KEMİKLERDEN
OLUŞAN İSKELETİMİZ
Vücudunuzda
toplam 206 tane kemik var. Bu kadar kemiğin çok fazla olduğunu düşünmüş
olabilirsiniz, ancak şimdi vereceğimiz örnekle bunun ne kadar gerekli
olduğunu anlayacaksınız. Parmaklarımızı düşünelim. Eğer parmaklarımız
birer kemikten oluşsaydı, siz şu anda bu kitabı tutamazdınız. Neden
mi? Çünkü dimdik duran bir kemiği bükmeniz mümkün değildir, zorladığınızda
kemik kırılır. Parmaklarınızı bükemeyeceğiniz için de cisimleri kavramanız,
bir yere tutunmanız, yazı yazmanız, yemek yemeniz imkansız hale gelir.
Şu an bu kitabı rahatlıkla tutabilmeniz hatta bir taraftan da meyve
suyunuzu içebilmenizin sebebi, elinizde -parmaklarınızdakiler de dahil
olmak üzere- birbirine bağlı tam 27 tane kemiğin olmasıdır.
Biraz
önce de söylediğimiz gibi, vücudumuzda, elimizde olduğu gibi, birbirine
bağlı toplam 206 kemik bulunur. Bu kemiklerin hepsi yerlerine çok akıllıca
bir planla yerleştirilmiştir. Bu kusursuz plan sayesinde öne doğru eğilebilir,
dizlerinizi bükebilir, başınızı yanlara doğru çevirebilirsiniz. Ancak
dikkat edin tüm bunları sadece kemiklerinizi kullanarak yapmanız da
mümkün değildir. Çünkü kemikler eğilip, bükülemezler. Bu işlemler için
kemiklerin birbirleriyle bağlantı noktalarında eklemlerimiz bulunur.
Eklemler sayesinde rahatlıkla kolumuzu büker, bacağımızı kaldırır, parmaklarımızı
kullanabiliriz.
Eklemlerin
kemiklerimizin hareketi için ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlamak
için şöyle bir örnek verelim:
Tahtadan
bir kukla yaptığınızı düşünün. Bu kuklanın kollarını oynatabilmesi için
ne yapmanız gerekir? Elbette ki omuzuyla kolunun birleştiği yere oynak
bir parça takmadan kuklanın kolları hareket etmeyecektir. Peki ya bacaklarını
nasıl oynar hale getireceksiniz? Bunun için de bacakla gövdenin birleştiği
yerde oynar bir parça kullanmak gerekir. Ancak bu şekilde tahta kuklanın
kollarını ve bacaklarını oynatabilirsiniz. Aynı şekilde kol ve bacak
yapımında kullandığınız tahtaları iki parçaya bölüp, aralarına oynar
parça yerleştirirseniz bu kez kuklanın kolları dirseklerinden, bacakları
da dizlerinden bükülebilir. Bu basit örnekten de anlaşılacağı gibi kemiklerimizin
fazla sayıda oluşu ve aralarında gerekli yerlere eklemlerin yerleştirilmiş
olması bizim rahat hareket etmemizi sağlar.
KEMİKLERİN TAKLİT EDİLEMEYEN ÖZELLİKLERİ
Kemiklerimizin
arasındaki eklemlerin farklı çeşitleri vardır. Bazı eklemler kemiklerin
ileri geri hareket etmesini sağlarken, bazıları ise yanlara doğru hareket
etmesini sağlar. Şimdi eklem ve kemiklerin içine girerek, onları biraz
daha yakından inceleyelim.

Kemiklere
sağlamlığını veren resimde gördüğünüz bu kafes gibi yapı, binaların
sağlam olması için de kullanılır. Kemiklerin iç yapısına benzetilerek
inşa edilen Eyfel Kulesi böyle binalara bir örnektir.
|
Kemiklerimiz
vücudun taşınması ve korunması gibi önemli görevleri üstlenmişlerdir.
Buna karşılık, zor görevlerini yerine getirebilecekleri kapasite ve
sağlamlıkta yaratılmışlardır.
