Cennette İstenen
Herşeyin Olması
Evrende var olan herşey Allah'ın
sonsuz gücünü ve sonsuz aklını yansıtır. Allah
dünyada imtihanın bir gereği olarak herşeyi bir
kanun ile yaratmakta ve tüm olup bitenleri insan
aklının kavrayabileceği makul sebep-sonuç ilişkileri
içinde göstermektedir. Bundan dolayı insanlar
bir meyve gördüklerinde bunun bir tohumdan gelişen
ağacın zaman içinde verdiği meyve olduğundan şüphe
duymazlar. Elbette ki Allah'ın kanununa göre dünyada
meyvenin sebebi budur, fakat unutmamak gerekir
ki Allah dilediği takdirde tüm evreni sebeplerden
bağımsız da yaratabilir. Allah dilediğini dilediği
şekilde ve zamanda, örneksiz olarak yaratan, hiçbirşeye
ihtiyaç duymayandır. Dolayısıyla Allah'ın yaratması
için de hiçbir sebebe, araca, aşamaya ihtiyaç
yoktur. Dünyada herşeyin belli sebeplere, doğa
kanunlarına bağlı olması insanları yanıltmamalıdır.
Allah tüm bu sebeplerin Yaratıcısı olarak bunlardan
tamamen münezzehtir. Nitekim cennette sebeplere
bağlı yaratılış kalkacağı için ağaçtan kopan meyvenin
yerine yenisi hemen geri gelecek, hiçbir eksilme
olmayacaktır. Sebepleri de sonuçları da yaratan
Allah'tır. Örneğin bir ağacın gölgesine baktığımızda
bu gölgenin sebebinin Güneş ışınlarının yansıma
açısı olduğu bilgisine sahibizdir. Gölge Güneş'in
bir sonucudur, fakat Güneş'i gölgeye sebep kılan
Allah'tır. Bu durum bir ayette şöyle bildirilmektedir:
Rabbini görmedin mi, gölgeyi
nasıl uzatıvermiştir? Eğer dilemiş olsaydı onu
durgun kılardı. Sonra Biz Güneş'i ona bir delil
kılmışızdır. Sonra da onu tutup Kendimize ağır
ağır çekmişizdir. (Furkan Suresi, 45-46)
...
Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan
razı olmuşlardır. İşte büyük 'kurtuluş ve
mutluluk' budur." (Maide Suresi, 119) |
Dünyada bu şekilde herşeyi sebep
sonuç ilişkisi içinde yaratması Allah'ın bir sanatıdır
ve Rabbimiz'in bu tecellileri sonsuzdur. Allah
herşeyi istediği anda, istediği şekilde yaratabilir
veya dilediği her şekle çevirebilir. Evreni yoktan
var eden Allah, dilediği zaman da dünyada kavramaya
çalıştığımız kanunları ve sebepleri kaldıracaktır.
Salih Müslümanlar cennette akıllarına gelen, hoşlarına
giden herşeyi isteyebilecek, istemeleriyle birlikte
Allah'ın izniyle bunlara anında sahip olacaklardır.
Gerek kendileri, gerekse çevreleri istedikleri
şekil ve surette olacak, her istediklerini yapıp,
en zevk alacakları nimetler içinde yaşayacaklardır.
Üstelik bunların hiçbiri bir ihtiyacı karşılamak,
bir eksikliği gidermek, bir kusuru örtmek amacıyla
da olmayacak, sadece Allah'tan bir nimet ve güzellik
olarak cennet ehlinin zevk almaları için olacaktır.
(En doğrusunu Allah bilir.)
Bu konuda hadislerde verilen örneklerden
bir kısmı şöyledir:
Bir adam Resulullah aleyhissalatu
vesselam'a: "Cennette at var mı?" diye sordu.
