Ayetlerle Cennet
(Ey Muhammed) iman edip salih amellerde
bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından
ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak
bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır"
derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur.
Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada
süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 25)
Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin
cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz,
bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden
olursunuz." (Bakara Suresi, 35)
İman edip salih amellerde bulunanlar
ise cennet halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır.
(Bakara Suresi, 82)
... Onlar, ateşe çağırırlar, Allah
ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara
ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.
(Bakara Suresi, 221)
De ki: "Size bundan daha hayırlısını
bildireyim mi? Korkup sakınanlar için Rablerinin Katında,
içinde temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler,
tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır. Allah, kulları
hakkıyla görendir." (Al-i İmran Suresi, 15)
Rabbiniz'den olan mağfiret ve eni göklerle
yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler
için hazırlanmıştır. (Al-i İmran Suresi, 133)
İşte bunların karşılığı, Rablerinden
bağışlanma ve içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar
akan cennetlerdir. (Böyle) Yapıp-edenlere ne güzel bir
karşılık (ecir var). (Al-i İmran Suresi, 136)
Yoksa siz, Allah, içinizden cehd edenleri
(çaba sarf edenleri) belirtip-ayırt etmeden ve sabredenleri
de belirtip-ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?
(Al-i İmran Suresi, 142)
Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet
günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim
ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o
gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı
metadan başka bir şey değildir. (Al-i İmran Suresi,
185)
Böylelikle
Allah, dediklerine karşılık olarak içinde ebedi
kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler
verdi. Bu, iyilik yapanların karşılığıdır.
(Maide Suresi, 85) |
Nitekim Rableri onlara (dualarını kabul
ederek) cevab verdi: "Şüphesiz Ben, erkek olsun, kadın
olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam.
Sizin kiminiz kiminizdendir. İşte, hicret edenlerin,
yurtlarından sürülüp-çıkarılanların ve yolumda işkence
görenlerin, çarpışıp öldürülenlerin, mutlaka kötülüklerini
örteceğim ve onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere
sokacağım. (Bu,) Allah Katından bir karşılık (sevap)tır.
(O) Allah, karşılığın (sevabın) en güzeli O'nun Katındadır."
(Al-i İmran Suresi, 195)
... Rablerinden korkup-sakınanlar;
onlar için Allah Katında -bir şölen olarak- altlarından
ırmaklar akan -içinde ebedi kalacakları- cennetler vardır.
İyilik yapanlar için, Allah'ın Katında olanlar daha
hayırlıdır. (Al-i İmran Suresi, 198)
... Kim Allah'a ve elçisine itaat ederse,
onu altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları
cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.
(Nisa Suresi, 13)
İman edip salih amellerde bulunanları,
altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere
sokacağız. Onda onlar için tertemiz kılınmış eşler vardır.
Ve onları, 'ne sıcak-ne soğuk, tam kararında gölgeliğe'
sokacağız. (Nisa Suresi, 57)
Mü'minlerden, özür olmaksızın oturanlar
ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd edenler
(çaba sarf edenler) eşit değildir. Allah, mallarıyla
ve canlarıyla cehd edenleri (çaba sarf edenleri) oturanlara
göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği
(cenneti) va'detmiştir; ancak Allah, cehd edenleri (çaba
sarf edenleri) oturanlara göre büyük bir ecirle üstün
kılmıştır. (Nisa Suresi, 95)
İman edip salih amellerde bulunanlar,
Biz onları altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları
cennetlere sokacağız. Bu, Allah'ın gerçek olan va'didir.
Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır? (Nisa Suresi,
122)
Erkek olsun, kadın olsun inanmış olarak
kim salih bir amelde bulunursa, onlar cennete girecek
ve onlar, bir 'çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar'
bile haksızlığa uğramayacaklardır. (Nisa Suresi, 124)
Andolsun, Allah İsrailoğulları'ndan
kesin söz (misak) almıştı. Onlardan on iki güvenilir-
gözetleyici göndermiştik. Ve Allah onlara: "Gerçekten
Ben sizinle birlikteyim. Eğer namazı kılar, zekatı verir,
elçilerime inanır, onları savunup-desteklerseniz ve
Allah'a güzel bir borç verirseniz, şüphesiz sizin kötülüklerinizi
örter ve sizi gerçekten, altından ırmaklar akan cennetlere
sokarım. Bundan sonra sizden kim inkar ederse, cidden
dümdüz bir yoldan sapmıştır." (Maide Suresi, 12)
Eğer, Kitap Ehli iman edip sakınsalardı,
elbette onların kötülüklerini örter ve onları 'nimetlerle
donatılmış' cennetlere sokardık. (Maide Suresi, 65)
Andolsun, "Şüphesiz Allah, Meryem oğlu
Mesih'tir" diyenler küfre düşmüştür. Oysa Mesih'in dediği
(şudur:) "Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim, sizin
de Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Çünkü O, Kendisi'ne
ortak koşana şüphesiz cenneti haram kılmıştır, onun
barınma yeri ateştir. Zulmedenlere yardımcı yoktur."
(Maide Suresi, 72)
Böylelikle Allah, dediklerine karşılık
olarak içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan
cennetler verdi. Bu, iyilik yapanların karşılığıdır.
(Maide Suresi, 85)
Allah dedi ki: "Bu, doğrulara, doğru
söylemelerinin yarar sağladığı gündür. Onlar için, içinde
ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler
vardır. Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan razı
olmuşlardır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur."
