PEYGAMBERİMİZ (SAV) ALTINÇAĞ'I
CENNET BENZERİ
ÖZELLİKLERLE TASVİR ETMİŞTİR
Peygamberimiz (sav)'den aktarılan pek çok hadiste,
yeryüzünde İslam ahlakının hakim olacağı bir dönemin yaşanacağına
işaret edilmektedir. "Altınçağ" ismiyle bilinen bu dönem,
hadislerden de anlaşılacağı üzere yarım yüzyıldan fazla sürecek
"Asr-ı Saadet" benzeri bir devir olacaktır.
Her çeşit ürün ve mal bolluğu, emniyet, güven ve adaletin
temini, huzur ve saadet, her türlü teknolojik gelişmenin insanların
rahatı, konforu, neşesi ve huzuru için kullanılması, ihtiyaç içinde
olan kimsenin kalmaması, isteyene istediğinden sayılmadan, kat kat
fazlasıyla verilmesi, bu devrin belli başlı özelliklerindendir.
Hadis-i şeriflerde o dönemde "silahların susacağı"nın
bildirilmesi, bu devirde yeryüzünün barışla dolacağının müjdesidir.
Altınçağ'da, önceden aralarında husumet olan halklar arasında çok
büyük bir kardeşlik yaşanacak, her türlü kavganın yerini barış,
dostluk ve sevgi alacaktır.
Teknolojik gelişmeler ahir zamanın bu devresinde doruğa
ulaşacak, insanlar teknolojinin bütün nimetlerinden alabildiğine
faydalanacaklardır. Tıpta, tarımda, iletişimde, sanayi teknolojisinde,
ulaşımda çok büyük gelişmeler yaşanacak, sürekli yeni buluşlar yapılacaktır.
Her yeni buluş bir başkasına öncülük edecek, gelişmeler çok büyük
bir hız kazanacaktır.
Sanatta çok büyük ilerlemeler kaydedilecek, müzikte,
tiyatroda, resimde birbirinden güzel eserler ortaya çıkacak, Allah'a
olan imanın insanlara verdiği geniş ufuk ve derin düşünce, tüm sanat
dallarına öncülük edecektir. İnsanlar Altınçağ'da hayatlarından
o kadar memnun olacaklardır ki; bir hadisin ifadesine göre "zamanın
nasıl geçtiğinin farkına varmayacaklar, bu güzelliklerden daha fazla
yararlanmak için Allah'tan ömürlerinin uzatılmasını" isteyeceklerdir.
Peygamberimiz (sav)'in bir diğer sözünde ahir zamandaki ortam şu
şekilde tarif edilir:

|
“… Küçükler
keşke ben büyük olsaydım, büyükler de keşke ben
küçük olsaydım diye temenni ederler... İyi insanların
iyiliği artar, kötülere karşı bile iyilik yapılır.”
(Kitab-ül
Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s.
17)
|
|
|
|
ALTINÇAĞ'DA GÖRÜLMEMİŞ BİR
BOLLUK OLACAKTIR
Altınçağ,
ürünlerde ve mallarda çok büyük bolluk ve bereketin yaşandığı bir
dönemdir. Bu dönemde ihtiyacı olana istediğinden kat kat daha fazlası
verilecek, en ufak bir sıkıntı, yokluk, açlık yaşanmayacaktır. Yeryüzündeki
tüm zenginlikler ortaya çıkacak, geliştirilen yeni tarım teknolojileri
sayesinde topraktan her zamankinden çok daha fazla ürün elde edilecektir.
İman eden, Allah yolunda hizmet eden kişilerin bu uğurda yaptıkları
her türlü güzelliğin karşılığı hem dünyada, hem de ahirette kat
kat verilecektir. Hayatın her anında yaşanan bolluk ve bereket,
İslam ahlakını yaşayan müminlere Allah'ın verdiği bir güzellik olacaktır.
Her yaptıkları iş onlara büyük bir zenginlik olarak geri dönecektir.
Allah, bir ayetinde Müslümanların mallarından Kendi rızası için
infak ettiklerinde karşılık olarak bulacakları bereketi şu şekilde
belirtir:
Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği
yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin
örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı)
bol olandır, bilendir. (Bakara
Suresi, 261)
Bu dönemde ürünlerde ve mallarda o zamana kadar görülmemiş
bir bolluk olacağı, bu ürünlerin sayılıp, ölçülmeden her isteyene
dağıtılacağı pek çok hadis-i şerifte de bildirilmektedir:

|
“Benim ümmetim
o devirde öyle bir refah bulacak ki, o güne dek
onun mislini kesinlikle bulmamıştır. Yer yemişini
(gıda ürünlerini) verecek ve insanlardan hiçbir
şey saklamayacak (vermemezlik etmeyecek)tır. Mal
da o gün çok birikmiş olacaktır.”
(Sünen-i İbni Mace, 10-347/
Ramuz el Ahadis, s. 508/ İbni Mace-Tabarani'nin
Kebiri)

Resulullah
buyurdu ki: "Ümmetimin sonunda bir halife
gelecek, malı adetle saymayacak, avuçla avuçlayacaktır."
(Sahih-i Müslim, 11/351)

“O zaman ümmetim,
iyisi kötüsü hepsi de mislini görmedikleri nimetlerle
nimetlenir. Allah onlara, bol yağmur gönderir.
Arz nebattan bir şey saklamaz. Mal hakir olur.”
(Kitab-ül
Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s.
16)

“…Gökyüzü yağmurundan
hiçbir şeyi esirgemeyecek ve cömertçe bol yağdıracak.
Yeryüzü ve bitkilerinden hiçbirini eksik bırakmayacak
ve muhakkak onları kemali ile bitirip ortaya çıkaracaktır.
Hatta yaşayanlar (kendilerinde bulunan nimetleri
görmeleri için) ölülerin de hayatta olmalarını
temenni edeceklerdir.”
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve
Ahirzaman Alametleri, s. 437)

“…Ümmetin gerek
iyileri ve gerekse de kötüleri, misli asla görülmemiş
şekilde, pek çok nimetlere sahip olacaktır. Çok
yağmur yağmasına rağmen bir damlası bile boşa
gitmeyecek, toprak bir tek tohum istemeden verimli
ve bereketli olacaktır.”
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi
Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)

Resul-i Ekrem
efendimiz şöyle buyurdu: "Ümmetimin sonunda
öyle bir devlet reisi olacak ki avuç avuç mal
ve para avuçlayacak ve bu malı adet olarak ihata
edip saymayacaktır."
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve
Ahirzaman Alametleri, s. 433)

“Mehdi insanlara
malı ve eşyayı dağıtırken, saymadan bol bol verecektir.”
(El-Kavlu’l Muhtasar Fi
Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 24)

“…Yeryüzü içindeki
hazineleri dışarıya fırlatacaktır.”
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi
Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 45)

“…Arz, içerisinde
gizlediği bütün zenginliklerini, altından ve gümüşten
sütunlar halinde dışarı atacak.”
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve
Ahirzaman Alametleri, s. 464)

O zaman, yer
ve gök ehli, bütün yabani hayvanlar, kuşlar, hatta
denizdeki balıklar bile onun hilafetiyle sevineceklerdir.
Onun devrinde, akan ırmaklar bile suyunu fazlalaştıracaktır.
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi
Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 31)