Aleyhissalatu vesselam da:
"Allah Teala Hazretleri seni cennete
koyduğu takdirde, kızıl yakuttan bir at üzerinde
orada dolaşmak isteyecek olsan, o seni istediğin
her yere uçuracaktır." buyurdular. Bunun üzerine
diğer biri de:
"Cennette deve var mı?" diye
sordu. Ama buna Aleyhissalatu vesselam öncekine
söylediği gibi söylemedi. Şöyle buyurdular:
"Eğer Allah seni cennete koyarsa,
orada canının her çektiği, gözünün her hoşlandığı
şey bulunacaktır." [(Tirmizi), Kütüb-i Sitte-14,
s. 431/14]
Hadiste bildirilen "canının her çektiği,
gözünün her hoşlandığı şey" bizim dünyadaki ufkumuzla,
hayal gücümüzle sınırlı değildir. Kuran'da Allah
"... orada nefislerin arzu
ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey
var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız" (Zuhruf
Suresi, 71) ayetiyle bu nimetlerin zenginliğine
dikkat çekmiştir. Bu konuyla ilgili diğer ayetler
ise şöyledir:
... Orada nefislerinizin arzuladığı
herşey sizindir ve istediğiniz herşey de sizindir.
(Fussilet Suresi, 31)
... Onlar nefislerinin arzuladığı
(sayısız nimet) içinde ebedi kalıcıdırlar. (Enbiya
Suresi, 102)
Hepimizin dünyada isteyip de kimi
zaman vakit ayıramamaktan, kimi zaman da risk
taşımasından ötürü yapamadığımız pek çok şey vardır.
Örneğin çok hızlı araba ya da motorsiklet kullanmak
kimileri için heyecan verici bir zevk olabilir;
kimileri ise uzun saatler derin sulara dalmak
ya da yüksek dağlarda kayak yapmak, paraşütle
yüzlerce metre yüksekten atlamak gibi tehlikeli
sporlar yapmak isteyebilir. Ancak bunların hepsi
kişinin hayatını risk altına sokan spor dallarıdır.
Her
nefis, kazandıklarına karşılık bir rehinedir.
Ancak Ashab-ı Yemin (sağ ehli) hariç. Onlar
cennetlerdedirler...
(Müddessir Suresi, 38-40) |
Pek çok kişi de profesyonel olarak
müzik aleti çalabilmek, resim yapabilmek gibi
özel yeteneklere sahip olmak isteyebilir. Bu gibi
şeyler yeteneğin yanı sıra kimi durumlarda teknik
bilgi ve uzun süren bir eğitim gerektirir. Cennette
ise bir kimse dilediği herşeye sahip olabileceği
için istediği anda hiçbir çaba sarf etmeden, yetenek
gibi bir sebebe bağımlı olmaksızın böyle bir imkana
sahip olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)
Bir hadiste cennetteki isteklerin
sınırsızlığı şöyle vurgulanmıştır:
Rableri de şöyle buyuracak: "...Burası,
size bolca vereceğim bir yerdir. İsteyin Benden
ne isterseniz!"
Ondan hoşnutluk isteyecekler. O
da şöyle buyuracak: "Zaten sizi buraya yerleştiren
Benim hoşnutluğumdur. Size daha bolca vereceğim,
isteyin!"
Arzuları bitinceye dek durmadan
isteyecekler.
Kuran ayetlerinde ve hadislerde,
cennette Allah'ın dilemesi ile nefsin arzuladığı
herşeyin mümkün olacağı bildirilmektedir. Dolayısıyla
insanların ancak hayal edebilecekleri ama dünyada
mümkün olmayan şeyleri yaşamaları da mümkün olabilir.
Örneğin at üzerinde uçmak dünya şartlarında imkan
dahilinde değildir, ancak hadislerde dikkat çekildiği
gibi bu da Allah'ın dilemesiyle cennette mümkündür.
Bir hadiste isteyen kişinin uçabileceğinden şu
şekilde bahsedilmektedir:
Eğer nasip olur da cennete girersen,
"Kızıl yakuttan bir beygire bineyim" dersen binersin.
"Uçayım dersen uçarsın." [Ramuz el-Ehadis-1, s.
