrede İslam
alemi de Hz.Mehdi (a.r.)nin liderliğinde birleşmiş olacaktır.
Hz.Mehdi (a.r.) her ne kadar Hıristiyan alemini "Sahte Mesih"e
karşı uyaracaksa da, Hıristiyanlar, tam bekledikleri gibi
sapık iddialarda bulunmasından bekledikleri zamanda zuhur
etmesinden ve İstidrac nevinden birçok harikalıklar göstermesinden
dolayı bu izahlara aldırmayacaklardır.
Hz.Mehdi (a.r.)nin O'nun gösterdiği istidracı
harikalıkları bozmaya gücü yetmeyecektir. O halüsinasyonlardan
oluşan istidracı harikalıkları ancak Hz.İsa (a.s.) bozacaktır.
Sihir ve manyetizma ve ispirtizma gibi
istidracı harikalarıyla kendini muhafaza eden ve herkese
teshir eden (etkisi altına alan) o dehşetli Deccal'i öldürebilecek,
mesleğini değiştirecek; ancak harika ve mu'cizatlı ve umumun
makbulu bir zat olabilir ki; O zat, en ziyade alakadar
ve ekser insanların peygamberi olan Hazret-i İsa Aleyhisselamdır.
Mektubat, 53

|
İşari
manada ayet mealleri
26/32- Bunun
üzerine asasını bırakıverdi, bir de (ne
görsünler) o, açıkça bir ejderha oluverdi.
7/117- Biz
de Musa'ya: "Asanı fırlatıver" diye vahyettik.
(O da fırlatıverince) bir de baktılar
ki, o bütün uydurduklarını derleyip-toparlayıp
yutuyor.
|
|
|
|
Hz. Musa (a.s.) O zamanın deccallerinin isdidraclarını
ancak mucize ile yok etmişti.

|
...O'nun
(Hz.İsa a.s.'ın) nefesinin kokusunu
duyan hiçbir kafirin ölmemesi mümkün
değildir. Deccal'in yalancı olduğu
etrafa dalga dalga yayılacaktır. Deccaliyet
perişan olacak fikir sistemi yok edilecektir.
Sünen-i Ibn-i
Mace, 10/323
|
|
|
|
Hz. İsa (a.s.) da Mesih-i Deccal'in istidraclarını, oyunlarını
mucize ile bozacaktır. Deccal'in yalancı olduğu etrafa dalga
dalga yayılacaktır. Deccaliyet perişan olacak fikir sistemi
yok edilecektir.

|
İsa (a.s.)
Deccal'a nihayet Lud kapısı yanın
yetişecek ve onu öldürecektir.
Sünen-i Tirmizi,
4/105
|
|
|
|
Hz. İsa(a.s.) Lud kapısında Mesih-i Deccal ile karşılaşacak,
onu tartışarak yenecektir; Deccali öldürmesinden kasıt fikir
sistemini yok etmesidir. Bedenen de öldürecek midir, bilemiyoruz.
Hz. Musa (a.s.) Firavun'un fikir sistemini yok etmişti.
Hz. İbrahim (a.s.) Nemrud'un fikir sistemini yok etmişti.
Hz. Mehdi (a.r.) Süfyanın şahsını değil fikir sistemini
yok edecektir. Hz. İsa (a.s.) da Mesih-i Deccal'in fikir
sistemini öldürecektir. Önemli olan da fikir sistemidir.
Şahsın ölmesi fikir sistemi ölmeden birşey ifade etmez.
Deccali mucize ile yenen Hz. İsa(a.s.)'ın
gerçek Mesih olduğunu anlayan Hıristiyan alemi büyük bir
süratle O'nun doğru yoluna yani İslam'a girecektir. Yahudiler
inatlarına devam edecekler, müslümanlarla yaptıkları bir
savaştan sonra yenileceklerdir. (Melaheme-i Uzma,
Hıristiyan dilinde Armegedon). Bundan sonra bir tek
din: İslamiyet kalacaktır. Diğer bütün dinler ortadan kalkacaktır.
(Allahualem)
İsa
(a.s.) Zamanında Yeryüzü Barışla Dolacak

|
Kap su
ile dolduğu gibi yeryüzü barışla
dolacaktır.
-Hiçbir kimse arasında bir düşmanlık
kalmayacaktır.
-Ve bütün düşmanlıklar, boğuşmalar,
hasetleşmeler muhakkak kaybolup gidecektir.
Sahih-i Müslim,
1/136