(Maide Suresi, 119)
İman edenler ve salih amellerde bulunanlar
-ki Biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz-
onlar da cennetin ashabı (halkı)dırlar. Onda sonsuz
olarak kalacaklardır. Biz onların göğüslerinde kinden
ne varsa çekip almışız. Altlarından ırmaklar akar. Derler
ki: "Bizi buna ulaştıran Allah'a hamd olsun. Eğer Allah
bize hidayet vermeseydi biz doğruya ermeyecektik. Andolsun,
Rabbimiz'in elçileri hak ile geldiler." Onlara: "İşte
bu, yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız
cennettir" diye seslenilecek. Cennet halkı, ateş halkına
(şöyle) seslenecekler: "Bize Rabbimiz'in vadettiğini
gerçek buldunuz mu?" Onlar da: "Evet" derler. Bundan
sonra içlerinden seslenen biri (şöyle) seslenecektir:
"Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun." İki taraf
arasında bir engel ve burçlar (A'raf) üstünde hepsini
yüzlerinden tanıyan adamlar vardır. Cennete gireceklere:
"Selam size" derler, ki bunlar, henüz girmeyen fakat
(girmeyi) 'şiddetle arzu edip umanlardır.' Gözleri cehennem
halkından yana çevrilince: "Rabbimiz, bizi zalimler
topluluğuyla birlikte kılma" derler. (Araf Suresi, 42-47)
"Kendilerine Allah'ın bir rahmet eriştirmeyeceğine
yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? (Cennettekilere
de) Girin cennete. Sizin için korku yoktur ve mahzun
olmayacaksınız." Ateşin halkı cennet halkına seslenir:
"Bize biraz sudan ya da Allah'ın size verdiği rızıktan
aktarın." Derler ki: "Doğrusu Allah, bunları inkar edenlere
haram (yasak) kılmıştır." (Araf Suresi, 49-50)
Rableri onlara Katından bir rahmeti,
bir hoşnutluğu ve onlar için, kendisinde sürekli bir
nimet bulunan cennetleri müjdeler. Onda ebedi kalıcıdırlar.
Şüphesiz Allah, büyük mükafat Katında olandır. (Tevbe
Suresi, 21-22)
Allah
onlar için, süresiz kalacakları, altından ırmaklar
akan cennetler hazırladı. İşte büyük 'kurtuluş
ve mutluluk' budur.
(Tevbe Suresi, 89) |
Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara
içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler
ve Adn Cennetlerinde güzel meskenler vadetmiştir. Allah'tan
olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş
ve mutluluk budur. (Tevbe Suresi, 72)
Allah onlar için, süresiz kalacakları,
altından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte büyük
'kurtuluş ve mutluluk' budur. (Tevbe Suresi, 89)
Öne geçen Muhacirler ve Ensar ile onlara
güzellikle uyanlar; Allah onlardan hoşnut olmuştur,
onlar da O'ndan hoşnut olmuşlardır ve (Allah) onlara,
içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler
hazırlamıştır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.
(Tevbe Suresi, 100)
Hiç şüphesiz Allah, mü'minlerden -karşılığında
onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını
satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler
ve öldürülürler; (bu,) Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da
O'nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah'tan daha
çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız
bu alış-verişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte 'büyük
kurtuluş ve mutluluk' budur. (Tevbe Suresi, 111)
İman edenler ve salih amellerde bulunanlar
da, Rableri onları imanları dolayısıyla altından ırmaklar
akan, nimetlerle donatılmış cennetlere yöneltip-iletir
(hidayet eder). Oradaki duaları: "Allah'ım, Sen ne Yücesin"dir
ve oradaki dirlik temennileri: "Selam"dır; dualarının
sonu da: "Gerçekten, hamd alemlerin Rabbi olan Allah'ındır."
(Yunus Suresi, 9-10)
Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası
vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir
zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; orada süresiz
kalacaklardır. (Yunus Suresi, 26)
İman edip salih amellerde bulunanlar
ve 'Rablerine kalpleri tatmin bulmuş olarak bağlananlar',
işte bunlar da cennetin halkıdırlar. Onda süresiz kalacaklardır.
(Hud Suresi, 23)
Allah
onlar için, süresiz kalacakları, altından ırmaklar
akan cennetler hazırladı. İşte büyük 'kurtuluş
ve mutluluk' budur.
(Tevbe Suresi, 89) |
Mutlu olanlar da, artık onlar cennettedirler.
Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe,
orada süresiz kalacaklardır. (Bu) kesintisi olmayan
bir ihsandır. (Hud Suresi, 108)
Onlar, Adn Cennetlerine girerler. Babalarından,
eşlerinden ve soylarından 'salih davranışlarda' bulunanlar
da (Adn Cennetlerine girer). Melekler onlara her bir
kapıdan girip (şöyle derler:) "Sabrettiğinize karşılık
selam size. (Dünya) Yurdun(un) sonu ne güzel." (Rad
Suresi, 23-24)
Takva sahiplerine vadedilen cennet;
onun altından ırmaklar akar, yemişleri ve gölgelikleri
süreklidir. Bu korkup-sakınanların (mutlu) sonudur,
inkar edenlerin sonu ise ateştir. (Rad Suresi, 35)
İman edip salih amellerde bulunanlar,
Rablerinin izniyle altından ırmaklar akan, içinde ebedi
kalacakları cennetlere konulmuşlardır. Orada birbirlerine
olan dirlik temennileri: "Selam"dır. (İbrahim Suresi,
23)
Gerçekten takva sahibi olanlar, cennetlerde
ve pınar başlarındadır. Oraya esenlikle ve güvenlikle
girin. Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü)
sıyırıp-çektik, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı
karşıyadırlar. Orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz
ve onlar oradan çıkarılacak değildirler. (Hicr Suresi,
45-48)
(Allah'tan) Sakınanlara: "Rabbiniz
ne indirdi?" dendiğinde, "Hayır" dediler. Bu dünyada
güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret
yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu
ne güzeldir. Adn Cennetleri; ona girerler, onun altından
ırmaklar akar, içinde onların her diledikleri şey vardır.