149/5]
Bir başka hadiste ise cennetteki
nimet genişliği hakkında Peygamberimiz (sav) şöyle
buyurur:
"Allah Teâla Hazretleri ferman
etti ki: "Ben Azimu'ş-Şân, salih kullarım için
gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insanın
hayal ve hatırından hiç geçmeyen nimetler hazırladım."
[(Buhari, Müslim, Tirmizi), Kütüb-i Sitte-14,
s. 4419/1]
Cennette İstenen Şeylerin Anında
Olması:
Dünyada güzel bir yemek isteyen bir
kimsenin, bunun için emek ve zaman harcaması gerekecektir.
Hiçbir girişimde bulunmadan, daha aklından geçirdiği
anda bu yiyecekleri önünde hazır olarak bulması
ihtimali ise nefsinin çok hoşuna gidecek bir durumdur.
Ne var ki bu, dünya şartlarında mümkün değildir.
Ancak vaat edilen cennet ortamında satın alma,
emek ve zaman harcama gibi pek çok sebep ve aşama
ortadan kalkarak nimetler insanın en çok hoşuna
gidecek şekilde sunulur. Bir hadiste bu durum
şöyle bir örnekle aktarılmıştır:
Cennette senin canın kuş isteyecek.
Hemen kızartılmış olarak önüne getirilip konacaktır.
[Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 414/10123]
Bir rivayette Peygamberimiz (sav)'in
şöyle bir hadisi haber verilir:
... kuşun etinden yemek o kimsenin
hatırına gelir ve bunun üzerine hemen çeşitli
et yemekleri halinde onun önüne varır. Cennet
ehli ondan istediği kadar yer. Doyduğu zaman,
kuşun kemikleri toplanır. Sonra uçar, dilediği
gibi cennette otlamaya başlar. [Tezkire-i Kurtubi-1,
s. 58]
Öte yandan cennet ortamında bir kimse
ne isterse yapabileceği için hadiste de bahsedildiği
gibi dilediği takdirde çalışmaya ihtiyacı olmadığı
halde zevk için tarımla bile uğraşması mümkündür:
Peygamberimiz (sav)'in çöl
halkından olan bir adamla konuşurken, sorularına
şöyle cevap verdiği rivayet olunur:
Bir adam (cennette) ziraat yapmak
için Rabbinden izin isteyecek. Rabbi ona diyecek
ki: "Sen arzuladığın hal üzerine değil misin?
O da şöyle diyecek: "Evet. Fakat ben ziraati seviyorum."
diyecek. Ona izin verilecek, hemen tohum ekecek
bir anda ekin verecek, büyüyecek, harmanı yapılıp,
dağlar gibi mahsul yığılacak... [(Buhari), Büyük
Hadis Külliyatı-5, s. 413/10119]
İstendiği Gibi Suret
Değiştirebilme: İnsanlara
yüzleri ve fizikleri ile ilgili tercih imkanı
sunulsa kuşkusuz herkes kusursuz bir görünüşe
sahip olmayı ister. Çünkü insanın ruhu güzellikten
zevk alacak şekilde yaratılmıştır ve her zaman
en kusursuz olanı, en mükemmeli arar. En ufak
bir detaydaki kusur bile gözüne çarpar, dikkatini
çeker. Ne var ki insan aradığı kusursuz güzelliği
dünyada tam olarak hiçbir zaman bulamaz. Bir kişi
dünyanın en güzel insanı da olsa kaçınılmaz olarak
yaşadığı acizlikler, hastalıklar ve en önemlisi
ölümlü olması onun bu güzelliğine gölge düşürür.
Çünkü imtihanın bir gereği olarak dünyada hemen
herşey eksik ve kusurlarla birlikte yaratılmıştır.
Bu eksik ve kusurların insanların ahirete yönelmeleri
ve cennet hayatını özlemeleri açısından çok büyük
hayır ve hikmetleri vardır. İnsanın hoşuna giden
kusursuzluğun ve güzelliğin gerçek yeri ise cennettir.