Kemiklerimiz
hafiftir çünkü içleri bir bal peteği gibi deliklidir. Bu delikli yapı
sayesinde çok hafif olmalarına rağmen çok serttirler. Ancak bu onların
kırılgan oldukları anlamına gelmez. Aksine öylesine serttirler ki çelikten
5 kat daha fazla dayanıklıdırlar. Örneğin; bacaklarımızdaki uyluk kemiği
dik dururken 1 ton ağırlığı kaldırabilecek kadar muazzam bir kapasiteye
sahiptir. Yürürken attığınız her adımda bu kemiğinize, vücut ağırlığınızın
3 katı kadar bir yük binmektedir ancak kemiklerinizin dayanıklılığı
sayesinde size hiçbir şey olmaz.

BEYNİMİZİ
KORUYAN ZIRH: KAFATASI
Kafatası,
beyni korur ve aynı zamanda gözler, kulaklar, burun ve ağız
için de bağlantı yerleri sağlar. Kafatası görünüşte çok basit
bir yapıya sahip gibi görünür ancak iskeletin aslında en kapsamlı
bölümüdür. Kafatasımızda toplam 22 tane birbirinden farklı kemik
birbirine bağlıdır.
|
Peki
kemiklerimizi bu kadar kuvvetli kılan nedir? Bu sorunun cevabı aslında
yukarıda yapısından kısaca bahsettiğimiz, kemiklerin benzeri olmayan
yaratılışlarında gizlidir. Kemiklerin içi, bal peteği gibi kafesli bir
yapıdadır. Bu sayede kemikler, hem son derece sağlam, hem de rahatlıkla
kullanılabilecek hafifliktedirler. Eğer aksi olsaydı, yani kemiklerin
içleri de, dışları gibi sert ve tamamen dolu olsaydı, kemikler çok ağır
olurdu. Aynı zamanda hiçbir esneklikleri de kalmayacağı için en küçük
bir darbede örneğin, kolunuzu hafifçe dolabın kenarına çarptığınızda
bile kemiğiniz kırılıp, çatlayabilirdi. Ancak Allah çok merhametli olandır
ve kemiklerimizi bizim rahat edeceğimiz, zarar görmeyeceğimiz şekilde
yaratmıştır.

Doğduğunuz
andan itibaren tüm kemikler aynı şekilde ve çok orantılı olarak
gelişip, uzarlar. Bu orantılı büyüme sayesinde yaşımız ilerledikçe
boyumuz da uzar.
|
Kemikler
bilim adamlarının çok önem verdikleri ve taklit etmek için yıllardır
üzerinde çalışmalar yaptıkları bir maddeden oluşurlar. Çok hafif olmasına
rağmen, çok dayanıklı olan ve en önemlisi de kendini tamir etme yeteneğine
sahip olan bu madde, kendi kendine büyüyebilmektedir. 4-5 yaşında olduğunuz
dönemle şu andaki boyunuzun ve 19-20 yaşına geldiğinizdeki boy uzunluğunuzun
aynı olmamasının nedeni kemiklerinizin büyümesidir. Üstelik bu büyüme
çok orantılıdır. Bacaklarınız büyürken, kollarınız da büyür, el ve ayak
parmaklarınız da uyum içinde büyürler ve bütün kemikleriniz tam zamanı
geldiklerinde dururlar. Üstelik bu sadece sizin için değil çevrenizdeki
bütün insanlar için geçerli olan bir durumdur. Her insan bu özellikteki
kemiklere sahiptir.
Bilim
adamları çalışmalarını insan vücudundaki kemikleri oluşturan madde benzeri
bir madde üretebilme yönünde sürdürmektedirler. Ne var ki bugüne kadar
hiç kimse böyle üstün özelliklerde bir maddeyi geliştirememiştir.
Rabbimizin
merhametiyle, kemiklerimiz bizim son derece rahat bir hayat sürmemizi,
çok zor hareketleri bile kolaylıkla ve hiç acı duymadan yapabilmemizi
sağlamaktadır.
KENDİ
KENDİNE BAKIM YAPAN KEMİKLERİMİZ
Kemiklerin
birbirlerine eklendikleri yerlerde eklemlerimizin bulunduğunu söylemiştik.