İşte Allah, takva sahiplerini böyle ödüllendirir. Ki
melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: "Selam
size" derler. "Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete
girin." (Nahl Suresi, 30-32)
Şüphesiz iman edip salih amellerde
bulunanlar ise; Biz gerçekten en güzel davranışta bulunanın
ecrini kayba uğratmayız. Onlar; altından ırmaklar akan
Adn Cennetleri onlarındır, orada altın bileziklerle
süslenirler, hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan
yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup-dayanırlar.
(Bu,) Ne güzel sevap ve ne güzel destek. (Kehf Suresi,
30-31)
İman edip salih amellerde bulunanlar...
Firdevs Cennetleri onlar için bir 'konaklama yeridir.'
Onda ebedi olarak kalıcıdırlar, ondan ayrılmak istemezler.
(Kehf Suresi, 107-108)
Ancak tevbe eden, iman eden ve salih
amellerde bulunanlar (onların dışındadır); işte bunlar,
cennete girecekler ve hiçbir şeyle zulme uğratılmayacaklar.
Adn Cennetleri (onlarındır) ki, Rahman (olan Allah,
onu) Kendi kullarına gaybtan vadetmiştir. Şüphesiz O'nun
va'di yerine gelecektir. Onda 'boş bir söz' işitmezler;
sadece selam(ı işitirler). Sabah akşam, onların rızıkları
orada (bulunmakta)dır. O cennet; Biz, kullarımızdan
takva sahibi olanları (ona) varisçi kılacağız. (Meryem
Suresi, 60-63)
"Kim O'na iman edip salih amellerde
bulunarak O'na gelirse, işte onlar, onlar için de yüksek
dereceler vardır. İçlerinde ebedi kalacakları altından
ırmaklar akan Adn Cennetleri de (onlarındır). Ve işte
bu, arınmış olanın karşılığıdır." (Taha Suresi, 75-76)
Onun uğultusunu bile duymazlar. Onlar
nefislerinin arzuladığı (sayısız nimet) içinde ebedi
kalıcıdırlar. (Enbiya Suresi, 102)
Şüphesiz Allah, iman edip salih amellerde
bulunanları, altından ırmaklar akan cennetlere sokar.
Gerçekten Allah, her istediğini yapar. (Hac Suresi,
14)
Hiç şüphesiz Allah, iman edenleri ve
salih amellerde bulunanları altından ırmaklar akan cennetlere
sokar, orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler;
ordaki elbiseleri ipek(ten)tir. Onlar, sözün en güzeline
iletilmişlerdir ve övülen doğru yola iletilmişlerdir.
(Hac Suresi, 23-24)
Mülk, o gün yalnızca Allah'ındır. O,
aralarında hükmedecektir. Artık iman edip salih amellerde
bulunanlar; nimetlerle donatılmış cennetler içindedirler.
(Hac Suresi, 56)
…Kim
Allah'a ve elçisine itaat ederse, onu altından
ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere
sokar. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.
(Nisa Suresi, 13) |
İşte (yeryüzünün hakimiyetine ve ahiretin
nimetlerine) varis olacak onlardır. Ki onlar Firdevs
(Cennetlerin)e de varis olacaklardır; içinde de ebedi
olarak kalacaklardır. (Müminun Suresi, 10-11)
Dilediği takdirde, sana bundan daha
hayırlısı olarak altından ırmaklar akan cennetler veren
ve senin için köşkler kılan (Allah) ne Yücedir. (Furkan
Suresi, 10)
De ki: "Bu mu daha hayırlı, yoksa takva
sahiplerine va'dedilen ebedi cennet mi? Ki onlar için
bir mükafat ve son duraktır. İçinde ebedi kalıcılar
olarak, orada her istedikleri onlarındır; bu, Rabbinin
üzerine aldığı, istenen bir vaaddir." (Furkan Suresi,
15-16)
O gün, cennet halkının kalacakları
yer daha hayırlı, dinlenecekleri yer çok daha güzeldir.
(Furkan Suresi, 24)
İşte onlar, sabretmelerine karşılık
(cennetin en gözde yerinde) odalarla ödüllendirilirler
ve orda esenlik dileği ve selamla karşılanırlar. Orada
ebedi olarak kalıcıdırlar; o, ne güzel bir karargah
ve ne güzel bir konaklama yeridir. (Furkan Suresi, 75-76)
"Beni nimetlerle-donatılmış cennetin
mirasçılarından kıl," (Şuara Suresi, 85)
(O gün) Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır.
(Şuara Suresi, 90)
İman edip salih amellerde bulunanlar;
onları, içinde ebedi kalıcılar olarak, altından ırmaklar
akan cennetin yüksek köşklerine muhakkak yerleştireceğiz.
(Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir. (Ankebut
Suresi, 58)
Böylece iman edip salih amellerde bulunanlar;
artık onlar 'bir cennet bahçesinde' 'sevinç içinde ağırlanırlar'.