Savaş
(erbabı) da ağırlıklarını (silah
ve malzemelerini) bıracak.
Sünen-i Ibn-i
Mace, 10/334

Harp
(erbabi) ağırlıklarını (yani
silah ve saireyi) bırakır.
Ölüm-Kıyamet-Ahiret
ve Ahirzaman Alametleri, 496
|
|
|
|
Hz. Mehdi (a.r.) ve Hz. İsa (a.s.) Yahudilerin başına geçen
Mesih-i Deccal'i öldürüp, sistemini dağıttıktan sonra dünyaya
hakim olacaklardır. O zaman tek bir dinin yani İslamiyetin
yeryüzüne yayılması ile ırkçılık, milli egoizm yok olacak;
sevgi, kardeşlik, güzel ahlak ana düşünce haline gelecek;
ayrıca masonluk, siyonizm, materyalist felsefe, komünizm,
faşizm, kapitalizm v.s. tarih sahnesinden silinecek, egoistlik,
bencillik, kin düşmanlık her türlü sapkınlıklar etkinliğini
kaybederek yok olacaktır. Savaşların, çatışmaların
sebepleri yok olacağı için, savaş sanayine harcanan tirilyonlarca
lira, bu sefer meşru ihtiyaçlara, gıdaya, imara, teknolojiye,
kültür harcamalarına, sağlık ihtiyaçlarına v.s. gibi insanların
mutluluğu için gerekli diğer yatırımlara harcanacaktır.
(Allahualem)
İsa (a.s.) Zamanında
Büyük Bolluk Olacak

|
...Mal
da o kadar çoğalacaktır ki, hiçbir
kimse mal kabul etmeyecektir.
Sünen-i Ibn-i
Mace, 10/340

Meryem
oğlu (İsa) iner ve Deccal'i öldürür.
Ondan sonra kırk yıl bol nimet
içinde yaşarsınız.
Kitab ul Burhan
Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman,
90

İsa (Aleyhisselam)'ın
zekatı terketmesi de malın bolluğu
ve zekata muhtaç fakirin kalmaması sebebiyledir.
Sünen-i Ibn-i
Mace, 10/339
|
|
|
|
Hz. İsa(a.s.)zamanında, bilimin gelişmesiyle hayvansal ve
bitkisel gıdaların üretimi arttırılacak, ilim ve teknoloji
son safhaya ulaşacak, dünya kurulduğundan bu yana teknolojik
olarak en gelişmiş çağ yaşanacaktır. İnsanlar teknolojinin
imkanlarıyla çok rahat ve bolluk içinde yaşayacaklardır.
Bu devreye bu yüzden "Altın Çağ" adı verilmiştir.
(Allahualem)
İsa
(a.s.) Yeni Bir Din Getirmeyecektir

|
Ebu
Seyh, Kitab-ül Fiten'de Ebu Hureyre'den
tahric etti, Resulullah buyurdu: İsa
bin Meryem iner, Deccal'i öldürür ve
kırk (40) yıl Allah'ın kitabı ve
benim sünnetimle hükmeder, vefat
eder.
Kitab ul Burhan
Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman,
92