Örneğin dirseğimizi ve dizlerimizi, buralarda bulunan eklemler sayesinde
hayatımız boyunca sürekli büküp, düzleştiririz. Bu eklemler hayat boyunca
hareket ettikleri halde yağlanmaya ihtiyaç duymazlar. Oysa aynı şekilde
çalışan makinelerin sürekli bir bakıma ihtiyacı olur. Örneğin bisikletinizin
pedallarını veya zincirini belli aralıklarla yağlatmak zorunda kalırsınız
çünkü kullandıkça buralardaki yağ azalır ve hareket etmeleri zorlaşır.
Benzer şekilde kemiklerinizin uçlarındaki eklemler de sürekli kullanılır
ancak onların yağlarını hiçbir zaman yenilemeniz gerekmez. Neden mi?

İşte
bu sorunun cevabını bilim adamları araştırmışlar ve şu gerçeği keşfetmişlerdir:
Eklemlerin yüzeyi ince ve delikli bir yapıdadır. Yüzeyin altında ise
kaygan bir sıvı bulunmaktadır. Kemik, eklemin bir yerine baskıda bulunursa
bu sıvı deliklerden dışarı fışkırır ve eklemin yüzeyinin "yağ gibi"
kaymasını sağlar.
Tüm
bunlar insan bedeninin çok mükemmel bir tasarımın, çok üstün bir yaratılışın
ürünü olduğunu bize göstermektedir. Biz de bu mükemmel tasarım sayesinde
birbirinden çok farklı hareketleri büyük bir hız ve rahatlıkla yapabiliriz.
Kemiklerimizin bu özelliklerini de Rabbimiz yaratmıştır. Allah Kuran'da,
insanı, kemiklerin yaratılışı üzerinde düşünmeye şöyle davet etmiştir:
...
Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz, sonra da onlara et
giydiriyoruz?... (Bakara Suresi, 259)
KIRILAN BİR
KEMİK NASIL İYİLEŞİR?
Kemiklerin
çok sert ve güçlü bir yapıya sahip olduklarından söz ettik. Ancak bu
özelliklerine rağmen kemiklerimiz de çok güçlü bir darbeye maruz kaldıklarında
kırılırlar. Peki sonra ne olur? Kemik kendi kendini tedavi eder. Doktorlar
kırılan kemiğin doğru şekilde birleşmesi için kırık kemiğin yönünü düzeltip,
kırılan bölgeyi alçı içine alırlar. Bunun dışında yapılması gereken
bir şey yoktur. Çünkü zaten kemiğin kendi kendini tamir mekanizması
vardır. Bir kemiğin, kırıldığında kendisini hemen tamir etmeye başlaması
ve tamirden sonra eskisinden daha sağlam olması olağanüstü bir olaydır.
Bu mucizevi olay şöyle gerçekleşir:
Öncelikle
kırılan kemiğin etrafındaki kan pıhtılaşır ve "hematom" adı verilen
dev bir pıhtı oluşur. Bu dev pıhtı sizin de çok yakından bildiğiniz,
derinizdeki yaranın üstünde oluşan kabuk gibi tabakadır. Kemik yapıcı
hücreler salgıladıkları minerallerle bu pıhtıyı sert bir kemiğe dönüştürürler.
Bu işlem bitince bu kez kemik yıkıcı hücreler devreye girer. Kemik yıkıcı
hücreler de adeta profesyonel bir heykeltıraş gibi hareket ederek eritici
bir asit olan hidroklorik asitle yeni kemiği törpüleyerek, şekil vermeye
başlarlar.
Sizin
de hemen anladığınız gibi, gözle göremediğimiz kadar küçük varlıklar
olan kemik hücrelerinin yaptıkları tüm bu işlemler üstün bir şuurun
göstergesidir. Çünkü hücrelerin görmek için gözleri yoktur, buna rağmen
kemik yapabilmektedirler. Ayrıca kırılan boşluğun dolduğunu anlayıp,
işlerine ne zaman son vermeleri gerektiğini de bilmektedirler. Ardından
kemik yıkıcı denen hücreler yeni yapılan kemiğin kaba olduğunu fark
edip, kemiği törpülemeye başlamaktadırlar. Bunun için de sert kemiği
parçalayabilecek güçlü bir asit kullanmaktadırlar, ancak bu asidi de
gerektiğinde fazla, gerektiğinde az kullanarak kemiği en uygun şekle
getirmektedirler.
