Milli Kültürümüzün Muhafazası ve Yeni
Nesillere Aktarılması
İstanbul'un fethi sırasında Fatih Sultan
Mehmet.
|
Siyaset bilimciler, milli kültürün özellikle de 21. yüzyılda her dönem
olduğundan daha etkili bir faktör olacağını düşünmektedirler. Bu yüzden
Türkiye'nin geleceği, tarih boyunca ayakta tutmuş olduğu kültürünü ya
da bir başka deyişle Türk-İslam mirasını modernleştirerek sonraki
nesillere aktarmasında yatmaktadır.
Milli kültürümüzün gelişmesi için yapılması gereken ilk büyük hizmet,
Türk Milli Kültürünün bekasına karşı orta ve uzun vadede oluşan tehditleri
teşhis etmektir. Bu tehditlere karşı Türk milliyetçisine düşen, kendi
milli kültürünü, milli harsını muhafaza etmek için tüm bu tehditlere karşı
ciddi çözümler üretmektir.
Bu mukaddes vazifeyi iki temel platformda yürütmek mümkündür.
Birincisi, Milli Kültürün bekası, geliştirilmesi, canlı tutulması, topluma
ve özellikle de genç kuşaklara aşılanması için uygulanması gereken geniş
bir eğitim ve propaganda programıdır.
İkincisi, milli kültürümüzü tehdit eden unsurlara karşı geliştirilmesi
gereken müşahhas birer karşı-propaganda ve fikri mücadele stratejisidir.
1) MİLLİ KÜLTÜRÜN KORUNMASI İÇİN PROGRAM
a) Milli Eğitimin düzenlenmesi:
Bu hedef için düzenlenmesi gereken kurumların başında okullar gelmektedir.
Bugün Türkiye'deki tüm okullarda "Milli Tarih" başlığı altında
dersler okutulmaktadır ancak bu dersler gerekli milli tarih bilincini
vermekte yetersiz kalmaktadır.
Genç nesiller ilkokul, ortaokul ve lise öğrenimi sırasında Türk milletinin
tarihini daha detaylı ama daha ilgi çekici bir biçimde öğrenmeli, tarihteki
Türk başarıları ile gurur duyacak şuura kavuşturulmalıdır. Bunun için
de kuşkusuz hem eğitim müfredatları yeniden gözden geçirilmeli hem de
öğretmenlerin iyi bir biçimde yetiştirilmesine dikkat edilmelidir.
b) Medyanın milli kültüre hizmet için yönlendirilmesi:
Bugün toplum bilinci üzerinde en çok etkiye sahip olan güç, medya, özellikle
de televizyondur. Bu kanal kullanılarak toplumun eğitilmesi son derece
verimli olacaktır.
Ancak ne yazık ki Türkiye'de televizyon olumlu bir işlev yüklenmekten
çıkmış, yalnızca bir ticari araç haline dönüşmüştür. En çok seyredilen
özel televizyon kanallarında yalnızca "eğlence" programları
yer almakta, hiç bir öğretici yayın yapılmamaktadır. Bu haliyle televizyon,
kitleleri eğiten bir araç olabileceği halde, kitlelerin zihnini boşaltan,
onları bilinçsizleştiren bir araç haline dönüşmüştür. Hatta özel televizyonların,
sürekli ekrana getirdikleri bazı programlar ve filmler sonucunda, Türk
milli kültürünü, milli harsını, örf ve törelerini aşındıran, bunların
yerine materyalist anlayışı ve dünya görüşünü kitlelere enjekte eden bir
araç konumuna geldiğini söyleyebiliriz.
Milli kültürün önemini idrak etmiş vatanseverler, medya gibi güçlü bir
potansiyeli muhakkak eğitici ve faydalı bir şekilde kullanmalıdır. Fransa
gibi demokratik ülkelerde de yapıldığı gibi, medya milli kültüre hizmet
etmeye teşvik edilmeli, milli kültürü dejenere eden yayınlar süzgeçten
geçirilmelidir.