İmam Nevevi:
Hz. İsa Ümmeti Muhammed'e Peygamber
olarak değil; Şeriat-ı Muhammediyyeyi
tatbik etmek için gelecektir,
demektedir.
El-Kavlu’l
Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar,
68
|
|
|
|
Kadi Iyaz: "İsa (a.s.) ın inmesi, Deccal'i öldürmesi haktır
ve gerçektir. Ehl-i Sünnet mezhebi ve yolu bu konuda varid
olan hadisler nedeniyle budur. Ne akli yönden ne de Ser-i
Şerif'te bu görüşü iptal edebilecek hiçbir delil yoktur.
Bu itibarla bu hüküm sabittir. Mütezile ve Cehemiye mezheplerine
mensub bazı kimseler ve onlara katılanlar bu konudaki hadislerin,
Allah'ın 33/40- "Muhammed, ... ancak o, Allah'ın Resûlü
ve peygamberlerin sonuncusudur." mealindeki ayete, Peygamber
Efendimizin "Benden sonra hiçbir peygamber yoktur"
mealindeki hadisine ve Peygamberimizden (s.a.v.) sonra hiçbir
peygamberin olmadığına ve şeriatının kıyamete dek ebedi
olup, hükümlerinin yürürlükten kalkmayacağına dair müslümanların
icma'ına ters düştüğü gerekçesiyle reddedilmiş olduğunu
ileri sürmekteler ise de; Bu iddia ve gerekçe batıldır.
Çünkü İsa (a.s.) 'ın inmesinden maksad onun şeriatımızı
yürürlükten kaldırıcı bir şeriatla ve Peygamber olarak inmesi
değildir. Ne bu hadislerde ne de başka hadislerde böyle
birşey yoktur. Bilakis İsa (a.s.)'ın şeriatımızla hükmedecek
adil bir hakim ve halkın terkettiği şeriatımızın hükümlerini
ihya edici olarak ineceği sahih hadislerle sabittir." demiştir.
Sünen-i Ibn-i Mace, 10/338
Hz. İsa (a.s.) inecek ve hatem'ür rüsul
Resulullah (s.a.v.) efendimizin şeriatina tabi olacaktır.
Mektubat-i Rabbani, 2/1309
Hz. İsa (a.s.) Efendimiz ahirzamanda yeryüzüne
indirildiği vakit, peygamberlikle vazifeli olarak yeni bir
şeriat getirmeyecektir. Sahih hadislerin ve İmam-Rabbani
Hazretleri'nin izahında belirtildiği şekilde, Peygamber
Efendimizin (s.a.v.) Şeriatını uygulayacaktır. Kur-an-ı
Kerim ayetlerine göre hükmedecektir.
İsa(a.s.)'ın Hilyesi

|
Peygamber
efendimiz buyurmuştur ki:
Onu gördüğünüz zaman şu alametlerle
tanıyınız:
1.Uzuna yakın orta boylu
2.Rengi kırmızı ile beyaza yakın
3.Üzerinde herd boyası ile boyanmış
iki elbise vardır.
4.O derece temiz ki kendisine ıslak
dokunmadığı halde başı su damlatır gibidir.
Ölüm-Kıyamet-Ahiret
ve Ahirzaman Alametleri, 499

Ebu Hureyre
(r.a.) şöyle dedi: Peygamber (s.a.v)
buyurdu ki: Geceleyin yürütüldüğüm zaman
Musa Aleyhisselam'a kavuştum. (Peygamber
onu tavsif ederek:) Bir de gördüm ki,
O Senüe kabilesi erkeklerinden biri
gibi kara yağız, uzun boylu, balık etli,
düz saçlı bir zattır. İsa'ya da kavuştum
(Peygamber onu da tavsif ederek: ) İsa,
orta yapılı, sanki hamamdan çıkmış gibi
al çehreliydi.
Sahih-i Müslim,
2/1053

Yine Abdullah
Ibn-i Ömer (r.a.) dan rivayet olunduguna
göre Nebi (s.a.v.) demistir ki:
Ben bu gece kendimi rüyamda Kabe'de
buldum. Ansızın esmer bir kişi gördüm.
Sanki o esmer insanlardan en güzeli,
başının saçı iki omuzu arasında sarkıyordu.
(yeni) taranmış ve arınmıştı da bas'inin
saç)ı su damlatıyordu. İki elini
iki kişinin iki omuzuna koyarak Beyt'i
tavaf ediyordu. (orada bulunanlara)
bu kimdir? diye sordum. Onlar : bu Meryem'in
oğlu Mesih (İsa)'dır, dediler.
Sahih-i Buhari,
9/177
|
|
|

|
İsa (a.s.) Peygamberimizin
(s.s.v) Kabri Yanına Defnedilecektir

|
İbni Asakir
Abdullah b. Selamdan: "Tevrat'ta Peygamberin
sıfatı anlatılıyor ve orada İsa aleyhisselamin
onunla beraber defn edileceği yazılıyor.
Buhari Tarihinde, İbni Asakir Ondan
(Abdullah b. Selam) dan nakl ettiklerine
göre, İsa aleyhisselam Resulüllah
ile iki Sahabisi (Ebu Bekr ve Ömer (r.a.)
'nın yanında defn edilip kabir adedi
dörde çıkacaktır.
İbni Cevzi'nin Abdullah bin Ömer (R.
Anhüma)'dan merfuan nakl ettiği bir
rivayette şöyle buyurulmaktadır:
"İsa aleyhisselam yeryüzüne inecek,
evlenecek çoluk çocuk sahibi olup
kırk beş sene yaşıyacak, sonra ölecek,
benimle ayrı kabire gömülecek, sonra
ben ve İsa aynı kabirden Ebu Bekr ile
Ömer (r.a.) arasından kalkacağız!"
Kıyamet Alametleri,
246/247

