PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN TEBLİĞ
Peygamberimiz
(sav) insanlara Allah'ın sonsuz güç sahibi olduğunu anlatmıştır
Peygamberimiz
(sav) insanlara tek doğru yolun Allah'ın yolu olduğunu bildirmiştir
Peygamberimiz
(sav) insanları şirkten sakındırmıştır
Peygamberimiz
(sav) gaybın bilgisinin sadece Allah'a ait olduğunu açıklamıştır
Peygamberimiz
(sav) insanlara, Allah'ın en gizli konuşmaları dahi bildiğini hatırlatmıştır
Peygamberimiz
(sav) insanlara Kuran'ın Allah katından indirildiğini açıklamıştır
Peygamberimiz
(sav) Kuran'ın Müslümanlar için bir müjde ve hidayet rehberi olduğunu
bildirmiştir
Peygamberimiz
(sav), hesap günü kimsenin başkasının günahını yüklenmeyeceğini
bildirmiştir
Peygamberimiz
(sav), kavmine kendilerinden öncekilerin başlarına gelenleri anlatarak
ibret almalarını öğütlemiştir
İnsanlara
ölümü hatırlatmıştır
Kıyametin
saatinin bilgisinin sadece Allah'a ait olduğunu açıklamıştır
Cehennem'de
bazı kimselerin sonsuza kadar kalacağını bildirmiştir
Allah'ı
en güzel isimleri ile anmamızı söylemiştir
Peygamberler
arasında ayrım yapmamayı hatırlatmıştır
Peygamberimiz
(sav) insanları güzel ahlaka çağırmıştır
Peygamberimiz
(sav), insanları kibirlenmeye karşı uyarmıştır
Peygamberimiz
(sav)'in infak konusundaki açıklamaları
Hz.
Muhammed (sav) cinlerin de peygamberiydi
Peygamberimiz
(sav)'in inkar edenlere uyarıları
İnkarcılarla
gereksiz tartışmalara girmemiştir
İnkarcıları
tevbe etmeye çağırmıştır
İnkar
edenlere mutlaka yenilgiye uğrayacaklarını bildirmiştir
İnkar
edenlere ahiretin varlığını hatırlatarak onları uyarmıştır
İnkar
edenleri cehennemle uyarmıştır
İnkar
edenlere karşı kesin ve emin bir üslup kullanmış ve onlara uymayacağını
bildirmiştir
Peygamberimiz
(sav)'in Kitap Ehline yaptığı hatırlatmalar
Peygamberimiz
(sav) Kitap Ehli ile tartışmamış ve onlara iman etmeleri için baskı
uygulamamıştır
Kitap
Ehlini de Allah'a şirk koşmadan iman etmeye çağırmıştır

Hz. Muhammed (sav), Allah'ın "Şu halde,
sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun gibi doğru bir istikamet
tuttur..." (Şura Suresi, 15) ayetiyle de
bildirdiği gibi insanları uyarmakla görevlendirdiği son peygamberidir.
Peygamberimiz (sav), tüm diğer elçiler gibi insanları doğru yola,
Allah'a iman etmeye, ahiret için yaşamaya ve güzel ahlaka çağırmıştır.
Bu daveti sırasında kullandığı yöntemler, konuları anlatış şekli,
üslubu her Müslümana örnek olmalı, her Müslüman insanları dine davet
ederken Peygamber Efendimiz gibi konuşmalı ve davranmalıdır.
Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e, kendisinin insanları
uyarmakla görevli olduğunu belirtmesi şöyle emredilmiştir:
De ki: "Bu, benim yolumdur. Bir basiret üzere Allah'a
davet ederim; ben ve bana uyanlar da. Ve Allah'ı tenzih ederim,
ben müşriklerden değilim." (Yusuf Suresi, 108)
Peygamber Efendimiz insanları uyarmak için elinden
geleni en fazlasıyla yapmış, mümkün olan en fazla sayıda insanı
uyarmak için çaba göstermiştir. Bir ayette şöyle bildirilir:
De ki: "Şahidlik bakımından hangi şey daha büyüktür?"
De ki: "Allah benimle sizin aranızda şahiddir. Sizi -ve kime ulaşırsa-
kendisiyle uyarmam için bana şu Kuran vahyedildi. Gerçekten Allah'la
beraber başka ilahların da bulunduğuna siz mi şahidlik ediyorsunuz?"
De ki: "Ben şehadet etmem." De ki: O, ancak bir tek olan ilahtır
ve gerçekten ben, sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım. (Enam
Suresi, 19)
Peygamberimiz (sav) Kuran'ı tebliğ ederken, müşriklerin
atalarından kendilerine miras kalan sapkın dinlerini tamamen değiştirmiş
ve bu nedenle onların baskı ve karşı koymaları ile karşılaşmıştır.
Ancak o Allah'ın emrine uyarak, onların baskı ve alaylarına hiçbir
zaman aldırış etmemiştir. Allah, Peygamberimiz (sav)'e ayetler_isimde
şöyle buyurmaktadır:
Öyleyse sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklere
aldırış etme. Şüphesiz o alay edenlere (karşı) biz sana yeteriz.
(Hicr Suresi, 94-95)
Günümüzde de Müslümanların, insanların rızalarını gözetmeden,
kim ne der diyerek düşünmeden Kuran ahlakını insanlara anlatmaları,
Peygamberimiz (sav)'in sünnetine uyarak "kınayanın kınamasından
korkmamaları" gerekir. Bu, Allah'ın razı olacağı ve cenneti ile
müjdelediği bir ahlak ve takva alametidir. Peygamber Efendimiz,
Müslümanlara bu sünnetine uymalarını şöyle bildirmiştir:
"Benim tebliğ ettiklerimi,
beni görenler (şahid olanlar) görmeyenlere tebliğ etsin, duyursun."33
PEYGAMBERİMİZ (SAV) İNSANLARA ALLAH'IN
SONSUZ GÜÇ SAHİBİ OLDUĞUNU ANLATMIŞTIR
İnsanların Allah'ın gücünü gereği gibi takdir edip,
O'ndan korkup sakınarak güzel ahlak göstermeleri için Peygamberimiz
(sav) insanlara Allah'ın gücünün ve yaratışındaki ihtişamın delillerini
anlatmış, onların Allah'ı severek O'ndan korkup sakınmalarına vesile
olmuştur. Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e, Rabbimizin yaratışının
delillerini ve gücünü şu ayetler_isimle anlatması bildirilmiştir:
De ki: "Gördünüz mü söyleyin; Allah, kıyamet gününe
kadar geceyi sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa, Allah'ın
dışında size aydınlık verecek ilah kimdir? Yine de dinlemeyecek
misiniz?" De ki: "Gördünüz mü söyleyin, Allah kıyamet gününe kadar
gündüzü sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa Allah'ın dışında
size içinde dinleneceğiniz geceyi getirecek ilah kimdir? Yine de
görmeyecek misiniz? (Kasas Suresi, 71-72)
İsmail Hakkı Altunbezer. Celi sülüs
levha. Kuran'dan bir ayet; "... Doğrusu Allah herşeye güç
yetirendir." (Bakara Suresi, 20) |
Hz. Muhammed ahirete inanmayanlara da Allah'ın dünyadaki
yaratılış delillerini anlatmış ve tüm bunları yaratmaya kadir olan
Allah'ın elbette ahirette bunların benzerlerini de yaratmaya güç
yetirdiğini açıklamıştır. Peygamberimiz (sav) bu önemli gerçeği
kavmine şöyle bildirmiştir:
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle
yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret yaratmasını
(veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah,
herşeye güç yetirendir." (Ankebut Suresi, 20)
Peygamberimiz (sav), Allah'ın her türlü eksiklikten
münezzeh olduğunu, hiçbir şeye ihtiyaç duymadığını insanlara tebliğ
ettiği ayetler_isimden bazıları şöyledir:
De ki: "O, gökleri ve yeri yaratırken ve O, (hep)
besleyen (hiç) beslenmezken, ben Allah'tan başkasını mı veli edineceğim?"
De ki: "Bana gerçekten Müslüman olanların ilki olmam emredildi ve:
Sakın müşriklerden olma." (denildi.) De ki: "Şüphesiz ben, Rabbime
isyan edersem o büyük günün azabından korkarım." (Enam Suresi, 14-15)
Allah'ın eşi, benzeri olamayacağını ve Rabbimizin herşeyin
tek sahibi olduğu Kuran'da şöyle bildirilmiştir:
De
ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." De ki:
"Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya
güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki:
"Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi?
Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması
gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine
mi benzeşti? De ki: "Allah, herşeyin yaratıcısıdır ve O, tektir,
kahredici olandır." (Rad Suresi, 16)
Hz. Muhammed (sav), Allah'ın varlığını bildikleri halde
O'nun üstün kudretini düşünmeyen, bundan dolayı O'nun büyüklüğünü
takdir edemeyen kavmine, Allah'ın varlığını ve büyüklüğünü ikrar
ettirmiştir. Ve bunun ardından, onları öğüt almaya ve korkup sakınmaya
davet etmiştir. ayetler_isimde şöyle buyrulmaktadır:
De ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin:) Yeryüzü ve
onun içinde olanlar kimindir?" "Allah'ındır" diyecekler. De ki:
"Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?" De ki: "Yedi göğün Rabbi
ve büyük Arş'ın Rabbi kimdir?" "Allah'ındır" diyecekler. De ki:
"Yine de sakınmayacak mısınız?" De ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin:)
Herşeyin melekutu (mülk ve yönetimi) kimin elindedir? Ki O, koruyup
kolluyorken kendisi korunmuyor." "Allah'ındır" diyecekler. De ki:
"Öyleyse nasıl oluyor da böyle büyüleniyorsunuz?" (Müminun Suresi,
84-89)
PEYGAMBERİMİZ (SAV) İNSANLARA TEK
DOĞRU YOLUN ALLAH'IN YOLU OLDUĞUNU BİLDİRMİŞTİR
İnsanların bir kısmı kendilerine yol olarak sapkın,
yanlışlıklarla, batıl inançlarla ve zararlı fikir ve yöntemlerle
dolu yolları seçerler. Bunların her biri insanlara dünyada ve ahirette
kayıptan başka bir şey getirmez. Peygamberimiz (sav) ise, insanları
en şerefli ve güzel olan yola, Allah'ın yoluna çağırmış, insanların
dünyada ve ahirette kurtuluşlarına vesile olmak için gayret etmiştir.
De ki: "Bize yararı ve zararı olmayan Allah'tan
başka şeylere mi tapalım? Allah bizi hidayete erdirdikten sonra,
şeytanların ayartarak yerde şaşkınca bıraktıkları, arkadaşlarının
da: "Doğru yola, bize gel" diye kendisini çağırdığı kimse gibi topuklarımız
üzerinde gerisin geri mi döndürülelim?" De ki: "Hiç şüphesiz Allah'ın
yolu, asıl yoldur. Ve biz alemlerin Rabbine (kendimizi) teslim etmekle
emrolunduk." (Enam Suresi, 71)
Peygamber Efendimiz, hadis-i şeriflerinde de en doğru
yolun Allah'ın ve Resulünün yolu olduğunu belirtmişlerdir:
"Muhakkak
ki, en güzel söz Allah'ın kitabıdır. En güzel yol da Muhammed'in
yoludur."34
PEYGAMBERİMİZ (SAV) İNSANLARI ŞİRKTEN
SAKINDIRMIŞTIR
Peygamberimiz (sav)'in insanları sakındırdığı en önemli
konulardan biri şirktir. Kuran ayetler_isiminde de görüldüğü gibi Hz.
Muhammed (sav), insanlara daima Allah'ın tek ilah olduğunu, O'nun
dışında hiçbir varlığın hiçbir güce sahip olmadığını söylemiş ve
müşrikliğe karşı onları uyarmıştır. Pek çok ayette Peygamberimiz
(sav)'e insanları şirke karşı uyarması haber verilmiştir. Bu ayetler_isimden
bazıları şöyledir:
De ki: "Bu, benim yolumdur. Bir basiret üzere Allah'a
davet ederim; ben ve bana uyanlar da. Ve Allah'ı tenzih ederim,
ben müşriklerden değilim." (Yusuf Suresi, 108)
De ki: "Ben gerçekten, yalnızca Rabbime dua ediyorum
ve O'na hiç kimseyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum." De ki: "Doğrusu
ben, sizin için ne bir zarar, ne de bir yarar (irşad) sağlayabilirim."
De ki: "Muhakkak beni Allah'tan (gelebilecek bir azaba karşı) hiç
kimse asla kurtaramaz ve O'nun dışında asla bir sığınak da bulamam."
(Cin Suresi, 20-22)
De ki: "Ben, dini yalnızca O'na halis kılarak Allah'a
ibadet etmekle emrolundum." "Ve ben, Müslümanların ilki olmakla
da emrolundum." De ki: "Ben, Rabbime isyan ettiğim takdirde, büyük
bir günün azabından korkarım." De ki: "Ben dinimi yalnızca O'na
halis kılarak Allah'a ibadet ederim." "Siz, O'nun dışında dilediklerinize
ibadet edin." De ki: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü
hem kendilerini hem yakınlarını hüsrana uğratanlardır. Haberiniz
olsun; bu apaçık olan hüsranın kendisidir." (Zümer Suresi, 11-15)
Ya da halkı sürekli yaratmakta olan, sonra onu
iade edecek olan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah
ile beraber başka bir ilah mı? De ki: "Eğer doğru söylüyor iseniz,
kesin-kanıt (burhan)ınızı getiriniz." (Neml Suresi, 64)
Kavmine Allah'ın tek ilah olduğunu hatırlatan Hz. Muhammed
(sav), aynı zamanda Allah'a eş koştuklarının hiçbir şeyi yaratamayacaklarını,
kimseye zarar vermeye veya fayda sağlamaya güçleri yetmeyeceğini
de çeşitli şekillerde tebliğ etmiştir. Bu konudaki ayetler_isimden bazıları
şöyledir:
De ki: "O'nun dışında (ilah olarak) öne sürdüklerinizi
çağırın, onlar sizden ne zararı uzaklaştırabilirler, ne de (onu
yararınıza) dönüştürebilirler." (İsra Suresi, 56)
De ki: "Gördünüz mü haber verin; Allah'tan başka
taptıklarınız, yerden neyi yaratmışlar, bana gösterin? Yoksa onların
göklerde bir ortaklığı mı var? Eğer doğru sözlüler iseniz, bundan
önce bir kitap ya da bir ilim kalıntısı (veya bir eser) varsa, bana
getirin." (Ahkaf Suresi, 4)
De ki: "Allah'ın dışında (Tanrı diye) öne sürdüklerinizi
çağırın. Onların göklerde ve yerde bir zerre ağırlığınca bile (hiçbir
şeye) güçleri yetmez; onların bu ikisinde hiçbir ortaklığı olmadığı
gibi, O'nun bunlardan hiçbir destekçi olanı da yoktur." (Sebe Suresi,
22)
De ki: "Siz, Allah'ın dışında taptığınız ortaklarınızı
gördünüz mü? Bana haber verin; yerden neyi yaratmışlardır? Ya da
onların göklerde bir ortaklığı mı var? Yoksa Biz onlara bir kitap
vermişiz de onlar bundan (dolayı) apaçık bir belge üzerinde midirler?
Hayır, zulmedenler, birbirlerine aldatmadan başkasını vadetmiyorlar."
(Fatır Suresi, 40)
İnsanların birçoğu Allah'ın varlığını kabul eder ancak
Allah'ın gücünü ve büyüklüğünü takdir edemez, Allah'tan başka varlıkların
kendisine yarar getirebileceğini zanneder, tek dost ve yardımcının
Allah olduğunu kavrayamaz. Peygamberimiz (sav) ise, kavmine bu gerçekleri
anlatmış ve onları şirkten arındırmaya çalışmıştır. ayetler_isimde şöyle
buyrulmaktadır:
Mustafa Rakım Efendi. 1797. "Allah'ı
Tenzih ederim ve O'na hamd ederim. O'ndan başka ilah yoktur.
"Andolsun en büyüktür ve Allah'tan başka kuvvet yoktur. |
Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?"
diye soracak olsan, elbette "Allah" diyecekler. De ki: "Gördünüz
mü haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana bir
zarar dileyecek olsa, O'nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana
bir rahmet vermeyi istese, O'nun rahmetini tutup-önleyebilecekler
mi" De ki: "Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O'na tevekkül
etsinler." (Zümer Suresi, 38)
De ki: "Size bir kötülük isteyecek olsa sizi Allah'tan
koruyacak, veya size bir rahmet isteyecek olsa (buna engel olacak)
kimdir?" Onlar, kendileri için Allah'ın dışında ne bir veli, ne
bir yardımcı bulamazlar. (Ahzab Suresi, 17)
İnsanın tek dostu ve koruyucusu kendisini yaratan Allah'tır.
Ne var ki Allah'tan korkmayan insanlar bunu kabul etmek istemezler.
Ancak zorluk anlarında, çaresiz olduklarını açıkça görebildikleri
bazı olaylarda bu insanlar, kendilerine Allah'tan başka hiç kimsenin
yardım edemeyeceğini anlarlar. Peygamberimiz (sav) de insanlara
bu gerçeği hatırlatmıştır. Bir sıkıntıya, bir zarara uğradığı zaman,
insanın Allah'tan başka hiçbir yardımcısının olmadığını söylemiştir.