(Rum Suresi, 15)
Kim inkar ederse, artık onun inkarı
kendi aleyhinedir; kim salih bir amelde bulunursa, artık
onlar kendi lehlerine olarak (cennetteki yerlerini)
döşeyip hazırlamaktadırlar. (Bu, Allah'ın) Kendi fazlından
iman edip salih amellerde bulunanları ödüllendirmesi
içindir. Şüphesiz O, kafirleri sevmez. (Rum Suresi,
44-45)
(Ancak) Gerçekten iman edip salih
amellerde bulunanlar ise; onlar için nimetlerle-donatılmış
cennetler vardır. Orada ebedi olarak kalıcıdırlar. Allah'ın
va'di haktır. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet
sahibidir. (Lokman Suresi, 8-9)
Öyleyse, iman eden kimse, fasık olan
gibi olur mu? Bunlar eşit olmazlar. İman eden ve salih
amellerde bulunanlar ise, artık onlar için, yaptıklarınıza
karşılık olmak üzere, bir ağırlanma konağı olarak barınma
cennetleri vardır. (Secde Suresi, 18-19)
Sonra Kitab'ı kullarımızdan seçtiklerimize
miras kıldık. Artık onlardan kimi kendi nefsine zulmeder,
kimi orta bir yoldadır, kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda
yarışır öne geçer. İşte bu, büyük fazlın kendisidir.
Adn Cennetleri (onlarındır); oraya girerler, orada altından
bileziklerle ve incilerle süslenirler. Ve orada onların
elbiseleri ipek(ten)dir. Derler ki: "Bizden hüznü giderip
yok eden Allah'a hamd olsun; şüphesiz Rabbimiz, gerçekten
bağışlayandır, şükrü kabul edendir. Ki O, bizi Kendi
fazlından (ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi;
burada bize bir yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir
bıkkınlık da dokunmaz." (Fatır Suresi, 32-35)
Ona: "Cennete gir" denildi. O da: "Keşke
benim kavmim de bir bilseydi" dedi. "Rabbimin beni bağışladığını
ve ağırlananlardan kıldığını." (Yasin Suresi, 26-27)
İşte bugün hiç kimseye (hiç)bir şeyle
zulmedilmez ve siz de yaptıklarınızdan başkasıyla karşılık
görmezsiniz. Gerçek şu ki, bugün cennet halkı, 'sevinç
ve mutluluk dolu' bir meşguliyet içindedirler. Kendileri
ve eşleri, gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır.
Orada taptaze-meyveler onların ve istek duydukları herşey
onlarındır. Çok esirgeyen Rabb'dan onlara bir de sözlü
"Selam" (vardır). (Yasin Suresi, 54-58)
Ancak muhlis olan kullar başka. İşte
onlar; onlar için bilinen bir rızık vardır. Çeşitli-meyveler.
Onlar ikram görenlerdir. Nimetlerle donatılmış (Naim)
cennetlerde. Birbirlerine karşı, tahtlar üzerinde (otururlar).
Kaynaktan (doldurulmuş) kadehlerle çevrelerinde dolaşılır.
Bembeyaz; içenlere lezzet (veren bir içki). Onda ne
bir gaile vardır, ne de kendilerinden geçip, akılları
çelinir. Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine
çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır. Sanki onlar, saklı
bir yumurta gibi (çarpıcı ve pürüzsüz). (Saffat Suresi,
40-49)
Erkek
olsun, kadın olsun inanmış olarak kim salih bir
amelde bulunursa, onlar cennete girecek ve onlar,
bir 'çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar' bile
haksızlığa uğramayacaklardır.
(Nisa Suresi, 124) |
Bu, bir zikirdir. Şüphesiz muttakiler
için, elbette varılacak güzel bir yer vardır. Adn Cennetleri;
kapılar onlara açılmıştır. İçinde yaslanıp-dayanmışlardır;
orada birçok meyve ve şarap istemektedirler. Ve yanlarında
bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş yaşıt kadınlar
vardır. İşte hesap günü size va'dedilen budur. Şüphesiz
bu, Bizim rızkımızdır, bitip tükenmesi de yok. (Sad
Suresi, 49-54)
Ancak Rablerinden korkup-sakınanlar
ise; onlara yüksek köşkler vardır, onların üstünde de
yüksek köşkler bina edilmiştir. Onların altında ırmaklar
akmaktadır. (Bu,) Allah'ın va'didir. Allah, va'dinden
dönmez. (Zümer Suresi, 20)
Rablerinden korkup-sakınanlar da, cennete
bölük bölük sevk edildiler. Sonunda oraya geldikleri
zaman, kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri
dedi ki: "Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz.
Ebedi kalıcılar olarak ona girin." (Onlar da) Dediler
ki: "Bize olan va'dinde sadık kalan ve bizi bu yere
mirasçı kılan Allah'a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz
yerde konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların
ecri ne güzeldir. Melekleri de arşın etrafını çevirmişler
olarak Rablerini hamd ile tesbih ettiklerini görürsün.
Aralarında hak ile hüküm verilmiştir ve: "Alemlerin
Rabbine hamd olsun" denilmiştir. (Zümer Suresi, 73-75)
Arş'ı yüklenmekte olanlar ve çevresinde
bulunanlar, Rablerini hamd ile tesbih etmekte, O'na
iman etmekte ve iman edenlere mağfiret dilemektedirler:
"Rabbimiz, rahmet ve ilim bakımından herşeyi kuşatıp-sardın,
tevbe edenler ve Senin yoluna tabi olanlara mağfiret
et ve onları cehennem azabından koru. Rabbimiz, onları
Adn Cennetlerine sok ki onlara (bunu) va'dettin; babalarından,
eşlerinden ve soylarından salih olanları da. Gerçekten
Sen, üstün ve güçlü olansın, hüküm ve hikmet sahibisin.
