
HZ.İSA'YI
NASIL TANIYABİLİRİZ?
HZ. İSA'YI KİMLER TANIYABİLECEKTİR?
Önceki bölümlerde Hz. İsa'nın ölmediğini, Allah'ın
katına yükseltildiğini ve yeryüzüne yeniden döneceğini Kuran'dan
delillerle açıklamıştık. Tüm bunlardan sonra elbette akla
gelen ilk soru "Hz. İsa'nın yeryüzüne tekrar gelişinde kim
olduğunun nasıl anlaşılacağı ve onun hangi özelliklerinden
tanınabileceği"dir . Bu aşamada başvurabileceğimiz tek kaynak
Kuran'dır.
Kuran'ın bir özelliği, içinde geçen kıssalarda
ve bazı ayetlerde peygamberlere yönelik olarak çeşitli açıklamalar
yapmasıdır. Peygamberlerle ve salih müminlerle ilgili pek
çok ortak alameti ayetlerde bulmak mümkündür. Üstelik müminlere
ait tüm özellikleri tek tek ayetlerden tespit etmek de imkan
dahilindedir. Bununla bağlantılı olarak Hz. İsa'nın üstün
iman özellikleri, Kuran'a bakılarak görülebilir. Dolayısıyla
Kuran'a uyan samimi müminler onda gördükleri bu üstün özellikleri
değerlendirip, onu tanıyabilirler. Ancak bu noktada unutulmamalıdır
ki, Hz. İsa'yı tanımak herkes için mümkün olmayabilir. Bu
konu ile ilgili Bediüzzaman Said Nursi şunları söylemektedir:
Hz. İsa (A.S) geldiği vakit, herkesin onun
İsa olduğunu bilmesi gerekmez. O'nun yakınları ve ileri
gelen kişiler, imanın nuru ile onu tanırlar. Yoksa açıkça
herkes onu tanımayacaktır. (Mektubat, s. 54)
Yukarıdaki sözünde görüldüğü gibi, Bediüzzaman
da Hz. İsa'nın yeryüzüne döndüğü ilk yıllarda ancak yakın
çevresinin onu tanıyabileceğini bildirmiştir. Yakınında bulunan
bu insanların onu tanımasının ise ancak 'imanın nuru' ile
olabileceğini belirtmiştir. Elbette burada 'imanın nuru' ile
ne kastedildiğine değinmek gerekir. 'İmanın nuru' Allah'ın
varlığına, birliğine inanan ve Kuran'a uyan insanlara Rabbimizin
verdiği bir anlayıştır. Müminler Allah'ın verdiği bu anlayışla,
olayları çok açık olarak değerlendirebilir, birçok konunun
girift noktalarını rahatça kavrayabilirler. Kuran'da bildirildiği
gibi müminler, çevrelerindeki herşey üzerinde derin derin
düşünen, dolayısıyla olaylardaki incelikleri, detayları gözden
kaçırmayan insanlardır. Nitekim bir ayette Allah, samimi kalple
iman edip her olayın inceliğini ve derinliğini kavramaya çalışan,
gördükleri detaylarda kendilerini Yaratanın büyüklüğünü, gücünü
kavrayarak O'ndan korkanlara 'doğruyu yanlıştan ayırma' konusunda
anlayış vereceğini bildirmiştir:
Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız,
size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan)
verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük
fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29)
Bu ayet doğrultusunda düşünüldüğünde, Hz. İsa'yı
yeryüzüne dönüşünde tanıyıp ona itaat edecek olanların da,
Allah'a ve Kuran'a iman eden, her olayı derinlemesine düşünüp
kavramaya çalışan insanlar olacağı anlaşılmaktadır. Nitekim
Bediüzzaman Said Nursi bir başka sözünde konuya şöyle dikkat
çeker:
"Hatta Hazret-i İsa Aleyhisselam'ın nuzulü
dahi ve kendisi İsa Aleyhisselam olduğu, nur-u imanın dikkatiyle
bilinir; herkes bilemez." (Şualar, s.487)
HZ. İSA'YI HANGİ ÖZELLİKLERİYLE
TANIYABİLİRİZ?
Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu sorunun cevabını
bulmak için Kuran'a baktığımızda karşımıza çıkan ilk işaret,
ayetlerde anlatılan, peygamberlerin sahip oldukları ortak
özellikler olacaktır. Öyleyse birtakım alametlerle kendini
belli edip, dikkat çekecek olan Hz. İsa'yı tanımak için Kuran'da
bildirilmiş olan bu peygamber özelliklerinin neler olduğunu
incelemek gerekmektedir. Elbette peygamberlerle ilgili Kuran'dan
çıkarılabilecek yüzlerce alamet vardır. Ancak bu bölümde dışarıdan
bakan bir gözle değerlendirebilecek en belirgin özellikler
ele alınacaktır.
1. Üstün ahlak özellikleri ile diğer insanlardan
ayrılır
Allah'ın seçip gönderdiği her peygamber gibi,
Hz. İsa da tüm üstün ahlak özelliklerini üzerinde taşır. Onu
diğer insanlardan ayıran en belirgin fark, yaşadığı toplum
içinde alışılmadık bir şekilde ortaya çıkan yüksek şahsiyetidir.
Öyle ki halk arasında hiç rastlanmayan, insanların alışık
olmadığı ve görür görmez etkilenecekleri ahlaki özelliklere
sahiptir. Allah'a olan güveni ve imanı ile son derece kararlı,
cesaretli, toplumun etkisi altında kalmayan, aksine herkesi
etkileyen, güçlü bir insandır. Nitekim tüm peygamberlerin
üzerlerinde taşıdıkları bu üstünlük ayetlerde şöyle bildirilmektedir:
Bu, İbrahim'e, kavmine karşı verdiğimiz delilimizdir.
Biz, dilediğimizi derecelerle yükseltiriz... Ve ona İshak'ı
ve Yakub'u armağan ettik, hepsini hidayete eriştirdik; bundan
önce de Nuh'u ve onun soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u,
Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u hidayete ulaştırdık. Biz, iyilik
yapanları işte böyle ödüllendiririz. Zekeriya'yı, Yahya'yı,
İsa'yı ve İlyas'ı da (hidayete eriştirdik.) Onların hepsi
salihlerdendir. İsmail'i, Elyasa'yı, Yunus'u ve Lut'u da (hidayete
eriştirdik). Onların hepsini alemlere üstün kıldık. Babalarından,
soylarından ve kardeşlerinden, kimini (bunlara kattık); onları
da seçtik ve dosdoğru yola yöneltip-ilettik. Bu, Allah'ın
hidayetidir; kullarından dilediğini bununla hidayete erdirir...
(Enam Suresi, 83-88)
Allah, peygamberleri diğer insanlara göre üstün
özelliklerle yarattığını yukarıdaki ayetlerde açıkça bildirmiştir.
Bu konu ile ilgili Kuran'da geçen daha pek çok örnek vardır.
Örneğin "...İbrahim (tek başına) bir
ümmetti." (Nahl Suresi, 120), "Güç ve basiret sahibi olan
kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u..." (Sad Suresi,
45), "Ve gerçekten onlar, Bizim katımızda seçkinlerden ve
hayırlı olanlardandır." (Sad Suresi, 47), "... Bizi inanmış
kullarından birçoğuna göre üstün kılan Allah'a hamdolsun.
dediler." (Neml Suresi, 15) gibi ayetlerde bildirilen
ifadeler, peygamberlere verilen üstünlükleri bize bildirmektedir.
Hz. İsa da Allah'ın seçkin kıldığı peygamberlerdendir. Bir
ayette şöyle buyrulur:
İşte bu elçiler; bir kısmını bir kısmına
üstün kıldık. Onlardan, Allah'ın kendileriyle konuştuğu ve
derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu İsa'ya apaçık
belgeler verdik ve O'nu Ruhu'l-Kudüs'le destekledik... (Bakara
Suresi, 253)
2. Peygamberlere has yüz ifadesi ile tanınacaktır
Elçilerin üstünlüklerinin gerek bilgice, gerekse
vücutça olduğu da Kuran'da bildirilmektedir:
... O (şöyle) demişti: "Doğrusu Allah size
onu seçti ve onun bilgi ve bedenî gücünü arttırdı. Allah,
kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmeti ve gücü) geniş
olandır, bilendir." (Bakara Suresi, 247)
Bilgice, akılca, vücutça, ahlakça üstün kılınmış
bir insan olarak Hz. İsa'nın yüzünde peygamberlere has bir
ifade olacaktır. Sahip olduğu güçlü Allah korkusunun ve derin
imanının nuru, yüzüne yansıyacaktır. Ve peygamberlere has
olan nurlu ifade o derece açık olacaktır ki, onu görenler
diğer insanlara kıyasla çok üstün bir insanla karşılaştıklarının
farkına varacaklardır. Ancak unutmamak gerekir ki, elbette
herkes bunu kabul edecek değildir. Kimi insanlar içlerinde
duyacakları haset ve kin sebebiyle, bu ahlaki üstünlüğü gözardı
edebilirler. İçten içe farkında olsalar da, işlerine gelmediği
için anlamazlıktan gelebilirler. Yalnızca imanında samimi
olanlar, bu üstünlüğü görüp gereği gibi takdir edebileceklerdir.