... Ümmetim
onun zamanında iyi ve kötünün benzeri ile nimetlendiği
bir nimetle nimetlenecek, sema üzerlerine bol
yağmur yağdıracak, arz nebatından hiçbir şey saklamayacaktır.
(Kitab-ül Burhan fi Alamet-il
Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 9)

... Sema yağmurunu
indirecek, yer bereketini çıkaracak, daha önce
görülmemiş bir biçimde ümmetim onun zamanında
rahata erecektir.
(Kitab-ül Burhan fi Alamet-il
Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 9)

Muhammed ümmetinin
gönlü, zenginlikle dolacaktır.
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi
Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 20)

Gökten bolca
rahmet yağacak, yerlerde bereket artacak; bütün
defineleri bulacak.
(Kıyamet Alametleri, s.
164)
|
|
|

|
Teknolojik gelişmeler Altınçağ’daki
bolluğun sağlanmasına uygun ortam oluşturacaktır

|
“İnsanlar bir
ölçek buğday ektiklerinde karşılığında yedi yüz
ölçek bulacak... İnsan birkaç avuç tohum atacak,
700 avuç hasat edecektir... Çok yağmur yağmasına
rağmen bir damlası bile boşa gitmeyecek.”
(Kıyamet
Alametleri, s. 164/ El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil
Mehdiyy-il Muntazar, s. 24)
|
|
|
|
Bu rivayette ahir zamanda modern tarıma geçilmesi,
yeni üretim tekniklerinin geliştirilmesi, tohum ıslahı çalışmaları
ve yağmur sularının yeni barajlar, göletler yapılarak değerlendirilmesi
sonucunda oluşacak üretim artışına dikkat çekilmektedir.
Nitekim günümüzde teknoloji çok büyük bir hızla gelişmekte,
ürünlerin hem kalitesinde hem de üretim miktarında çok fazla artırıma
gidilebilmektedir. Özellikle de genetik biliminde yaşanan çok hızlı
gelişme, teknolojinin her türünde olduğu gibi tarım teknolojisinde
de büyük bir devrim yaşatmaktadır. Kuşkusuz gün geçtikçe bu verimlilik
de giderek daha çok artacak ve Altınçağ'da en üst noktasına ulaşacaktır.
Henüz denenme aşamasında olan ve çok kısıtlı alanlarda
uygulamaya geçen tüm teknolojik gelişmeler, ahir zamanda yaşanacak
olan bolluk ve bereketin sağlanmasında kuşkusuz çok etkili olacaklardır.
Bu sayede eldeki imkanlar en iyi şekilde kullanılacak, israf ve
iş gücü en aza indirilecek, insanlar çok dayanıklı, kaliteli ve
çok bol üretim yapabilecekler. Altınçağ'da tüm bu teknoloji yeryüzündeki
insanların faydasına kullanılacak, nimetler insanlar arasında adaletli
bir şekilde paylaştırılacaktır. Ülkeler, ırklar, topluluklar arasında
hiçbir ayrım gözetilmeyecektir. Birbirinden kilometrelerce uzakta
yaşayan ya da kültürel açıdan aralarında hiçbir benzerlik bulunmayan
halklarda da aynı eşit dağılım ve adaletli yönetim hakim olacaktır.
Yeryüzündeki bu cennete benzer ortamı sağlayacak olan da, Kuran
ahlakının gerçek anlamda yaşanacak olmasıdır. Allah'tan korkup sakınan,
her yaptığı işte Allah'a yönelip dönen samimi Müslümanların adil
yönetimi, dünya üzerinde çok büyük bir güven, huzur ve bereket oluşturacaktır.
Çöller
yeşertilecektir
Ahir zamanda ürünlerde yaşanacak olan bolluğa işaret
eden bir başka teknolojik gelişme de çöllerin yeşertilmesidir. Dünyada
kara parçalarının yüzde kırk üçünü çöllerin oluşturduğu düşünülürse,
bu konunun tarım teknolojisi için ne kadar büyük bir önem taşıdığı
daha kolay anlaşılır.
Günümüzde suyun verimsiz çöl topraklarına kadar ulaştırılmasıyla,
en kurak topraklarda bile üretim yapılabilmektedir. Eğer bu yüksek
teknoloji tüm çöllere uygulanırsa, kıtlığın eşiğinde olan pek çok
ülke çok verimli ekim alanlarına kavuşacaktır. Tabi bunun için çok
büyük bir teknoloji gerekmektedir.
Çöl bölgelerinde tarım yapılabilmesi için sulama konusunun
çözülmesi ve ekim yapılabilir toprakların sağlanması gerekir. Bunun
için üzerinde çalışılan teknolojilerden biri bilgisayar kontrolünde
yapılan sulamadır. Bu teknolojiyle su akışı doğrudan bitkilerin
kök bölgelerine yönlendirilmekte, tek bir damla suyun bile israf
edilmesi engellenmektedir. Her türlü suyun arıtılarak kullanıma
geçirilmesi de çöl tarımında çok önemli bir yer tutar.
Bunun için sel ve deniz sularının çok hızlı bir şekilde
kullanıma geçirilmesi de tarım teknolojisinin temelini oluşturmaktadır.
Bu şekilde çok geniş bir su kaynağı sağlanmış olacak ve ülke ekonomilerine
çok büyük bir destek sağlanacaktır. Peygamber Efendimiz hadislerinde
suyun çok verimli şekilde kullanılmasına da işaret etmiştir:

|
“…ümmetin gerek
iyileri ve gerekse de kötüleri, misli asla görülmemiş
şekilde, pek çok nimetlere sahip olacaktır. Çok
yağmur yağmasına rağmen bir damlası bile boşa
gitmeyecek, toprak bir tek tohum istemeden verimli
ve bereketli olacaktır.”
(El-Kavlu'l
Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)
|
|
|
|
Hayat pahalılığı ve darlık
yılları bitecektir
Altınçağ’da çok büyük bir zenginlik ve refah yaşanacaktır.
İhtiyaç içinde olana istediğinden kat kat fazlası verilecek, hiçbir
şey sayılıp ölçülmeyecektir. Bundan önceki devrin özelliği ise,
hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı ve darlık yılları olmasıdır. Bu
dönemde fakirler daha da fakirleşirken, zenginlerin malı mülkü katlanarak
artmaktadır. Hadislerde de ahir zamanın bu özelliği vurgulanır:

|
“Fakirler çoğalacak.”
Ölüm-Kıyamet-Ahiret
ve Ahirzaman Alametleri, s. 457)
|
|
|
|
Allah dinden uzaklaşan insanlara açlık ve sefalet
gibi belaları bir uyarı olarak isabet ettirmektedir. Oysa büyük
sıkıntı ve zorluk içinde yaşayan bu insanlar eğer, iman etmiş olsalar,
sıkıntılar ardından bir kolaylık bulacaklardır. Gerçekten de Allah
iman eden ve kendi yolunda çalışan, şevkle hizmet eden Müslümanlara
çok büyük bir zenginlik, refah ve mutluluk yaşatırken, inkar edenlere
de bu inkarlarından dolayı çok büyük bir sıkıntı yaşatmaktadır.
Allah insanların nankörlük ettikleri dönemlerde, onlara lütuf olarak
verdiği nimetleri ellerinden almakta, onları açlık ve korkuyla imtihan
etmektedir. Allah inkarcılara yaşattığı geçim sıkıntısının gerçek
sebebini bir ayette şöyle bildirmektedir:
Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık
onun için sıkıntılı bir geçim vardır... (Taha Suresi, 124)
Uyarıcıların sözlerine kulak vermeyen ve inkarda direten
topluluklar her zaman için çok büyük bir sıkıntıyla karşılık görmüşlerdir.
Oysa hadislerde bildirildiği ve Kuran ayetlerinde haber verildiği
gibi, Müslümanlar imanlarının karşılığı olarak büyük nimetlerle
ödüllendirilirler. Ayrıca Peygamber Efendimiz de özellikle ümmetinin
son döneminde, yani ahir zamanda Müslümanların büyük bir bolluk
içinde yaşayacaklarını haber vermiştir:

|
“…Öyle bir
zaman gelecek ki o zamanda kişi (ayırdığı) altın
sadakasıyla (taraf taraf) dolaşacak da sonra elinden
sadakasını alacak hiçbir (fakir) kimse bulamayacak.”
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret
ve Ahirzaman Alametleri, s. 462)

“…O zaman ümmetim
nimetlenecek, hayvanlar bolluk içinde ve arzın
nebatatı çok fazla olacak…”
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi
Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 26)

“…Muhakkak
ki o zamanda mal çoğalıp su gibi akacak da, onu
hiçbir kimse (tenezzül edip) kabul etmeyecektir.”
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve
Ahirzaman Alametleri, s. 464)
|
|
|
|
EN İLERİ TEKNOLOJİ İNSANLARIN
KULLANIMINA GİRECEKTİR
20. yüzyıl, özellikle de son çeyreği, teknolojinin gelişimi
açısından dünya tarihinde görülmemiş bir hıza sahne olmuştur. Bundan
100 sene önce ismi bile bilinmeyen pek çok teknolojik araç hayatımızın
vazgeçilmez parçaları haline gelmiştir. Hatta bundan 10 sene önceki
teknoloji ile günümüzdeki teknoloji arasındaki fark hayal edilemeyecek
boyutlara ulaşmıştır. Şu anki gelişmeler bize Altınçağ'da yaşanacak
olan ilerlemeler hakkında da çok önemli işaretler vermektedir.
Altınçağ'da teknolojide yaşanacak olan ilerlemeler,
insanların hayatlarında çok büyük bir konfor ve kolaylık sağlayacaktır.
Eskiden sadece hayal edilebilen pek çok yenilik, teknolojinin gelişmesi
sayesinde hayatın her anına yayılacaktır. İnsanlar evlerinde, işlerinde,
okullarında bu gelişmeler sayesinde çok büyük kolaylıklar yaşayacak,
rahat, eğlenceli ve zevkli ortamlara kavuşacaklardır. Ev hayatında
bilgisayarların kullanılması insanlara hız kazandıracaktır. Örneğin
her türlü alışveriş, ağır işler, güvenlik, ısıtma, havalandırma,
elektrik, acil durum sistemleri bilgisayarlar aracılığıyla kontrol
edilecek, robotlar çoğu işte insan gücünün yerini alacaktır. İnsanlar
evlerinde otururken ya da televizyon izlerken tüm işlerini robotlar
sayesinde, otomatik işlemlerle halledebileceklerdir.
Teknoloji dünyanın tüm güzelliklerini insanların önüne
serecek, üç boyutlu ortamlarda, sanal televizyonlarla pek çok yeri
gezmelerini, eğlencelere katılabilmelerini, zeka geliştirecek oyunlarla
oynayabilmelerini mümkün kılacaktır. İnsanlar sanal ortamlarda pek
çok tecrübeyi önceden edinebilecek, kendilerini geliştirebilecek
ve eksikliklerini giderebileceklerdir. Eğitim sistemi bilgisayar
ve internet teknolojisinin gelişmesi ve daha geniş bir alana yayılmasıyla
çok köklü bir değişim gösterecektir.
Ulaşım teknolojisinde büyük
atılım yaşanacaktır
Altınçağ'da ulaşım teknolojisinde
yaşanan gelişmeler insanların rahatını, güvenliğini ve konforunu
sağlayacak, zaman kaybını en aza indirecektir. Yeni yapılan yollar
ve araçlarla kaza riski en aza indirilecek, bunun için gereken her
türlü önlem alınacaktır.
Ulaşımın büyük bir bölümü yeraltından olacak, bu şekilde
görüntüyü bozan her türlü ayrıntı ortadan kaldırılmış olacaktır.
Bunun sonucunda trafik sorunu da ortadan kalkacak, çok daha güzel
ve estetik bir ortam oluşacaktır. Ulaşım araçlarında kullanılan
ve hava kirliliğine neden olan yakıtların yerini kalıntı bırakmayan
güneş ya da rüzgar enerjisi gibi yakıtlar ya da elektrik alacak.
Böylece bu şekilde oluşan rahatsızlıklar engellenecektir.
Ses hızını aşan uçaklarda, trenlerde ve diğer çok
gelişmiş ulaşım araçlarında insanların ihtiyaç duyabileceği her
türlü konfor bulunacaktır. Altınçağ'daki tüm bu teknolojik gelişmeler
maddi imkanı olan belli bir kesimin kullanabildiği araçlar olmaktan
çıkıp, tüm insanların kullanımına sokulacaktır. İslam ahlakının
yaşandığı bu dönemde herkese aynı güzellikler, aynı imkanlar eşit
olarak dağıtılacak, insanlar arasındaki ayrımlar kesin olarak ortadan
kalkacaktır.
İletişim alanındaki gelişmeler
insanlığa hizmet edecektir
Altınçağ'da dünyanın dört bir yanındaki insanlarla
çok hızlı ve çok çabuk haberleşme sağlanabilecek, bilgi alışverişinde
bulunulacaktır. Özellikle de uyduların haberleşme alanında sağladığı
kolaylıkların tüm insanların kullanımına sunulmasıyla haberleşmede
çok büyük bir hız kazanılacaktır. Sesle haberleşmenin yerini telefon
edenlerin hem sesini hem de üç boyutlu görüntüsünü yansıtan holografik
telefonlar alacaktır.
Bilgisayar ve internet teknolojisi
yeryüzünde refaha vesile olacaktır
Artık insan hayatının her aşamasında çok büyük kolaylıklar
sağlayan bilgisayar, günlük hayatta, iş hayatında, şehir planlamasında,
tıpta, iletişimde, sanatta çok büyük bir hız kazandırmaktadır. Altınçağ'da
ise bu gelişmeler daha da büyük bir hız kazanacak ve her türlü gelişme
insanlığın hizmetine sunulacaktır.
Bu arada 20. yy'da yaşanan en önemli gelişmeler arasında
sayılan "İnternet ağı"da insanlık tarihinde bir çığır
açmıştır. Dünyanın dört bir yanındaki insanların saniyeler içinde
birbirlerine ulaşabilmeleri, bilgilerini paylaşabilmeleri, konuşabilmeleri,
tartışabilmeleri, kısacası her şekilde haberleşebilmeleri uluslararası
internet ağı sayesinde mümkün hale gelmiştir. Artık bir şey öğrenmek,
bir kütüphanede araştırma yapmak, uluslararası bir teşkilatın raporlarını
incelemek, dünyada gelişen olaylara, teknolojik gelişmelere ve bu
konuda yapılan yorumlara ulaşmak insanların yalnızca birkaç dakikasını
almaktadır. Böylece tüm insanların uzun yıllar araştırmalar yapıp,
inceledikleri bilgiler, hiç emek harcamadan insanların kullanımına
açılmıştır.