Ve onları kötülüklerden koru. O gün Sen, kimi kötülüklerden
korumuşsan, gerçekten ona rahmet etmişsin. İşte büyük
'kurtuluş ve mutluluk' budur. (Mümin Suresi, 7-9)
Kim bir kötülük işlerse, kendi mislinden
başkasıyla ceza görmez; kim de -erkek olsun, dişi olsun-
bir mü'min olarak salih bir amelde bulunursa, işte onlar,
içinde hesapsız olarak rızıklandırılmak üzere cennete
girerler. (Mümin Suresi, 40)
Şüphesiz: "Bizim Rabbimiz Allah'tır"
deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok
mu); onların üzerine melekler iner (ve der ki:) "Korkmayın
ve hüzne kapılmayın, size vadolunan cennetle sevinin.
Biz, dünya hayatında da, ahirette de sizin velileriniziz.
Orada nefislerinizin arzuladığı herşey sizindir ve istediğiniz
herşey de sizindir. "Çok bağışlayan, çok esirgeyen (Allah)tan
bir ağırlanma olarak." (Fussilet Suresi, 30-32)
İşte Biz sana, böyle Arapça bir Kur'an
vahyettik; şehirlerin anası (olan Mekke halkı)nı ve
çevresinde olanları uyarman için ve kendisinde şüphe
olmayan toplanma gününü (haber verip onları) uyarman
için de. (O gün onların) Bir bölümü cennette, bir bölümü
çılgınca yanan ateşin içerisindedirler. (Şura Suresi,
7)
(O gün) Zalimleri kazandıkları dolayısıyla
korkuyla titrerlerken görürsün; o (yaptıkları) da üstlerine
çöküvermiştir. İman edip salih amellerde bulunanlar
ise, cennet bahçelerindedirler. Rableri Katında her
diledikleri onlarındır. İşte büyük fazl (nimet ve üstünlük)
budur. İşte Allah, iman edip salih amellerde bulunan
kullarına böyle müjde vermektedir. De ki: "Ben buna
karşı yakınlıkta sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum."
Kim bir iyilik kazanırsa, Biz ondaki iyiliği artırırız.
Gerçekten Allah, bağışlayandır, şükredene karşılığını
verendir. (Şura Suresi, 22-23)
"Ey kullarım, bugün sizin için korku
yoktur ve siz mahzun olmayacaksınız. Ki onlar, Benim
ayetlerime iman edenler ve Müslüman olanlardır. Siz
ve eşleriniz cennete girin; 'sevinç içinde ağırlanacaksınız.
Onların etrafında altın tepsiler ve testilerle dolaşılır;
orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet (zevk)
aldığı herşey var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız.
İşte, yaptıklarınız dolayısıyla mirasçı kılındığınız
cennet budur. Orada sizin için birçok meyveler vardır;
onlardan yiyeceksiniz." (Zuhruf Suresi, 68-73)
İşte
bunlar; yaptıklarının en güzelini kabul ederiz
ve kötülüklerinden geçeriz; (bunlar) cennet halkı
içindedirler. (İşte bu,) Onlara va'dolunan doğru
bir vaaddir. (Ahkaf Suresi, 16) |
Muttakilere gelince; muhakkak onlar,
güvenli bir makamdadırlar. Cennetlerde ve pınarlarda,
Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan (elbiseler)
giyinirler, karşılıklı (otururlar). İşte böyle; ve Biz
onları iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir. Orada,
güvenlik içinde her türlü meyveyi istiyorlar; Orada,
ilk ölümün dışında başka ölüm tadmazlar. Ve (Allah da)
onları cehennem azabından korumuştur. Senin Rabbinden,
bir fazl ve (lütuf) olarak. İşte büyük 'mutluluk ve
kurtuluş' budur. (Duhan Suresi, 51-57)
Şüphesiz: "Bizim Rabbimiz Allah'tır"
deyip sonra doğru bir istikamet tutturanlar (yok mu);
artık onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
İşte onlar, cennet halkıdır; yaptıklarına karşılık olmak
üzere, içinde ebedi olarak kalacaklardır. (Ahkaf Suresi,
13-14)
Onları hidayete erdirecek ve durumlarını
düzeltip-ıslah edecektir. Ve onları, kendilerine tarif
edip-tanıttığı cennete sokacaktır. (Muhammed Suresi,
5-6)
Şüphesiz Allah, iman edip salih amellerde
bulunanları, altından ırmaklar akan cennetlere sokar.
İnkar edenler ise, metalanırlar ve hayvanların yemesi
gibi yerler; ateş, onlar için bir konaklama yeridir.
(Muhammed Suresi, 12)
Takva sahiplerine va'dedilen cennetin
misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı
değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren
şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve
orada onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden
bir mağfiret vardır. Hiç (böyle mükafaatlanan bir kişi),
ateşin içinde ebedi olarak kalan ve bağırsaklarını 'parça
parça koparan' kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur
mu? (Muhammed Suresi, 15)
Mü'minlerin kalplerine, imanlarına
iman katıp-arttırsınlar diye, 'güven duygusu ve huzur'
indiren O'dur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır:
Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Bütün bunlar,)
Mü'min erkekleri ve mü'min kadınları, içinde ebedi kalıcılar
olmak üzere, altından ırmaklar akan cennetlere sokması
ve kötülüklerini örtüp-bağışlaması içindir. İşte bu,
Allah Katında 'büyük kurtuluş ve mutluluk'tur. (Fetih
Suresi, 4-5)
Kör olana güçlük (sorumluluk) yoktur,
topal olana güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur.