Allah, Hz. İsa'nın hem dünyada hem de ahirette
"... seçkin, onurlu, saygın ve Allah'a
yakın kılınanlardan..." (Al-i İmran Suresi, 45) olduğunu
bildirmiştir. Allah'ın ayetinin bir tecellisi olarak tüm peygamberler
gibi Hz. İsa da çevresindeki insanlar arasında saygınlığıyla,
seçkin ve onurlu oluşuyla tanınacaktır.
3. Hikmet ve hitabet gücü çok yüksektir
Bunlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik
verdiklerimizdir... (Enam Suresi, 89)
Allah, çeşitli kavimlere tebliğ yapmaları, onları
uyarıp korkutmaları için gönderdiği peygamberlerini hikmet
sahibi de kılmıştır. Hikmetli bir anlatım, isabetli konuşmalar,
doğruya davet edici ve kötülükten menedici tavırlar, tüm peygamberlerin
ortak özellikleridir. Nitekim Kuran'ın daha pek çok ayetinde
tek tek peygamberlere verilen hikmete de dikkat çekilir. Örneğin,
Hz. Davud için "... ona hikmet ve anlatım
çarpıcılığını vermiştik." (Sad Suresi, 20); Hz. Yahya için,
"... daha çocuk iken ona hikmet verdik." (Meryem Suresi, 12);
Hz. Musa için, "O, erginlik çağına ulaşıp olgunlaşınca, ona
bir 'hüküm ve hikmet' ve ilim verdik..." (Kasas Suresi,14);
Hz. Lokman için, "Andolsun, Lokman'a "Allah'a şükret" diye
hikmet verdik..." (Lokman Suresi, 12); Hz. İbrahim için, "...
Doğrusu Biz, İbrahim ailesine Kitabı ve hikmeti verdik..."
(Nisa Suresi, 54) diye bildirilmiştir.
Allah'ın bize bildirdiği, "Kime
dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene
büyük bir hayır da verilmiştir..." (Bakara Suresi, 269) ayeti
gereği, tüm peygamberlerin hikmet verilerek ödüllendirildiğidir.
Hz. İsa'nın Allah'ın bir elçisi olarak hikmetle
ödüllendirildiğine ve bunu kendi kavmine de bildirdiğine Kuran'da
şöyle dikkat çekilmiştir:
Allah şöyle diyecek: "Ey Meryemoğlu İsa,
sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs
ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla
konuşuyordun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim...
(Maide Suresi, 110)
İsa, açık belgelerle gelince, dedi ki: "Ben
size bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin
bir kısmını size açıklamak için de. Öyleyse Allah'tan sakının
ve bana itaat edin." (Zuhruf Suresi, 63)
Bu ayetler doğrultusunda Kuran'a baktığımızda
anladığımız, Hz. İsa'yı tanımak için bir başka işaretin de,
onun yapacağı "hikmetli, isabetli ve çok etkili konuşmalar"
olacağıdır. Diğer tüm konularda olduğu gibi hikmetli konuşma
da, peygamberlere has çok dikkat çekici bir özelliktir. Kuran'ı
kendilerine rehber edinmiş olan müminler Hz. İsa'nın konuşmalarının
diğer bir ayette de belirtildiği gibi "özü
kapsayan bir bilgi" (Kehf Suresi, 91) içerdiğini ve
bunun ancak Allah'ın seçtiği elçilere has olduğunu anlarlar.