Bu konu ile ilgili olarak Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e, kavmine
şu hatırlatmayı yapması bildirilmiştir:
De ki: "Düşündünüz mü hiç; eğer size Allah'ın azabı
gelirse ya da saat (kıyamet) gelip çatarsa, Allah'tan başkasını
mı çağıracaksınız? Eğer doğru sözlüler iseniz (çağırın bakalım.)"
Hayır, yalnızca O'nu çağırırsınız, dilerse kendisini çağırdığınız
şeyi açar (giderir) ve şirk koşmakta olduklarınızı unutursunuz.
(Enam Suresi, 40-41)
Peygamberimiz (sav)'in de hatırlattığı bu gerçeği unutmayan
müminler, bir zorlukla karşılaşmadan da, kendilerine tek yardım
edebilecek, onlardan sıkıntı ve zorlukları tek kaldırabilecek gücün
Allah olduğunu bilirler. Kuran'da şöyle buyrulmaktadır:
De ki: "Sizi karanın ve denizin karanlıklarından
kim kurtarmaktadır ki, siz (açıktan ve) gizliden gizliye ona yalvararak
dua etmektesiniz: -Andolsun, bizi bundan kurtarırsan, gerçekten
şükredenlerden oluruz." De ki: "Ondan ve her türlü sıkıntıdan sizi
Allah kurtarmaktadır. Sonra siz yine şirk koşmaktasınız." (Enam
Suresi, 63-64)
Resulullah Efendimiz hadis-i şeriflerinde de tüm Müslümanları
şirke karşı uyarmıştır:
"(En büyük
günah) Allah seni yaratmış iken, O'na ortak koşmandır."35
Peygamber Efendimiz, bir başka sözünde ise, Allah'ın
şirk dışındaki bütün günahları affedeceğini şöyle bildirmiştir:
Allah (z.c.hz.)leri buyurur: "Bir adam bilse ki Ben kudret sahibiyim, günahları
affederim. O şirk etmedikçe, Ben onu affederim."36
Peygamberimiz (sav), özellikle gizli şirkin,
insanlar için ne kadar önemli bir tehlike olduğunu ise şu sözleriyle
açıklamıştır:
"Bana göre,
sizin için deccalden daha ziyade korktuğum şeyi haber vereyim mi?
O, gizli şirktir ki, kişinin kalkıp adamın makamına gösteriş için
amel etmesidir."37
"Şirk ümmetimde
düz taşta karanlık gecede karıncaların gezinişinden daha gizlidir.
Alameti, adaletsizlikten dolayı muhabbet, ve adaletten dolayı da
buğz etmektir. Ve Din, Allah için sevgi ve Allah için buğzdan başka
nedir? Allah Teala buyurdu ki:"Eğer siz Allah'ı seviyorsanız Bana
tabi olun ki Allah da sizi sevsin."38
PEYGAMBERİMİZ (SAV) GAYBIN BİLGİSİNİN
SADECE ALLAH'A AİT OLDUĞUNU AÇIKLAMIŞTIR
Kuran'da "gayb" kelimesi, insanların bilmedikleri,
görmedikleri gizli olan şeyleri ifade etmek için kullanılmıştır.
Örneğin gelecekte olacak olan olaylar bizim için gayba ait bilgilerdir.
Ancak geleceğe dair tüm bilgiler, her insanın, her ülkenin, her
binanın, her eşyanın geleceği, her anıyla Allah katında bilinmektedir.
Peygamberimiz (sav)'e, gayb bilgisinin sadece Allah'a ait olduğunu
insanlara açıklaması şöyle bildirilmiştir:
De ki: "Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir.
Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel
işitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde
hiç kimseyi ortak kılmaz." (Kehf Suresi, 26)
De ki: "Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka
kimse bilmez. Onlar ne zaman dirileceklerinin şuuruna varmıyorlar."
(Neml Suresi, 65)
De ki: "Şüphesiz Rabbim hakkı (batılın yerine veya
dilediği kimsenin kalbine) koyar. O, gaybleri bilendir. (Sebe Suresi,
48)
Resulullah Efendimize zaman zaman gaybtan
bazı şeyler sorulduğunda kendisi onlara şu cevabı verirdi:
"Bilmiyorum.
Ben bir kulum; Mevlâm neyi bildirirse onu bilirim. Onun bildirmediğini
bilemem..."39
PEYGAMBERİMİZ (SAV) İNSANLARA,
ALLAH'IN EN GİZLİ KONUŞMALARI DAHİ BİLDİĞİNİ HATIRLATMIŞTIR
Bazı insanlar bir kötülük düşündüklerinde ya da taraftarları
olan kişilerle bir kötülük planladıklarında, dedikodu yaptıklarında,
düzenler kurduklarında bunları insanlardan gizlediklerini zannederler.
Oysa Allah her insanın bütün düşündüklerini, aklından geçirdiklerini,
iki kişi arasındaki fısıldaşmaları, göklerde ve yerde olan herşeyi
bilir. İnsanın an an yaptığı herşeye şahittir. Ve her insan, gizli
gizli yaptığını veya konuştuğunu sandığı herşeyin hesabını ahirette
verecektir. Belki o kişi yaptığı o kötülük dolu konuşmayı unutacaktır,
ancak Allah insanların unuttukları herşeyi hesap gününde önlerine
getirecektir.
Peygamberimiz (sav) de bu
konuya dikkat çekerek, insanları verecekleri hesap için uyarmıştır.
Bu konudaki ayetler_isimden bazıları şöyledir:
De ki: "Sinelerinizde olanı -gizleseniz de, açığa
vursanız da- Allah bilir. Ve göklerde olanı da, yerde olanı da bilir.
Allah, herşeye güç yetirendir." (Al-i İmran Suresi, 29)
De ki: "Benimle aranızda şahid olarak Allah yeter;
kuşkusuz O, kullarından gerçeğiyle haberdardır, görendir." (İsra
Suresi, 96)
Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa, de ki: "Size
eşitlik üzere açıklamada bulundum. Tehdit edildiğiniz (sorgu ve
azab günü) yakın mı, uzak mı, bilemem. Şüphesiz O, sözün açıkta
söylenenini de bilmekte, saklamakta olduklarınızı da bilmektedir."
(Enbiya Suresi, 109-110)
De ki: "Siz Allah'a dininizi mi öğreteceksiniz?
Oysa Allah, göklerde ve yerde olanları bilir. Allah, herşeyi bilendir."
(Hucurat Suresi, 16)
PEYGAMBERİMİZ (SAV) İNSANLARA KURAN'IN
ALLAH KATINDAN İNDİRİLDİĞİNİ AÇIKLAMIŞTIR
Peygamberimiz (sav)'in döneminde ve sonraki dönemlerde
de Kuran'ın hak kitap olduğunu inkar edenler olmuştur ve bu kişiler
Kuran'ı Peygamberimiz (sav)'in yazdığını iddia edecek kadar ileri
gitmişlerdir. Oysa Kuran'ın insan eliyle yazılmadığı çok açıktır.
Allah'ın sözü olan Kuran, içinde birçok mucizeye, insanların erişmeyeceği
eşsiz bir hikmete sahiptir. Peygamberimiz (sav) de insanlara bu
gerçeği hatırlatmış ve Kuran'ı Allah'ın gönderdiğini bildirmiştir.
Bu konudaki ayetler_isimden bazıları şöyledir:
De ki: "Onu, göklerde ve yerde gizli olanı bilen
(Allah) indirmiştir. Doğrusu O, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir."
(Furkan Suresi, 6)
De ki: "Gördünüz mü haber verin; eğer o (Kuran)
Allah katından ise, sonra siz onu inkar etmişseniz (bu durumda)
uzak bir ayrılık içinde olandan daha sapık kimdir?" (Fussilet Suresi,
52)

Kuran-ı Kerim'in ilk orjinal nüshası (Kadir
Suresi) Topkapı Sarayı'nın
sergilenmeyen arşiv bölümünde bulunmaktadır.
Kuran'ın bir insan tarafından yazıldığını iddia edenler,
onun sahip olduğu mucizelerden, Allah'ın sonsuz hikmet içeren sözlerinden
habersizdirler. Oysa Kuran değil bir insanın, bütün insanların ve
cinlerin dahi biraraya gelerek yazamayacakları bir kitaptır. Ve
Hz. Muhammed (sav)'e bu konu ile ilgili olarak kavmine şunları bildirmesi
emredilmiştir:
De ki: "Eğer bütün ins ve cin (toplulukları), bu
Kuran'ın bir benzerini getirmek üzere toplansa, -onların bir kısmı
bir kısmına destekçi olsa bile- onun bir benzerini getiremezler."
(İsra Suresi, 88)
Yoksa: "Bunu kendisi yalan olarak uydurdu" mu diyorlar?
