MEHDİLİK NE DEMEKTİR?
Ahir zaman ve Mehdiyet kavramları bazı insanlar
için çok tanıdık olmayabilir. Bu nedenle öncelikle bu iki kavramı
açıklamakta yarar vardır. Ahir zaman sözü, "son dönem"
anlamına gelir. İslam'a göre ahir zaman, kıyamete yakın bir zamanda,
Kuran ahlakının hakim olacağı ve insanlar arasında çok yaygın
olarak yaşanacağı bir dönemi ifade eder.
İnsanların hayalinde her zaman için daha güzele,
daha iyiye yönelik bir özlem bulunmaktadır. Daha güzel bir manzara,
daha güzel bir yiyecek, daha iyi ve toplumsal sorunların yaşanmadığı
bir hayat, refah, huzur, bolluk, güzellik… İşte ahir zaman da
tüm bu "daha iyi", "daha güzel" kavramlarını
içinde barındıran bir çağı ifade eder. Ahir zaman, sıkıntının
ve kıtlığın yerini bolluğun ve bereketin, adaletsizliğin yerini
adaletin, ahlaksızlığın yerini güzel ahlakın, kargaşanın yerini
barışın ve huzurun aldığı ve tüm inanan kulların asırlardır özlemini
duydukları, İslam ahlakının hakim olduğu kutlu bir dönemdir.
Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde bu dönemi ve
özelliklerini açıklayan detaylı anlatımlar yer alır. Peygamberimiz
(sav)'in ardından bazı İslam büyükleri de ahir zaman hakkında
önemli açıklamalarda bulunmuşlardır. Bu anlatımlara bakıldığında,
ahir zamanın, birbirini izleyecek olan bir takım önemli olay ya
da süreçlerle dolu olduğunu görürüz. Ahir zaman dünyanın önce
büyük bir bozulma ve karmaşa yaşadığı, ancak sonra da gerçek dinin
yaşanmasıyla kurtuluşa kavuştuğu bir dönemdir.
Ahir zamanın ilk aşamasında, dünya Allah'ı inkar
eden bir takım felsefi sistemler nedeniyle dejenere olacaktır.
İnsanlar yaratılış amaçlarından uzaklaşacak, bunun sonucunda büyük
bir manevi boşluk ve ahlaki bozulma oluşacaktır. Büyük felaketler,
savaşlar ve acılar yaşanacak, insanlar "Nasıl kurtuluruz?"
sorusunun cevabını arayacaklardır.
Ahir zamanın bu dönemi, aynı zamanda dinin de dejenere
edildiği bir dönemdir. İslam dini, içine sokulan birtakım hurafeler
ve batıl inanışlar nedeniyle aslından uzaklaştırılmıştır. Dindarlık
adı altında tutuculuk ve ikiyüzlülük yapan bazı kimseler bu hurafeleri
daha da yaygınlaştırmak için çabalamakta, İslam'ın özündeki güzel
ahlakın kavranmasına engel olmaktadırlar. Bir yanda ateizmi ve
dinsizliği telkin eden felsefeler, öte yanda da dini içten tahrip
eden bu tutucu güçler, insanlığı büyük bir karanlığa sürüklemiştir.
Ancak Allah, ahir zamanın bu büyük karmaşası içindeki
insanları kurtuluşa ulaştıracaktır. Yolunu şaşırmış olan insanlığı
doğru yola davet etmek için, "Mehdi" (doğruya götüren)
sıfatını taşıyan üstün ahlaklı bir kulunu vesile kılacaktır. Mehdi,
önce İslam dünyasının içinde fikri bir mücadele yürütecek ve İslam'ın
aslından kopmuş olan Müslümanları gerçek imana ve ahlaka döndürecektir.
Mehdi'nin bu noktada üç temel görevi vardır:
1. Allah'ı inkar eden ve dinsizliği destekleyen
felsefi sistemlerin çürütülmesi.
2. İslam'ı, onu dejenere etmiş olan ikiyüzlü kimselerin
boyunduruğundan kurtararak hurafeciliğe karşı mücadele edilmesi.
Kuran'ın hükümlerine dayanan gerçek İslam ahlakının ortaya çıkarılması
ve uygulanması.
3. Tüm İslam dünyasını siyasi ve sosyal yönlerden
güçlendirmesi, huzur, güvenlik ve refah sağlaması, toplumsal sorunları
çözmesi.
Hadislerde bildirildiğine göre, Mehdi'yle aynı dönemde
dünyaya yeniden dönecek olan Hz. İsa ise, özellikle Hıristiyan
ve Yahudi dünyasına hitap edecek, onları içine düştükleri hurafelerden
sıyrılıp Kuran'a göre yaşamaya çağıracaktır. Hıristiyanların Hz.
İsa'ya uyması ile birlikte, İslam ve Hıristiyan dünyaları tek
bir inançta birleşecek ve dünya "Altınçağ" olarak anılan
büyük bir barış, güvenlik, mutluluk ve refah dönemi yaşayacaktır.
Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde ahir zamanın
başlangıç alametleri ile ilgili çeşitli açıklamalar mevcuttur.
Ayrıca Kuran'da da bu döneme işari manada bakan ayetler vardır.
Bu bölümde çeşitli ahir zaman alametleri, hadisler ve Kuran ayetleri
doğrultusunda açıklanmaktadır.
PEYGAMBERİMİZ
(SAV)'İN, MEHDİYET KONUSUNA KURAN'DA İŞARET OLDUĞUNU BİLDİREN
ÇEŞİTLİ HADİSLER VARDIR

