Hıristiyanlık, Musevilik ve İslam'ın Ortak İnanç
Esasları:
Allah Her Şeyi Yaratandır
Çevremizde gördüklerimizi, vücudumuzdaki hücrelerden
uçsuz bucaksız galaksilere kadar evrendeki herşeyi Allah yaratmıştır.
Tüm alemleri Rabbimiz yoktan var etmiştir. Evrenin tüm detaylarındaki
kusursuzluk, görkemli sanat, muhteşem düzen ve mükemmel tasarım
Rabbimizin yaratışının delilleridir. Herşeyi yaratanın Yüce Allah
olduğu, tüm evreni "örnek edinmeksizin", yoktan var ettiği,
ona bir düzen verdiği ve herşeyi belli bir ölçüyle takdir ettiği,
bazı Kuran ayetlerinde şöyle haber verilmiştir:
... O'na mülkünde ortak yoktur, herşeyi
yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir.
(Furkan Suresi, 2)
... O, herşeyi yaratmıştır. O, herşeyi
bilendir. İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan başka İlah yoktur.
Herşeyin yaratıcısıdır, öyleyse O'na kulluk edin. O, herşeyin üstünde
bir vekildir. (Enam Suresi, 101-102)
Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin)
yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol"
der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)
Aynı gerçek İncil'de şöyle geçmektedir:
... Göğü, yeryüzünü, denizi ve onlarda
bulunan herşeyi yaratan O'dur. (Habercilerin İşleri, Bap 14, 15)
Her varlığa yaşam veren Allah'ın önünde
sana buyuruyorum. (Timoteos'a I. Mektup, Bap 6, 13)
Herşeyi yaratanın Allah olduğu ve Rabbimiz'in tüm
alemleri yoktan var ettiği Tevrat'ta ise şu şekilde yer almaktadır:
O Allah ki, gökleri ve yeri, denizi
ve içlerindeki herşeyi yaratan, ebediyen hakikati koruyan... (Mezmurlar,
Bap 146, 6)
Başlangıçta Allah gökleri ve yeri
yarattı. (Tekvin, Bap 1, 1)
Allah'tan Başka İlah Yoktur
Müslümanlar, Allah'tan başka İlah olmadığına iman
ederler. Rabbimiz, herşeyi yoktan yaratan, en güzel bir biçimde
kusursuzca var eden, pek büyük ve üstün olan, herşeyin iç yüzünden
ve gizli yönlerinden haberdar olan, ezeli ve ebedi olan, doğmamış
ve doğrulmamış olan, her türlü eksiklikten ve noksanlıktan münezzeh,
diri, herşeyi bilen ve herşeye gücü yeten, şanı büyük olan, hükmeden,
keremi bol olan, esirgeyen ve bağışlayan Yüce Allah'tır. Göklerde
ve yerde olanların tümü Allah'a teslim olmuşlardır ve O'nu tesbih
etmektedirler. Allah, Kuran'da Kendisi'nden başka İlah olmadığını
şu şekilde bildirmiştir:
O, Allah'tır, Kendisi'nden başka
İlah yoktur. İlkte de, sonda da hamd O'nundur. Hüküm O'nundur ve
O'na döndürüleceksiniz. (Kasas Suresi, 70)
Sizin İlahınız tek bir İlahtır; O'ndan
başka İlah yoktur; O, Rahman'dır, Rahim'dir (bağışlayan ve esirgeyendir).
(Bakara Suresi 163)
Allah, gerçekten Kendisi'nden başka
İlah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O'ndan
başka İlah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan
O'ndan başka İlah yoktur. (Al-i İmran Suresi, 18)
Tevrat'ta da Allah'tan başka İlah olmadığı yazılıdır.
Konuyla ilgili bazı Tevrat pasajları şu şekildedir:
... Her Şeye Egemen Rab diyor ki,
"İlk ve son Benim, Ben'den başka Allah yoktur." (İşaya,
Bap 44, 6)
Ey dünyanın dört bucağındakiler,
Bana dönün, kurtulursunuz. Çünkü Allah Benim, başkası yok. (İşaya,
Bap 45, 22)
İncil'de yer alan pek çok açıklamada da Allah'tan
başka İlah olmadığı, Allah'ın bir ve tek olduğu ve inananların yalnızca
Allah'a kulluk etmeleri gerektiği bildirilmektedir:
... "Allah'ın olan Rabbe tap,
yalnız O'na kulluk et" diye yazılmıştır. (Matta, Bap 4, 10)
...Allah'ımız olan Rab tek Rab'dir.
