UZUN
BACAKLI LEYLEKLER
Baharın
ılık günlerinde, uçurtma uçururken gökyüzünde gördüğümüz binlerce beyaz
büyük kuş leyleklerden başkası değildir. Leylekler, 1-1,5 m. boylarında,
büyük bembeyaz kanatları, uzun siyah kuyrukları olan iri, göçmen kuşlardır.
Gagalarının ve uzun bacaklarının kırmızı olması leyleklere doğal olarak
sevimli bir hava kazandırır.
Leyleklerin en çok
dikkat çeken özellikleri uçuş biçimleridir. Gagalarını ileri, bacaklarını
geri doğru uzatarak uçarlar. Leyleklerin bu estetik uçuş şekilleri,
onlara havayı yararak çok daha hızlı uçabilme imkanı sağlar. Leylekler
her yıl kalabalık sürüler halinde göç ederler. Bunun sebebi soğuk bölgelerde
yaşayamamalarıdır. Bize yazın sıcak günlerinin müjdesini verirler. Leylekler,
yaz mevsiminde Avrupa'dan Kuzey Afrika'ya, Türkiye'den Japonya'ya kadar
uzanan ılıman alanda yaşamlarını sürdürürler. Havalar soğumaya başlamadan
Güney Yarımküre'ye, tropikal Afrika'ya ve Hindistan'a göç ederler.
Leyleklerin, Güney
Yarımküre'nin o tarihlerde ısınmaya başladığını nereden bildikleri ise
şaşırtıcıdır, hatta bu bir mucizedir. Ancak, daha şaşırtıcı olan aradan
bir yıl geçip tekrar bahar geldiğinde leyleklerin binlerce kilometre
yolu geri dönüp eski yuvalarını bulmalarıdır.
Evet! Yanlış okumadınız...
Leylekler bir yıl önce
yaptıkları yuvalarını bulup tekrar oraya yerleşirler. Peki, nasıl olur
da, bu kadar uzun bir zaman sonra, o kadar uzak mesafeleri katedip gelirler
ve sanki ellerinde bir pusula varmış gibi, eski yuvalarını hiç şaşırmadan,
hemen bulabilirler? Tabii ki bu denli güçlü bir hafıza ve böyle muhteşem
bir yön bulma duygusu leyleklere Rableri olan Allah tarafından ilham
edilmektedir.
Bir de bu sopa bacaklı
leylekler deniz aşırı yolculuklara çıkmazlar. Bunun nedeni yorulduklarında
dinlenecekleri bir kara parçası bulamamaktan endişe etmeleridir. Bu
yüzden İstanbul Boğazı, Cebelitarık ve Süveyş Kanalı gibi karaya yakın
denizler üzerinden seyahat etmeyi tercih ederler.
İnsanlardan kaçmayan
leylekler yuvalarını binaların, ağaçların, odun yığınlarının ve bacaların
tepelerine yaparlar. Genellikle tüm leylek sürüleri beraber göç ederler.
Avrupa'ya ulaşınca belli bir süre burada kalırlar. Bir süre sonra, çoğunlukla
da Nisan'ın ilk haftasında, erkek leylek dallardan güzel bir yuva yapar.
Az önce de söylediğimiz gibi her yıl aynı yeri seçer. Yuvayı titizlikle
korur ve yalnızca yiyecek aramak için, kısa sürelerle yuvadan ayrılır.
Leyleklerin bazı türleri de bataklıklarda, ağaç tepelerinde yuva kurar
ve topluluklar halinde yaşarlar. Aynı selvi ağacında, 12 büyük leylek
yuvasına rastlayabilirsiniz. Kuşların topluluklar halinde yaşamasına
Kuran'da da dikkat çekilmiştir:
Yeryüzünde
hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi
ümmetler olmasın. Biz Kitap'ta hiçbir şeyi noksan bırakmadık, sonra
onlar Rabblerine toplanacaklardır. (Enam Suresi, 38)
Peki, leyleklerin
birbirleriyle nasıl anlaştıklarını biliyor musunuz?