Burada çok önemli bir noktaya dikkat çekmek yerinde
olacaktır. Dünya tarihi incelendiğinde, insanlığın hiçbir dönemde
böylesine büyük gelişmeler yaşamadığı görülmektedir. Özellikle teknoloji
alanında 20. yüzyıl boyunca yaşanan gelişmeler geçmiş dönemlerde
yaşanmamıştır. Bundan yalnızca 100 yıl önce bir insana dünyanın
bugünkü durumu gösterilmiş olsa kuşkusuz çok büyük bir şaşkınlık
yaşardı. Hatta 100 yıl önce değil, bundan 15-20 yıl önce bir insana
internet teknolojisinden bahsedilse, bunu son derece uzak, belki
100 yıl sonra ancak ulaşılabilecek bir gelişme olarak değerlendirirdi.
İşte tüm bu gelişmeler, insanların çok önemli dönemlere yaklaşmakta
olduğunun işaretleridir. Görülen odur ki, yaklaşmakta olan Altınçağ
her türlü teknolojinin en üst seviyede yaşandığı, insanların önüne
binlerce nimetin sunulduğu, son derece ihtişamlı bir dönem olacaktır.
ALTINÇAĞ, BİLİMSEL ALANDA
BUGÜNE KADAR GÖRÜLMEMİŞ
GELİŞMELERE SAHNE OLACAKTIR
İnsanın çevresini saran harikuladelikleri fark edebilmesi,
güzellikleri anlayabilmesi için düşünmesi ve incelemesi gerekir.
Kuran'da insanlar her zaman çevrelerindeki yaratılış delillerini
görebilmek için düşünmeye davet edilmişlerdir. İnsan ancak bu şekilde
Allah'ın canlılar üzerinde tecelli ettirdiği üstün aklı ve ilmi
taktir edebilir. Yeryüzünün, gökyüzünün, hayvanların, bitkilerin
ve insanların yaratılışında üzerinde düşünülmesi gereken incelikler
saklıdır. Allah'ın insanları bu incelikler üzerinde düşünmeye daveti
ayetlerde şu şekilde anlatılır:
O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' (mutabakat)
içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında
hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü)
çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor
musun? (Mülk Suresi, 3)
İnsan bir baksın, hangi şeyden yaratıldı?
(Tarık Suresi, 5)
Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı?
Göğe, nasıl yükseltildi? Dağlara; nasıl oturtulup-kuruldu? Yere;
nasıl yayılıp-döşendi? (Gaşiye Suresi,
17-20)
Allah'ın bu emirlerinin yerine getirilmesi ile kuşkusuz
bilim alanında geniş ufuklar açılmış olur. İnsanların düşünme, araştırma,
inceleme konusundaki istekleri artar. İşte Kuran ahlakının yaşandığı
bir ortamda meydana gelecek bu gelişmeler Altınçağ'da da en güzel
şekliyle yaşanacaktır.
Altınçağ'da bilimin bu denli ilerlemesine ve olumlu
sonuçlar vermesine neden olacak en büyük etken ise, o devirde bilim
dünyasının bir takım dogmalardan ve yanlış hedeflerden kurtulacak
olmasıdır. Son birkaç yüzyıl içinde, materyalist felsefe ya da Darwinizm
gibi batıl inanışlar bilimin ilerlemesini olumsuz yönde etkilemiştir.
Çok sayıda bilim adamı tümüyle yanlış olan bu gibi varsayımları
ispatlamaya çabalamış, birer hiç uğruna büyük bir emek ve zaman
harcamıştır. Altınçağ'da tüm evreni ve canlıları Allah'ın yarattığı
gerçeği tüm bilim dünyası tarafından kabul edilecek ve böylece bilim
doğru bir temel üzerine oturtulacaktır. Darwin'in hayallerini desteklemek
ya da kimyasal silahlar, nükleer bombalar üretmek için kullanılmış
olan bilimsel imkanlar, Allah'ın rızasına uygun bir biçimde insanlık
yararına kullanılacaktır. Bu bilince ulaşan bilim adamları ise,
insanlığa hizmet etmenin Allah'ın hoşnut olacağı bir tavır olduğunu
bildikleri için, çok daha verimli bir biçimde çalışacaklardır.
Tıpta ve genetik biliminde
çok büyük ilerlemeler kaydedilecektir
20. yüzyılın ortalarında DNA'nın keşfedilmesi, tıp
ve biyoloji alanında çok büyük bir çığır açmıştır. Aynı şekilde
Altınçağ'da yaşanan her türlü bilimsel ve teknolojik gelişme de
tıbbi çalışmaları hızlandıracak, hata payını çok düşürecek, hastalıklara
teşhis konmasını kolaylaştıracak ve tedavi imkanlarını artıracaktır.
Tıpta yaşanacak olan ilerlemenin temelinde ise genetik
bilimi yatacaktır. 21. yüzyılın bilimi olarak anılan genetik, insanın
DNA şifresi üzerinde yapılan çalışmalarla, birçok hastalığın genetik
temelinin ortaya çıkarılmasını hedeflemektedir. Bu konuda başlatılan
İnsan Genomu Projesi, on sekizden fazla ülkenin ve binlerce bilim
adamının katılımı ile 15 yıllık bir zaman diliminde DNA'nın sırlarını
çözmeyi planlamaktadır. İnsan genomunun ayrıntılarıyla tespit edilip,
bu geniş bilgi bankasının tüm bilim adamlarının kullanımına açılmasıyla
insan sağlığı konusunda çok yeni bir dönem başlamış olacaktır. Bu
projelerin öncelikli hedefleri DNA üzerinde yapılabilecek değişikliklerle
insanı hastalığa yakalanmaktan korumak, vücudun ilaçlara nasıl tepki
vereceğini önceden belirlemek, her insanın zayıf noktalarını belirleyip
tedbir almasını sağlamaktır. Bu projeyle birlikte "kişiye özel"
ilaç yapımı ve her bir kişinin tüm genetik özelliklerinin bulunduğu
bir bilgi bankası, genetik kart konusu da gündeme gelmiştir. Bu
şekilde birbirlerinden küçük de olsa farklılıklar gösteren hastalıklar
arasında ayrım yapılabilecek ve kişiye özel tedavi imkanları ortaya
çıkacaktır.
İşte tüm bu gelişmeler sonucunda Altınçağ'da insanlar
doktor ya da ilaç bulamadıkları ya da geç veya yanlış tedavi yapıldığı
için çaresizlik yaşamayacak, her ihtiyacı olana o an yardım edilecektir.
Çünkü Kuran ahlakına uygun olan davranış zorluk içinde olanlara,
hastalara yardım etmek, "can kurtarmak"tır. Kuran ahlakının
eksiksiz olarak uygulandığı bir dönem olarak Altınçağ'da da, insan
hayatına ve sağlığına büyük önem verilecektir.
ALTINÇAĞ'DA ÜSTÜN BİR SANAT
ANLAYIŞI HAKİM OLACAKTIR
Günümüzde pek çok kuruluş, kalite, düzey, anlam, estetik
gibi sanatsal değerleri değil, sadece çok satmayı ve çok para kazanmayı
düşündükleri için, "sanat" ve "sanatçı" etiketleri
altında son derece kalitesiz, düzeysiz, anlamsız ve çirkin şeyleri
topluma sunmaktadır.
Ayrıca şu anda sanat dünyasında "çirkinliği tasvir
etme" eğilimi bir hayli yaygındır. Söz konusu eğilim, materyalist
felsefenin topluma hakim olması sonucunda yayılan nihilist ve karamsar
fikirlerden doğmaktadır. Sanat adına, insanları karamsarlığa sürükleyecek,
yaşamdan soğutacak, gerilim ve bunalıma sokacak ürünler ortaya konmakta,
çirkinlik bir değer olarak görülmektedir. Resimlerin, heykellerin
ya da müziklerin konuları, özellikle ölüm, acı, nefret, yalnızlık,
amaçsızlık, anlamsızlık gibi konulardan seçilmektedir. Bu durum,
inançsızlığın insan ruhunda meydana getirdiği karmaşa ve tahribatın
doğal bir sonucudur. Ahir zamanda ise inançsızlığın doğurduğu tüm
bu psikolojik buhranlar ortadan kalkacak, insanlık Kuran ahlakının
getirdiği mutluluk, huzur ve güvene kavuşacak ve bunun doğal bir
sonucu olarak sanat da çirkinlikleri değil, güzellikleri tasvir
eden bir uğraşı haline gelecektir.
Altınçağ'da insanlar arasında Kuran ahlakı egemen
olacağı için, Allah'ın yarattığı her varlık ve her olay insanlarda
