FİZİK
KURALLARINI BİLEN
KELEBEKLER
Kelebeklerin görünümlerini herkes çok beğenir. Renkli kanatları, zarif
uçuşları ile canlı birer süs gibi olan bu canlılar, Allah'ın bizim için
yarattığı güzelliklerden biridir. Ancak elbette ki kelebeklerin tek
özellikleri süslü dış görünüşleri değildir. Oldukça kısa ömürlü olan
bu canlılar kimi zaman birer uzman gibi hesaplamalar yaparlar. Örneğin
uçmak için -daha önce anlattığımız güvelerde olduğu gibi- kelebeklerin
vücudunun belli bir sıcaklıkta olması gerekmektedir. Bunun için kelebeklerin
neler yaptıklarını birlikte inceleyelim:
Colias
kelebeği adı verilen bir tür, vücut sıcaklığı 28 dereceden düşük olduğunda
uçamaz. Bu durumda kelebek hemen kanatlarını açar ve sırtını Güneş'e
dönerek güneş ışınlarını dik alacak şekilde durur. Kelebek yeterince
ısınıp vücut ısısı 40 0C kadar çıktığında kendi etrafında 90 derece
döner. Böylece güneş ışınlarını yatay alır hale gelir. Bu hareket ile
güneş ışınlarının ısıtıcı etkisi en aza indirilmiş olur. Dolayısıyla
kelebeğin vücut ısısı düşmeye başlar.
Ayrıca bu cins kelebeklerin
kanatlarında siyah lekecikler bulunur. Bu lekeler de ısıyı kelebeğin
vücudunda toplamaya yarar. Ancak lekelerin bulunduğu yer herhangi bir
yer değildir. Bunlar vücudun en çok ısınmaya ihtiyaç duyduğu yerlere
yakın olarak yerleştirilmiştir. Bu tasarım sayesinde kanatlardaki çabuk
ısınan lekeciklerden diğer bölgelere yapılacak olan ısı nakli kolaylaşır.
Çünkü ısıyı aktarmak için aşılması gereken mesafe kısalmıştır.
Bir
başka kelebek cinsi de vücut ısısını artırmak için benzer bir yöntem
kullanır. Mercekleri hepiniz bilirsiniz. Kimileri cisimleri büyük göstermek
için kullanılır, kimileri de küçük. Örneğin gözlük camları birer mercektir.
Güneş ışığına tutulan mercek ise ısıyı belli bir noktada toplamaya yarar.
Hatta bu yöntemle ateş yakmak bile mümkündür. Pieris cinsi kelebek ise
kanatlarını öyle bir açıda ayarlar ki, tıpkı bir mercekteki gibi tüm
ışınları vücudunun en çok ısınması gereken bölgelerinde toplayabilir.
Şüphesiz bu kelebekler hayatlarının hiçbir döneminde fizik ya da başka
bir konuda eğitim almamışlardır. Merceğin ne gibi özelliklerinin olduğunu
da bilmezler. Hangi açının güneş ışınlarını daha verimli alacağından
da haberdar değildirler. Kelebeklere en verimli şekilde ısınmak için
neler yapmaları gerektiğini ilham eden, herşeyi koruyan ve gözeten Allah'tır.
Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:
... Allah herşeyi gözetleyip
denetleyendir. (Ahzab Suresi, 52)

NÖBETÇİ BABA YAYIN
BALIĞI
Balıkların
yuva yaptıkları ve yavrularını sürekli bir koruma altına aldıkları pek
bilinmez. Bu yuvalar genellikle çakılların veya kumun içinde açılan
bir çukur şeklindedir. Yumurtalar bir süre bu açık yuvalarda gelişirler.
Bu sırada anne ve baba balıklar yavrularını düşmanlarından korumak için
nöbet tutarlar.
Yayın
balıkları da yavrularını özel olarak koruyan canlılardandır. Dişi yayın
balıkları yumurtalarını sığ sulardaki bitkilerin ve kamışların diplerine
bırakırlar. Yumurtalar bitki köklerine yapışarak tutunur. Bir süre sonra
dişi balık yumurtaların yanından ayrılır. Artık görev sırası erkek yayın
balığına gelmiştir. Erkek balığın görevi yumurtaların yanında kalıp
nöbet tutmaktır. Bu nöbet yavrular tamamen büyüyünceye kadar yani 40-50
gün boyunca devam eder.