Allah cennette kişiyi kusursuz güzellikte ve onun
en hoşuna gidecek surette yaratacaktır. Üstelik
bu güzellik tek bir suretle sınırlı değildir.
Allah cennetteki kullarına istedikleri zaman istedikleri
sureti seçebilecekleri bir imkan verecek, bu şekilde
cennet ehli her istediğinde farklı bir güzelliğe
sahip olabilecektir.
...
Orada nefislerinizin arzuladığı herşey sizindir
ve istediğiniz herşey de sizindir.
(Fussilet Suresi, 31) |
Peygamber Efendimiz (sav) müminlerin
cennetteki çarşılardan beğendikleri surete gireceklerini
bir hadisinde şöyle haber verir:
Cennette bir çarşı vardır. Ancak
orada ne alış, ne de satış vardır. Sadece erkek
ve kadın suretleri vardır. Erkek bunlardan bir
suret arzu ederse o surete girer. [(Tirmizi),
Kütüb-i Sitte-14, s. 434/17]
Dileyen Kişinin Çocuk Sahibi
Olması:
Bir kimse çocuk sahibi olmayı isterse,
bu da yine cennete uygun bir kolaylık ve mükemmellik
içinde gerçekleşir:
Mümin cennette çocuk arzu ettiği
zaman; onun hamli, doğması, yaşı bir anda olur.
[Tezkire-i Kurtubi-1, s. 55]
Bundan başka cennette çocukların
durumu ile ilgili hadislerde şunlar bildirilmektedir:
Müminlerin çocukları cennette bir
tepededir. Onlar, kıyamete kadar İbrahim (a.s.)
ile zevcesi Sara'nın terbiyesi altındadırlar.
[Ramuz el-Ehadis-1, s. 73/2]
…
İman edip salih amellerde bulunanlar ise,
cennet bahçelerindedirler. Rableri Katında
her diledikleri onlarındır. İşte büyük fazl
budur.
(Şura Suresi, 22) |
Gece Olmaması:
Gece, dünya hayatında insanlar için
bir dinlenme vakti olarak yaratılmıştır. Cennette
uykuya ve dinlenmeye ihtiyaç kalmayacağı için,
gecenin karanlığına da ihtiyaç olmayacaktır. Cennette
gecenin olmadığı hadislerde şöyle bildirilir:
Cennette gece yoktur. O, ışık ve
nurdan ibarettir... [Ramuz el-Ehadis-2, s. 366/4]
Uyku Olmaması:
Uyku insanın dünyada yaşadığı acizliklerden
biridir. Tüm insanlar uykuya ihtiyaç duyacak şekilde
yaratılmışlardır ve ne kadar isteseler de buna
karşı direnemezler. Dahası vücut uykusuz kaldığında
hastalıklara karşı direnci düşer, kişi yorgun
bir görünüm alır. Öte yandan uykuya harcanan vakit
de azımsanamayacak kadar uzundur. İnsan, yaklaşık
olarak ömrünün üçte birini uykuda geçirir. Bu
aynı zamanda dünyada zaten kısa olan ömrünün çok
büyük bir bölümünü bir nevi ölü gibi geçirdiği
anlamına gelir. Nitekim Kuran'da "Allah,
ölecekleri zaman canlarını alır; ölmeyeni de uykusunda
(bir tür ölüme sokar). Böylece, kendisi hakkında
ölüm kararı verilmiş olanı(n ruhunu) tutar, öbürüsünü
ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir..."
(Zümer Suresi, 42) ayetiyle uykunun bir
tür ölüm olduğu haber verilmiştir. Fakat cennette
uyku, yorgunluk gibi acizlikler yoktur. Allah
"Onlara orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz..."
(Hicr Suresi, 48) ayetiyle bu gerçeği kullarına
bildirmiştir. Bir hadiste ise cennette uykunun
olmadığı şöyle açıklanmıştır:
Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem'e: "Cennet ehli uyur mu?" diye sordular.