De ki: "Bunun benzeri olan bir sûre getirin ve eğer gerçekten doğru
sözlüyseniz Allah'tan başka çağırabildiklerinizi çağırın." (Yunus
Suresi, 38)
Peygamber Efendimiz bir diğer hadis-i şeriflerinde
ise Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu şöyle belirtmiştir:
"Kuran,
Allah Azze ve Celle'nin kelamıdır. Öyle ise Kuran sahibi, Rabbinin,
yasak ettiklerini yapmamak sureti ile ona tazim (hürmet) etsin."40
PEYGAMBERİMİZ (SAV) KURAN'IN MÜSLÜMANLAR
İÇİN BİR MÜJDE VE HİDAYET REHBERİ OLDUĞUNU BİLDİRMİŞTİR
Peygamberimiz (sav) Kuran'ın insanları hidayete eriştirdiğini
söylemiş ve onlara Kuran'ı rehber edinmelerini öğütlemiştir. Bu
konudaki ayetler_isimden bazıları şöyledir:
De ki: "İman edenleri sağlamlaştırmak, Müslümanlara
bir müjde ve hidayet olmak üzere, onu (Kuran'ı) hak olarak Rabbinden
Ruhu'l-Kudüs indirmiştir." (Nahl Suresi, 102)
De ki: "Eğer ben sapacak olsam, artık kendi nefsim
aleyhine sapmış olurum; eğer hidayeti bulacak olsam, bu da Rabbimin
bana vahyetmekte olduğu (Kuran) sayesindedir. Şüphesiz O, işitendir,
yakın olandır." (Sebe Suresi, 50)
Peygamberimiz (sav)'in bir hadis-i şeriflerinde Kuran'ın
kurtuluşa götüren bir rehber olduğu şöyle açıklanır:
"Kim ki
Kuran'ı öne alırsa, Kuran onu cennete götürür. Kim de arkasına bırakırsa
onu da cehenneme sürer."41
PEYGAMBERİMİZ (SAV), HESAP GÜNÜ
KİMSENİN BAŞKASININ GÜNAHINI YÜKLENMEYECEĞİNİ BİLDİRMİŞTİR
Cahiliye toplumlarında yaygın olan sapkın inanışlardan
biri, bir kimsenin diğerinin günahını yüklenebileceğini sanmalarıdır.
Örneğin, arkadaşlarının bir ibadeti yapmasını engellemeye çalışır
ve onlara "ben senin günahını yüklenirim" derler. Bu kişi elbette
ki bir ibadeti engellemenin günahını alır, ancak karşısındaki kişi
de bu ibadeti yerine getirmemenin günahını alacaktır. Yani hiç kimse
ondan bu günahı alıp yüklenemez. Hesap gününde herkes yalnızca kendi
yaptığından sorumlu tutulacaktır. Kimseye başkalarının günahları
sorulmayacak, kimse de kimsenin günahını yüklenmeyecektir. Allah,
Hz. Muhammed (sav)'e bu konuyu şöyle açıklamasını bildirmiştir:
De ki: "O, herşeyin Rabbi iken, ben Allah'tan başka
bir Rab mi arayayım? Hiçbir nefis, kendisinden başkasının aleyhine
(günah) kazanmaz. Günahkar olan bir başkasının günah yükünü taşımaz.
Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. O, size hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz
şeyleri haber verecektir." (Enam Suresi, 164)
Peygamber Efendimiz "Kimse kimsenin günahını çekmez"42 sözleriyle
de, halk arasındaki bu batıl inanca bir açıklama getirmiştir.
PEYGAMBERİMİZ (SAV), KAVMİNE
KENDİLERİNDEN ÖNCEKİLERİN BAŞLARINA GELENLERİ ANLATARAK İBRET ALMALARINI
ÖĞÜTLEMİŞTİR
Tarih boyunca Allah'a, dine ve Allah'ın elçilerine
karşı gelen topluluklar hep bir helakla yok olmuşlar, hatta arkalarında
tek bir iz kalmayacak şekilde kaybolmuşlardır. Bu toplulukların
uğradıkları son, tüm insanlara bir ibret olmalı, Allah'ın gazaplanmasından
korkup sakınarak Allah'a yönelmelidirler.
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, suçlu-günahkarların
nasıl bir sona uğradıklarını görün." (Neml Suresi, 69)
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın, sonra yalanlayanların
sonu nasıl oldu, bir görün." (Enam Suresi, 11)
De ki: "Yeryüzünde gezip
dolaşın, böylece daha öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görün.
Onların çoğu müşrik kimselerdi." (Rum Suresi, 42)
Peygamber Efendimiz yukarıdaki ayetler_isim
doğrultusundaki bir sözlerinde ise, "Ey
kavmim, ağır olunuz. Sizden evvelki ümmetler, bu yaptığınız şeyle
helak oldu. Peygamberlerine karşı ihtilafları sebebi ile ve kitaplarının
bazısını bazısına karıştırmaları sebebi ile."43 diyerek, çevresindekileri, geçmiştekilerin başlarına gelenlerle
uyarmıştır.
İNSANLARA ÖLÜMÜ HATIRLATMIŞTIR
Ahiretin varlığına inanmayan veya şüphe duyan insanların
en büyük korkularından biri ölüm korkusudur. Ölümle birlikte herşeylerini
kaybedeceklerini düşündükleri ve dünyaya büyük bir hırsla bağlı
oldukları için ölümü kesinlikle düşünmezler. Oysa her insan Allah'ın
kendisi için kaderinde takdir ettiği bir vakitte ölecektir ve bundan
asla bir kaçış yolu bulamayacaktır. Peygamberimiz (sav) de bu insanlara
ölümden kaçışın kendilerine bir fayda sağlamayacağını açıklamış
ve onların ölümden sonraki gerçek hayatlarını düşünmelerini sağlamaya
çalışmıştır.
De ki: "Eğer ölümden veya
öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz;
böyle olsa bile, pek az (bir zaman) dışında metalanıp-yararlandırılmazsınız."
(Ahzap Suresi, 16)
De ki: "Sizin için belirlenmiş
bir gün vardır ki, ondan ne bir an ertelenebilirsiniz, ne de (bir
an) öne alınabilirsiniz." (Sebe Suresi, 30)
Peygamber Efendimiz ölümün düşünülmesini de tavsiye
etmiş ve şöyle demiştir:
"Ölümü
en çok zikreden ve kendilerine gelmezden önce onun için en iyi hazırlığı
yapanlardır. İşte akıllılar bunlardır."44
KIYAMETİN SAATİNİN BİLGİSİNİN
SADECE ALLAH'A AİT OLDUĞUNU AÇIKLAMIŞTIR
İnsanların merak ettikleri konulardan biri kıyamet
saatinin ne zaman geleceğidir. Oysa Allah kıyametin saatini Kendisinden
başka kimsenin bilemeyeceğini bildirmiş ve Hz. Muhammed'e (sav)
bu konuda kendisine sorulan sorulara şöyle cevap vermesini emretmiştir:
İnsanlar, sana kıyamet saatini sorarlar; de ki:
"Onun bilgisi yalnızca Allah'ın katındadır." Ne bilirsin; belki
kıyamet-saati pek yakın da olabilir. (Ahzap Suresi 63)
De ki: "Bilmiyorum, size vadedilen (kıyamet ve
azab) yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koymuştur?"
(Cin Suresi, 25)
Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa, de ki: "Size
eşitlik üzere açıklamada bulundum. Tehdit edildiğiniz (sorgu ve
azab günü) yakın mı, uzak mı, bilemem." (Enbiya Suresi, 109)
CEHENNEM'DE BAZI KİMSELERİN
SONSUZA KADAR KALACAĞINI BİLDİRMİŞTİR
Cahiliye toplumlarında yaygın olan batıl inançlardan
biri cehennemde belli bir süre kalınıp çıkılacağıdır. Oysa Allah
cehennem azabının bazı kimseler için sonsuza kadar süreceğini bildirmiştir.
Peygamberimiz (sav) de Allah'ın emrine uyarak, bir süre cehennemde
kalınacağını iddia edenlere, Allah'ın dilemesi dışında insanların
bazılarının cehennemde sonsuza kadar kalacaklarını haber vermiştir:
Dediler ki: "Sayılı günlerin dışında, ateş asla
bize değmeyecektir." De ki: "Allah katından bir ahid mi aldınız?
-ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz
bir şeyi mi söylüyorsunuz?" Hayır; kim bir kötülük işler de günahı
kendisini kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar, orada süresiz
kalacaklardır. İman edip salih amellerde bulunanlar ise cennet halkıdırlar,
orada süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 80-82)
Peygamber Efendimiz bir sözünde cennet ve cehennemdeki
hayat ile ilgili olarak şunları açıklamıştır:
"Cennetlikler
cennette, cehennemlikler de cehennemde oldukları zaman ölüm getirilir.