Kim Allah'a ve Resûlü'ne itaat ederse, (Allah) onu,
altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de sırt
çevirirse, onu acı bir azap ile azaplandırır. (Fetih
Suresi, 17)
Cennet de, muttakiler için, uzakta
değildir, (o gün) yakınlaştırılmıştır. Bu, size vadolunandır;
(gönülden Allah'a) yönelip-dönen (İslam'ın hükümlerini)
koruyan, Görmediği halde Rahman'a karşı 'içi titreyerek
korku duyan' ve 'içten Allah'a yönelmiş' bir kalp ile
gelen içindir. "Ona 'esenlik ve barış (selam)la' girin.
Bu, ebedilik günüdür." Orada diledikleri herşey onlarındır;
Katımız'da daha fazlası da var. (Kaf Suresi, 31-35)
Şüphesiz muttaki olanlar, cennetlerde
ve pınarlardadırlar; Rablerinin kendilerine verdiğini
alanlar olarak. Çünkü onlar, bundan önce ihsanda (güzel
davranışta) bulunanlardı. (Zariyat Suresi, 15-16)
Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde
ve nimet içindedirler; Rablerinin verdikleriyle 'sevinçli
ve mutludurlar'. Rableri, kendilerini 'çılgınca yanan
cehennemin' azabından korumuştur. "Yaptıklarınızdan
dolayı afiyetle yiyin ve için." Özenle dizilmiş tahtlar
üzerinde yaslanmışlardır. Ve Biz onları iri-ceylan gözlü
hurilerle evlendirmişiz. (Tur Suresi, 17-20)
Onlara, istek duyup-arzuladıkları
meyvelerden ve etten bol bol verdik. Orada bir kadeh
kapışır-çekişirler ki, onda ne 'boş ve saçma bir söz',
ne günaha sokma yoktur. Kendileri için (hizmet eden)
civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri)
'sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırıl pırıl.' Kimi
kimine dönüp sorarlar; Dediler ki: "Biz doğrusu daha
önce, ailemiz (yakın akrabalarımız) içinde endişe edip-korkardık.
Şimdi Allah, bize lütufta bulundu ve 'hücrelere kadar
işleyen kavurucu' azaptan korudu. Şüphesiz, biz bundan
önce O'na dua (kulluk) ederdik. Gerçekten O, iyiliği
bol, esirgemesi çok olanın ta Kendisi'dir." (Tur Suresi,
22-28)
Andolsun, onu bir de diğer inişte görmüştü.
Sidretü'l-Münteha'nın yanında. Ki Cennetü'l-Me'va onun
yanındadır. Sidreyi örten örtmekte iken, göz kayıp-şaşmadı
ve (sınırı) aşmadı. Andolsun, o, Rabbinin en büyük ayetlerinden
olanı gördü. (Necm Suresi, 13-18)
Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde
ve nehir (çevresin)dedirler. (Kamer Suresi, 54)
Ateş
halkı ile cennet halkı bir olmaz. Cennet halkı
umduklarına kavuşup mutluluk içinde olanlardır.
(Haşr Suresi, 20) |
Şu halde Rabbiniz'in hangi nimetlerini
yalanlayabilirsiniz? Rabbin makamından korkan kimse
için ise iki cennet vardır. Şu halde Rabbiniz'in hangi
nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Çeşit çeşit 'inceliklere
ve güzelliklere' (veya her türden sık ağaçlara) sahiptirler.
Şu halde Rabbiniz'in hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
İkisinde de akmakta olan iki pınar vardır. Şu halde
Rabbiniz'in hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? İkisinde
de her meyveden iki çift vardır. Şu halde Rabbiniz'in
hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Astarları, ağır
işlenmiş atlastan yataklar üzerinde yaslanırlar. İki
cennetin de meyve-devşirmesi (oradakilere) yakın (kolay)dır.
Şu halde Rabbiniz'in hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
Orada bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar
vardır ki, bunlardan önce kendilerine ne bir insan,
ne bir cin dokunmuştur. Şu halde Rabbiniz'in hangi nimetlerini
yalanlayabilirsiniz? Sanki onlar yakut ve mercan gibidirler.
Şu halde Rabbiniz'in hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
İhsanın karşılığı ihsandan başkası mıdır? Şu halde Rabbiniz'in
hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Bu ikisinin ötesinde
iki cennet daha var. Şu halde Rabbiniz'in hangi nimetlerini
yalanlayabilirsiniz? Alabildiğine yemyeşildirler. Şu
halde Rabbiniz'in hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
İçlerinde durmaksızın fışkırıp-akan iki pınar vardır.
Şu halde Rabbiniz'in hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
İçlerinde (her türden) meyve, eşsiz-hurma ve eşsiz-nar
vardır. Şu halde Rabbiniz'in hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
Orada huyları güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır.
Şu halde Rabbiniz'in hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
Otağlar içinde korunmuş huri kadınlar. Şu halde Rabbiniz'in
hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Bunlardan önce
kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur. Şu
halde Rabbiniz'in hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
Yeşil yastıklara ve çarpıcı güzellikteki döşeklere yaslanırlar.
Şu halde Rabbiniz'in hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin adı ne Yücedir.
(Rahman Suresi, 45-78)
Yarışıp öne geçenler de, öne geçmiş
öncülerdir. İşte onlar, yakınlaştırılmış (mukarreb)
olanlardır. Nimetlerle-donatılmış cennetler içinde;
Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden, Birazı da sonrakilerden.