Hz.
İsa, yeryüzünde iken evlenecek
ve bir çocuğu olacaktır. Ölünce, müslümanlar
onun namazını kıldıktan sonra Ravza-i
Mutahhare'ye defnedeceklerdir.
El-Kavlu’l
Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar,
65

Muhakkak
ki, Meryem oğlu, İsa yeryüzüne indiği
zaman evlenecek, çocuğu olacak, yeryüzünde
45 yıl kalacaktır.
Miskatü-l Mesabih,
3/47

İsa (a.s.)
yeryüzünde indikten ve 40 yıl kalıp
yaşadıktan sonra ölür. Müslümanlar,
O'nun cenaze namazını kılarak O'nu toprağa
verirler. (Bu hadis, ebu Davud et Tayalisi'nin
Müsned'inden rivayet edilmiştir.)
Hazreti İsa (a.s.) yeryüzünde
kırk sene yaşadıktan sonra vefat edecektir.
Müslümanlar O'nun cenaze namazını kılarak
defnedecekler.
Ölüm-Kıyamet-Ahiret
ve Ahirzaman Alametleri, 498-499
|
|
|

|
.
Hz. İsa (a.s.) yeryüzünde yaklaşık 40-45 sene kaldıktan
sonra vazifesini tam yapmış olarak vefat edecektir. Müslümanlar
cenaze namazını kılıp, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) kabri
yanına defnedeceklerdir.
Risale-i Nur Külliyatında
İsa Aleyhisselam
İsa (a.s.) Dünyaya Tekrar Gönderilecektir:
Süfyan ve mehdi hakkındaki
hadislerin ifade ettikleri mana budur ki, Ahir zamandan
dinsizliğin iki ceryanı kuvvet bulacak.
Birisi: Nifak perdesi altında Risalet-i Ahmediyeyi (A.S.M.)
inkar edecek süfyan namında müdhiş bir şahıs ehl-i nifakın
başına geçecek, Şeriat-ı İslamiyenin tahribine çalışacaktır.
Ona karşı Al-i Beyt-i Nebevinin silsile-i nuranisine baglanan,
ehl-i velayet ve ehl-i kemalin başına geçecek Al-i
Beytten Muhammed Mehdi isminde bir zat-ı nurani, o Süfyanin
şahs-ı manevisi olan cereyan-i münafikaneyi öldürüp dağıtacaktır.
(Mektubat, 53)
****
Hadis-i şeriflerde İsa (a.s.)'dan önce geleceği bildirilen
Hz.Mehdi; Süfyan'ın İslam aliminde yaptığı manevi tahribatı
tamire çalışacak, İslamiyetin yeniden canlandırılmasına
ve dünya çapında yayılmasına gayret edecektir.
Hz.Mehdi(a.r.), Allah'ı inkar üzerine kurulmuş
bütün felsefe ve teorileri tam anlamıyla susturacak, başta
Süfyan'dan kaynaklanan bütün fitne ve fesad odaklarını,
kurumlarını kapatacaktır. Mehdi, Halife ünvanıyla İslam
aleminin başına geçecek, Kur-an-ı Kerim'i ve iman esaslarını
günün şartlarını da dikkate alarak ilmi bir şekilde insanlara
açıklayacak, müminlerin imanlarını güçlendirecektir.
İkinci cereyan ise: Tabiyyun, maddiyyun
felsefesinden tevellüd eden bir cereyan-i nemrudane, gittikçe
ahirzamanda felsefe-i maddiye vasıtasiyle intisar ederek
kuvvet bulup, uluhiyeti inkar edecek bir dereceye gelir.
Nasıl bir padişahı tanımayan ve ordudaki zabıtan ve efrad
onun askerleri olduğunu kabul etmiyen vahşi bir adam, herkese,
her askere bir nevi padişahlık ve bir güna hakimiyet verir.
Öyle de : "Allah'ı inkar eden o cereyan efradları birer
küçük Nemrud hükmünde nefislerinde birer rububiyet verir.