Cennetle cehennemin arasına konup orada kesilir. Sonra bir münadi
nida eder: 'Ey ehl-i cennet! Artık ebediyet var, ölüm yok! Ey ehl-i
nar! Artık ebediyet var ölüm yok. Cennetliklerin süruru bununla
daha da artar. Cehennemliklerin de hüznü artar.'45
ALLAH'I EN GÜZEL İSİMLERİ İLE
ANMAMIZI SÖYLEMİŞTİR
Daha önce de belirtildiği gibi, Peygamberimiz (sav)
tebliğ yaparken, bir şeyi açıklarken, dua ederken Allah'ı tesbih
eder, O'nu en güzel isimleri ile yüceltirdi. Peygamberimizin (sav)
insanları da bu güzel tavra davet etmesi şu şekilde emredilmiştir:
De ki: "Allah, diye çağırın, 'Rahman' diye çağırın,
ne ile çağırırsanız; sonunda en güzel isimler O'nundur." Namazında
sesini çok yükseltme, çok da kısma, bu ikisi arasında (orta) bir
yol benimse. Ve de ki: "Övgü (hamd), çocuk edinmeyen, mülkte ortağı
olmayan ve düşkünlükten dolayı yardımcıya da (ihtiyacı) bulunmayan
Allah'adır." Ve O'nu tekbir edebildikçe tekbir et. (İsra Suresi,
110-111)
PEYGAMBERLER ARASINDA AYRIM YAPMAMAYI
HATIRLATMIŞTIR
Peygamberimiz (sav) Allah'ın
emrine uygun olarak, Allah'ın gönderdiği peygamberler arasında hiçbir
ayrım yapmamamızı bildirmiş ve bir hadis-i şeriflerinde "Peygamberleri
birbirine tafdil (birini diğerinden üstün görmek) etmeyin"46 diye buyurmuştur. Peygamberlerimizin hepsi Allah'ın sevdiği, dost
edindiği, güvendiği, cenneti ile müjdelediği mübarek, kutlu, takva
sahibi kimselerdir. Bütün peygamberler Allah'ın dinini insanlara
tebliğ etmişler, ulaşabildikleri herkesi Hz. Muhammed (sav) gibi
Allah'ın yoluna çağırmışlardır. Bu, Peygamber Efendimizin bize bildirdiği
çok önemli bir tutum ve inançtır. Kuran'da ise bu konu şöyle yer
almaktadır:
De ki: "Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim,
İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya
ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan hiçbiri
arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O'na teslim olmuşlarız." (Al-i
İmran Suresi, 84)
Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim,
İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen
ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini
diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız." (Bakara
Suresi, 136)
PEYGAMBERİMİZ (SAV) İNSANLARI
GÜZEL AHLAKA ÇAĞIRMIŞTIR
Kitap boyunca da anlatıldığı gibi Peygamberimiz (sav)
tüm alemlere örnek bir ahlaka sahipti ve insanları da güzel ahlaklı
olmaya çağırmış, onlara Allah'ın razı olacağı ahlakın ve davranışların
nasıl olması gerektiğini açıklamıştır. Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e
güzel ahlakla ilgili insanlara hatırlatması emredilen bazı ayetler_isim
şöyledir:
De ki: "Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını
okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anne-babaya iyilik edin,
yoksulluk-endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. -Sizin de, onların
da rızıklarını biz vermekteyiz- Çirkin-kötülüklerin açığına ve gizli
olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı olma dışında, Allah'ın (öldürülmesini)
haram kıldığı kimseyi öldürmeyin. İşte bunlarla size tavsiye (emr)
etti; umulur ki akıl erdirirsiniz. Yetimin malına, o erginlik çağına
erişinceye kadar -o en güzel (şeklin) dışında- yaklaşmayın. Ölçüyü
ve tartıyı doğru olarak yapın. Hiçbir nefse, gücünün kaldırabileceği
dışında bir şey yüklemeyiz. Söylediğiniz zaman -yakınınız dahi olsa-
adil olun. Allah'ın ahdine vefa gösterin. İşte bunlarla size tavsiye
(emr) etti; umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz." (Enam Suresi, 151-152)
De ki: "Rabbim yalnızca çirkin hayasızlıkları -onlardan
açıkta olanlarını ve gizli olanlarını,- günah işlemeyi, haklı nedeni
olmayan 'isyan ve saldırıyı' kendisi hakkında ispatlayıcı bir delil
indirmediği şeyi Allah'a şirk koşmanızı ve Allah'a karşı bilmediğiniz
şeyleri söylemenizi haram kılmıştır." (Araf Suresi, 33)
Peygamber Efendimizin güzel ahlakı tavsiye ettiği hadis-i
şeriflerinden bazıları ise şöyledir:
"Rabbim
bana dokuz şey emretti: Gizli halde de aleni halde de Allah'tan
korkmamı, öfke ve rıza halinde de adaletli söz söylememi, fakirlikte
de zenginlikte de iktisat yapmamı, benden kopana da sıla-ı rahim
(dostluk) yapmamı, beni mahrum edene de vermemi, bana zulmedeni
affetmemi, susma halimin tefekkür olmasını, konuşma halimin zikir
olmasını, bakışımın ibret olmasını, marufu (doğru ve güzel olanı)
emretmemi."47
"Sana zulmedeni
affet. Sana küsene git, sana kötülük yapana iyilik yap. Aleyhine
de olsa hakkı söyle."48
"Her nerede
olursan ol Allah'tan ittika et ve kötülüğün arkasından iyilik yap,
bu onu yok eder. İnsanlara iyi ahlakla muamele et."49
"İnsanlara
güzel ahlakla muamelede bulun."50
Peygamberimiz (sav), Yemen'e gönderdiği elçilerine
şunları tavsiye etmiştir:
"Sirke
balı bozduğu gibi, kötü huy da ameli ifsad eder."51
"Müminin
şerefi dini, asaleti güzel ahlakı, mürüvveti de aklıdır."52
PEYGAMBERİMİZ (SAV), İNSANLARI
KİBİRLENMEYE KARŞI UYARMIŞTIR
Peygamber Efendimiz, kibrin ve büyüklenmenin kötü bir
ahlak özelliği olduğunu ve kibirli insanların cehennemle karşılık
bulabileceklerini bildirmiştir. Onları bu büyük tehlikeye karşı
da uyarmıştır. Peygamberimiz (sav), her durumda tevazusu, alçak
gönüllü, sevecen, şefkatli tavrı ile insanlara en güzel örnek olmuştur.
Peygamberimiz (sav)'in kibir hakkındaki uyarılarından bazıları şöyledir:
"Allah
Teala Hazretleri güzeldir, güzelliği sever. Kibir ise hakkın ibtali
(hükümsüz bırakılması), insanların tahkiri (hor görülmesi)dir."53
"Kişi kendisini
halktan büyük görüp uzak tuta tuta cebbarlar arasına kaydedilir
de, onların başına gelen musibete duçar olur."54
Peygamberimiz (sav), ataları ve aileleri ile övünen
ve bundan dolayı kibirlenen insanları da uyarmış ve şöyle demiştir:
"İnsanlar
ya cehennem kömüründen başka bir şey olmayan ölmüş ecdadlarıyla
övünmekten vazgeçerler, yahut da Allah katında, burnuyla pislik
yuvarlayan Mayıs böceğinden daha adi bir dereceye düşerler. Allah
Teala Hazretleri sizden cahiliye kibirini temizledi. Artık o, muttaki
bir mümin veya bedbaht bir facirdir. İnsanların hepsi Hz. Adem'in
evlatlarıdır. Adem ise topraktan yaratılmıştır."55
Peygamberimiz (sav), ashabına her zaman güzel giyinmelerini,
bakımlı ve hoş görünmelerini tavsiye etmiştir. Ancak aynı zamanda,
onlara giydiklerinden veya güzelliklerinden dolayı kibirlenen insanın
dünyada ve ahirette küçük düşüceğini de hatırlatmış, her koşulda
tevazulu olmalarını söylemiştir. Bu sözlerinden biri şöyledir:
"Bir adam
nefsinin hoşuna giden birtakım elbise içinde saçları da yapılmış
olarak giderken yürüme sırasında kibire düşmüştü ki, birden yere
battı. Kıyamet kopuncaya kadar orada zorlukla batmaya devam edecek."56
PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN İNFAK KONUSUNDAKİ
AÇIKLAMALARI
İnfak etmek, bir insanın malını ve canını Allah'ın
yolunda, Allah'ın razı olacağı şekilde harcamasıdır. Çevresindekiler,
infak ile ilgili Peygamberimiz (sav)'e bazı sorular sormuşlar ve
o da onlara infakın nasıl olacağını açıklamış, onları infak etmek
için şevklendirmiştir. Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e infak konusunda
söylemesi bildirilen ayetler_isim şöyledir:
Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: "Hayır
olarak infak edeceğiniz şey, anne-babaya, yakınlara, yetimlere,
yoksullara ve yolda kalmışadır. Hayır olarak her ne yaparsanız,
Allah onu şüphesiz bilir." (Bakara Suresi, 215)
. Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De
ki: "İhtiyaçtan artakalanı." Böylece Allah, size ayetler_isimini açıklar;
umulur ki düşünürsünüz; (Bakara Suresi, 219)
De ki: "Şüphesiz benim Rabbim, kullarından rızkı
dilediğine genişletip-yayar ve ona kısar da. Her neyi infak ederseniz,
O (Allah), yerine bir başkasını verir; O, rızık verenlerin en hayırlısıdır."