Allah'ın olan Rabbi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla
ve bütün gücünle seveceksin... (Markos, Bap 12, 29-30)
... 'Allah tektir ve O'ndan başkası
yoktur' demekle doğruyu söyledin. (Markos, Bap 12, 32)
Allah Her Şeye Güç Yetirendir
İnsan eksiklikleri ve kusurları olan, aciz bir
varlıktır. Zamana ve mekana bağımlıdır ve ancak Rabbimiz'in takdiriyle
varlığını devam ettirebilir. Zamanı, mekanı, insanı ve tüm alemleri
ve varlıkları Allah yaratmıştır. Rabbimiz, her türlü kusur ve eksiklikten
tamamıyla münezzehtir. O, Üstün ve Yüce olandır. Her olay Rabbimiz'in
izniyle ve takdiriyle gerçekleşir. Allah dilemeden, yeryüzünde bir
yaprak düşmez, bir dişi gebe kalmaz ve hiçbir canlı O'nun bilgisi
dışında doğuramaz. Allah, gizliyi ve açıkta olan herşeyi bilen ve
herşeye güç yetirendir. Göklerde ve yerde Allah'ı aciz bırakabilecek
hiçbir güç yoktur, Allah dilediğini yapmaya güç yetirendir, sonsuz
güç ve kudret sahibidir. Kainattaki tüm iktidar ve kudretin yegane
sahibi Allah'tır. Allah'ın üstün güç sahibi olduğu, herşeyin O'nun
dilemesi ile gerçekleştiği, en üstün ve en büyük olduğu bazı Kuran
ayetlerinde şöyle bildirilir:
Allah, yedi göğü ve yerden de onların
benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin
gerçekten Allah'ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın
ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için. (Talak Suresi,
12)
Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır.
İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onunla
sorguya çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini azablandırır.
Allah, herşeye güç yetirendir. (Bakara Suresi, 284)
Artık, doğuların ve batıların Rabbine
yemin ederim; Biz gerçekten güç yetireniz. Onların yerine kendilerinden
daha hayırlılarını getirip-değiştirmeye. Üstelik Bizim önümüze geçilemez.
(Mearic Suresi, 40-41)
Allah'ın herşeye güç yetiren olduğu İncil'de ise
şöyle belirtilir:
Beş serçe iki meteliğe satılmıyor
mu? Ama bunların bir teki bile Allah Katında unutulmuş değildir.
Nitekim başınızdaki saçlar bile tek tek sayılıdır... (Luka, Bap
12, 6-7)
İsa onlara bakarak, "İnsanlar
için bu imkansız, ama Allah için herşey mümkün" dedi. (Matta,
Bap 19, 26)
Tevrat'ta yer alan pek çok açıklamada da Allah'ın
herşeye güç yetiren olduğu açıkça bildirilmiştir:
... Allah'ın ismi ezelden ebede
kadar mübarek olsun; çünkü hikmet ve güç O'nundur. Ve vakitleri
ve zamanları değiştiren O'dur; krallar kaldırır ve krallar diker;
hikmetlilere hikmet ve anlayışlılara bilgi verir; derin ve gizli
şeyleri O açar; karanlığın içinde ne vardır bilir ve ışık O'nun
yanında yer tutmuştur. (Daniel, Bap, 2, 20-22)
"Ben herşeye gücü yeten Allah'ım"
dedi... (Tekvin, Bap 35, 11)
Allah Her Şeyi Bilir
Allah herşeyden haberdar olandır; herşeyi işitir,
görür ve bilir. Herhangi bir olay nerede olursa olsun, ne kadar
gizli olursa olsun, Allah en ince ayrıntısına kadar bilir. Kimin
ne zaman nerede doğduğu ve öldüğü, yaşamı süresince neler yaptığı,
hangi amaçlar uğruna çaba harcadığı, ne zaman güldüğü, ne zaman
ağladığı, neler planladığı, içinden neler geçirdiği gibi tüm detaylar
Rabbimiz'in bilgisi dahilindedir. Aynı anda uzayda meydana gelen
her olay, dünya üzerindeki milyarlarca hayvan ve bitkinin durumları,
kainatın tüm kanunları gibi saymakla bitiremeyeceğimiz her türlü
bilgiye hakimdir. Allah Kuran'da şöyle buyurmaktadır:
Allah'ın, gökte ve yerde olanların
hepsini bilmekte olduğunu bilmiyor musun? Gerçekten bunlar bir kitaptadır.
