Atatürk'ün medeni kişiliğini ebediyen
yaşatan kurum: Türk Silahlı Kuvvetleri
Türk
Silahlı Kuvvetleri Ulu Önder Atatürk'ün izinde emin adımlarla ilerlerken
onun kendisine miras bıraktığı üstün seciyeyi, kişilik ve ahlak özelliklerini
de büyük bir gurur ve liyakatla üzerinde taşımaktadır. Bu değerli emaneti
gelecek nesillere aktarmayı şerefli bir görev kabul etmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetleri, iç ve dış düşmanlara karşı, ülkemizin varlığının
ve bekasının en büyük teminatıdır. Bu şerefli kurum, milli varlığımızı
korumak için yüzbinlerce şehit vermiş, tarihi şanlı zaferlerle dolu bir
ordunun mirasçısıdır. Yüksek karakterini ve üstün seciyesini Türk'ün ayak
bastığı her karış toprakta tarih boyunca ispatlamıştır.
Ülkemiz üzerinde sinsi emeller besleyenlerin faaliyetlerini bugüne kadar
hep boşa çıkarmış olan Türk Silahlı Kuvvetleri, dün olduğu gibi bugün
de pusuda bekleyen düşmanlarını fiili bir saldırıya girişmekten caydırmakta,
kahramanlığı, vatanseverliği ve askeri dehasıyla tüm dünyanın hayranlığını
kazanmaya devam etmektedir. Şanlı Türk ordusu bugüne kadar, hiçbir karşılık
beklemeksizin memleketimizin ve milletimizin hayrını, güvenliğini ve bütünlüğünü
gözetmiş; tüm kurumlarıyla Cumhuriyetimiz'in, laikliğin, hukukun ve demokrasinin
savunucusu olmuştur. Her türlü siyasi tartışma ve çekişmenin üstünde yer
alan mukaddes bir kurum olan Türk ordusu, Türk Milleti'nin sahip olduğu
toprakları işgalcilerin elinden kurtarmış ve Cumhuriyet tarihi boyunca
da bu toprakları her türlü iç ve dış düşmana karşı kahramanca müdafaa
etmiştir. Büyük Önder Atatürk'ün, "Ordumuz; Türk topraklarının
ve Türkiye idealini tahakkuk ettirmek için sarfetmekte olduğumuz sistemli
çalışmaların yenilmesi imkansız teminatıdır" ifadesiyle de dikkat
çektiği gibi, Ordumuz varlığımızın en önemli güvencesidir.
Şanlı Türk ordusu, çökmüş bir imparatorluğun içindeki milli toprakları
korumak için yüzbinlerce şehit vermiş bir ordunun mirasçısıdır. Önce Balkan
Savaşları'nda büyük bir Slav ittifakıyla; sonra I. Dünya Savaşı yıllarında,
Çanakkale'de, Kut-ül Amare'de, Süveyş'te, Kafkasya'da dünyanın en güçlü
ordularıyla; ardından Kurtuluş Savaşı'nda İngiliz desteği ile Anadolu'yu
işgal eden Yunan ordusuyla savaşmış ve böylece tüm bu toprakları o asil
kanıyla sulamış bir ordunun mirasçısıdır. Ardından, sahip olduğu üstün
yetenekler, disiplin ve kararlılığı ile Avrupa'nın yayılmacı güçlerini
frenleyen, II. Dünya Savaşı yıllarında tüm Avrupa'yı işgal eden Hitler'i
dahi caydıran, Sovyet tehdidine karşı dimdik ayakta duran, Kore'de kahramanlık
destanları yazarak tüm dünyanın gıptasına mazhar olan, Kıbrıs'ta gözüpekliğini
ve kararlılığını tüm dünyaya göstermiş bir ordudur. Ve 1980'lerin başından
bu yana, ülkenin birliğine ve bütünlüğüne kasteden teröre karşı en zor
ve çetin mücadeleleri veren, bir gerilla savaşında verilebilecek en az
kayıplarla basiretli ve etkili bir mücadele yürüten güç de yine Türk Silahlı
Kuvvetleri'dir. Terör örgütünün, dış ülkelerden aldığı onca desteğe rağmen
amacına ulaşamamış olmasının, bunun aksine bir çözülme ve dağılma süreci
yaşamasının en büyük nedeni, kuşkusuz yaklaşık 15 yıldır azimle sürdürülen
bu mücadeledir.
Türk ordusu şanlı bir geçmişe dayanmaktadır ve bugün de hala aynı vasıfla
Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük güvencesi olmaya devam etmektedir. Bu
ise, kuşkusuz vatanını ve devletini seven her Türk'ün göğsünü kabartmaktadır.
Milletimizin ordumuza olan inancı ve güveni tamdır. Yapılan tüm kamuoyu
anketlerinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, milletimiz tarafından "ülkenin
en güvenilir kurumu" olarak gösterilmesi de bunun bir ifadesidir.
Türk ordusunun binlerce yıllık şanlı tarihinin son yüzyılı içine alan
şerefli mazisinde Atatürk'ün Türk askerine emanet ettiği manevi mirasın
rolü elbette ki tartışılmaz. Şimdi Silahlı Kuvvetler mensuplarımızın Atatürk'ün
yolunu izleyerek ve onu örnek alarak eriştikleri üstün vasıflarına değinelim.
|