(Sebe Suresi, 39)
Peygamber Efendimizin Müslümanları cimrilikten sakındıran,
onlara cömertlikle infak etmelerini hatırlatan sözlerinden bazıları
şöyledir:
"Zulümden
kaçının. Zira zulüm, kıyamet günü karanlıklar olacaktır. Cimrilikten
de kaçının, zira cimrilik, sizden öncekileri helak etmiş, onları
birbirlerinin kanlarını dökmeye, haramlarını helal addetmeye sevk
etmiştir."57
"Fakirleri
seviniz ve onlara yakın olunuz. Siz onları severseniz, Allah da
sizi sever. Siz onlara yakın olursanız, Allah da size yakın olur.
Siz onları giydirirseniz, Allah da sizi giydirir. Siz onları yedirirseniz,
Allah da sizi yedirir. Siz cömert olunuz ki, Allah Teala da size
karşı cömert olsun."58
HZ. MUHAMMED CİNLERİN DE PEYGAMBERİYDİ
Kuran'ın 72. suresi olan Cin Suresi'nde, Allah cinlerin
de Hz. Muhammed (sav)'in tebliğini ve Kuran'ı dinlediklerini ve
bazılarının Müslüman olarak Peygamberimiz (sav)'e tabi olduklarını
bildirir. Bu konuyla ilgili ayetler_isimden bazıları şöyledir:
De ki: "Bana gerçekten şu vahyolundu: Cinlerden
bir grup dinleyip de şöyle demişler: -Doğrusu biz, (büyük) hayranlık
uyandıran bir Kuran dinledik. O (Kuran), 'gerçeğe ve doğruya' yöneltip-iletiyor.
Bu yüzden ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimize hiç kimseyi ortak
koşmayacağız." (Cin Suresi, 1-2)
Allah, yine Cin Suresi'nde, Müslüman olan cinlerin
şöyle dediklerini bildirmektedir:
"Elbette biz, o yol gösterici (Kuran'ı) işitince,
ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne (ecrinin) eksileceğinden
korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından. Ve elbette bizden Müslüman
olanlar da var, zulmedenler de. İşte (Allah'a) teslim olanlar, artık
onlar 'gerçeği ve doğruyu' araştırıp-bulanlardır." (Cin Suresi-
13-14)
Bu cinler, içlerinden bir kısmının Allah'a karşı yalan
söyleyerek, batıl inançlar uydurduklarını belirtmektedirler. Cinlerin
daha önce inandıkları bu batıl dinin özelliği Cin Suresi'nde şöyle
açıklanır:
"Elbette, Rabbimizin şanı yücedir. O, ne bir eş
edinmiştir, ne de bir çocuk. Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz,
Allah'a karşı 'bir sürü saçma şeyler' söylemişler. Oysa biz, insanların
ve cinlerin Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık."
(Cin Suresi, 3-5)
Bir başka ayette ise, Peygamber Efendimiz ibadet için
kalktığında, cinlerin çevresinde kalabalıklaşıp keçeleştikleri bildirilir.
Şu bir gerçek ki, Allah'ın kulu (olan Muhammed,)
O'na dua (ibadet ve kulluk) için kalktığında, onlar (müşrikler,)
neredeyse çevresinde keçeleşeceklerdi. (Cin Suresi, 19)
ayetler_isimde de görüldüğü gibi Hz. Muhammed (sav), tüm
insanlara ve tüm cinlere peygamber olarak gönderilmiştir. Kuran-ı
Kerim de hem insanlar hem de cinler için bir yol göstericidir.
PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN İNKAR EDENLERE
UYARILARI
Kuran'ı ve Hz. Muhammed (sav)'in peygamberliğini inkar
edenler, Peygamberimiz (sav)'e birçok zorluk çıkarmışlar, onun tebliğ
faaliyetlerini engellemeye, hatta onu öldürmeye, tutuklamaya, sürmeye
çalışmışlardır. Ancak Peygamberimiz (sav) her defasında onlara Allah'ın
gücünü, varlığını, kendisinin hak bir elçi ve Kuran'ın da hak kitap
olduğunu anlatmış, onları ahiret azabıyla uyarıp korkutmuştur. Ancak,
Peygamberimiz (sav) fetihten sonra bile, inkarcılar üzerinde bir
baskı kurmamış, hiç kimseyi zorla dine döndürmeye çalışmamış, herkese
kendi inancında özgür olduğunu açıklamıştır.
Bu konudaki bazı Kuran ayetler_isimi şöyledir:
Eğer seni yalanlarlarsa, onlara de ki: "Benim yaptıklarım
benim, sizin yaptıklarınız sizindir. Siz benim yaptıklarımdan uzaksınız
ve ben de sizin yaptıklarınızdan uzağım." (Yunus Suresi, 41)
De ki: "Gerçekten bana: -Sizin ilahınız yalnızca
bir tek ilahtır" diye vahyolunuyor; artık siz Müslüman olacak mısınız?"
Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa, de ki: "Size eşitlik üzere
açıklamada bulundum. Tehdit edildiğiniz (sorgu ve azab günü) yakın
mı, uzak mı, bilemem. Şüphesiz O, sözün açıkta söylenenini de bilmekte,
saklamakta olduklarınızı da bilmektedir. Bilemem; belki bu (sürenin
açıklanmaması), sizin için bir (fitne) denemedir, (belki de) belli
bir vakte kadar yararlanma (meta)dır." (Resulullah) Dedi ki: "Rabbim,
hak ile hükmet. Bizim Rabbimiz, sizin her türlü nitelendirmelerinize
karşı yardımına sığınılan Rahman (olan Allah)dır." (Enbiya Suresi,
108-112)
De ki: "Ey kavmim, bütün yapabileceğinizi yapın;
şüphesiz ben de yapıyorum. Bu yurdun (dünyanın) sonu, kimindir,
bilip-öğreneceksiniz. Gerçekten zalimler kurtuluşa ermeyeceklerdir."
(Enam Suresi, 135)
İNKARCILARLA GEREKSİZ TARTIŞMALARA
GİRMEMİŞTİR
Peygamber Efendimiz, Allah'ın varlığını, Kuran'ı ve
kendisinin peygamberliğini inkar edenlere karşı çok sabırlı ve anlayışlı
bir tutum izlemiş, hiçbir zaman zor ve baskı kullanmamıştır. Hatta,
onların arasında adaletli bir tutum izleyeceğini ve kendileri ile
gereksiz tartışmalara girilmeyeceğini belirtmiştir. Peygamber Efendimizin
Allah'ın emrine uyarak söylediği bu ayetler_isim Kuran'da şöyle bildirilir:
Şu halde, sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun
gibi doğru bir istikamet tuttur. Onların heva (istek ve tutku)larına
uyma. Ve de ki: Allah'ın indirdiği her kitaba inandım. Aranızda
adaletli davranmakla emrolundum. Allah, bizim de Rabbimiz, sizin
de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz sizindir.
Bizimle aranızda 'deliller getirerek tartışma (ya, huccete gerek)'
yoktur. Allah bizi biraraya getirip-toplayacaktır. Dönüş O'nadır."
(Şura Suresi, 15)
İNKARCILARI TEVBE ETMEYE ÇAĞIRMIŞTIR
Allah, sonsuz merhametli, şefkatli ve bağışlayıcı olandır.
Allah, Kuran'da her kulunun tevbesini kabul edeceğini, bir insan
vazgeçtiği takdirde günahlarını bağışlayacağını müjdelemektedir.
Peygamberimiz (sav) de, inkar edenlere Allah'ın bu müjdesini iletmiştir:
O inkar edenlere de ki: "Eğer vazgeçerlerse geçmişte
(yaptıkları) şeyler bağışlanacaktır. Ama yine dönecek olurlarsa,
önceki (toplumlara uygulanan) sünnet, muhakkak (onların başından
da) geçmiş olacaktır. (Enfal Suresi, 38)
Peygamber Efendimiz hadis-i şeriflerinde de, insanlara
her zaman tevbe edebileceklerini şöyle hatırlatmıştır:
"Tevbe
kapısı açıktır, Güneş garpten doğuncaya kadar kapanmaz."59
İNKAR EDENLERE MUTLAKA YENİLGİYE
UĞRAYACAKLARINI BİLDİRMİŞTİR
Peygamberimiz (sav)'in her sözünde ve her tavrında
Allah'a olan güvenini, teslimiyet ve bağlılığını görmek mümkündür.