Hiç şüphesiz bunlar, Allah için pek kolaydır. (Hac Suresi, 70)
Şüphesiz O, sözün açıkta söylenenini
de bilmekte, saklamakta olduklarınızı da bilmektedir. (Enbiya Suresi,
110)
Senin içinde olduğun herhangi bir
durum, onun hakkında Kur'an'dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin
işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona (iyice) daldığınızda,
Biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre
ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha
küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı)
olmasın. (Yunus Suresi, 61)
Rabbimiz'in herşeyi yaratan ve bilen olduğu, tüm
bilgilerin sahibi olduğu, O'nun ilmi dışında hiçbir varlığın hiçbir
şey yapmaya güç yetiremeyeceği Kuran'da bildirilen bir gerçektir.
Bizim bildiğimiz veya bilmediğimiz, açıkta veya gizli olan, çok
büyük veya gözle görülmeyecek kadar küçük herşey Allah'ın kontrolünde
ve bilgisindedir. İncil ve Tevrat'ta ise Allah'ın herşeyi bilen
olduğu şu şekilde ifade edilmiştir:
Belli olmayacak gizli hiçbir şey yoktur, bilinmeyecek
ve aydınlığa çıkmayacak saklı birşey yoktur. (Luka, Bap 8, 17)
Oturuşumu ve kalkışımı Sen bilirsin. Düşüncemi
uzaktan anlarsın. Yolumu ve yattığım yeri ayırt edersin. Ve bütün
yollarımı iyi bilirsin. Çünkü dilimde bir söz yokken, İşte, ya Rab,
Sen onu tamamen bilirsin. (Mezmurlar, Bap 139, 2-4)
Allah Merhametlidir ve Bağışlayandır
Kuran'da Rabbimiz'in "merhametlilerin (en)
merhametlisi" (Yusuf Suresi, 92) olduğu bildirilmiştir. Allah
sonsuz merhametini ve lütfunu görünen ve görünmeyen herşeyde tecelli
ettirir. İnsanın soluduğu hava, içtiği su, yediği yemek, seyretmekten
hoşlandığı güzel bir manzara, şefkat duyduğu bir hayvan, güvendiği
ve sevdiği dostları, ailesi, yakınları, giydiği kıyafetler, yaşadığı
ev, bindiği araba Allah'ın sunduğu nimetlerden yalnızca birkaçıdır.
İnsan yaşamı boyunca Allah'ın merhametini, korumasını ve şefkatini
üzerinde hisseder. Rabbimiz'in verdiği sayısız nimet karşılığında
insanın yapması gereken ise yalnızca O'na yönelmek ve O'nun razı
olacağı bir kul olabilmek için vargücüyle gayret etmektir. Allah
tevbeleri kabul eden, Kendisi'ne samimiyetle yöneleni hidayete erdiren,
affı çok olandır. Dua edenin duasına icabet eden, insanı içinde
bulunduğu sıkıntı ve zorluklardan kurtaran yalnızca Allah'tır.
Kuran-ı Kerim'de Rabbimiz'in bağışlayıcılığı, insanlara
merhameti ve şefkati şöyle bildirilmiştir:
... Allah, imanınızı boşa çıkaracak
değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir.
(Bakara Suresi, 143)
(Ben'den onlara) De ki: "Ey kendi
aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah'ın rahmetinden
umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O,
bağışlayandır, esirgeyendir." (Zümer Suresi, 53)
Sizi karanlıklardan nura çıkarması için kuluna
apaçık ayetler indiren O'dur. Şüphesiz Allah, size karşı elbette
şefkatli olandır, esirgeyendir. (Hadid Suresi, 9)
İncil'de de Allah'ın merhametli olduğu yazılıdır.