Leylekler değişik sesler
çıkartarak değil de, gagalarını tıkırdatarak birbirleriyle anlaşırlar.
Bize sanki birbirinin aynısıymış gibi gelen ‘tık tık'' sesleriyle birçok
şeyi anlatabilirler.
Size bir soru daha,
leyleklerin dans ettiklerini biliyor musunuz?
Evet, soruyu doğru
anladınız. Erkek leylek ve eşi bir araya gelince gagalarını tıkırdatıp,
kanat çırparak dans ederler. Bu dansın en büyük özelliği erkek leyleğin,
dişinin dikkatini çekmeye çalışmasıdır. Leyleklerin hemen hemen bir
insan boyunda olduğunu düşünürseniz danslarının ne kadar ilgi çekici
olduğunu gözlerinizin önünde canlandırabilirsiniz.
Tabii, leyleklerin
hepsi aynı boyda olmaz. En küçük leylek türü, Asya ve Afrika'da yaşayan
açık gagalı leyleklerdir. Gagasını kapattığı zaman gaganın yalnızca
başı ve sonu kapanır, ortası açık kalır. Bu gaga leyleğin salyangoz
ve midye kabuklarını daha kolay yiyebilmesini sağlar.
Allah'ın hayvanları
bu kadar çeşitli, güzel ve sevimli yaratması, bizim imanımızın artmasına,
her baktığımız şeyde Allah'ın yüceliğini ve mükemmel yaratışını görebilmemize,
ayetlerini anlayıp tanıyabilmemize yardımcı olur.
PEMBE
KUŞ: FLAMİNGOLAR
Hiç
televizyonda pembe, uzun boyunlu ve uzun bacaklı bir kuş gördünüz mü?
İşte, bu kuşa "flamingo" denir. Flamingolar, yumurtalarını çamurlu ve
sığ olan göllere bırakırlar. İlginç olan ise dişinin yumurtasını, çabuk
kuruyan çamurdan yaptığı yuvaya bırakmasıdır.
Kendinizi bu kuşun
yerine koyun! Böyle bir yuva yapmak istediğinizi düşünün. Bir kere,
önce hangi çamur daha iyi kurur bunu keşfetmeniz, sonra da yavrunun
yumurtadan nerede daha rahat çıkacağını deneyip bulmanız gerekir. "Güneş
altına bırakmak mı iyidir, yoksa gölge daha mı iyi olur?" gibi bir sürü
soruya cevap bulmanız şarttır. Oysa her flamingo bunu nasıl yapacağını
bilir. Ayrıca bir ay boyunca uzun bacaklarına rağmen hiç rahatsız olmadan
kuluçkaya yatıp, yavrusunun yumurtadan çıkmasını bekler.
Siz
olsanız o dev gibi cüssenize rağmen yumurtanın üstüne oturmaya cesaret
eder misiniz? Oturduğunuz takdirde yumurtanın kırılıp kırılmayacağını
hesaplayabilir misiniz? Elbette bunu hesaplamanız çok zor olacaktır.
İşte flamingo bunların hepsini hiç planlamadan, denemeden doğal olarak
yapar. Çünkü Rabbi ona ne yapması gerektiğini gayet güzel öğretmiştir.
Gösterişli
renkleriyle ve uzun boyunlarıyla dikkat çeken flamingolar aynı zamanda
iyi birer yüzücüdürler. Flamingoların perde ayakları yüzmelerini kolaylaştırır.
Bu perde ayakların yassı ve geniş bir yapıda olması flamingoların yumuşak
çamur üzerinde bile batmadan kolaylıkla yürüyebilmelerini sağlar. Ayrıca
parmakları arasında bulunan ağlar, flamingonun suyu itebilmesi için
geniş bir yüzey alanı sağlamaktadır. Görüldüğü gibi flamingolar uçabilmeleri
için gerekli olan her detayla birlikte Allah tarafından yaratılmışlardır.