büyük bir coşku yaratacak ve bu coşkuları sanatlarına da yansıyacaktır.
O dönemde sanat anlayışı çok üstün bir seviyede olacak, şehir düzenlemelerinde,
yapılarda, bahçe düzenlemelerinde, sanat ve eğitim merkezlerinde
bu üstün sanat anlayışı her yönüyle kendini gösterecektir. Dünyaya
Allah'ın Kuran yoluyla insana kazandırdığı derinlikle bakan sanatçılar
eserleriyle herkesi hayran bırakacaklardır. Yaptıkları her yenilik,
denedikleri her çalışma benzersiz olacak, insanlara şaşkınlık dolu
bir zevk verecektir.
|
|
Çevremizde gördüğümüz Allah'ın
eşsiz yaratış örnekleri, tüm sanat dalları için birer
ilham kaynağıdır,. Bir üzüm dalındaki güzellik. kelebeğin
kanatlarındaki eşsiz renk uyumu, bir kuğunun zerafeti,
çiçeklerdeki renk ve doku güzelliği ya da bir zebranın,
kaplanın kürklerindek eşsiz uyum bunlardan sadece birkaçıdır.
Sanat bu güzellikleri dile getirmenin, yorumlamanın, günlük
hayatın içine taşımanın en önemli yollarından biridir.
Resim, müzik, dekorasyon gibi birçok sanat dalı da insanın
içinde yaşadığı bu çoşkuyu insanlara aktarabileceği yollardır. |
|
|
|
Altınçağ, gelişmiş sanat
anlayışı açısından Hz. Süleyman dönemi ile benzerlikler gösterecektir
Allah Kuran'da Müslümanların estetik anlayışı ile
ilgili detaylar vermiştir. Çok üstün bir sanat anlayışına sahip
olduğuna dikkat çekilen Hz. Süleyman bu konuda çok önemli bir örnektir.
Hz. Süleyman'ın Kuran'da bahsedilen köşkünde gerçek bir sanat, estetik
ve güzellik hakimdir. Saydam bir camdan olan zemin ilk görene su
olduğu izlenimi vererek o kişiyi şaşırtmakta hayranlık duymasına
neden olmaktadır. Saydam bir zemin hem insanın ruhunun hoşuna gidecek,
ferahlık verecek bir görüntüdür, hem de benzersiz ve ilk kez karşılaşılıyor
olması nedeniyle heyecan vericidir. Nitekim Hz. Süleyman'ın sarayındaki
bu güzelliğin, Sebe Melikesi'nin üzerinde oluşturduğu etki Kuran'da
şöyle bildirilmektedir:
Ona: "Köşke gir" denildi. Onu görünce
derin bir su sandı ve (eteğini çekerek) ayaklarını açtı. (Süleyman:)
Dedi ki: "Gerçekte bu, saydam camdan olma düzeltilmiş bir köşk-zemindir."
Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben kendime zulmettim; (artık)
ben Süleyman'la birlikte alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum."
(Neml Suresi, 44)
Bir başka ayette ise Hz. Süleyman'ın yanındaki kişilere
çeşitli sanat eserleri yaptırdığı şöyle haber verilir:
Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller,
havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı.
"Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın." Kullarımdan şükredenler
azdır. (Sebe Suresi, 13)
Hz. Süleyman'ın yaptırmış olduğu eserler onun üstün
sanat zevkini bizlere yansıtmaktadır. Bugün Kudüs'te yer alan ve
sadece bir duvarı ayakta olan Süleyman Mabedi, biraz önce söz ettiğimiz
gibi Kuran'da dikkat çekilen ve bugün tüm tarihi belge ve yazmalarda
da bahsedilen, görkemli bir saraydı. Allah Kuran'da Müslümanlara
peygamberlerin yaşamlarını, üstün ahlaklarını örnek almayı emretmiştir.
Hz. Süleyman'la ilgili Kuran'da anlatılanlar müminler için çok önemli
bir örnektir. Müslümanların yeryüzünü nasıl güzel eserlerle donatabileceklerini,
sanatta ve estetikte nasıl ilerleyebileceklerini göstermek açısından
önemli bir delil oluşturur.
 |
Altınçağ'da sanatın her dalında
olduğu gibi ev dekorasyonunda da çok üstün bir zevk
ve estetik anlayışı hakim olacaktır. Yüksek sütunlar,
altından işlemeli tavanlar, tahtlar, mermerler bu güzelliklerden
sadece birkaçıdır.
|
 |
 |
|
 |
"Ve (daha nice)
çekici-süsler (de verirdik). Bütün bunlar, yahnızca
dünya hayatının metaıdır. Ahiret ise, Rabbinin katından
muttakiler içindir."
(Zuhruf Suresi, 35)
|
İşlemeli ve oymalı sütunlarla
yapılan dekorasyon, üstün bir zevk ve estetik anlayışını
yansıtır.
|
"Allah, mümin
erkeklere ve mümin kadınlara içinde ebedi kalmak üzere,
altından ırmaklar akan cennetler ve Adnı cennetlerinde
güzel meskenler vaat etmiştir..."
(Tevbe Suresi,
72)
|
|
Altınçağ’da cennete benzer
bir ortam oluşacaktır
Müminlerin cennete duydukları özlem, onların çevrelerini
cenneti andırır mekanlara dönüştürmelerine neden olur. Cennet, elbette
ki her insanın hayal edebildiğinin çok üzerinde sanat eserlerine,
dünyada hiçbir insanın erişemeyeceği kusursuzlukta görüntülere,
güzelliklere sahip olan bir mekandır. Ancak Kurani bakış açısı,
dünyadaki tüm imkanları kullanarak, burayı elden geldiğince cennete
benzetebilmeyi gerektirir.
Öncelikle müminler Kuran'ın verdiği temizlik anlayışını
bulundukları ortama yansıtacaklardır. İnsanların kullandıkları tüm
mekanlar, yollar, ibadethaneler, eğlence yerleri, işyerleri, evler
kısacası her yer tertemiz olacaktır. Allah bir ayetinde müminlere
"Elbiseni temizle. Pislikten kaçınıp uzaklaş."
(Müddessir Suresi, 4-5) şeklinde
emretmektedir. Bu ayet gereği Altınçağ'da da müminlerin kılık
kıyafetlerinde görülmemiş bir temizlik olacaktır. Bunun sağlanması
için gerekli olan temizleyici maddeler tüm insanların kullanımına
sokulacak, bu konularda insanlara büyük kolaylıklar sağlanacaktır.
İnsanların kıyafetleri ve yaşadıkları mekanlar dışında çevre temizliğine
de son derece önem verilecektir. Tüm yerleşim merkezlerinde çevre
kirliliğinin önüne geçilecek, hava kirliliğine neden olan her konuya
çözüm getirilecektir.
Tüm bunların yanı sıra insanların toplu olarak kullandıkları
yerlerde de her türlü konfor sağlanacaktır. Örneğin tüm ibadethanelerde
sıcak, soğuk suyun sürekli akması, toplu taşıma araçlarında herkesin
rahatlıkla yolculuk edebilmesi sağlanacaktır. Kirli, pis kokulu,
kalabalık ortamlarda insanların saatlerce mağdur olmasına izin verilmeyecek
sistemler geliştirilecektir. Hatta böyle yerler tamamen ortadan
kaldırıldığı için, insanlar artık geçmişte yaşanan bu zorlukları
unutacaklardır.
İnsanların sosyal hayatları da son derece zengin olacaktır.
Eğlence merkezleri, dinlenme alanları, müzik dinlenen yerler hem
yukarıda söz ettiğimiz gibi tertemiz olacak, hem de insanların en
rahat kullanabilecekleri şekilde düzenlenecektir. Gençlerin gittikleri
eğlence ortamlarında sağlığa zararlı hiçbir yiyecek ve içecek bulundurulmayacak,
her ortamda insanların sağlığı gözetilecektir.
Aynı zamanda hayvan sevgisi de teşvik edilecek, her
türlü hayvanın rahatlıkla sevilebileceği ve incelenebileceği ortamlar
oluşturulacaktır. Hatta aslan, panter, çita gibi hayvanlar eğitilerek
sokaklarda dolaşmaları sağlanacaktır. Bunun yanı sıra akrep, yılan
gibi hayvanların zehirlerinin bilimsel metotlarla yok edilmesi sayesinde,
bunların da insanlara zarar vermesi engellenecektir. Ahir zamanda
yaşanacak olan bu ortama Peygamberimiz (sav)'in bir hadisinde şöyle
dikkat çekilmiştir:

|
"...kişi,
koyun ve hayvanlarına haydi gidin otlayın, diyecek,
onlar gidecekler, ekinin ortasından geçtikleri
halde bir başak bile ağızlarına almayacak, yılan
ve akrepler kimseye eza etmeyecekler, yırtıcı
hayvanlar kapıların önünde duracak da kimseye
zararları dokunmayacak..."
(Kıyamet
Alametleri, Pamuk Yayınları, s. 245)
|
|
|
|
Altınçağ da insanların cennete özlem duyduğu, Allah'ın
rızasını ve cennetini umarak yaşadıkları bir dönem olacaktır. Dolayısıyla
bu dönemde insanlar her yerde cennet benzeri bir sanat, estetik
ve güzellik oluşturmaya çalışacaklardır. Allah cennetteki ortamı
İnsan Suresi'nde şu şekilde tarif eder:
Ve sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle
ödüllendirmiştir. Orada tahtlar üzerinde yaslanıp-dayanmışlardır.
Orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler.
(Meyvelerin) Gölgeleri onlara pek yakın ve devşirilmeleri kolaylaştırıldıkça
kolaylaştırılmış. Çevrelerinde gümüşten billur kaplar, kupalar dolaştırılır.
Gümüşten billur kaplar ki, onları belli bir ölçüyle tespit etmişlerdir.
Orada onlara bir kadeh içirilir ki, karışımı zencefildir. Bir pınar
ki orada "selsebil" olarak adlandırılır. Çevrelerinde
(gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır-durur;
sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın. Her nereye
baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün.
(İnsan Suresi, 12-20)
İşte Altınçağ, Allah'ın insanlara dünyada olabilecek
en ihtişamlı güzellikleri ve nimetleri sunacağı bir dönem olacaktır.
Bu dönemde oluşacak ortamın gözde canlandırılabilmesi açısından
cennetteki ortamı tarif eden ayetlere bakmak yeterlidir.
KURAN AHLAKININ İNCELİKLERİYLE
YAŞANMASI ALTINÇAĞ'IN BİR ÖZELLİĞİDİR
İslam ahlakının yaşanmadığı toplumlarda insanlar her
türlü ahlaksızlığa açık duruma gelirler. Dindar bir insanın ahlaksızlıktan
kaçınmasının sebebi Allah'tan korkması, Allah'ın gizlinin gizlisini
bildiğini bilmesi ve ahiret gününde tüm yapıp ettiklerinden sorguya
çekileceğinin bilincinde olmasıdır. Bu nedenle herhangi bir kötü
ahlak örneği göstermez, yolsuzluk yapmaz, yalan söylemez, insanların
canına kast etmez, rüşvet almaz…
Ama dinsiz bir insan tüm bu ahlaksızlıkları kolaylıkla
yapabilir. Eğer bir insan Allah'tan korkmuyorsa o kişiden her şey
beklenebilir, çünkü onu engelleyebilecek, vicdanını harekete geçirebilecek
herhangi bir güç yoktur. Dinsiz bir toplumda her türlü ahlaksızlık
meşru görülebilir.
Kuran ahlakının yaşanmadığı toplumlarda en çok dikkati
çeken şey ahlaki konularda yaşanacak olan hızlı bozulmalardır. Böyle
toplumlarda aile hayatında, ekonomik hayatta, politikada, insan
ilişkilerinde çok hızlı bir dejenerasyon yaşanır. Çünkü Allah korkusunun
olmadığı bir yaşamda herhangi bir sınır, kural yoktur. Sınırlar
nefsin zevk ve hırslarına göre belirlenir. Bu dejenerasyonun doğal
bir sonucu olarak aile yapısında görülen bozulmayla, toplumun temel
yapısında çöküntüler kendini gösterir.
Kuran ahlakının unutulduğu toplumlarda kimse kimsenin
iyiliğini, sağlığını, rahatını, güvenliğini düşünmez. Herkes bencilce
kendini düşünür; amaç daha çok para kazanmak, daha çok çıkar elde
etmek, daha çok mal edinmektir. Böyle bir insan çevresinde yaşananları
görmezlikten gelir. Açlık içinde olanları görünce onlara yardım
etmek aklından geçmez, israf etmeye devam eder. Haksız kazanç sağladığında
mağdur ettiği kişilerin farkına varır, ama bu onu yaptığı işten
vazgeçirmez. İnsanlar ancak bir çıkar karşılığında birbirlerine
iyi davranırlar.
Hırsızlığın, rüşvetin, intiharların, suistimallerin,
sosyal adaletsizliğin kökeninde de Kuran ahlakının yaşanmaması yatmaktadır.
Oysa Kuran ahlakına sahip olan kişi her durumda adaletli davranır,
sürekli iyi işler yapıp, Allah'ın rızasını ve sonsuz ahiret yurdunu
kazanmayı ister. Allah'tan korkan bir kişi koşullar ve ortam ne
olursa olsun adaletinden, hoşgörüsünden, sabrından, dürüstlüğünden,
güzel ahlakından en ufak bir ödün vermez. Allah Kuran ahlakını yaşayan
kişileri şu şekilde tarif eder:
Onlar Allah'ın ahdini yerine getirirler ve
verdikleri kesin sözü (misakı) bozmazlar. Ve onlar Allah'ın ulaştırılmasını
emrettiği şeyi ulaştırırlar. Rablerinden içleri saygı ile titrer,
kötü hesaptan korkarlar. Ve onlar-Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu)
isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık
olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü
iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu
(ahiret mutluluğu) onlar içindir. (Rad
Suresi, 20-22)
İşte yaklaşmakta olan bu kutlu dönemde adaleti uygulayacak,
Kuran ahlakını tüm incelikleriyle yaşayacak ve insanlara tebliğ
edecek üstün ahlaklı insanlar olacaktır. Altınçağ'da tüm insanların
çok büyük bir huzur, güven ve konfor içinde yaşayacakları ortamın
en önemli sebeplerinden biri Müslümanların güzel ahlakıdır.
“YERYÜZÜ ADALETLE DOLACAKTIR”
Peygamber Efendimizin hadislerinde bildirildiğine
göre, Altınçağ öncesinde toplumda çok büyük bir bozulma ve adaletsizlik
hüküm sürecektir. Hırsızlık, sahtekarlık, dolandırıcılık alabildiğine
artacak, ihtiyaç içinde olan gözetilmeyecek, sadece çok küçük bir
zümre bolluk içinde yaşayacaktır. Kuran ahlakının hakim olduğu dönemde,
yani Altınçağ'da ise toplumun her kesiminde gerçek anlamda adalet,
huzur ve güven dolu bir ortam olacaktır. Yaşanan bu adalet dolu
ortamın bir sonucu olarak insanlar hiçbir sahtekarlığa, kötülüğe,
haram fiillere de yanaşmayacaklardır. Çok büyük bir huzur ve güven
sağlanacaktır. Ahir zamanda yaşanacak olan adalet dolu ortamdan
hadislerde şu şekilde bahsedilmektedir:

|
“… Yeryüzü
zulüm ve işkence ile dolduğu gibi onu doğruluk
ve adaletle doldurur.”
(Süneni-i Ebu Davut, 5/93)

“Yeryüzü, zulüm
ve işkence yerine adaletle dolacaktır.”
(Kıyamet Alametleri, s.
163)

“… Dünya adalet
ve hakların yerini bulması ile dolar...”
(Mektubat-ı Rabbani 1/251)

“Malı, eşit
bir şekilde insanlara dağıtacaktır. Onun adaleti
her yeri kaplayacak. Zulüm ve fıskla dolu olan
dünya, o geldikten sonra adaletle dolup taşacaktır...
Hz. Mehdi'nin zamanında, adalet o kadar bol olacak
ki, zorla alınan her mal sahibine geri verildiği
gibi, bir insanın başkasına ait olup da, dişinde
kalmış bir şey bile sahibine iade edilecektir...
Yeryüzü emniyetle dolacak ve hatta birkaç kadın,
yanlarında hiç erkek olmaksızın, rahatlıkla, hacca
gidecektir.”
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi
Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)

Zulüm ve fıskla
dolu olan dünya, o geldikten sonra adaletle dolup
taşacaktır.
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi
Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 20)

Onun adaleti
her yeri kaplayacak..
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi
Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 20)

Hz. Mehdi,
o kadar merhametli olacaktır ki, zamanında ne
bir kimse uykusundan uyandırılacak, ne de bir
kimsenin burnu kanayacaktır.
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi
Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 44)

O (Mehdi) arza
sahib olur ve kendisinden önce baskı ve zulümle
dolu olan arzı adaletle doldurur. Sizden ona kim
yetişirse, kar üzerinde sürünerek dahi olsa gelsin,
ona katılsın. Zira o Mehdi'dir.
(Kitab-ül Burhan fi Alamet-il
Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 14)

... Onun döneminde
iyi insanların iyiliği artar, kötülere karşı bile
iyilik yapılır.
(Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir
Zaman, s. 17)

Bütün ülkeler
ona kapılarını açacaklar... Yeryüzünde emniyet
ve sükun hakim olacak.
(Kıyamet Alametleri, s.
164)
|
|
|