|
“Mehdi tıpkı
Zülkarneyn ve Süleyman gibi dünyaya hükmedecektir.”
(El-Kavlu'l
Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s.
29)
|
|
|
|
Görüldüğü gibi bu hadis, Kuran'da yer alan Hz. Zülkarneyn
ve Hz. Süleyman kıssalarını, Mehdi konusuyla bağlantılı olarak
incelememize işaret etmektedir.
Aşağıdaki hadislerle de Kehf ve Talut kıssalarında
ahir zamana bakan çok önemli işaretler olduğu haber verilmektedir.
Peygamber Efendimiz, ahir zaman ve Mehdi ile ilgili hadislerini
çok çeşitli şekillerde anlatabilirdi. Ancak burada verilen örneklerde
de görüldüğü gibi özellikle Kuran kıssalarıyla bağlantı kurarak
anlatması, söylediğimiz meseleye çok kuvvetli bir delil teşkil
etmektedir. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır:

|
“Ashab-ı
Kehf, Mehdi'nin yardımcıları olacaktır.”
(Kitab ul Burhan Fi Alamet-il
Mehdiyy il Ahir Zaman, s. 59)
“Mehdi'nin
yardımcılarının sayısı Talut ile nehri geçenler
kadardır.”
(Kitab ul Burhan Fi Alamet-il
Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 57)
|
|
|
|
Bu bakış açısıyla incelendiğinde Kuran'da İslam
ahlakının yeryüzüne hakim olacağı bir dönemin varlığına işaret
eden birçok ayet olduğu görülmektedir.
KURAN'DA AHİR ZAMANA VE
MEHDİ'YE İŞARET EDEN AYETLER
Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere
lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak
istiyoruz. (Kasas Suresi, 5)
Biz hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek
onun halkı yalvarıp-yakarsınlar diye, mutlaka onları dayanılmaz
bir zorluk (yoksulluk) ve sıkıntıyla yakalayıvermişiz. (Araf Suresi,
94)
Andolsun, senden önceki ümmetlere (peygamberler)
gönderdik de onları dayanılmaz zorluk (yoksulluk) ve sıkıntılarla
çeviriverdik. Umulur ki yalvarırlar diye. (Enam Suresi, 42)
Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz,
bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli
(koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla"
diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına
savaşmıyorsunuz? (Nisa Suresi, 75)
İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla,
karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler diye
(Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine taddırmaktadır.
(Rum Suresi, 41)
Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik
ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat
Allah'ın nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah yaptıklarına
karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı. (Nahl
Suresi, 112)
Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali
başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle
bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar
ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı
ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı
pek yakındır. (Bakara Suresi, 214)
… Sonra onların arkasından öyle nesiller
türedi ki, namaz (kılma duyarlılığın)ı kaybettiler ve şehvetlerine
kapılıp-uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır.
(Meryem Suresi, 59)
Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık
onun için sıkıntılı bir geçim vardır... (Taha Suresi, 124)
Eğer o ülkeler halkı inansalardı ve korkup-sakınsalardı,
gerçekten üzerlerine hem gökten, hem yerden (sayısız) bolluklar
(bereketler) açardık; ancak onlar yalanladılar, biz de onları
kazanageldikleri nedeniyle yakalayıverdik. (Araf Suresi, 96)
Sizden önceki nesillerden onlardan kurtardığımızdan
pek azı dışında yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi
kişiler bulunmalı değil miydi? Zulmedenler ise, içinde bulundukları
refahın peşine düştüler. Onlar, suçlu-günahkarlardı. (Hud Suresi,
116)
O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip
gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak
etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez. (Bakara Suresi,
205)
***
Gerçekten sen, gönderilen (elçi)lerdensin.
Dosdoğru bir yol üzerinde(sin). (Yasin Suresi, 3-4)
Kitap ehlinden ve müşriklerden inkar edenler,
kendilerine apaçık bir delil gelinceye kadar, (bulundukları durumdan)
kopup-ayrılacak değillerdi. (O delil de) Allah'tan gönderilmiş
bir elçi (ki,) tertemiz sahifeleri okumaktadır; onların içinde
dosdoğru 'yazılı-hükümler' vardır. (Beyyine Suresi, 1-3)
İçlerinden bir adama: "İnsanları uyar
ve iman edenlere, muhakkak kendileri için Rableri katında 'gerçek
bir makam' olduğunu müjde ver" diye vahyetmemiz, insanlara
şaşırtıcı mı geldi? İnkar edenler: “Gerçekten bu, açıkça bir büyücüdür"
dediler. (Yunus Suresi, 2)
Her ümmetin bir resulü vardır. Onlara resulleri