Peygamber Efendimiz en zorlu zamanlarda dahi Allah'ın mutlaka yardım
edeceğinden, müminlerin galip geleceğinden ve inkar edenlerin hüsrana
uğrayacaklarından emin olmuştur. Ona, Kuran'da söylemesi emredilen
şu ayetler_isim de bunun bir örneğidir:
İnkar edenlere de ki: "Yakında yenilgiye uğratılacaksınız
ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz." Ne kötü yataktır o. (Al-i
İmran Suresi, 12)
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde ise şöyle
buyurmuşlardır:
"Size vadedilen
mutlaka yerine gelecektir. Siz Allah'ı aciz bırakamazsınız."60
İNKAR
EDENLERE AHİRETİN VARLIĞINI HATIRLATARAK ONLARI UYARMIŞTIR
İnkar edenlerin en belirgin özelliklerinden biri ahiretin
varlığına inanmamalarıdır. Peygamberimiz (sav)'in döneminde de inkar
eden kişiler, ahirette insanların tekrar diriltileceklerine inanmamışlardır.
Peygamberimiz (sav) ise onların iddialarına en hikmetli ve özlü
şekilde cevap vermiştir. Kuran'da Peygamber Efendimize şu hikmetli
ayetler_isimi söylemesi emredilmiştir:
Dediler ki: "Biz kemikler haline geldikten, toprak
olup ufalandıktan sonra mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla
diriltileceğiz?" De ki: "İster taş olun, ister demir." "Ya da göğüslerinizde
büyümekte olan (veya büyüttüğünüz) bir yaratık (olun)." Bizi kim
(hayata) geri çevirebilir" diyecekler. De ki: "Sizi ilk defa yaratan."
Bu durumda sana başlarını alaylıca sallayacaklar ve diyecekler ki:
"Ne zamanmış o?" De ki: "Umulur ki pek yakında." (İsra Suresi, 49-51)
"Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı,
gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?" "Veya önceki atalarımız da
mı?" De ki: "Evet, üstelik boyun bükmüş kimseler olarak (diriltileceksiniz)."
(Saffat Suresi, 16-18)
Peygamber Efendimiz, belki bu insanlar inkarlarından
döner ve iman ederler diye, onlara ahiretin dünya hayatından daha
hayırlı ve üstün olduğunu hatırlatmıştır. Onun bu sözlerinden bazıları
şöyledir:
"Ey insanlar!
Dünya peşin verilen bir metaıdır. İyi de kötü de ondan nasibini
alır. Ahiret ise sadık bir vaaddir. Orada Kadir olan Melik hükmeder.
Hak yerini bulur. Batıl ise zail olur. Ey insanlar, ahiret evladı
olun, dünya uşağı olmayın. Zira evlat anaya tabidir. (Yani dünya
çocuğu olursanız, dünya gibi mahvolmaya layık olursunuz.) Allah'dan
korku üzerine amel ediniz. Biliniz ki amelleriniz sizinle yüzleşecektir.
Ve yine sizler mutlaka Allah'a mülaki olacaksınız (kavuşacaksınız).
Kim zerre miktarı hayır yaparsa onu görecek ve kim de zerre miktarı
şer yaparsa onu görecek."61
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
"Siz, O'nun dışında
dilediklerinize ibadet edin." De ki: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar,
kıyamet günü hem kendilerini, hem yakınlarını hüsrana uğratanlardır..."
(Zümer Suresi, 15)
Gerçekten inkar edenlerin
ise, ne malları, ne çocukları, onlara Allah'tan yana bir şey
sağlayamaz. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda temelli olarak
kalacaklardır.
(Al-i İmran Suresi, 116) |
 |
 |
 |
|
|
|
|
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
İNKAR EDENLERİ CEHENNEMLE UYARMIŞTIR
Allah'ın elçilerinin en önemli görevlerinden biri,
insanları uyarmak ve onları Allah'ın azabı ve cehennem ile korkutmaktır.
Resuller, böylece insanların korkup sakınmalarına, güzel ahlak göstermelerine
ve bazılarının ahirette cennette yaşamalarına vesile olurlar. Peygamber
Efendimiz de, insanları cehennem azabı ile uyarmış ve onları kötülüklerden,
inkardan ve dinsizlikten korumaya çalışmıştır. Peygamberimiz (sav)'in
cehennem ile uyarıp korkutması bazı ayetler_isimde şöyle bildirilir:
Onlara karşı apaçık olan ayetler_isimimiz okunduğu zaman,
sen o inkar edenlerin yüzlerindeki 'red ve inkarı' tanıyabilirsin.
Neredeyse, kendilerine karşı ayetler_isimimizi okuyanın üzerine çullanıverecekler.
De ki: "Size, bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? Ateş...
Allah, onu inkar edenlere va'detmiş bulunmaktadır; ne kötü bir duraktır."
(Hac Suresi, 72)
(Benim görevim,) Yalnızca Allah'tan olanı ve O'nun
gönderdiklerini tebliğ etmektir. Kim Allah'a ve O'nun elçisine isyan
ederse, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere onun için cehennem ateşi
vardır. (Cin Suresi, 23)
Peygamber Efendimiz, cehennemi uzak görenlere, cehennemdeki
azabı detayları ile tarif etmiş, Kuran'da bildirildiği üzere, inkar
edenlerin cehennemdeki durumlarını, azaptan kurtulmak için nasıl
yalvaracaklarını anlatmış ve insanların cehennemden korkup sakınmalarına
vesile olmak için çaba göstermiştir.
İNKAR EDENLERE KARŞI KESİN
VE EMİN BİR ÜSLUP KULLANMIŞ VE ONLARA UYMAYACAĞINI BİLDİRMİŞTİR
Peygamberimiz (sav), o dönemdeki inkarcılar, sayı ve
güç olarak daha üstün gibi görünmelerine rağmen, onların tavırlarına
ve tehditlerine aldırış etmemiş, Kuran'ı büyük bir kararlılıkla
insanlara anlatmış ve doğru yoldan asla dönmeyeceğini açıkça ve
kesin olarak belirtmiştir. Kararlılık ve sabır, müminlere ait önemli
bir özelliktir ve her Müslüman, Peygamber Efendimizin kararlılığını
ve azmini örnek almalıdır. Bu konuyla ilgili bazı ayetler_isim şöyledir:
De ki: "Ben, sizin Allah'tan başka tapmakta olduklarınıza
tapmaktan nehyedildim." De ki: "Ben sizin heva (istek ve tutku)larınıza
uymam; yoksa bu durumda ben şaşırıp sapmış ve doğru yolu bulmamışlardan
olurum." De ki: "Ben, gerçekten Rabbimden kesin bir belge üzerindeyim,
siz ise onu yalanladınız. Sizin kendisine acele ettiğiniz (azab)
yanımda değildir. Hüküm yalnızca Allah'ındır. O, doğru haberi verir
ve O, ayırt edenlerin en hayırlısıdır." (Enam Suresi, 56-57)
De ki: "Ey kafirler. Ben sizin taptıklarınıza tapmam.
Benim taptığıma siz tapacak değilsiniz. Ben de sizin taptıklarınıza
tapacak değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz. Sizin
dininiz size, benim dinim bana." (Kafirun Suresi, 1-6)
PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN KİTAP EHLİNE
YAPTIĞI HATIRLATMALAR
Peygamberimiz (sav) Kitap Ehlini de en güzel şekilde
uyarmış, onların tahrif edilmiş, şirk içinde bir dine değil, Allah'ın
son vahyine inanmalarını tebliğ etmiştir. Peygamberimiz (sav), inkarcılar
konusunda olduğu gibi Kitap Ehline de hiçbir baskı uygulamamış,
onlara sadece öğüt vermiştir.
Kitap Ehlinin en belirgin özelliklerinden biri, özellikle
Yahudilerin kendilerini Allah'ın sevgili kulları olarak görmeleri
ve kendilerinden başka hiç kimsenin cennete gidemeyeceğini iddia
etmeleridir. Yahudilerin bu iddialarına Kuran'da pek çok ayette
yer verilmiştir. Peygamberimiz (sav)'in ise, onların bu asılsız,
hiçbir delile dayanmayan iddialarına verdiği karşılık Kuran'da şöyle
bildirilir:
Onlara: "Allah'ın indirdiklerine iman edin" denildiğinde:
"Biz, bize indirilene iman ederiz" derler ve ondan sonra olan (Kuran)ı
inkar ederler. Oysa o (Kuran), yanlarındakini (Kitabı) doğrulayan
bir gerçektir. (Onlara) De ki: "Eğer inanıyor idiyseniz, daha önce
ne diye Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?" (Bakara Suresi,
91)
De ki: "Eğer Allah katında ahiret yurdu, başka
insanların değil de, yalnızca sizin ise, (ve) doğru sözlüyseniz,
öyleyse hemen ölümü dileyin." Oysa onlar, önceden ellerinin takdim
ettiklerinden dolayı onu (ölümü) hiçbir zaman kesin olarak dilemiyeceklerdir.