Ve onların başına geçen en büyükleri, ispirtizma ve manyetizmanın
hadisatı nev'inden müdhiş harikalara mazhar olan deccal
ise daha ileri gidip, cebbarâne sûri hükûmetine bir
nevi rubûbiyet tasavvur edip ulûhiyetini ilan eder. Bir
sineğe maglûb olan ve bir sineğin kanadını bile icad edemeyen
âciz bir insanın ulûhiyet dâvâ etmesi, ne derece ahmakcasına
bir maskaralık olduğu malumdur.
Hz. Mehdi (a.r.)'nin önderliğinde
İslam aleminin birleşip fevkalade neticeler almasından ve
yepyeni bir medeniyetin doğmasına sebep olmasından çok etkilenen
yahudilik, dolayısıyla siyonizm, bu sefer "dünya hakimiyeti"
için Hz. Mehdi (a.r.)ye alternatif olarak Mesih-i Deccal
lakaplı, hipnotizma, sihir, manyetizma gibi istidracı harikalıkları
olan bir şahsı çıkaracak. Bu şahıs önce peygamber, daha
sonra da (haşa) İlah olduğunu iddia edecektir.
İşte böyle bir sırada,
o cereyan pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazreti İsa
(a.s)'in şahsiyet-i maneviyesinden ibaret olan hakiki İsevilik
dini zuhur edecek, yani rahmet-i İlahiyenin semasından
nüzul edecek; hal-i hazır Hıristiyanlik dini o hakikata
karşı tasaffi edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak,
hakaik-i İslamiye ile birleşecek; manen Hıristiyanlık bir
nevi İslamiyete inkilab edecektir... Ve Kur’an'a iktida
ederek, o İsevilik , şahs-ı manevisi, tabi; ve İslamiyet,
metbu' makamında kalacak. Din-i hak, bu iltihak neticesinde
azim bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karşı ayrı
ayrı iken mağlub olan İsevilik ve İslamiyet; ittihad neticesinde,
dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken
alem-i semavetta cism-i başerisiyle bulunan şahs-ı İsa Aleyhisselam,
o din-i hak cereyanının başına geçeceğini bir Muhbir-i Sadık,
bir Kadir-i Külli Sey'in vadine istinad ederek haber vermiştir.
Madem haber vermiş, haktır, madem Kadir-i Külli Sey "va'detmiş
elbette yapacaktır.
(Mektubat, 53-54)
****
Mesih'i Deccal'in çok kuvvetli olduğu bir devrede, Hıristiyanlık
dini, içinde bulunduğu hurafelerden, sapkınlıklardan (teslis,
haç, domuz eti yemek v.s.) temizlenecek, ilk nuzül ettiği,
orjinal haline dönecek bir nevi İslamiyet gibi olacaktır.
İlahi dinler birbirinin devamı olduğundan birisi bozulunca
diğeri onu düzeltmek ve yeni hükümler koymak için gönderildiğinden,
Hıristiyanlık da hurafelerden, sapkın inançlardan kurtulduktan
sonra manen bir nevi İslamiyet olacak, Hıristiyanlar
da Kur-an-ı Kerim'e uyacaklardır. Ayrı ayrı iken mağlup
olan Hıristiyanlık ve İslamiyet birleşmeleri sonucunda kuvvetlenip,
dinsizlik cereyanını yok edecek bir güce geldikleri sırada;
Hz. İsa (a.s.) Allah (c.c.) tarafindan cismani olarak dünyaya
gönderilip, bu kuvvetin başına geçecektir. Bunu Peygamberimiz
(s.a.v.) Allah'ın vaadine dayanarak haber vermiştir. Bunu