Şöyle buyurdu: "Uyku, ölümün kardeşidir. Cennet
ehli uyumazlar." [Büyük Hadis Külliyatı-5, s.414/10125]
Anlaşmazlık Olmaması:
Cennet ehlinin en önemli özelliklerinden
biri de ahlaklarının çok güzel olmasıdır. Bir
hadiste cennetteki müminlerin huylarının güzelliğine
şöyle dikkat çekilmiştir:
Ben, cennet bahçelerinde, cennetin
üstünde ve cennetin alt tarafında birer köşke
şu kimse için kefilim ki, o haklı olduğu halde
mücadeleyi terk eder, şaka için de olsa, yalanı
söylemez ve insanlar(a örnek olması) için ahlakını
güzelleştirir. [Ramuz el-Ehadis-1, s. 152/6]
Vicdanını kullanan, Allah'tan korkup
sakınan kişilerin bulunduğu bir ortamda herkes
rahat eder. Güzel ahlakın yaşanmadığı bir yerde
ise çekişme, kıskançlık, kavga, kızgınlık, kin,
alay, alınganlık vardır. Kuran ahlakından uzak
yaşayan kimseler, bu kötü ahlak özelliklerinden
ötürü, kendi elleriyle cehennemi hatırlatan bir
ortam oluştururlar.
"Onların
göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik,
kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı
karşıyadırlar."
(Hicr Suresi, 47) |
Huzurlu, mutlu, güven dolu bir ortam
içinde dostça, kardeşçe, hoşgörü ile yaşayabilecekken,
dünyevi hırsların peşinde, kendi istek ve tutkularına
kapılarak çok büyük bir nimet kaybına uğramış
olurlar. Müslümanlar için ise dünyada sabırlı,
itidalli, akıllı, makul, dengeli, affedici, şefkatli,
sevgi dolu, güzel ahlaklı olmanın derin bir imani
zevki vardır. Bir mümin bu güzel özellikleri kendinde
gördüğünde ayrı bir haz alır, başka müminlerde
gördüğünde bunlardan da ayrı bir zevk alır. Sonsuza
kadar sürecek olan bu hoşnutluk, zevk ve güzellikler
cennette de artarak sürer. Peygamber Efendimiz
(sav)'in hadislerinden birinde cennetteki bu ortam
şöyle tarif edilir:
... Kalpleri, tek bir kimsenin
kalbi gibidir. Aralarında ihtilaf, husumet yoktur...
[Kütüb-i Sitte-14, s. 449/3]
Benzer başka bir hadiste de cennet
ehlinin ahlakından şöyle bahsedilmektedir:
Onların ahlakı bir tek kişinin
ahlakı üzeredir. [Tezkireti'l Kurtubi, s. 329/579]
Nitekim Allah Kuran'da cennetine
layık gördüğü mümin kulları için "Onların
göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik,
kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar."
(Hicr Suresi, 47) buyurarak, onların yaşadıkları
candan ve samimi dostluğa dikkat çeker.
Üzüntü, Sıkıntı Gibi Olumsuzlukların
Olmaması:
Üzüntü, sıkıntı gibi insanlara azap
veren ruh halleri, din ahlakından uzak yaşayan
kimselerde sıkça görülür. Allah'ın herşeyi bir
kader üzerine, hayırla yarattığını göz ardı eden
bu kimseler aksilik, zorluk gibi görünen olaylar
karşısında korku ve paniğe kapılırlar. Allah'a
tevekkül etmedikleri için sıkıntıya düşer, hayıflanır,
hatta sağlıklarına zarar verecek derecede büyük
bir üzüntü yaşarlar. Oysa insan kendisi için neyin
hayır neyin şer olacağını bilemez, ancak Allah
bilir. Bir ayette bu gerçek şöyle bildirilir:
... Olur ki hoşunuza gitmeyen
bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz
şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz
bilmezsiniz. (Bakara Suresi, 216)
Dünyada zorluk, sıkıntı gibi görünen
bir durum ahirette kişinin cennetine vesile olacak
bir güzelliğe dönüşebilir. Bunun bilincinde olan
müminler, dünyada karşılaştıkları sıkıntı ve zorluk
gibi görünen olumsuzlukları imanlarının gücü ile
kendilerinden uzaklaştırırlar. Allah'a teslim
olmanın, yarattığı herşeyden razı olmanın rahatlığı
ve huzuru içinde, karşılaştıkları her olayı Allah'ın
yarattığı bir güzellik olarak değerlendirirler.