Bunun yanısıra, Kültür Bakanlığı tarafından hazırlanacak olan eğitici
ve bilinçlendirici programların özel televizyonlar tarafından yayınlanmasını
sağlayacak yasal düzenlemelere gidilmelidir. Bu televizyonları seyreden,
hatta bu televizyonlar dışında bir bilgi kaynağı olmayan kitleler, binlerce
amaçsız program yerine, bu tür yararlı programlar ile eğitilebilir.
c) Akademik araştırmaların desteklenmesi:
Milli kimliğin oluşmasındaki en önemli iki unsur bilindiği gibi dil
ve tarihtir. Cumhuriyet'in ilk yıllarında kurulan Türk Dil ve Türk Tarih
Kurumlarının bu konuda yaptığı çalışmalar bilinmektedir. Ancak özellikle
son dönemlerde bu konuya yeterince önem verilmemektedir.
Oysa, milli kimliğin muhafazası konusunda dil ve tarih araştırmaları
son derece büyük bir öneme sahiptir. Bu alana kaydırılacak kaynaklarla,
Türk tarihinin daha iyi araştırılması, yeni bulguların ortaya çıkartılması
sağlanmalıdır. Üniversitelerde konu hakkındaki kürsülerin genişletilmesi,
akademik kariyer yapmak isteyenlerin bu konuda teşvik edilmesi yararlı
olacaktır. Bu araştırmalarla elde edilebilecek olan başarılı bulgular,
hem kısa hem de uzun vadede Türk Milli bilincinin ve kültürünün gelişmesine
katkıda bulunacaktır. Ayrıca, Türkiye sınırları dışında yaşayan Türkler'den
sorumlu ve geniş yetkiye sahip bir devlet bakanlığının kurulması, orta
ve uzun vadede Türk dünyasının bütünleşmesi için kuşkusuz son derece yararlı
olacaktır.
2) MİLLİ KÜLTÜRÜ ZEDELEYEN TEHDİTLERLE MÜCADELE
Milli kültürümüzü bizden sonraki nesillere sağlıklı bir biçimde aktarabilme
misyonu, bizleri, bu kültürel mirası tahrip edecek fikir akımlarına
karşı son derece duyarlı olmaya yöneltmektedir. Bu fikir akımlarının
en önemlisi ve temeli ise, hiç şüphe yok ki, materyalist felsefedir.
Materyalizm, maddenin sonsuzdan beri varolan mutlak ve yegane varlık
olduğu iddiasına dayanır. Maddenin dışında hiç bir madde-ötesi varlık
ve anlam olmadığına inanır. Dikkat edilirse materyalizm, milli kültürün
temeli olan her türlü manevi kavramı reddetmektedir. Materyalizmin tahrip
ettiği bu kavramların başında ahlak, aile, vatan sevgisi, toplum için
fedakarlık gibi erdemler gelir. Bu tür erdemleri olmayan bir toplumun
kısa sürede dağılıp parçalanacağı açıktır.
Bugün özellikle genç kuşak üzerinde etkili olan bu tehdide karşı, Ziya
Gökalp'in "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" formülü
kullanılmalıdır. Gökalp, Türkleşmenin ve İslamlaşmanın muasır, yani çağdaş
olmaya bir engel teşkil etmediğini, aksine üçünün bir arada yürüyeceğini
söylemişti. Bugün de materyalist kültür içinde bilinçsizleşmiş olan toplum
kesimlerine, özellikle de gençlere bu formül iyice öğretilmelidir.
Bugün gençliğin bir kısmı, çağdaşlaşmayı kendi kimliğinden taviz vererek
"Batılılar gibi olma" şeklinde algılamaktadır. Oysa Batılılaşmak
demek, teknolojinin en son geldiği sınırı kullanabilmek, bilim alanında
katılımcı olmak, karşısındakinin haklarına saygılı olmak, hoşgörülü ve
adaletli olmak, toplumun bütünlüğünü sağlayan temel yapı olan ailenin
korunması demektir.
Yapılması gereken, milliyetçiliği ve milli kimliği muhafaza ederken
siyasi ve iktisadi yönden onlarla boy ölçüşecek, örnek olacak bir seviyeye
gelmektir. Gençliğe bunu kavrattığımız takdirde, büyük bir mesafe kat
edilmiş olacaktır.
|