Bu gerçeği bildiren ifadelerin bazıları şu şekildedir:
Allah'ımızın sınırsız acımasıyla yücelerden üzerimize
Güneş doğacak... (Luka, Bap 1, 79)
... Rabbin çok acıyan ve sevecenlikle davranan
olduğunu bildiniz. (Yakup'un Mektubu, Bap 5, 11)
Allah'ın insanlara merhameti ve bağışlayıcılığı
Tevrat'ta ise şu şekilde yer almaktadır:
Rab Kendisini sevenlerin hepsini korur ve bütün
kötüleri helak eder. (Mezmurlar, Bap 145, 20)
Rab rahimdir ve rauftur. Çok sabırlıdır ve inayeti
çoktur. (Mezmurlar, Bap 103, 8)
Yalnızca Allah'a Kulluk Etmek
De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda
müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına
kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp
bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim... "
(Al-i İmran Suresi, 64)
İncil
... 'Allah'ın olan Rabbe tap, yalnız O'na kulluk
et' diye yazılmıştır. (Matta, Bap 4,10)
Tevrat
Allah'ınız Rab'den korkacaksınız; O'na kulluk edecek
ve O'nun adıyla ant içeceksiniz. Başka ilahların, çevrenizdeki ulusların
taptığı hiçbir ilahın ardınca gitmeyeceksiniz (Tesniye, Bap 6, 13-14)
Allah'ı Bırakıp Putlar Edinmemek
(İbrahim) Dedi ki: "Siz gerçekten,
Allah'ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi-bağı olarak putları
(ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü, kiminiz kiminizi inkar
edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barınma
yeriniz ateştir ve hiçbir yardımcınız yoktur." (Ankebut Suresi,
25)
Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer;
seçim onlara ait değildir. Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir,
yücedir. (Kasas Suresi, 68)
Allah'tan başka taptıklarınız sizler
gibi kullardır. Eğer doğru iseniz, hemen onları çağırın da size
icabet etsinler. (Araf Suresi, 194)
İncil
Onlar Allah ile ilgili gerçeğin yerine yalanı koydular.
Yaradan'ın yerine yaratığa tapıp kulluk ettiler. Oysa Allah sonsuza
dek övülmeye layıktır... (Pavlus'un Romalılara Mektubu, Bap 1, 25)
Tevrat
Siz ise Beni bıraktınız, ve başka
ilahlara kulluk ettiniz... Gidin ve seçtiğiniz ilahlara feryat edin,
sıkıntı vaktinizde onlar sizi kurtarsınlar. (Hakimler Bap 10, 13-14)
... "Seni Mısır'dan, köle olduğun
ülkeden çıkaran Allah'ın Rab Benim. Ben'den başka Allah'ın olmayacak.
Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yer altındaki
sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın. Putların
önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın... " (Çıkış, Bap 20,
2-5)
Allah'ı Yüceltmek
... Şüphesiz 'izzet ve gücün' tümü
Allah'ındır… (Yunus Suresi, 65)
Arşın sahibidir; Mecid (pek yüce)dir.
(Büruc Suresi, 15)
Rabbinin yüce ismini tesbih et. (A'la
Suresi, 1)
İncil
Onur ve yücelik sonsuzlara dek ölümsüz, görünmez
tek Allah'ın olsun... (Pavlus'un Timoteos'a I. Mektubu, 1: 17)
Tevrat
Ya Rab, büyüklük, güç, yücelik,
zafer ve görkem Senin'dir. Gökte ve yerde olan herşey Senin'dir.
Egemenlik Senin'dir, ya Rab! Sen herşeyden yücesin. Zenginlik ve
onur Sen'den gelir. herşeye egemensin. Güç ve yetki Senin elindedir.