Gördüğünüz
gibi kemik hücrelerinin tümü neyi, nasıl ve nerede yapacaklarını çok
iyi bilirler. Kemiklerimizin tamir olması için kurulan sistem mükemmel
işler ve kemiğin kendi kendini tamir etmesini sağlar. Kemiklerin bu
özelliğini bilim adamları yıllardır, büyük bir hayranlıkla taklit etmeye
çalışırlar. Ancak bunu henüz başaramadılar.
İnsanların
taklit edemediği bu yeteneği kemik hücrelerimiz nasıl kazanmışlardır?
Kırılan kemiği tamir için ne gibi malzemeler gerektiğini, nasıl işlemler
yapılacağını hücreler nereden bilirler? Hücrelerden kimileri kemikleri
yıkma özelliği kazanmışken kimileri de şekil verme görevini üstlenmiştir.
Bu görev dağılımını yapan kimdir? Nasıl olup da karışıklık çıkmamakta,
hepsi tam gereken zamanda görevlerini yerine getirmektedirler? Kemik
hücreleri bunları kendileri mi öğrenmişlerdir?
Elbette
tüm bu olağanüstü işleri gözle görülmeyen hücrelerin kendi iradeleriyle
yapmaları imkansızdır. Bunları tesadüfen öğrenmiş olmaları da mümkün
değildir. Kemik hücrelerimiz kendilerini yaratan üstün akıl sahibi Allah'ın
ilhamıyla hareket ettikleri için usta birer heykeltıraş gibi kemiklere
şekil verebilmektedirler.
Vücudunuzdaki
hücrelerin kemikleri nasıl oluşturduğunu hiç düşündünüz mü?
 Vücudunuzdaki
206 kemiğin büyük bir bölümü şekil olarak birbirinden farklıdır. Onların
bu farklılaşmaları ilk ortaya çıktıkları anda yani henüz siz annenizin
karnındayken başlar. Giderek sayıları artan hücreler, sanki vücudun
hangi bölümünün hücresi olmaları gerektiği kendilerine öğretilmiş gibi,
farklı bir şekle bürünmeye başlar.
Kimi
hücreler kemiklerinizi, kimi hücreler karaciğerinizi, kimi böbreklerinizi,
kimi de gözlerinizi oluşturur. Ancak karaciğeri, kemiği veya gözleri
oluşturan hücrelerin sadece biraraya toplanması yeterli değildir. Bunların
kendi aralarında da farklılaşmaları gerekir. Örneğin kemik hücreleri,
oluşturacakları kemiğin vücudunuzun hangi bölgesinde olacağını bilerek
ona uygun yere gitmeli ve uygun şekli almalıdırlar.

Bebeklerin
kafatası kemiklerinin arasındaki boşluk zamanla, kemikler geliştikçe
kapanır.
|
Ayaklarınızdaki
kemik hücreleri adeta profesyonel bir heykeltıraş gibi çalışarak kavisli,
parmaklar için girinti ve çıkıntıları olan kusursuz ayak kemiklerini
oluştururlar. Kafatasınızı oluşturan kemik hücreleri de beynin ölçülerini
bilircesine, tam ona uygun, girintisi ve çıkıntısı olmayan, beyni kusursuz
şekilde saracak bir kemik tabakası meydana getirirler. Ne daha küçük
yapıp beyni sıkıştırırlar, ne de daha büyük yapıp insanın kafasını taşımasını
zorlaştırırlar.
Kendilerine
ne gibi bir şekil vermeleri gerektiğini, ne hücresi olmaları gerektiğini
çok iyi bilerek, kemiklere kusursuz bir biçim veren hücrelerin bu şuuru
nereden kaynaklanmaktadır?
Onlara
bu ince planı ilham eden Rabbimizdir. Allah'ın eşsiz ilmine ayetlerde
şöyle dikkat çekilmektedir:
Göklerde
ve yerde bulunanlar O'nundur; hepsi O'na 'gönülden boyun eğmiş' bulunuyorlar.
Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O'dur; bu O'na göre pek
kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce misal O'nundur. O, güçlü ve üstün
olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Rum Suresi, 26-27)
geri |
|
ileri
|
|