Ayrıca
erkek balık solungaçlarının yardımıyla çıkardığı homurdanmaya benzer
bir sesle yumurtalara zarar vermek isteyen diğer balıkları oradan uzaklaştırır.
Bu sesin diğer balıkları korkutacağını ve o ses nedeniyle oradan ayrılacaklarını
bilmektedir.
Erkek yayın balıklarına yavrularını bu şekilde korumalarını emreden
Allah'tır. Bu balık da diğer bütün canlılar gibi, sadece Allah'ın
ilhamıyla hareket etmekte ve soylarının devamını sağlamaktadır.

IŞIK
SAÇAN CANLILARIN
ÖZELLİKLERİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?
Geceleri
ağaçların üzerinde hareket eden ışıkları hiç gördünüz mü? Kimi zaman
bir ağacı kaplayacak kadar çok olan bu ışıklar ateş böcekleridir. Ateş
böcekleri ışık saçan canlıların en bilinenleridir. Gece karanlığında
ağaçları aydınlatan ateş böcekleri bilim adamlarının üzerinde en çok
araştırma yaptığı canlılardan biridir. Bunun nedenini biraz sonra detaylı
olarak inceleyeceğiz. Ancak öncelikle bu canlıların ışığı nasıl kullandıklarından
bahsedelim.
Ateş böcekleri vücutlarının içinde yeşil-sarı ışıklar üretirler. Işık,
ateş böcekleri için haberleşme aracıdır. Işıkları ile çiftleşme mesajı
verirler ya da düşmanlarına karşı savunma amaçlı bu ışığı kullanırlar.
Düşmanları ateş böceklerinin tatlarının kötü olduğu mesajını ışıklara
bakarak anlar ve onları yemekten vazgeçerler.
Bu
böceklerin en önemli özellikleri ise ışıktan en çok verimi elde etmeleri
ve neredeyse hiç enerji kaybetmemeleridir. Ateş böcekleri, bu özellikleri
nedeniyle yıllardır bilim adamları için araştırma konusu olmuşlardır.
Ancak sürdürülen tüm araştırma ve çalışmalara rağmen insanlar ateş böceklerinin
ürettikleri kadar verimli bir ışık henüz üretememişlerdir.
Bir canlının ışık üretebilmesi, aynı zamanda da bu ışığın ısısından
etkilenmemesi çok şaşırtıcıdır. Bunun nedenini şöyle açıklayabiliriz.
Yanan lambaların ışığın yanında ısı da saçtığını siz de fark etmişsinizdir.
Yanan bir ışık kaynağını örneğin bir ampulü ellemeye kalksanız, elinizin
yandığını hissedersiniz. Bu durumda aklınıza nasıl olup da ateş böcekleri
bu sıcaklıktan dolayı zarar görmüyorlar diye bir soru gelmiş olabilir.
İşte şaşırtıcı olan da budur. Işık üreten canlılar kendi ürettikleri
sıcaklıktan hiç etkilenmezler. Çünkü ışık saçan canlıların ürettikleri
ışık, bizim aydınlanmak için kullandıklarımızdan tamamen farklıdır.
Bu ışığa soğuk ışık denmektedir ve bu tür ışık üretiminde dışarıya ısı
verilmez. Bu nedenle bu tür ışık üretimi çok verimlidir. Bilim adamları
da yıllardır bu ışık türünü taklit etmeye çalışmaktadırlar.
Ateş
böceklerinin yanı sıra çeşitli deniz altı canlıları, böcekler ve daha
pek çok canlı türü de kendi ışıklarını kendileri üretirler. Her birinin
ışığı üretim şekilleri, kullanım alanları, süreleri ve üretilen ışığın
cinsi gibi özellikleri birbirinden çok farklıdır. Ve her biri ayrı birer
harikadır.
Bu canlılara ışık
üretebilecekleri sistemleri veren, bu sistemlerin devamlılığını sağlayan
ise elbette canlıların kendileri değildir. Tesadüfler sonucunda ışık
üretebilecek bir sistemin canlının bedeninde meydana gelmesi mümkün
değildir.