Peygamberimiz (s.a.v.) Allah'ın vaadine dayanarak haber
vermiştir. Allah (c.c.) tarafindan cismani olarak
dünyaya gönderilip, bu kuvvetin başına geçecektir. Bunu
Peygamberimiz (s.a.v.) Allah'ın vaadine dayanarak haber
vermiştir. Allah (c.c.) elbette vaadini yerine getirecektir.
Sahih hadislerde müjdelenen
hususlar bunlardır. Ahirzamanda gelmesi beklenen Hz. İsa(a.s.)
efendimizi Tek bir zat olarak değil de "şahs-ı manevi veya
cemaat" şeklinde düşünmek veya "gelmiştir, görevini yapıp
vefat etmiştir" iddiasında bulunmak, mütevatir haline gelmiş
bu konuyu yalanlamak olur ki, manevi sorumluluk getirebilir,
müslümanlara çok büyük zarar verebilir. Allah (c.c.) bunu
vaadetmiştir ve vaadini elbette yerine getirecektir. Bediüzzaman
başka bir eserinde de İsa (a.s.)'ın dünyaya tekrar gelmesinin
kesin olduğunu bildiriyor.
Evet, hadis-i şerifin ifadesiyle
Hazret-i İsa'nın semavi nüzulu kat'i olmakla beraber;
mana-yi işarisiyle başka hakikatleri ifade ettiği gibi bu
hakikata da mucizane işaret ediyor.
(Kastamonu Lahikası, 50)
İsa (a.s.) Mesih Deccal'i Öldürecektir:
Kat'i ve sahih rivyatte var ki: "İsa Aleyhisselam
büyük Deccal'i öldürür."
Vel'ilmü indallah, bunun da iki vechi var:
Bir vechi şudur ki: Sihir ve manyetizma ve ispirtizma
gibi istidracı harikalarıyle kendini muhafaza eden ve herkesi
teshir eden o dehşetli Deccal'i öldürebilecek, mesleğini
değiştirecek; ancak harika ve muc'cizatlı ve umumun makbulü
bir zat olabilir ki: O zat, en ziyade alakadar ve ekser
insanların Peygamberi olan Hazret-i İsa Aleyhisselam'dır.
İkinci vechi şudur ki: "Şahs-i İsa
Aleyhisselam'ın kılıncı ve maktul olan şahs-ı Deccal'in,
teşkil ettiği dehşetli maddiyunluk ve dinsizlik azametli
heykeli ve şahs-ı manevisini mahvedecek ancak İsevi ruhanileridir
ki; o ruhaniler, din-i İsevinin hakikatını hakikat-ı İslamiye
ile mezcaderek o kuvvetle onu dağıtacak, manen öldürecek.
Hatta, "Hazret-i İsa Aleyhisselam gelir, Hazret-i Mehdi'ye
namazda iktida eder, tabi olur. " diye rivayeti bu ittifaka
ve hakikat-ı Kur-aniyenin mutbuiyetine ve hakimiyetine işaret
eder.
(Sualar, 493)
****
Sihir ve hipnotizma gibi harikulade kuvvetlerle herkesi
etkileyerek varlığını sürdüren deccal ve onun fikir sistemi,
ancak, vahiyle hareket eden gerektiğinde mucizelerle desteklenen
İsa (a.s.) tarafindan yok edilecektir.
Hz. İsa (a.s.) tekrar dünyaya geldigi zaman
yeni bir din getirmeyecek, Islam dinine uyacaktir. Fakat
bir peygamber oldugu için, kendisine vahiy gelecek ve mucize
gösterecektir.
Hz. İsa (a.s.)'ın başkanlığı altında Hıristiyanlığın hakikati
ile İslamiyeti birleştiren talebeleri, bu birleşmenin sağladıgı
güç ile Mesih-i Deccal'in dinsizlik cereyanını, Allah'ı
(c.c.) inkar fikrini etkisiz hale getirip, yok edecektir.