geldiği zaman, aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulme
uğratılmazlar. (Yunus Suresi, 47)
Müşrikler istemese de o dini (İslam'ı)
bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle
gönderen O'dur. (Tevbe Suresi, 33)
Ki O, elçilerini hidayetle ve hak din ile,
diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şahid olarak
Allah yeter. (Fetih Suresi, 28)
Ey iman edenler, içinizden kim dininden
geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) kendisinin onları
sevdiği, onların da kendisini sevdiği mü'minlere karşı alçak gönüllü,
kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu,' Allah yolunda cehd eden
(çaba harcayan) ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk
getirir. Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah
(rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. (Maide Suresi, 54)
Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu)
emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun.
Kurtuluşa erenler işte bunlardır. (Al-i İmran Suresi, 104)
Ve onların içinden, sabrettikleri zaman
emrimizle doğru yola iletip-yönelten önderler kıldık; onlar bizim
ayetlerimize kesin bilgiyle inanıyorlardı. (Secde Suresi, 24)
Dedi ki: "Kiminiz kiminize düşman
olarak, hepiniz ordan inin. Artık size Benden bir yol gösterici
gelecektir; kim Benim hidayetime uyarsa artık o şaşırıp sapmaz
ve mutsuz olmaz." (Taha Suresi, 123)
Doğruyu getiren ve doğrulayanlara gelince;
işte onlar muttaki (takva sahibi) olanlardır. (Zümer Suresi, 33)
***
Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah'ın
oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz
Allah, yaptıklarını görendir. (Enfal Suresi, 39)
İnkar edenlere de ki: "Yakında yenilgiye
uğratılacaksınız ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz." Ne
kötü yataktır o. (Al-i İmran Suresi, 12)
Bizim uğrumuzda cehd edenlere (çaba harcayanlara),
şüphesiz yollarımızı gösteririz. Gerçekten Allah, ihsan edenlerle
beraberdir. (Ankebut Suresi, 69)
Musa kavmine: "Allah'tan yardım dileyin
ve sabredin. Gerçek şu ki, arz Allah'ındır; ona kullarından dilediğini
mirasçı kılar. En güzel sonuç muttakiler içindir." dedi.
Dediler ki: "Sen bize gelmeden önce de, geldikten sonra da
eziyete uğratıldık." (Musa:) "Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı
helak edecek ve sizleri yeryüzünde halifeler (egemenler) kılacak,
böylece nasıl davranacağınızı gözleyecek" dedi. (Araf Suresi,
128-129)
O, suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı
gerçekleştirmek ve batılı geçersiz kılmak için (böyle istiyordu.)
(Enfal Suresi, 8)
Hayır, biz hakkı batılın üstüne fırlatırız,
o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok
olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı
eyvahlar size. (Enbiya Suresi, 18)
De ki: "Şüphesiz Rabbim hakkı (batılın
yerine veya dilediği kimsenin kalbine) koyar. O, gaybleri bilendir.
De ki: "Hak geldi; batıl ise ne (bir şey) ortaya çıkarabilir,
ne geri getirebilir.” (Sebe Suresi, 48-49)
De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu.
Hiç şüphesiz batıl yok olucudur. (İsra Suresi, 81)
Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar.
Oysa kafirler istemese de Allah, kendi nurunu tamamlamaktan başkasını
istemiyor. (Tevbe Suresi, 32)
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de
(geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan
elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor,
münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri
haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri
indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler
ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler
bunlardır. (Araf Suresi, 157)
Onlar, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek
istiyorlar. Oysa Allah, kendi nurunu tamamlayıcıdır; kafirler
hoş görmese bile. (Saff Suresi, 8)
Sonra biz, elçilerimizi ve iman edenleri
böyle kurtarırız; mü'minleri kurtarmamız bizim üzerimize bir haktır.
(Yunus Suresi, 103)
Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve
destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin
velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar.
İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır. (Bakara
Suresi, 257)
Dediler ki: "Eğer seninle birlikte
hidayete uyacak olursak, yerimizden (yurdumuzdan ve konumumuzdan)
çekilip-kopartılırız." Oysa biz onları, kendi katımızdan
bir rızık olarak her şeyin ürününün aktarılıp toplandığı, güvenli
bir harem'de yerleşik kılmadık mı? Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