|
“GÜZELLİK YAPAN” İNSANLARA
VAAT EDİLEN "BARIŞ YURDU" ALTINÇAĞ'DA TAM ANLAMIYLA YAŞANACAKTIR
Allah barış yurduna çağırır ve kimi dilerse
dosdoğru yola yöneltip-iletir. Güzellik yapanlara daha güzeli ve
fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet,
işte onlar cennetin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır. (Yunus
Suresi, 25-26)
Böyle bir yaşamı sağlayan en önemli etken, kuşkusuz,
Kuran ahlakının eksiksiz olarak uygulanması olacaktır.
Bilindiği gibi bir toplumda huzur ve sükunet, o toplumdaki
insanların devlete ve onun tüm birimlerine gösterdikleri itaat,
saygı ve güvenle sağlanabilir. Kuran'da ise "itaat" makbul
bir ahlak özelliği olarak teşvik edilmektedir. Allah Müslümanlara
pek çok ayetiyle itaati emretmektedir. Dolayısıyla Kuran'a uyan
insanların yaşadığı bir toplum hayatı aynı zamanda da, devlete itaatin
ve saygının en yüksek derecede yaşandığı bir ortamdır. Ayrıca Allah
Kuran'da insanları "bozgunculuktan" da men etmiştir.
Hadislerde, o dönemde hiç kan dökülmeyeceği, hiçbir
karmaşa ve huzursuzluk çıkmayacağı pek çok kez vurgulanmaktadır:
Naim b. Hammad, Ebu Said el- Hudri'den tahric etti;
Peygamberimiz buyurdu ki:
“Zamanında uykuda olan uyandırılmaz
ve bir damla kan bile akıtılmaz.” (Kitab-ül Burhan Fi
Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 11)
“Zamanında ne bir
kimse uykusundan uyandırılacak, ne de bir kimsenin burnu kanayacaktır.”
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 44)
DİN ASLINA DÖNECEKTİR
Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde ahir zamana yönelik
bildirilen bir başka haber ise, İslam'dan uzak din anlayışının tamamen
ortadan kalkışıdır. Altınçağ'da Peygamberimiz (sav)'den sonra gelişen
bidatlarla dolu İslam anlayışı tamamen düzelecek ve din aslına dönecektir.
Hadislerde bu konu ile ilgili olarak, ahir zamanda kaldırılmadık
bidatın kalmayacağı ve "aynı peygamber
gibi dinin icablarının yerine getirileceği" ifade edilmektedir.
(Kıyamet Alametleri, s. 163)
Bilindiği gibi Peygamberimiz (sav)'in ve sahabelerin
vefatından sonra dinin içine Kuran ile taban tabana zıt hurafeler,
ibadet şekilleri sokulmuş, Resulullah adına sayısız hadisler, hükümler
uydurulmuştur. Ve bunların birçoğu günümüze kadar gelmiştir. Yüzyıllar
süren bu süreç içinde samimi Müslümanlar bunları elden geldiğince
ayıklayarak, dinin aslını ayakta tutmaya çalıştılarsa da, bugün
İslam adına ortaya atılan birçok konunun Kuran'da yerinin olmadığı
açık bir gerçektir.
Hiç şüphesiz neyin dine uygun olup neyin olmadığı
konusunda başvurulabilecek tek kaynak Kuran'dır. Dolayısıyla ahir
zamanda dine sonradan ilave edilmiş hurafeler, Kuran ölçü alınarak,
birer birer uygulamadan kaldırılacaktır. Ancak bu şekilde gerçek
din ortaya çıkacaktır.
Bugün birçok kişi din olarak babalarından, dedelerinden
gördükleri İslam anlayışını benimsemiş durumdadır. Bir kısım dindarlar
da, din karşıtları da İslam olarak bu dini ölçü almaktadırlar. Oysa
söz konusu geleneksel din anlayışının, Kuran'daki İslam'la çelişen
pek çok yönü vardır. Bu geleneksel din anlayışı, asılsız efsanelerden,
sayısız batıl inanç ve törenlere kadar uzanan çok fazla ayrıntıya
sahiptir. Bu geleneğin takipçilerinden din adına pek çok hikaye,
kıssa, menkıbe dinlemek mümkündür. Ancak bu kişilerin ağızlarından
Kuran ayetleri ve onların hikmetlerine yönelik tek kelime dahi çıkmaz.
Bugün halk arasında dindar olarak bilinen pek çok insanın Kuran
ayetleri konusunda oldukça bilgisiz olması, durumun çarpıklığını
ortaya koymaktadır. Ne yazık ki bu kişiler Kuran'ı rehber edinmek
yerine, belli bir geleneğin getirdiği kalıpları esas almaktadır.
Böyle olunca da Kuran ayetleri hakkında düşünmek, onlardaki hikmetleri
anlamaya çalışmak gibi bir kaygıları olmamakta, Kuran'dan uzaklaşarak
ayrıntılar içinde boğulmaktadırlar. Oysa Kuran'ın göz ardı edildiği
bir ortamda gerçek anlamda İslam'ın bilinmesi ve yaşanması imkansızdır.
Birçok insanın İslam'dan uzak durmasının ana sebebi
dinin olduğundan çok farklı biçimde sunulmasıdır. Pek çok kişi,
bu geleneğe dayalı dinin bir takım mantıksızlıklara dayalı olduğunu,
sayısız çelişki içerdiğini fark edebilmekte, doğruların ortaya çıkarılmasını
beklemektedir. Nitekim Allah ahir zamanda dini aslına döndürecek
ve Kuran ahlakını hakim kılacaktır. O dönem geldiğinde, insanların
Allah'a yakınlaşmasını, O'nun dinini yaşamasını engelleyen tüm bu
çarpıklıklara son verilecek, dinin aslında olmayan, sonradan ilave
edilmiş birçok hurafe, inanış ve ibadet şekilleri İslam'dan temizlenecektir.
Altınçağ'da yaşanacak çok önemli başka bir olay, dinin
aslına döndürülmesinde samimi Müslümanların çabası ve gayretidir.
Bu dönemde İslam alemi içindeki ihtilaflar, ayrılıklar ortadan kalkacaktır.
İslam tarihinin en büyük alimlerinden biri olan Muhyiddin Arabi
"Fütühat-ül Mekkiye" isimli eserinde bu konuda şu tespiti
bildirmiştir:
“...dini peygamberin zamanında olduğu gibi aynen uygulayacak.
Yeryüzünde mezhepleri kaldıracak. Halis hakiki
dinden başka hiçbir mezhep kalmayacak.” (Muhammed
B. Resul El Hüseyin El Berzenci, Kıyamet Alametleri, s.186-187)
Kuran'da, İslam'ın yaşanması çok kolay bir din olduğu,
hükümlerin çok açık ve net olduğu bildirilmektedir. Nelerin hatalı
nelerin doğru olduğu, hangi davranışların cennete hangilerinin cehenneme
götüreceği çok açık biçimde Kuran'da anlatılmıştır. Kuran'da insanlar
için gereken her türlü bilginin bulunduğu bazı ayetlerde şöyle vurgulanmıştır:
… Biz Kitap'ta hiçbir şeyi noksan bırakmadık,
sonra onlar Rablerine toplanacaklardır. (Enam
Suresi, 38)
... Biz Kitabı sana, herşeyin açıklayıcısı,
Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.
(Nahl Suresi, 89)
Andolsun, biz bu Kur'an'da, belki öğüt alıp-düşünürler
diye, insanlar için her bir örnekten verdik.
(Zümer Suresi, 27)
İslam'ın yaşanması son derece kolay bir din olduğunu
Allah başka ayetlerinde şöyle bildirmiştir:
… O, sizleri seçmiş ve din konusunda size
bir güçlük yüklememiştir... (Hac Suresi,
78)
Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını
yüklemez... (Bakara Suresi, 286)
... Allah (ağır yükleri) sizden hafifletmek
ister: (Çünkü) insan zayıf olarak yaratılmıştır. (Nisa
Suresi, 28)
Gerçek din, yukarıdaki ayetlerde de haber verildiği
gibi kolaylık üzere kuruludur. Peygamber Efendimiz de pek çok hadisinde
insanlara zorluk çıkartılmaması gerektiğini belirtmiştir:
“Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz. Müjdeleyiniz,
nefret ettirmeyiniz.” (El-Lü'lüü Vel-Mercan, 2/296)
“Allah beni ruhbaniyetle
görevlendirmedi. Allah yanında dinin hayırlısı kolay tevhid yoludur.”
(Ramuz-El Ehadis, 2/498)
“Dinde aşırılıktan
sakınınız. Sizden öncekiler ancak bu yüzden helak oldular.”
(Ramuz-El Ehadis, 1/176)
Altınçağ, Allah'ın emrettiği gerçek dinin eksiksiz
olarak yaşanacağı bir dönem olacaktır. Din samimi Müslümanlar tarafından
aslına döndürülecektir.
|