Hem alem-i insaniyette inkar-ı uluhiyet niyetiyle
medeniyet ve mukaddesat-ı beşeriyeyi zir ü zeber eden Deccal
komitesini, Hazret-i İsa (a.s.) 'ın din-i hakikisini İslamiyetin
hakikatiyle birleştirmeye çalışan hamiyetkar ve fedakar
bir İsevi cemaati namı altında ve "Müslüman İseviler"
ünvanına layık bir cemiyet, o Deccal komitesini, Hazret-i
İsa (a.s.)'ın riyaseti altında öldürecek ve dağıtacak; beşeri,
inkar-ı uluhiyetten kurataracak.
(Mektubat 413)
Bediüzzaman hazretleri, Hıristiyanlığı bütün
sapkınlıklarından arınmış olarak uygulayan müslüman isevilerin
(Hiristiyanlar) Hz. İsa (a.s.)'ın komutası altında, Yahudilerin
başına geçen Mesih-i Deccal'in fikir sistemini bir daha
toparlanamayacak şekilde yok edeceğini ve Dünya'yı Allah
(c.c.) 'ı inkardan kurtaracağını bildiriyor. Böylece dünyadaki
Yahudi hakimiyeti tam anlamıyla son bulacak, güzel ahlak,
hoşgörü, sevgi-saygı üzerine kurulmuş İslamiyet dünyaya
hakim olacaktır.
İsa (a.s.) Geldiğinde Başlarda Tanınmaması:
Hazret-i İsa Aleyhisselam geldiği vakit, herkes
O'nun hakiki İsa olduğunu bilmek lazım değildir. Onun mukarreb
ve havassı, nur-u iman ile O'nu tanır. Yoksa bedahet derecesinde
herke O'nu tanımayacaktır.
(Mektubat, 54)
Bediüzzaman hazretleri, Hz. İsa (a.s.) 'ın
dünyaya geldiğinin ilk yıllarında ancak yakın talebeleri
tarafindan imanın nuru ile tanınabileceğini, yoksa herkesin
açıkça onu tanıyamayacağını bildiriyor.
Hatta Hazret-i İsa Aleyhisselam'ın nuzülü
dahi ve kendisi İsa Aleyhisselam olduğu, nur-u imanın dikkatiyle
bilinir, herkes bilemez.
(Sualar, 487)
Hz. İsa (a.s.) yeryüzüne ilk geldiği vakit
(nüzul ettiği vakit) imtihan sırrı olarak kendisini bilmeyecek,
daha sonra kendisinin farkına varacaktır. Talebeleri de
imanın nuru ile O'nu zann-ı galiple (büyük zanla) sonradan
tanıyacaklardır. Herkes açıkça O'nun Hz. İsa'(a.s.)olduğunu
bilmeyecektir. Küçük bir Hıristiyan grup içerisinde mücadelesine
başlayacaktır.
İsa (a.s.) tam anlamıyla zuhur ettikten sonra
görebilen herkes onu görecek ve hakiki İsa (a.s.) olduğunu
bileceklerdir. Fakat yine de "-Acaba gerçekten İsa bu mu?"
diye şüphe edenler var olacaktır; Böyle şüphesi olanlar
küfürle suçlanamaz, çünkü bu konu bir Akaid konusu değildir.
Yalnız böyle şüphede olanlar bu mübarek şahsın feyzinden,
bereketinden mahrum kalabilir.
İsa (a.s.)ın Küçük Bir Cemaati Olacak:
İsa Aleyhisselam'ı nur-u iman ile tanıyan
ve tabi olan cemaat-i ruhaniye-i mücahidinin kemiyeti, Deccal'in
mektepçe ve askerce ilmi ve maddi ordularına nisbeten çok
az ve küçük olmasına işaret ve kinayedir.
(Sualar, 495)
Hz. İsa (a.s.) küçük bir cemaat içerisinde
vazifeye başlayacaktır. Daha ziyade İsrail ve İsrail'e yakın
bölgelerde faaliyet gösterecektir. Okullarda ve askeri birimlerde
talebeleri olacak ilk başta kendilerini gizleyeceklerdir.(Allahualem)