Birini yükseltmek ve güçlendirmek Senin elindedir. Şimdi, ey Allah'ımız,
Sana şükrederiz, görkemli adını överiz (I. Tarihler, Bap 29, 11-13)
Ey bütün halklar, Rabbi övün, Rabbin
gücünü, yüceliğini övün. (I. Tarihler, Bap 16, 28)
Gücü Veren Allah'tır
Ey kavmim, Rabbinizden bağışlanma
dileyin, sonra O'na tevbe edin. Üstünüze gökten sağanak (yağmurlar,
bol nimetler) yağdırsın ve gücünüze güç katsın. Suçlu-günahkarlar
olarak yüz çevirmeyin." (Hud Suresi, 52)
Sonra onlara karşı size tekrar 'güç
ve kuvvet verdik', size mallar ve çocuklarla yardım ettik ve topluluk
olarak sizi sayıca çok kıldık. (İsra Suresi, 6)
İncil
... İsa, Rabbin gücü sayesinde hastaları iyileştiriyordu.
(Luka, Bap 5, 17)
Tevrat
... Gücümü yükselten Rab'dir. (I. Samuel, Bap 2,
1)
Öldüren ve Dirilten Allah'tır
Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin
olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen
oluverir. (Mü'min Suresi, 68)
O'ndan başka İlah yoktur; diriltir
ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir, geçmiş atalarınızın da Rabbidir.
(Duhan Suresi, 8)
Doğrusu, öldüren ve dirilten O'dur.
(Necm Suresi, 44)
İncil
… Ama bu, kendimize değil, ölüleri dirilten Allah'a
güvenmemiz için oldu. (Korintoslulara II. Mektup, Bap 1, 9)
Tevrat
Rab öldürür de diriltir de. (Samuel, Bap 2, 6)
Allah Dilediğini Zengin Dilediğini
Yoksul Kılar
Allah, kullarından dilediğine rızkı
yayıp-genişletir, (ve) kısar da. Şüphesiz Allah, herşeyi bilendir.
(Ankebut Suresi, 62)
De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım,
dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini
aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten
Sen, herşeye güç yetirensin." (Al-i İmran Suresi, 26)
Tevrat
O kimini yoksul, kimini zengin kılar. Kimini alçaltır,
kimini yükseltir. (I. Samuel, Bap 2, 7)
Allah Sadık Olanları Korur
Çünkü Allah, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları
sadakatlerinden dolayı mükafatlandıracak, münafıkları da dilerse
azaplandıracak veya tevbe (nasib edip tevbe)lerini kabul edecektir.
Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Ahzab Suresi,
24)
Tevrat
Rab sadık kullarının adımlarını korur... (I. Samuel.
Bap 2, 9)
Allah Övülmeye Layık Olandır,
Hamid'dir
Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur.
Şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan (Gani)dır, övülmeye
layık olandır. (Hac Suresi, 64)
Ey insanlar, siz Allah'a (karşı fakir
olan) muhtaçlarsınız; Allah ise, Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır,
Hamid (övülmeye layık)tır. (Fatır Suresi, 15)
İncil
Övgü, yücelik ve bilgelik, şükran ve saygı, güç
ve kudret sonsuzlara dek Allah'ın olsun. (Yuhanna'ya Gelen Esinleme,
Bap 7, 12)
Dilimizle Rabbi överiz... (Yakub'un Mektubu, Bap
3, 9)
Tevrat
Övgüye değer Rabbe seslenir... (II.Samuel,
Bap 22, 4)
Ya Rab, Sensin benim Allah'ım, Seni
yüceltir, adını överim... (İşaya, Bap 25, 1)
Sana şükreder, Seni överim. Sen
ki, bana bilgelik ve güç verdin... (Daniel, Bap 2, 23)
En Doğru Yol Allah'ın Yoludur
Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Öğüt
alıp düşünmesini bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer
açıkladık. (En'am Suresi, 126)
Onlar, sözün en güzeline iletilmişlerdir
ve övülen doğru yola iletilmişlerdir. (Hac Suresi, 24)
İncil
Oysa eldekiyle yetinerek Allah yolunda yürümek
büyük kazançtır. (Timoteosa I. Mektup, Bap 6, 6)
Tevrat
Allah'ın yolu kusursuzdur... (II.Samuel, Bap 22,
31)
Doğru Yola İleten Allah'tır
Allah, rızasına uyanları bununla kurtuluş
yollarına ulaştırır ve onları Kendi izniyle karanlıklardan nura
çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir. (Maide Suresi, 16)
De ki: "Rabbim gerçekten beni
doğru yola iletti, dimdik duran bir dine, İbrahim'in hanif (muvahhid)
dinine… O, müşriklerden değildi." (En'am Suresi, 161)
Tevrat
Sığınağım Allah'tır, yolumu doğru kılan O'dur.