Üstelik bu üretimi yaparken canlının kendine hiçbir zarar vermeyecek
kadar mükümmel bir yapının ortaya çıkması da mümkün değildir. Işık saçan
tüm canlılar Allah'ın üstün yaratma sanatının delillerindendir. Allah
sonsuz bilgi, akıl ve kudretinin delillerini, yarattığı canlılar vasıtasıyla
bizlere tanıtmaktadır. Aynı zamanda insanlara, ne kadar çalışırlarsa
çalışsınlar, doğadaki bu kusursuz mekanizmaları Rabbimizin dilemesi
dışında var etmeye güçleri yetmeyeceğini hatırlatmaktadır.

IŞIK ÜRETEN DENİZALTI
CANLILARI
Resimlerde
gördüğünüz bu canlılar kapkaranlık olan derin
denizlerde Allah'ın
onlara verdiği ışık saçma özellikleri sayesinde yaşamlarını
sürdürürler.
|
Resimlerde gördüklerinize benzer
pek çok deniz altı canlısı da ateş böcekleri gibi ışık üreten sistemlere
sahiptir. Genellikle de ışıklarını düşmanlarını şaşırtmak ya da korkutmak
için kullanırlar. Bu canlıların hemen hepsinin sırtında tıpkı kumaşlardaki
dikiş yerine benzeyen şeritler halinde yerleştirilmiş, ışık üretebilen
hücreler bulunmaktadır. Şimdi bu canlıların genel özelliklerini tanıyalım:
Bunlardan bir tür, görünüm olarak denizanalarına benzeyen canlılardır.
Genellikle gözle görülemeyen bitkiler ve küçük deniz hayvanları ile
beslenirler. Bazıları avlarını tıpkı balık oltası gibi suda hareket
eden yapışkan dokunaçları ile yakalar. Bir başka türün ise çok geniş
bir biçimde açılabilen, pek çok canlıyı yutabilen bir ağzı vardır. Vücudunda
sıra halinde ince tüyler bulunur ve hayvan bu tüylerini suda kendini
ileri doğru itebilmek için kullanır.
Işık saçan canlı türlerinin de kendi içlerinde ilginç özellikleri vardır.
Örneğin kırmızı türleri dokunulduğunda parlar. Aynı zamanda suya parıldayan,
ışıklı taneler bırakabilir. Bu, düşmanlardan kurtulmak için kullanılan
bir şaşırtma yöntemidir.
Denizyıldızları, denizkestaneleri, tüylü yıldızlar gibi canlılar ise
"dikenli hayvanlar" olarak adlandırılır. Bu hayvanların birçoğunun derisi
savunma amacıyla kullandıkları keskin dikenlerle kaplıdır. Deniz kıyılarında,
mercan kayalıklarında ve deniz yataklarında yaşarlar. Bu canlılar da
düşmanlarından korunmak için kendi ışıklarını üretirler. Parlak kollara
ya da omurgalara sahip olan bu canlılar bir saldırıya uğradıklarında
suda ışık bulutları oluşturabilirler.
"Göklerde ve
yerde bulunanlar O'nundur; hepsi
O'na 'gönülden boyun eğmiş' bulunuyorlar.
Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O'dur;
bu O'na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en
yüce misal O'nundur. O, güçlü ve üstün olandır,
hüküm ve hikmet sahibidir."
(Rum Suresi, 26-27)
|
Işık üreten deniz altı canlılarının en ilginç özellikleri ise ışıklarını,
yanıltmak için kullanmalarıdır. Bu konuda örnek olarak bir denizyıldızı
türünü verebiliriz. Bu denizyıldızı denizin yaklaşık 1.000 m dibinde
yaşamaktadır. Kollarının ucundan parlak yeşil-mavi ışıklar saçar. Işıklı
uyarısı düşmanlarına kötü bir tadı olduğunu bildirmek içindir. Yine
başka bir denizyıldızı türü ise kendisine saldırıldığında parlamaya
başlar ve düşmanı uzaklaştırmak için kollarından birini düşmana doğru
fırlatır. Kopan kol beyaz ışık saçmaya devam eder ve düşmanın dikkati
kola yönelir. Denizyıldızı da bu sırada kaçabileceği kadar vakit kazanmış
olur.
Burada verdiğimiz birkaç örnekte de görüldüğü gibi canlılardaki ışık
üretme mekanizmaları da Allah'ın yaratışındaki muhteşemliği bize göstermektedir.