Gösterdiği üstün akıl, yaptığı kusursuz teşhisler, getirdiği
çözümler her zaman çok isabetli olup Allah'tan özel olarak
verilmiş bir hikmetin en açık alametlerini oluşturacaktır.
Böylece üstün şahsiyeti ve aklı açıkça göze çarpacaktır.
4. Çok güvenilirdir
Her elçi gönderildiği topluluğa ilk olarak "Gerçek
şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim" (Şuara
Suresi, 107) ifadesiyle söze başlayarak kendisini tanıtmıştır.
Peygamberlerin bu güvenilirlikleri, Allah'ın kitabına, dinine,
gönderdiği şeriata tam tamına uymalarından kaynaklanır. Hiçbir
durumda doğru yolun, hak dinin sınırlarının dışına çıkmazlar.
Yalnızca Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak istemelerinden dolayı
kimseye boyun eğmezler. Kuran'da hemen hemen tüm peygamberlerin
bu özelliklerini ön plana çıkardıklarından bahsedilmektedir.
Örneğin, Hz. Musa'nın kendisini kavmine tanıtması Kuran'da
şöyle haber verilmektedir:
Andolsun, Biz kendilerinden önce, Firavun'un
kavmini de denedik. Onlara kerim bir elçi gelmişti; "Allah'ın
kullarını bana teslim edin; gerçekten ben, sizin için güvenilir
bir elçiyim" (demişti). (Duhan Suresi, 17-18)
Şüphesiz elçilerin bu önemli özelliklerini kavimleri
her zaman takdir edememişlerdir. Hatta çoğu zaman elçilerle
ilgili yanlış zanları olmuştur. Çünkü kendi cahiliye sistemlerini
terk edip onların davet ettiği hak dine uymak istememişlerdir.
Ancak aradan belli bir zaman geçtikten sonra elçilerin en
güvenilir insanlar oldukları kavim içinde de kabul görmüştür.
Bu konuda örnek olarak Hz. Yusuf'u verebiliriz. Hz. Yusuf,
uzun bir süre kavmin içinde zorluklarla denenmiş; önce köle
olarak satılmış, sonra bir süre için hapiste kalmıştır. Allah'ın
dilediği zaman ise güvenilir bir insan olduğu anlaşılmış,
hükümdar tarafından devletin hazinelerinin başına geçirilmiştir:
Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin, onu
kendime bağlı kılayım." Onunla konuştuğunda da (şöyle) dedi:
"Sen bugün Bizim yanımızda (artık) önemli bir yer sahibisin,
güvenilir (bir danışman-yönetici)sin." (Yusuf Suresi, 54)
Kuran'da bildirilen peygamberlerin bu özellikleri
kuşkusuz Allah'ın bir elçisi olarak Hz. İsa'da da görülecektir.
Hz. İsa dünyaya ikinci gelişinde, Allah'ın değişmez bir kanunu
olarak halk arasında güvenilirliği ile dikkat çekecektir.
Allah, Hz. Yusuf'a ve diğer tüm elçilerine olduğu gibi, Hz.
İsa'ya da yardım edecek ve onun ne kadar emin bir insan olduğunu
zamanı geldiğinde insanlara gösterecektir.
5. Allah'ın koruması altındadır
Andolsun, (peygamber olarak) gönderilen kullarımıza
(şu) sözümüz geçmiştir: Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım
ve zafer) bulacaklardır. Ve hiç şüphesiz; bizim ordularımız,
üstün gelecek olanlar onlardır. (Saffat Suresi, 171-173)
Allah her zaman elçilerini diğer insanlardan
üstün kılmıştır. Tarih boyunca gönderilen her peygamber, Allah'ın
yardımıyla düşmanlarına karşı üstünlük kazanmış, onların kurdukları
tuzaklardan korunmuştur. Aldıkları her karar, uyguladıkları
her yöntem hep hayırla ve başarıyla sonuçlanmış, Rabbimiz
onları her durumda desteklemiştir.