|
Hakim et-Tirmizi,
"Nevdirü'l Usul"da şöyle nakletmiştir.
Peygamberimiz (s.a.v.): Meryem oğlu
İsa Ümmetim içinde havarilerinden bir
takım halkı bulacaktır. Başka rivayette
ise Peygamberimiz (s.a.v.) üç defa:
Muhakkak ki Mesih (İsa) aleyhisselam
bu ümmetten birtakım kavimlere yetişecek
ki, onlar sizin gibidirler. Yahut sizden
daha hayırlıdırlar. İlkinde benim sonunda
Mesih (İsa)nın bulunduğu bir ümmeti
Allah asla utandırmaz, buyurmuştur.
Ölüm-Kıyamet-Ahiret
ve Ahirzaman Alametler, 501

Resulullah
(s.a.v.) efendimiz şöyle buyurdu:
Yemin ediyorum ki Meryem oğlu İsa o
gün yeryüzünün en hayırlı 800 erkek
ile 400 kadın kişilerin yanlarına inecektir.
Ölüm-Kıyamet-Ahiret
ve Ahirzaman Alametler, 498
|
|
|
|
İsa (a.s.) Hakkında Bazı Hadisler Mütaşabihtir:
Bediüzzaman Said Nursi, İsa (a.s.)'ın inmesine
ve Deccal'i öldürmesine aid hadislerin müteşabih (benzetmelerle
anlatılan) hadislerden olduğunu, muhakkak tevilinin yapılması,
yani müteşabihatının çözülerek açıklanması gerektiğini izah
etmektedir. Aksi takdirde, sözde alimlerin bu hadislerin
müteşabıhatına aldırmadan, zahirine bakıp şüpheye düştüğünü
veya hadisi tamamen reddetme yoluna gittiklerini ifade etmektedir.
Ahir zamanda Hazret-i İsa (a.s.) nüzulüne
ve Deccal'i öldürmesine ait hadis-i şahihanın ma'na-yı hakikileri
anlaşılmadığından, bir kısım zahir ulemalar, o rivayet ve
hadislerin zahirine bakıp şüpheye düşmüşler; veya sıhhatini
inkar edip, veya hurafevari bir mana verip adeta muhal bir
sureti bekler bir tarzda avam-i müslimine zarar verirler.
Mülhidler ise, bu gibi zahirce akıldan çok uzak hadisleri
şerr-i rüşte ederek hakaik-i İslamiyeye tezyifkarane bakıp
taarruz ediyorlar. Risale-i Nur, bu gibi ehadis-i müteşabihenin
hakiki te'villerini Kur'an feyziyle göstermiş. Şimdilik
nümune olarak bir tek misal beyan ederiz. Şöyle ki:
Hazret-i İsa (a.s.) Deccal ile mücadelesi
zamanında, Hazret-i İsa onu öldüreceği vakitte, on arşın
yukarıya atlayıp sonra kılıncı onun dizine yetiştirebilir
derecesinde, vücudda o derece Deccalin heykeli Hazret-i
İsa Aleyhisselamdan on, belki yirmi misli yüksek kametli
olmak lazım gelir. Bu rivayetin zahiri ifadesi sırr-ı teklife
ve sırr-ı imtihana münafi olduğu gibi nev-i beşerde cari
olan adetullaha muvafık düşmüyor.
(Kastamonu Lahikası, 49)
****
Rivayette var ki: - İsa Aleyhisselam Deccal'i öldürdüğü
münasebetiyle "Deccal'in fevkalade büyük ve minareden daha
yüksek bir azamet-i heykelde ve Hazret-i İsa aleyhisselam
ona nisbeten çok küçük bulunduğunu.." gösterir.
Bunun tevili şu olmak gerektir ki:
İsa Aleyhisselam'ı nur-u iman ile tanıyan ve tabi olan cemaat-i
ruhniye-i mücahidinin kemiyeti, Deccal'in mektepçe ve
askerce ilmi ve maddi ordularına nisbeten çok az ve
küçük olmasına işaret ve kinayedir.
(Sualar, 495)
Bediüzzaman Hazretleri, hadis-i şerifte İsa
aleyhisselam'ın Deccal ile mücadelesinde onu öldüreceği
vakitte on arşın (5 metre) yukarıya atladıktan sonra kılıcı
ancak onun dizine yetiştirebildiği derecesinde Deccal'in
İsa'ya (a.s.) oranla boyunun on-oniki katı (18-20 m.) uzun
olması gerektiğini izah etmektedir. Böyle bir yaratılış,
Allah'ın kudreti dahilinde olmakla beraber adetullaha aykırıdır.
Adetullah: Allah'ın kainatta koyduğu
değişmez yasalar.
Ancak bu bekleniş tarzı Deccal'in asker gücüne,
eğitim kurumlarına ve her alanda maddi bakımdan üstün ordularına
kıyasla İsa(a.s.) ve cemaatinin sayıca çok daha az
olduğuna işaret ettiği şeklinde açıklanırsa, mesele daha
akılcı anlaşılır bir hale gelmiş olur.