Allah, zalimleri bilendir. (Bakara Suresi, 94-95)
Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olmayan hiç
kimse kesin olarak cennete giremez." Bu, onların kendi kuruntularıdır.
De ki: "Eğer doğru sözlüyseniz, kesin-kanıtınızı (burhan) getirin."
(Bakara Suresi, 111)
Yahudi ve Hıristiyanlar: "Biz Allah'ın çocuklarıyız
ve sevdikleriyiz" dedi. De ki: "Peki, ne diye sizi günahlarınızdan
dolayı azablandırıyor? Hayır, siz O'nun yarattığından birer beşersiniz.
O, dilediğini bağışlar, dilediğini azaplandırır. Göklerin, yerin
ve bunların arasındakilerin tümünün mülkü Allah'ındır. Son varış
O'nadır." (Maide Suresi, 18)
Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olun ki, hidayete
eresiniz." De ki: "Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in
dini(dir); O müşriklerden değildi." (Bakara Suresi, 135)
Peygamberimiz (sav) müminlere
de, Kitap Ehli ile konuştuklarında"Biz Allah'a,
meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine inandık deyiniz."62 diye buyurmuştur.
PEYGAMBERİMİZ (SAV) KİTAP EHLİ
İLE TARTIŞMAMIŞ VE ONLARA İMAN ETMELERİ İÇİN BASKI UYGULAMAMIŞTIR
Peygamberimiz (sav) Kitap Ehlini Allah'a şirk koşmadan
iman etmeye ve Kuran ahlakını yaşamaya çağırmış, ancak onlardan
kendisine itaat etmeyenlere karşı da çok yumuşak ve adaletli davranmıştır.
Kitap Ehlini ibadetlerinde serbest bırakmış, her türlü adetlerini
uygulamalarına izin vermiş, kendi ehline de onlara adaletle davranmalarını
buyurmuştur. Bu konuda Peygamberimiz (sav)'in şöyle dediği rivayet
edilmiştir:
"Kim bir
zimmiye eziyet ederse, ben onun davacısıyım. Ben kime (bu dünyada)
davacı olursam, kıyamet gününde de davacı olurum."63 (Zimmi: İslam devleti tabiyetinde olan gayr-ı müslimlere denir.)
Hz. Peygamber (sav)'in ve onu izleyenlerin
çeşitli Hıristiyan, Yahudi ve diğer dini gruplarla yaptığı anlaşma
metinleri bugün birer belge olarak korunmaktadır. Örneğin, Peygamberimiz
(sav), Hıristiyan olan İbn Harris b. Ka'b ve dindaşları için hazırlattığı
anlaşma metninde: "Şarkta
ve Garpta yaşayan tüm Hıristiyanların dinleri, kiliseleri, canları,
ırzları ve malları Allah'ın, Peygamberin ve tüm müminlerin himayesindedir.
Nasraniyet dini üzere yaşayanlardan hiç kimse kerhen İslam'a icbar
edilmeyecektir. Hıristiyanlardan birisi herhangi bir cinayete veya
haksızlığa maruz kalırsa Müslümanlar ona yardım etmek zorundadırlar"64 maddelerini yazdırdıktan sonra: "Ehl-i Kitap
ile ancak en güzel yöntemlerle mücadele edin..." (Ankebut
Suresi, 46) ayetini okumuştur.
Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e, Ehl-i Kitaba
karşı gösterilmesi gereken tutumu, kavmine şöyle açıklaması bildirilmektedir:
De ki: "O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz
iken, bizimle Allah hakkında (sözde kanıtlarla) tartışmalara mı
giriyorsunuz? Bizim amellerimiz bizim, sizin de amelleriniz sizindir.
Biz, O'na gönülden bağlanmış (muhlis) olanlarız." (Bakara Suresi,
139)
KİTAP EHLİNİ DE ALLAH'A ŞİRK KOŞMADAN
İMAN ETMEYE ÇAĞIRMIŞTIR
Peygamberimiz (sav), Kitap Ehlini dine çağırırken,
onlara Allah'a şirk koşmamalarını söylemiş ve onları Müslümanlarla
ortak bir noktada buluşmaya davet etmiştir:
De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek
(olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk
etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp
bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine
yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gerçekten Müslümanlarız."
(Al-i İmran Suresi, 64)
De ki: "Ey kitap Ehli, haksız yere dininiz konusunda
aşırı gitmeyin ve daha önce sapmış, birçoğunu saptırmış ve dümdüz
yoldan kaymış bir topluluğun heva (istek ve tutku)larına uymayın."
(Maide Suresi, 77)
Hz. Muhammed (sav), Hz. Muaz (r.a.)'yı Yemen'e göndermiş
ve giderken ona Kitap Ehlini öncelikle sadece Allah'a ibadet etmeye
çağırmasını söylemiştir:
"Sen Ehl-i
Kitap bir kavme gidiyorsun. Onları davet edeceğin ilk şey Allah'a
ibadet olsun."65
33- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı
Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları,
Ankara, s. 398
34- Buhari, I'tisam 2, Ebed 70; Kütüb-i Sitte, Muhtasarı
Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları,
Ankara, s.338
35- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof.
Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 130
36- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca
Yayınevi, İstanbul, 1997, 329/1
37- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca
Yayınevi, İstanbul, 1997, 163/6
38- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca
Yayınevi, İstanbul, 1997, 215/16
39- Molla Cami, Nefahatü'l-Üns, çev. Abdulkadir Akçiçek,
İstanbul 1981, s. 325; http://www.aitco.com/~islam/islam/islam-164/trk/nefahatul_uns.htm
40- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca
Yayınevi, İstanbul, 1997, 227/10
41- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca
Yayınevi, İstanbul, 1997, 227/9
42- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca
Yayınevi, İstanbul, 1997, 364/7
43- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca
Yayınevi, İstanbul, 1997, 450/10
44- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof.
Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.330
45- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof.
Dr. İbrahim Canan, 14. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.417
46- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca
Yayınevi, İstanbul, 1997, 470/5
47- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof.
Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 317
48- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof.
Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 317
49- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof.
Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 328
50- İbni Kesir, Sire, 4:194-195; Salih Suruç, Kainatın
Efendisi Peygamberimizin Hayatı, Yeni Asya Yayınları, İstanbul, 1998,
s.507
51- İbn Hıbban; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u
Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul
1998, s. 111
52- İbn Hıbban, Hakim; Huccetü'l İslam İmam Gazali,
İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi,
İstanbul 1998, s. 111-112
53- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof.
Dr. İbrahim Canan, 15. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 24
54- Tirmizi, Birr 61, (2001); Kütüb-i Sitte, Muhtasarı
Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 15. cilt, Akçağ Yayınları,
Ankara, s.28
55- Ebu davud, Edeb 120, (5116); Tirmizi, Menakıb
(3950, 3951); Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr.
İbrahim Canan, 15. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.29
56- Buhari, Libas 5; Müslim, Libas 49, (2088); Kütüb-i
Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 15. cilt,
Akçağ Yayınları, Ankara, s. 32
57- Muslim, Birr 56; Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme
ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara,
s. 357
58- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca
Yayınevi, İstanbul, 1997, 17/15
59- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca
Yayınevi, İstanbul, 1997, 242/2
60- Buhari, I'tisam 2, Ebed 70; Kütüb-i Sitte, Muhtasarı
Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları,
Ankara, s.338
61- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca
Yayınevi, İstanbul, 1997, 184/4
62- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca
Yayınevi, İstanbul, 1997, 42/4
63- Acluni, Keşfu'l-Hafa' II, 218
64- İbn Hişam, Ebu Muhammed Abdulmelik, (v.218/834),
es-Siretü'n-Nebeviyye, Daru't-Turasi'l-Arabiyye, Beyrut, 1396/1971,
IV/241-242; Hamidullah, el-Vesaik, s.154-155, No.96-97; Yrd. Doç.
Dr. Orhan Atalay, Doğu-Batı Kaynaklarında Birlikte Yaşama, Gazeteciler
ve Yazarlar Vakfı Yayınları, İstanbul, 1999, s.95
65- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof.
Dr. İbrahim Canan, 7. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.327 
|