(II.Samuel, Bap 22, 33)
Allah Kendi Yoluna Uyanları
Başarıya Ulaştırır
Kim Allah'ı, Resulü'nü ve iman edenleri dost (veli)
edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır.
(Maide Suresi, 56)
İncil
İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız
değil, Allah'ın armağanıdır. (Efesoslulara Mektup, Bap 2, 8)
Tevrat
Allah'ın Rabbin verdiği görevleri yerine getir.
O'nun yollarında yürü ve Musa'nın yasasında yazıldığı gibi Allah'ın
kurallarına, buyruklarına, ilkelerine ve öğütlerine uy ki, yaptığın
herşeyde ve gittiğin her yerde başarılı olasın. (I.Krallar, Bap
2, 3)
Kitabın Tamamına Uymak
Sizler, işte böylesiniz; onları seversiniz,
oysa onlar sizi sevmezler. Siz tümüne inanırsınız, onlar sizinle
karşılaştıklarında "inandık" derler, kendi başlarına kaldıklarında
ise, size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar...
(Al-i İmran Suresi, 119)
Allah'ın indirdiği Kitap'tan bir şeyi
göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar;
onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah
kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için
acı bir azap vardır. (Bakara Suresi, 174)
Tevrat
Yeter ki, güçlü ve yürekli ol. Kulum
Musa'nın sana buyurduğu Kutsal Yasa'nın tümünü yerine getirmeye
dikkat et. Gittiğin heryerde başarılı olmak için bu yasadan ayrılma,
sağa sola sapma. (Yeşu, Bap 1, 7)
Allah'tan Korkmak
Şüphesiz, Allah korkusu, inananların ortak ve önemli
vasıflarından biridir. Kuran'da da bu korkunun nasıl olması gerektiği
açıkça tarif edilmiştir. Allah'a karşı duyulan korku dünyevi korkulardan
tamamen farklıdır. Müminler, Allah'a karşı içli ve derin bir saygı
duyarlar, O'nun isteklerine aykırı işler yapmaktan sakınırlar, Rabbimiz'in
rızasını yitirmekten ve azabına uğramaktan çekinirler. İşte müminlerin
bu konudaki titizliği, Allah'a karşı duydukları saygı dolu korkunun
bir göstergesidir.
Kuran'da inananlara, "Allah'tan
nasıl korkup-sakınmak gerekiyorsa öylece korkup sakının" (Ali
İmran Suresi, 102) ve "Öyleyse güç
yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup-sakının" (Tegabun Suresi,
16) şeklinde emredilmiştir. Mümine düşen görev, Allah'ın
yarattıkları üzerinde düşünmek, Rabbimiz'in sınırsız aklını, ilmini,
sanatını, kudretini, büyüklüğünü iyice kavramaktır. Böylece Allah'a
karşı duyduğu saygı dolu korku da artacaktır.
Allah'tan gereği gibi korkan bir insan, kötülüklerden
ve hatalardan korunmuş ve arınmış olur, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmasını
engelleyecek şeylerden uzak durur. Allah korkusunun insana akıl
ve anlayış kazandırdığına dair bir sır Kuran'da şöyle belirtilmiştir:
Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız,
size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir,
kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir.
(Enfal Suresi, 29)
İncil'de de Hz. İsa'nın, korkulması gerekenin yalnızca
Allah olduğunu bildirdiği ifade edilmektedir:
Siz dostlarıma söylüyorum, bedeni öldüren, ama
ondan sonra başka bir şey yapamayanlardan korkmayın. Kimden korkmanız
gerektiğini size açıklayayım: Kişiyi öldürdükten sonra cehenneme
atma yetkisine sahip olan Allah'tan korkun. Evet, size söylüyorum,
O'ndan korkun. (Luka, Bap 12, 4-5)
İncil'in çeşitli bölümlerinde, inananların Allah'tan
korkmaları gerektiği tekrarlanmıştır:
Herkese değer verin. Kardeşlik birliğini
sevin. Allah'tan korkun. Devlet yöneticisine değer verin. (Petros'un
I. Mektubu, Bap 2, 17)
... Her ulusa, her soya, her
dile, her halka yüksek sesle, "Allah'tan korkun, O'na yücelik
verin" diyordu... (Vahiy, Bap 14, 6-7)
Tevrat'ta ise, "Rab korkusu hikmetin başlangıcıdır"
denir (Mezmurlar, Bap 111, 10) ve insanın ancak Allah'tan korkmakla
doğru yolu bulacağı haber verilir. Tevrat'ta Allah korkusu ile ilgili
yer alan diğer bazı açıklamalar ise şu şekildedir:
Rab korkusu temizdir; ebediyen durur.