(Kasas Suresi, 57)
İşte böyle, senden önce de (herhangi) bir
memlekete bir elçi göndermiş olmayalım, mutlaka onun refah içinde
şımarıp azan önde gelenleri (şöyle) demişlerdir: 'Gerçekten biz,
atalarımızı bir ümmet (din) üzerinde bulduk ve doğrusu biz, onların
izlerine (eserlerine) uymuş kimseleriz'(O peygamberlerden her
biri şöyle) Demiştir: 'Ben size atalarınızı üstünde bulduğunuz
şeyden daha doğru olanını getirmiş olsam da mı? Onlar da demişlerdi
ki: 'Doğrusu biz, kendisiyle gönderildiğiniz şeye kafir olanlarız'.
(Zuhruf Suresi, 23-24)
***
Gönderilmişlere selam olsun. (Saffat Suresi,
181)
İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir; onları
sana bir hak olarak okuyoruz. Sen de gönderilen elçilerdensin.
(Bakara Suresi, 252)
... Her nerede olursanız, Allah sizleri
bir araya getirecektir. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.
(Bakara Suresi, 148)
Ve derlerdi ki: "Biz, ünlenmiş bir
şair için ilahlarımızı terk mi edeceğiz?" Hayır, o, hakkı
getirmiş ve gönderilen (elçi)leri de doğrulamıştı. (Saffat Suresi,
36-37)
Andolsun, gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz
geçmiştir: Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer)
bulacaklardır. Ve hiç şüphesiz; bizim ordularımız, üstün gelecek
olanlar onlardır. (Saffat Suresi, 171-173)
Andolsun senden önce de elçiler yalanlandı;
onlara, yardımımız gelinceye kadar yalanlandıkları ve eziyete
uğratıldıkları şeye sabrettiler. Allah'ın sözlerini (va'dlerini)
değiştirebilecek yoktur. Andolsun, gönderilenlerin haberlerinden
bir bölümü sana da geldi. (Enam Suresi, 34)
Birbiri ardınca gönderilenlere andolsun
(Mürselat Suresi, 1)
Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen
O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı
üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile. (Saff Suresi, 9)
***
Allah içinizden iman edenlere ve salih
amelde bulunanlara vaadetmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri
nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç
ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini
kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından
sonra güvenliğe çevirecektir... (Nur Suresi, 55)
Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman,
ve insanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde,
hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü
O, tevbeleri çok kabul edendir. (Nasr Suresi, 1-3)
Andolsun, biz Zikir'den sonra Zebur'da
da: "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır"
diye yazdık. (Enbiya Suresi, 105)
Ve sizi onların topraklarına, yurtlarına,
mallarına ve daha ayak basmadığınız bir yere mirasçı kıldı. Allah,
her şeye güç yetirendir. (Ahzab Suresi, 27)
Sonra, nasıl yapıp-davranacaksınız diye
gözlemek için, onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık.
(Yunus Suresi, 14)
... Kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün
halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Ne az
öğüt-alıp düşünüyorsunuz. (Neml Suresi, 62)
Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir,
iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler,
ma'rufu emrederler, münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonu
Allah'a aittir. (Hac Suresi, 41)
Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten)
iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz. (Al-i İmran Suresi,
139)
Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar
ve Allah'ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer
kazananlar başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp
devrileceklerini pek yakında bileceklerdir. (Şuara Suresi, 227)
Kendisine bereketler kıldığımız yerin doğusuna
da, batısına da o hor kılınıp-zayıf bırakılanları (müstaz'afları)
mirasçılar kıldık... (Araf Suresi, 137)
Allah, yazmıştır: "Andolsun, ben galip
geleceğim ve elçilerim de." Gerçekten Allah, en büyük kuvvet
sahibidir, güçlü ve üstün olandır. (Mücadele Suresi, 21)
Allah'ı, sakın elçilerine verdiği sözden
dönen sanma. Gerçekten Allah azizdir, intikam sahibidir. (İbrahim
Suresi, 47)
Ve onlardan sonra sizi o arza mutlaka yerleştireceğiz.
İşte bu, makamımdan korkana ve tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalıktır).
Fetih istediler, (sonunda) her zorba inatçı bozguna uğrayıp -yok
oldu- gitti. (İbrahim Suresi, 14-15)
Ve seveceğiniz bir başka (nimet) daha var:
Allah'tan 'yardım ve zafer (nusret)' ve yakın bir fetih. Mü'minleri
müjdele. (Saff Suresi, 13)
Şüphesiz, Biz sana apaçık bir fetih verdik.
Öyle ki Allah, senin geçmiş ve gelecek (her) günahını bağışlasın,
üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola yöneltsin.
Ve Allah, sana 'üstün ve onurlu' bir zaferle yardım etsin. (Fetih
Suresi, 1-3)
... Fakat Allah, sizin bilmediğinizi bildi,
böylece bundan önce size yakın bir fetih (nasib) kıldı. (Fetih
Suresi, 27)
Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır.
Allah'ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük 'kurtuluş
ve mutluluk' budur. (Yunus Suresi, 64)
De ki: "Herkes gözetlemektedir; siz
de gözleyip durun. Sonunda, dümdüz (dosdoğru) yolun sahipleri
kimlermiş ve doğru yola ulaşan kimlermiş, pek yakında öğreneceksiniz."
(Taha Suresi, 135)
Allah kendi (dini)ne yardım edenlere kesin
olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, aziz olandır.
(Hac Suresi, 40)
Ey iman edenler, Allah'a itaat edin; elçiye
itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de… (Nisa Suresi, 59)
"Korkma" dedik. "Muhakkak
sen üstün geleceksin." (Taha Suresi, 68)
***
Gerçekten Allah'ın Kitabını okuyanlar,
namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden
gizli ve açık infak edenler; kesin olarak zarara uğramayacak bir
ticareti umabilirler. (Fatır Suresi, 29)
Mallarını Allah yolunda infak edenlerin
örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir
tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat artırır.
Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir. (Bakara Suresi, 261)
Rabbinizin rızkından yiyin ve O'na şükredin.
Güzel bir şehir ve bağışlayan bir Rabbiniz var. (Sebe Suresi,
15)
Sizin yanınızda olan tükenir, Allah'ın
katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının
en güzeliyle biz muhakkak vereceğiz. Erkek olsun, kadın olsun,
bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz
biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının
en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 96-97)
Allah barış yurduna çağırır ve kimi dilerse
dosdoğru yola yöneltip-iletir. Güzellik yapanlara daha güzeli
ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne
bir zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır.
(Yunus Suresi, 25-26)
De ki: "Şüphesiz 'lutuf ve ihsan (fazl)'
Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah (rahmeti) geniş
olandır, bilendir. O, kime dilerse rahmetini tahsis eder, Allah
büyük 'lutuf ve ihsan (fazl)' sahibidir."(Al-i İmran Suresi,
73-74)
Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz
kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz
akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez. Bakara Suresi,
269)
PEYGAMBERİMİZ
(SAV)'İN AÇIKLADIĞI ALAMETLER BİRBİRİ ARDINCA VE BELİRTİLDİĞİ
BİÇİMDE İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ ÇAĞDA YAŞAMAKTADIR
Araştırmamıza konu olan hadislerin Peygamberimiz
(sav) tarafından söylenmiş sözler olduğu kolaylıkla anlaşılabilir.
Elimizde doğruyu yanlıştan ayırmaya yarayan bir yöntem bilgisi
bulunmaktadır. Bilindiği gibi, kıyamet ile ilgili hadisler geleceğe
yönelik olayları ihtiva etmektedir. Bu nedenle zaman içerisinde,
hadisin birebir gerçekleşmesi sözlerin kaynağı konusundaki tüm
kuşkuları ortadan kaldırmaktadır.
Söz konusu kıstas ahir zaman ve
kıyamet alametleri üzerine araştırma yapan birçok İslam alimi
tarafından da kullanılmıştır. Konunun uzmanlarından Bediüzzaman
Said Nursi de ahir zaman hakkındaki hadislerin günümüzde meydana
gelen ve gözle görülen olaylara tam mutabık çıkmasının hadislerin
hakikat olduğunu gösterdiğini ifade etmiştir.1
Hadislerde bildirilen işaretlerin bir kısmı 1400
yıllık İslam tarihinin herhangi bir döneminde, dünyanın belirli
bir bölgesinde, belirli bir oranda görülmüş olabilir. Böyle bir
durum o dönemin ahir zaman olduğunu göstermez. Zira bir devrin
ahir zaman olarak nitelendirilmesi için kıyamet alametlerinin
tümünün aynı çağda, birbirlerini izleyerek gerçekleşmesi gerekmektedir.
Bu durum bir hadiste şöyle ifade edilmiştir:
“Kıyamet alametleri birbirini
takiben meydana gelir. Bir dizideki boncukların art arda kopması
gibi.” (Ramuz-El Ehadis, 277/6; Camiü's-Sagir, 3/167)
MEHDİ'NİN
GELİŞİNDE ŞÜPHE YOKTUR
Mehdi Hakkındaki Hadisler Mütevatirdir
"Tevatür",
kelime anlamı olarak "kuvvetli haber,
içinde yalan ihtimali olmayan ve bir cemaate dayanan kuvvetli
haber" demektir. (Büyük Lugat-Tür-Dav, 3003) Hadis
bilimcilere göre; bir haber birçok kişi tarafından rivayet edilmişse
ve bu ravilerin biraraya gelip, haber uydurmaları, durumları itibarıyle
mümkün değilse buna "Mütevatir" haber denilir. Birçok
İslam alimi, Peygamberimiz (sav)'in Mehdi ile ilgili hadislerinin
mütevatir olduğunu bildirmiştir:

|
İbni Hacer
Askalani Fethü'l-Bari'de; Mehdi'nin bu ümmetten
olacağı ve Hz. İsa (A.S.)'nın onun arkasında
namaz kılacağına dair hadisler tevatür
etmiştir, der. Şevkani de İsa'nın ineceğine
dair hadislerin sayısının 29'a ulaştığını söyleyerek,
bunları bir bir nakletmiş ve sonunda: "Bizim
naklettiğimiz hadisler görüldüğü gibi tevatür
haddine ulaştı. Bu beyanımızla şu sonuca varılıyor
ki, beklenen
Mehdi hakkındaki hadisler, Deccal hakkında
hadisler ve İsa'nın inmesine dair hadisler mütevatirdir"
demiştir.
(Sünen-i İbn-i Mace 10/338)

Mehdi'nin geleceğine dair olan sahih hadisler
tevatür
niteliğini taşımaktadır.
(Kıyamet Alametleri,
s.193)

Onların zannına göre, Mehdi vefat etti; geçti gitti... Halbuki, bu
babda gelen sahih hadis-i şerifler meşhurdur.
Hatta tevatür-ü manevi derecesinde olup,
taifenin sözlerini tekzip etmektedir.
(Mektubat-ı Rabbani,
2/250)
Mehdi'nin geleceğine dair Resulullah (sav)'dan tevatür düzeyinde
birçok hadis rivayet edilmiştir...
(eb'ul-Hasan Muhammed
b. Hasan el-Überi Sicistani, Menakıb'üş-Şafii/Dr.G.Hüseyin Tacirineseb,
Mehdilik ve İmam Mehdi, s.88 ve 405)
M