Dolayısıyla Allah'ın elçisi Hz. İsa'yı bekleyen
müminler için yol gösterici bir başka işaret de onun her işinin
başarı ile sonuçlanması olacaktır. Öyle ki aldığı her karar,
uyguladığı her yöntem kendisi ve etrafındaki müminler için
hayırlı sonuç verecektir. Hatta ilk bakışta aksilik gibi görünen
olaylar dahi bir süre sonra onların hayrına dönecektir. Ve
Hz. İsa'nın aldığı tüm kararların en doğrusu, en akılcısı
olduğunu bu olaylar ispat edecektir. Çünkü Allah Kuran'da
elçilerinin her ne olursa olsun tüm zorluklara rağmen üstün
geleceklerini, onları kesin olarak yardımıyla destekleyeceğini
vadetmiştir.
Allah'ın bu vaadiyle Hz. İsa'ya küçük büyük her
işte gelen başarı ve bereket hem düşmanlarının, hem de yanındaki
inananların dikkatini çekecek kadar açık olacaktır. Düşmanları
da, bu durumun olağanüstülüğünü fark edecek ancak bunun Allah'tan
gelen bir yardım olduğunu takdir edemeyeceklerdir. Her işinin
başarılı olmasına, attığı her adımın doğru olmasına bir anlam
veremeyeceklerdir. Çünkü onların amacı, 'kendileri gibi bir
beşer' olarak gördükleri bu mübarek insana karşı üstün gelmektir.
Ancak "Sonra Biz, elçilerimizi ve iman
edenleri böyle kurtarırız; müminleri kurtarmamız Bizim üzerimize
bir haktır." (Yunus Suresi, 103) ayetinde de bildirildiği
gibi, Allah bu konuda yaptıkları herşeyi sonuçsuz çıkaracak
ve elçisine yardım edecektir. Ona kurulan tuzaklar, açılan
savaşlar hiçbir zaman başarılı bir sonuca ulaşamayacaktır.
6. Yaptıkları için karşılık beklemez
Tüm elçilerin taşıdığı ortak bir özellik de,
yaptıkları hiçbir şey için ücret beklememeleridir. Yaptıkları
büyük hizmetler karşılığında bekledikleri tek şey Allah'ın
rızasıdır. Çevrelerindeki hiç kimseden bir ücret, bir fayda
talep etmezler. Nitekim Kuran'a baktığımızda da, tüm elçilerin
bu özelliği üzerlerinde taşıdıklarına ve bunu sözle de dile
getirdiklerine şahit oluruz:
Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden
hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına
ait değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz? (Hud Suresi, 51)
Elçilerin taşıdıkları bu üstün özellik Hz. İsa'da
da görülecektir. Allah'ın peygamberi olarak tüm insanları
İslam Dinine davet edecektir. Ancak yaptığı şeylerin karşılığında
hiçbir maddi çıkar, bir ücret talebi olmayacaktır. Kuran'da
bildirilen tüm elçiler gibi yaptığı herşeyin karşılığını Allah'tan
bekleyecek ve bu özelliğiyle de gerek yakın çevresinde, gerekse
içinde bulunduğu toplumda dikkat çekecektir.
Ancak şu nokta unutulmamalıdır ki, diğer konularda
olduğu gibi bu konuda da onu ancak inananlar takdir edebilirler.
İçinde bulunduğu toplum Hz. İsa'nın bu özelliğini farketse
bile, kimi düşmanları onu engellemek için diğer tüm peygamberlere
yapıldığı gibi çeşitli iftiralarda bulunabilir. Bu iftiraların
arasında kuşkusuz onun "yaptıkları karşılığında bir çıkar
sağlamaya çalıştığı, menfaat gözettiği" gibi suçlamalar da
olması muhtemeldir. Ancak Allah her konuda işinin hayırla
sonuçlanmasına izin verdiği gibi, bu konuda da inkarcıların
iftiralarının asılsızlığını tek tek ortaya çıkarır ve elçisine
yardım eder.
7. Müminlere karşı şefkatli ve merhametlidir
Peygamberlerde görülen en önemli özelliklerden
biri de "merhamet ve şefkat"tir. Peygamberler her zaman yanlarındaki
müminlere karşı çok şefkatli ve merhametli olmuşlar, onların
dünyadaki ve ahiretteki durumlarını düzeltmek için çalışmışlardır.