Bu yüzden cennet umudu taşıyan müminler dünyevi
hiçbir şeyi olumsuzluk olarak değerlendirmezler.
Cennette ise Allah'ın rahmetiyle, sonsuza kadar
üzüntü, sıkıntı, endişe gibi duygulardan uzak
yaşayacaklardır. Hadislerde cennetteki bu nimet
şöyle haber verilir:
... Her kaygının da arkası kesilecektir.
Cehennem ehlinin kaygısı müstesna... [Ramuz el-Ehadis-2,
s. 342/15]
... onlar şöyle diyecekler: "Biz
ebedileriz, asla helak olmayız, biz mutlu kişileriz,
asla kederlenmeyiz... [(Tirmizi), Büyük Hadis
Külliyatı-5, s. 409/10099]
Derler
ki: "Bizden hüznü giderip yok eden Allah'a
hamdolsun; şüphesiz Rabbimiz, gerçekten
bağışlayandır, şükrü kabul edendir."
(Fatır Suresi, 34) |
... Orada hiçbir dert ve tehlike
yoktur... [Ramuz el-Ehadis-1, s. 170/1]
İncil'de ise bu konu şöyle yer alır:
... "Beyaz kaftan giyinmiş olan
bu kişiler kimlerdir, nereden geldiler?"... Bana
dedi ki, "Bunlar, o büyük sıkıntıdan geçip gelenlerdir...
Bunun için, Allah'ın tahtının önünde duruyorlar...
Taht üzerinde oturan, çadırını onların üzerine
gerecektir... Allah onların gözlerinden bütün
yaşları silecektir." (Yuhanna'ya Gelen Esinleme,
7. bölüm, 13-17)
Allah Kuran'da müminlerin bu huzurlu
ruh hallerini şöyle bildirmektedir:
Allah'ın Kendi fazlından onlara
verdikleriyle sevinç içindedirler. Onlara arkalarından
henüz ulaşmayanlara müjdelemeyi isterler ki onlara
hiçbir korku yoktur, mahzun da olacak değillerdir.
(Al-i İmran Suresi, 170)
Derler ki: "Bizden hüznü giderip
yok eden Allah'a hamdolsun; şüphesiz Rabbimiz,
gerçekten bağışlayandır, şükrü kabul edendir."
(Fatır Suresi, 34)
Artık Allah, onları böyle bir
günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir
aydınlık ve bir sevinç vermiştir. (İnsan Suresi,
11)
Nimetin parıltılı-sevincini sen
onların yüzlerinde tanırsın. (Mutaffifin Suresi,
24)
Daha önce de belirttiğimiz gibi dünyada
var olan hemen herşey imtihanın bir gereği olarak
özellikle eksik ve kusurlu yaratılmıştır. Müminler
dünyada karşılaştıkları tüm zorluk ve sıkıntılara
güzel bir sabır gösterir, Allah'a tevekkül ederler.
Peygamberimiz (sav) hadislerinde kişinin ancak
cennete girdiğinde gerçek anlamda rahata kavuştuğunu
haber vermiştir:
Ancak cennete giren rahata kavuşur.
[Ramuz el-Ehadis-1, s. 138/13]
Bir başka hadisinde ise Peygamberimiz
(sav) cennetteki bu huzurlu ortamı şöyle tarif
eder:
Cennet ebedi bir ikamet halinde
parıldayan bir nur, yaygın bir koku, çok iyi inşa
edilmiş bir köşk, akan bir ırmak, olgun bir meyve,
yeşillik, neşe, serinlik, tazelik mahallidir.
[Ölümden Sonra Diriliş, s.47]
|