'Özenle işlenmiş mücevher' tahtlar üzerindedirler. Karşılıklı
yaslanmışlardır. Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler
dönüp dolaşır; Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler
ve kadehler, Ki bundan ne başlarını bir ağrı tutar,
ne de kendilerinden geçip akılları çelinir. Arzulayıp-seçecekleri
meyveler, Canlarının çektiği kuş eti. Ve iri gözlü huriler,
Sanki saklı inciler gibi; Yaptıklarına bir karşılık
olmak üzere (onlara sunulur); Orada, ne 'saçma ve boş
bir söz' işitirler, ne günaha sokma. Yalnızca bir söz
(işitirler:) "Selam, selam." "Ashab-ı Yemin", ne (kutludur
o) "Ashab-ı Yemin." Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları),
Üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları, Yayılıp-uzanmış
gölgeler, Durmaksızın akan su(lar); Ve (daha) birçok
meyveler arasında, Kesilip-eksilmeyen ve yasaklanmayan
(meyveler). Yükseklere-kurulmuş döşekler (sedirler).
Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile
inşa edip-yarattık. Onları hep bakireler olarak kıldık,
Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt, "Ashab-ı Yemin"
olanlar için. (Bunların) Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden,
Birçoğu da sonrakilerdendir. (Vakıa Suresi, 10-40)
Eğer o (ölecek kişi), yakın kılınan
(mukarreb olan)lardan ise, Bu durumda rahatlık, güzel
rızık ve nimetlerle donatılmış cennet (onundur). Ve
eğer "Ashab-ı Yemin"den ise, Artık, "Ashab-ı Yemin"den
selam sana. (Vakıa Suresi, 88-91)
O gün, mü'min erkekler ile mü'min kadınları,
nurları önlerinde ve sağlarında koşarken görürsün. "Bugün
sizin müjdeniz, içinde ebedi kalıcılar (olduğunuz),
altından ırmaklar akan cennetlerdir." İşte 'büyük kurtuluş
ve mutluluk' budur. (Hadid Suresi, 12)
Rabbiniz'den olan bir mağfirete ve
cennete (kavuşmak için) 'çaba gösterip-yarışın,' ki
(o cennet) genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup
Allah'a ve Resûlü'ne iman edenler için hazırlanmıştır.
İşte bu, Allah'ın fazlıdır ki, onu dilediğine verir.
Allah büyük fazl sahibidir. (Hadid Suresi, 21)
Allah'a ve ahiret gününe iman eden
hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine
başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş
olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister
kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun.
Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı
yazmış ve onları Kendinden bir ruh ile desteklemiştir.
Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır;
orada süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan
razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar,
Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın
fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş)
bulanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 22)
Şüphesiz
muttaki olanlar, çennetlerde ve pınarlardadırlar.
(Zariyat Suresi, 15) |
Ateş halkı ile cennet halkı bir olmaz.
Cennet halkı 'umduklarına kavuşup mutluluk içinde olanlardır.'
(Haşr Suresi, 20)
O da sizin günahlarınızı bağışlar,
sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere ve Adn Cennetlerindeki
güzel konaklara yerleştirir. İşte 'büyük mutluluk ve
kurtuluş' budur. Ve seveceğiniz bir başka (nimet) daha
var: Allah'tan 'yardım ve zafer (nusret)' ve yakın bir
fetih. Mü'minleri müjdele. (Saff Suresi, 12-13)
Sizi toplanma günü için birarada toplayacağı
gün; işte bu aldanma (teğabün) günüdür. Kim Allah'a
iman edip salih bir amelde bulunursa (Allah) onun kötülüklerini
örter ve içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından
ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük 'mutluluk
ve kurtuluş (fevz)' budur. (Teğabun Suresi, 9)
İman edip salih amellerde bulunanları
karanlıklardan nura çıkarması için Allah'ın apaçık ayetlerini
size okuyan bir elçi de (gönderdik). Kim iman edip salih
bir amelde bulunursa, (Allah) onu içinde süresiz kalıcılar
olmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere sokar.
Allah, gerçekten ona ne güzel bir rızık vermiştir. (Talak
Suresi, 11)
Ey iman edenler, Allah'a kesin (nasuh)
bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir ki, Allah sizin kötülüklerinizi
örter ve altından ırmaklar akan cennetlere sokar. O
gün Allah, Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri
küçük düşürmeyecektir. Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında
koşar-parıldar. Derler ki: "Rabbimiz nurumuzu tamamla,
bizi bağışla. Şüphesiz Sen, herşeye güç yetirensin."
(Tahrim Suresi, 8)
Allah, iman edenlere de Firavun'un
karısını örnek verdi. Hani demişti ki: "Rabbim bana
Kendi Katında, cennette bir ev yap; beni Firavun'dan
ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan
da kurtar." (Tahrim Suresi, 11)
Doğrusu, muttaki olanlar için Rableri
Katında nimetlerle donatılmış cennetler vardır. (Kalem
Suresi, 34)
Artık kitabı sağ-eline verilen kişi,
der ki: "Alın, kitabımı okuyun. Çünkü ben, gerçekten
hesabıma kavuşacağımı sanmış (anlamış)tım." Artık o,
hoşnut bir yaşama içindedir. Yüksek bir cennette. Devşirilecek
(meyve ve eşsiz ürün)leri pek yakındır. "Geride kalan
günlerde, 'peşin olarak sunduklarınıza karşılık olmak
üzere,' afiyetle yiyin ve için." (Hakka Suresi, 19-24)
İşte onlar, cennetler içinde ağırlananlardır.
Şimdi inkar edenlere ne oluyor ki, boyunlarını sana
uzatıp koşuyorlar. Sağ yandan ve sol yandan bölükler
halinde. Onlardan her biri, nimetlerle donatılmış cennete
gireceğini mi umuyor (tamah ediyor)? (Mearic Suresi,
35-38)
Her nefis, kazandıklarına karşılık
bir rehinedir. Ancak Ashab-ı Yemin (sağ ehli) hariç.