Burada söz ettiğimiz canlılar, suyun altında yaşayan, çoğu zaman vücutlarının
çoğu sudan oluşan, bir akla ve bilince sahip olması mümkün olmayan canlılardır.
Ama her biri okuyanları hayrete düşürecek, harika özelliklere sahiplerdir.
Bu da bize göstermektedir ki; Allah hiçbir örnek edinmeksizin yaratandır.
Bu örnekler Allah'tan başka ilah olmadığını, Allah'ın herşeyin yaratıcısı
olduğunu anlamamız içindir. Bu gerçeği anlayan kişi Allah'ın sınırsız
gücünü de anlayacak ve yaşamını yalnızca Allah'ı hoşnut edecek şekilde
geçirmek için çalışacaktır.
Unutmayın ki Allah
bir ayette Kendisinden başka ilah edinmeye kalkışanların yapayalnız
kalacaklarını bildirmekte ve şöyle buyurmaktadır:
Allah ile beraber başka ilahlar
edinme, yoksa kınanmış ve kendi başına (yapayalnız ve yardımcısız) bırakılmış
olursun. (İsra Suresi, 22)

PAPAĞAN
BALIĞININ UYKU TULUMU
Resimde
gördüğünüz balığın adı -sizin de fark ettiğiniz nedenden yani papağana
benzemesi yüzünden- papağan balığıdır. Rengarenk bir görünümü olan bu
balık, düşmanlarından korunmak için çok farklı bir yöntem kullanır.
Özellikle geceleri kendi ürettiği jelatin benzeri bir madde ile tüm
vücudunu kaplar. Aklınıza gelen "neden?" sorusunun cevabını vermeden
önce bu maddenin nasıl üretildiğine ve kullanıldığına bir bakalım.
Papağan balığının kılıfı balığın solungaç boşluğunun üst kenarında
bulunan bir yerden salgılanır. Balık bu işlemi nefes alıp verirken
yapar. Bir süre sonra bu kılıf, balığın tüm vücudunu sarar. Bu sayede
balık kendini bir nevi uyku tulumunun içine sokmakta ve gece olduğunda
kendisini dış etkenlere karşı koruyabilmektedir. Bu madde aynı zamanda
balığın kamuflaj yaparak gizlenmesini de sağlar. Şeffaf uyku tulumunun
en önemli fonksiyonu da balığı en büyük düşmanlarından olan müren
balıklarına karşı korumaktır. Mürenler olağanüstü hassas bir koku
alma yeteneğine sahiptirler ve avlarını bu yetenekleri sayesinde bulurlar.
Fakat papağan balığının koruyucu kılıfı sayesinde müren balığı, onun
kokusunu alamaz. Hatta yanından geçerken kılıfın içindeki balığa çarpsa
bile onu fark edemez.
Bu durumda şunu düşünmek gerekir: Papağan balıkları geceleri kullandıkları
bu koruyucu kılıfı nasıl elde etmişlerdir? Baş düşmanları olan müren
balıklarının koklayarak avlandığını nereden bilmektedirler? Mürenlerin
kuvvetli koku alma duyusunu durdurabilecek ve geceyi rahatlıkla geçirmelerini
sağlayacak böylesine önemli bir maddeyi nasıl keşfetmişlerdir?
Kimyevi bir maddeyi kendi vücudunda üretip, sonra da kendisini bu
maddeyle kaplamayı bir balığın akletmesini, planlamasını beklemek
elbette ki mümkün değildir. Böyle bir şeyin zaman içinde kendiliğinden
meydana gelmesi de mümkün değildir. Nasıl ki resimdeki papağan balıkları
böyle bir maddeyi üretmeyi kendi bilinçleriyle planlayıp, vücutlarında
böyle bir sistemi kendi iradeleriyle oluşturamazlarsa, bundan 1.000
sene önce ya da 10.000 sene önce yaşamış bir papağan balığı da bunu
yapamaz.
Balığın vücudunun düşmanına karşı çok uygun bir jelatinle kaplanmış
olması çok usta bir kamuflaj yöntemidir. Böyle bir özelliğin ancak
bilinçli bir tasarım sonucunda oluşabileceği ise çok açıktır. Bu bilinç
de, balığa ya da başka herhangi bir varlığa değil, tüm bunları var
edip düzenleyen Allah'a aittir.
|