Hz. İsa'nın ahlakının en belirgin özelliklerinden biri de
müminlere karşı olan bu şefkati ve merhameti olacaktır. Allah,
gönderdiği elçilerde çok yoğun olarak görülen bu özelliği
Kuran'da şöyle tanıtmıştır:
Andolsun size, içinizden sıkıntıya düşmeniz
onun gücüne giden, size pek düşkün, müminlere şefkatli ve
esirgeyici olan bir elçi gelmiştir. (Tevbe Suresi, 128)
İşte Hz. İsa da bu ayette belirtildiği gibi çevresindeki
müminlere karşı son derece "müşfik ve koruyucu" bir tavır
içerisinde olacak ve bu benzersiz samimiyet ve candanlık onun
Hz. İsa olduğunun en anlaşılır delillerinden birini oluşturacaktır.
DÜNYA ÜZERİNDE
HİÇBİR AKRABASI, TANIYANI, AİLESİ OLMAMASIYLA TANINACAKTIR
Hz. İsa Kuran'da geçen peygamber özellikleri
ile tanınabilecektir. Ancak bunlar dışında onu insanlara tanıtan
başka etkenler de olacaktır. Şüphesiz bunlardan en önemlisi
Hz. İsa'nın dünyada bir ailesinin, hiçbir akrabasının, eskiden
tanıdığı tek bir kişinin olmamasıdır.
Gerçekten de, Hz. İsa yeniden yeryüzüne geldiğinde
çevresinde kendisini tanıyan hiç kimse olmayacaktır. Onun
fiziksel özelliklerini, simasını ya da ses tonunu bilen tek
bir kişi dahi çıkmayacaktır. Dünya üzerinde tek bir kişi "ben
onu daha önceden tanıyorum, filanca zaman görmüştüm, onun
ailesi ve yakınları şu kimselerdir" gibi bir iddiada bulunamayacaktır.
Çünkü onu tanıyan tüm insanlar bundan yaklaşık olarak 2000
sene kadar önce yaşamış ve ölmüşlerdir. Annesi Hz. Meryem,
Hz. Zekeriya, onunla yıllarını geçirmiş olan havarileri, dönemin
Yahudi önde gelenleri ve bizzat Hz. İsa'dan tebliğ almış olan
insanlar vefat etmişlerdir. Dolayısıyla ikinci kez yeryüzüne
gelişinde, onun doğumuna, çocukluğuna, gençliğine ve yetişkinliğine
şahit olmuş tek bir kimse olmayacak ve onun hakkında hiç kimse
hiçbir şey bilmeyecektir.
Kitabın önceki bölümlerinde de açıkladığımız
gibi Hz. İsa Allah'ın "OL" emriyle babasız olarak dünyaya
gelmiştir. Aradan yüzyıllar geçtikten sonra ise bilinen hiçbir
akrabası olmaması çok doğaldır. Allah, Hz. İsa'nın bu durumunu
Kuran'da Hz. Adem'in yaratılışına benzetmekte ve şöyle buyurmaktadır:
Şüphesiz, Allah katında İsa'nın durumu Adem'in
durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle
o da hemen oluverdi. (Al-i İmran Suresi, 59)
Ayette de belirtildiği gibi Allah Hz. Adem'e
"Ol" demiştir ve Hz. Adem yaratılmıştır. İşte Hz. İsa'nın
ilk yaratılışı da Allah 'ın "Ol" demesiyle gerçekleşmiştir.
Hz. Adem'in anne ve babası yoktur, Hz. İsa'nın ilk dünyaya
gelişinde ise sadece annesi Hz. Meryem vardır; fakat yeryüzüne
yeniden geleceği ikinci seferde onun annesi de hayatta olmayacaktır.
Kuşkusuz bu durum, dönem dönem ortaya çıkan "sahte
Mesih" tehlikesini de tamamen ortadan kaldırmaktadır. Hz.
İsa'nın yeryüzüne yeniden gelişinde, onun Hz. İsa olduğundan
şüphe edilebilecek bir durum oluşmayacaktır. Hiç kimse "bu
kişi Hz. İsa olamaz" diyecek bir sebep bulamayacaktır. Çünkü
Hz. İsa, dünyadaki tüm diğer insanlardan ayrılabilecek bu
çok önemli özellikle, yani yeryüzünde kendisini tanıyan tek
bir kişi bile olmamasıyla hemen tanınabilecektir.
|