Onlar cennetlerdedirler... (Müddessir Suresi, 38-40)
Artık Allah, onları böyle bir günün
şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve
bir sevinç vermiştir. Ve sabretmeleri dolayısıyla cennetle
ve ipekle ödüllendirmiştir. Orada tahtlar üzerinde yaslanıp-dayanmışlardır.
Orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk
görürler. (Meyvelerin) Gölgeleri onlara pek yakın ve
devşirilmeleri kolaylaştırıldıkça kolaylaştırılmış.
Çevrelerinde gümüşten billur kaplar, kupalar dolaştırılır.
Gümüşten billur kaplar ki, onları belli bir ölçüyle
tespit etmişlerdir. Orada onlara bir kadeh içirilir
ki, karışımı zencefildir. Bir pınar ki orada "selsebil"
olarak adlandırılır. Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri)
ebedi kılınmış civanlar dolaşır-durur; sen onları gördüğün
zaman saçılmış birer inci sanırsın. Her nereye baksan,
bir nimet ve büyük bir mülk görürsün. Onların üzerinde
hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler
vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir. Rableri
onlara tertemiz bir şarab içirmiştir. Şüphesiz, bu,
sizin için bir mükafaattır. Sizin çaba-harcamanız şükre
değer (meşkur:makbul) görülmüştür. (İnsan Suresi, 11-22)
Kim Rabbinin makamından korkar ve nefsi
heva (istek ve tutkular) dan sakındırırsa, Artık şüphesiz
cennet, (onun için) bir barınma yeridir. (Naziat Suresi,
40-41)
Cennet de yakınlaştırıldığı zaman,
(Artık her) Nefis, neyi hazırladığını bilip-öğrenmiştir.
(Tekvir Suresi, 13-14)
Şüphesiz ebrar olanlar, elbette nimetler(le
donatılmış cennetler) içindedirler. (İnfitar Suresi,
13)
Tahtlar üzerinde bakıp-seyretmektedirler.
(Mutaffifin Suresi, 23)
Onları gördükleri zaman ise: "Bunlar
elbette şaşkın-sapıklardır" derlerdi. (Mutaffifin Suresi,
32)
Şüphesiz iman edip salih amellerde
bulunanlara gelince; onlar için altından ırmaklar akan
cennetler vardır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk'
budur. (Büruc Suresi, 11)
Gerçek
şu ki, bugün cennet halkı, 'sevinç ve mutluluk
dolu' bir meşguliyet içindedirler. Kendileri ve
eşleri, gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır.
(Yasin Suresi, 55-56) |
O gün, öyle yüzler de vardır ki, nimette
(engin bir mutluluk içinde)dirler. Harcadığı-çabadan
dolayı hoşnuttur. Yüksek bir cennettedir. Orada anlamsız
bir söz işitmez. Orada 'durmaksızın akan' bir kaynak
vardır. Orada 'yükseklerde kurulmuş, tahtlar da vardır;
Konulmuş (içecek dolu) kaplar, Dizi dizi yastıklar,
Ve serilmiş yaygılar. (Gaşiye Suresi, 8-16)
Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, Rabbine,
hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön. Artık kullarımın
arasına gir. Cennetime gir. (Fecr Suresi, 27-30)
İman edip salih amellerde bulunanlar
ise; işte onlar da, yaratılmışların en hayırlılarıdır.
Rableri Katında onların ödülleri, içinde ebedi kalıcılar
olmak üzere altından ırmaklar akan Adn Cennetleridir.
Allah, onlardan razı olmuştur, kendileri de O'ndan razı
(hoşnut, memnun) kalmışlardır. İşte bu, Rabbinden 'içi
titreyerek korku duyan kimse' içindir. (Beyyine Suresi,
7-8)
Sonuç
Site boyunca anlattığımız tüm bu
güzellikler hepimize bir an sonrası kadar yakındır.
Ölümle her an son bulabilecek olan dünya hayatı, ahiretteki
sonsuz hayatın başlangıcıdır. Dolayısıyla her an her
saniye ahirete geçilebileceğini unutmamak, cehenneme
gitme ihtimalinden korkmak ve bu nedenle cennetteki
sonsuz nimete kavuşmak için hazırlık içinde olmak herkes
için çok önemlidir.
Fakat şeytan, insana, Allah'ın cennette
vaat ettiği güzellikleri, sonsuz yaşamı unutturmak,
düşündürmemek ister. Aksine kusur ve eksikliklerle dolu
olan dünya nimetlerine razı olmayı, bunlarla birkaç
on sene yaşamayı yakın bir yarar olarak gösterir. Halbuki
şeytana karşı tam aksi bir tavırla cennetin çok yakın
olduğu gerçeğini hatırda tutarak samimi bir gayret içinde
olmak gerekir.
Bütün samimi Müslümanlar sonsuz merhamet,
sonsuz rahmet, sonsuz akıl ve güç sahibi olan, kullarını
seven, onları koruyup kollayan, dünyada ve ahirette
onların iyiliğini isteyen, onlara dünyada güzel ve şerefli
bir hayat, ahirette de cenneti isteyen Allah'ın güvencesindedirler.
Dolayısıyla bu sevinç dolu nimeti Müslümanlar hiçbir
zaman unutmamalı ve birbirlerine bu yakın nimetin müjdecisi
olmalıdırlar. Nitekim Allah Kuran'da müminlerin bu konuda
müjdeleşmelerini buyurmaktadır:
Hiç şüphesiz Allah, mü'minlerden -karşılığında
onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını
satın almıştır... (bu,) Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da
O'nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah'tan daha
çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız
bu alışverişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte 'büyük
kurtuluş ve mutluluk' budur. (Tevbe Suresi, 111)
|