ZARİF
KUĞULAR
Masmavi
suların üzerinde zarif ve uzun boyunları, iri gövdeleri ile bembeyaz
kuğular gururlu bir biçimde yavaş yavaş süzülürler. Görünüşteki bu asillik
herkesin onlara hayranlık duymasını sağlar. Böylesine güzel ve estetik
yaratıldıklarından, süs kuşu olarak bilinirler.
Çirkin
ördek yavrusu masalını duymuşsunuzdur. Bu masalda anlatıldığı gibi kuğu
yavruları yumurtadan çıktıklarında çok çirkindirler. Kahverengi ya da
krem rengindedirler. Kısa boyunlu ve sık tüylerle kaplı olarak yumurtadan
çıkan yavrular birkaç saat içinde koşabilecek ve yüzebilecek duruma
gelirler. Anne ve babaları yavrularına birkaç ay boyunca özenle bakarlar.
Sonunda çirkin yavru muhteşem bir kuğuya dönüşür. Bu yavruların bu kadar
kısa sürede yüzebilmeleri ve değişerek çok güzel bir görünüm kazanmaları
ancak Rabbimizin yaratma sanatındaki mükemmellik sayesinde olur. Bir
ayette bildirildiği gibi Allah, "yarattığı herşeyi en güzel yapan"dır.
(Secde Suresi, 7)
Kuğuların
‘trumpeter' adı verilen bir türü, gelişmekte olan yumurtalarının sıcak
kalmalarını sağlamak için, yumurtaların üzerine otururlar. Sadece zaman
zaman ayağa kalkarak yumurtaları çevirirler. Böylece ısının her yere
eşit dağılmasını sağlamış olurlar. Kuşkusuz ki yumurtalarının nasıl
bir bakıma ihtiyaçları olacağını kuğulara ilham eden Allah'tır.
Kuğular,
Allah'ın onlara verdiği kabiliyet sayesinde hem su üstünde hem de havada
en hızlı ilerleyen su kuşlarıdır. Suda karadan daha rahat yaşayan kuğular
perdeli ayakları sayesinde çok hızlı yüzerler.
Havalar
soğuduğunda uçarak göç eden kuğular çok yüksekten ve çapraz bir hat
şeklinde dizilerek uçarlar. Bu sırada karşılaştıkları güçlü rüzgar akımını
delmek için "V" biçiminde yol alırlar. Bu akıllıca formül çok daha hızlı
uçmalarını ve yolculuk süresince yorulmadan ilerlemelerini sağlar. Tabii
ki, ileri bir fizik bilgisi gerektiren bu formülü kuğuların kendilerinin
keşfetmesine imkan yoktur. Herşeyi bilen Allah, onlara bu şekilde uçmalarını
ilham ettiği için böyle uçarlar.
Onlar,
üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayarak uçan kuşları görmüyorlar mı?
Onları Rahman (olan Allah')tan başkası (boşlukta) tutmuyor. Şüphesiz
O, herşeyi hakkıyla görendir. (Mülk Suresi, 19)
Kuğular bataklıkların,
derelerin, gölcüklerin dibinde buldukları bitkilerle beslenirler. Uzun
boyunları yiyeceğe ulaşmalarını kolaylaştırır. Ördekler gibi suya dalabilirler
ve kısa dalışlarında hiçbir güçlükle karşılaşmazlar. Kuğuların bitkileri
koparmasının yararlı bir yönü de vardır: Bazı bitkiler toprak kabartıldıkça
büyürler ve olgunlaşırlar. İşte kuğu yiyecek bulmak için dibi karıştırdıkça
bitki örtüsünün gürleşmesini sağlar. Böylece kendilerinden sonra yaşayacak
hayvanlar için bol bol bitki yetişmesine sebep olurlar. Rabbimiz böylece
kuğuları sebep kılarak bitki örtüsünün gelişmesini sağlar.
|