|
|
|

|
İslam Alimleri'nin Mehdi'nin
Gelişi ile İlgili İzahları
Birçok büyük İslam alimi
ahir zamanda Mehdi'nin gelişinde hiçbir şüphe olmadığını ifade
eden açıklamalar yapmıştır. Bunların arasında en ünlülerinden
biri Muhyiddin Arabi'dir. Futuhat-I Mekkiye isimli eserinde Muhyiddin
Arabi şöyle söylemektedir:

|
"Muhakkak
ki, yeryüzü zulüm ve haksızlık ile dolduğu sırada
Allah'ın halifesi kıyam edecek, yeryüzünü adalet
ve eşitlikle dolduracak... Genel kazancı halka
arasında eşit olarak paylaştıracak, halka adaletle
hükmedecek ve anlaşmazlıklarda hakemlik edecek...
Allah onun işini bir gecede düzene koyacak,
zafer hep onun önünde yürüyecek... Ayağını Peygamberin
ayağının yerine koyacak (onun izinde yürüyecek)
ve hiçbir zaman sapmayacak... Dağınık dinleri
(batıl inançları) ortadan kaldırıp, sadece hak
dini hakim kılacak..."
(Muhyiddin Arabi, el-Futuhat El Mekkiye, 366.
bab, C.3, s.327-328)
|
|
|
|
Bu konuda açıklamayapan
bir diğer kişi ise Mısırlı ünlü yazar Şeyh Mansur Ali Nasif'tir.
Bir eserinde Mehdilik inancını şu şekilde tanımlamaktadır:

|
Ehl-i Beyt'ten
Mehdi adında bir zat kaçınılmaz olarak zuhur
edecek, İslam topraklarına hakim olacak, Müslümanlar
kendisini izleyecek ve O, Müslümanlar arasında
adaletle, hakkaniyetle davranacak, dini sağlamlaştıracak.
Ondan sonra Deccal ortaya çıkacak ve Mesih (Hz.
İsa) inerek Deccal'ı öldürecek veya öldüdürülmesinde
Mehdi'ye yardım edecektir.
(et-Tac'ül-Camiü Lil-Usul, C.5, s.341)
|
|
|
|
Mısır el-Ezher Üniversitesi
İnançlar kürsüsünde öğretim görevlisi olan yazar Seyyid Sabık
ise, İslam Konferansı tarafından seçilmiş bir kitap olarak yayınlanan
el-Akaid'ül İslamiyye isimli kitabında Mehdi'nin gelişi ile ilgili
şu açıklamaları yapmaktadır:

|
Mehdi
hakkında sözün özü şu ki; O, zamanın sonunda,
pek yakında zuhur edecektir... Yeryüzü zulüm
ve haksızlıkla dolmuş iken, O, adalet ve hakkaniyetle
dolduracaktır. O muhakkak surette İslam kanununu
ortaya koyacak ve yıpratılmış olan Peygamber
sünnetini canlandıracaktır.
(el-Akaid'ül-İslamiyye,
s.250)
|
|
|
|
Alaeddin Ali b. Hişam
Muttaki Hindi de, "er-Reddü..." isimli kitabında şöyle
demiştir:

|
Allah'ın
rahmeti sana olsun bil ki; vaad edilen Mehdi'nin
varoluşunda hiç kuşku yoktur. Üç yüz hadis ve
eserle hatta daha fazlası ile bu kanıtlanmıştır.
(Casim Mühelhil, el-Burhan,
c.1, s.339 / Mehdilik ve İmam Mehdi, s.328)
|
|
|
|
Ünlü İslam alimlerinin,
bu açıklamaların yanısıra, Mehdi'nin gelişi ile ilgili konuların
ehl-i Sünnet inancı olduğuna dair de detaylı açıklamaları mevcuttur.
Bu açıklamalardan birkaçını şöyle sıralamak mümkündür:

|
Ebu
Muhammed Hasan b. Ali el-Berbehari Hanbeli "Şerh'üs-Sünnet"
isimli kitabında ehl-i Sünnet inançlarını sıralayarak
şöyle yazıyor: "...Ve Meryemoğlu İsa'nın
gökten ineceğine, Deccal'ı öldüreceğine ve Muhammed
(sav) oğullarından Kaim'in (Mehdi) arkasında
namaz kılacağına inanmak."
(Casim Mühelhil, el-Burhan...,
C.1, s.426)

Doğru hadislere
dayanılarak, kesin olarak inanılan bir konu
da (zuhur edecek olan) Mehdi'nin varlığıdır.
Onun zamanında Deccal ve Mesih de ortaya çıkacaktır.
(İbni Hacer, Ahmed b.
Muhammed Haytemi Şafii, el-Kavl'ül-Muhtasar
fi Alamat'il Mehdiyyül-Muntazar s. 74)

Eb'ul-Eşbal
Ahmed Muhammed Şakir "Şerh-i Müsned-i İmam
Ahmed" isimli kitabında: Birçok sahabeden
doğru senetlerle ulaşan doğru sünnete göre:
(Mehdi'ye inanmak) kanıtlanmış, bunun doğruluğundan
kuşku duymak kimsenin haddinde değildir.
(Casim Mühelhil, el-Burhan...
Mukaddimesi, C.1, s.343)

Demek ki,
Mehdi'nin zuhur edeceğine inanmak vaciptir,
ona inanmak Peygamber (S)'in buyruğunu doğrulamak
için gereklidir. Nitekim bu konu Ehl-i Sünnet
inanç kitaplarında kayeddilmiş ve kanıtlanmıştır.
(Eb'ul-Feyz Ahmed b.
Muhammed Ğumari Şafii, İbraz'ül-Vehm'ül-Meknun,
s.3-4)
|
|
|

|
İslam alimlerinin Mehdi'nin
gelişi ve yapacakları hakkındaki hadisler ile ilgili yaptıkları
bu izahlar kuşkusuz son derece önemlidir. Ancak daha da önemlisi
Peygamberimiz (sav)'in ahir zaman ve Mehdi ile ilgili hadislerinin
günümüzde tek tek ve birbiri ardısıra gerçekleşiyor olmasıdır.
Kuşkusuz bu olayların Peygamberimiz (sav)'in bir mucizesi olarak
gerçekleşmesi, doğrulukları üzerinde herhangi bir şüphe bırakmamaktadır.

1. Bediüzzaman Said Nursi, Şualar,
s. 360, Şaban Döğen, Mehdi ve Deccal, Gençlik Yayınları, İstanbul,
1998, s.15
|