Rabbin hükümleri haktır; hepsi doğrudur. (Mezmurlar, Bap 19, 9)
Rabbe korkuyla hizmet edin, Titreyerek
sevinin. (Mezmurlar, Bap 2, 11)
Ne mutlu Rab'den korkana, O'nun
yolunda yürüyene! (Mezmurlar, Bap 128, 1)
Herşeye egemen Rabbi kutsal sayın.
Korkunuz... O'ndan olsun. (İşaya, Bap 8, 13)
Allah Sevgisi
Yeryüzündeki her güzellik hem Rabbimiz'in bir nimeti
hem de O'nun sonsuz güzelliğinin bir yansımasıdır. Vicdan sahibi
ve düşünen her insan, tüm bu güzelliklerin asıl sahibi olan Allah'a
büyük bir coşku ve sevgi ile bağlanır. İman edenler, Allah'ı herkesten
ve herşeyden daha çok severler; sevdikleri varlıkları ve güzellikleri
yaratanın Allah olduğunu bilirler. Allah sevgisi, gerçek mutluluğun
ve huzurun kaynağıdır. Allah'ı çok seven, Allah'tan çok korkan,
O'nun kendisinden hoşnut olması için samimi bir gayret gösteren
her mümin, dünyaya güzellik kazandıran hayırlı insanlardandır. Allah'ı
seven, Allah'ın yarattıklarını da sever, onlara karşı şefkat ve
merhamet duyar, onları korumak, onlara hayır ve güzellik getirmek
ister.
Allah'ı unutarak tüm sevgilerini O'nun yarattıklarına
yöneltenler, Allah'ın varlığını göz ardı ederek bir şeye tutkulu
bir sevgiyle bağlananların elde ettikleri ise yalnızca acı, mutsuzluk
ve huzursuzluktur. Müşrikler ile müminlerin sevgi anlayışı arasındaki
derin farklılık bir Kuran ayetinde şöyle bildirilmiştir:
İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak'
tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler.
İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür... (Bakara
Suresi, 165)
Eski Ahit'te, Tesniye kitabında şöyle yazılıdır:
... Allahımız Rab, tek Rab'dir. Allah'ın Rabbi
bütün kalbinle, bütün ruhunla ve bütün gücünle seveceksin. Ve sana
bugün verdiğim bu emirler kalbinde olacaklardır. (Tesniye, Bap 6,
4-7)
İncil'de de aynı hüküm şu şekilde tekrarlanmıştır:
... Allah'ın Rabbi tüm yüreğinle, tüm canınla,
tüm anlayışınla seveceksin. (Matta, Bap 22, 37)
Allah'a Şirk Koşmamak
(İbrahim) Dedi ki: "Siz gerçekten, Allah'ı
bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi-bağı olarak putları (ilahlar)
edindiniz. Sonra kıyamet günü, kiminiz kiminizi inkar edip-tanımayacak
ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir
ve hiçbir yardımcınız yoktur." (Ankebut Suresi, 25)
Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer; seçim onlara
ait değildir. Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir, yücedir.
(Kasas Suresi, 68)
Allah'tan başka taptıklarınız sizler gibi kullardır.
Eğer doğru iseniz, hemen onları çağırın da size icabet etsinler.
(Araf Suresi, 194)
İncil
Onlar Allah ile ilgili gerçeğin yerine yalanı koydular.
Yaradan'ın yerine yaratığa tapıp kulluk ettiler. Oysa Allah sonsuza
dek övülmeye layıktır... (Pavlus'un Romalılara Mektubu, Bap 1, 25)
Tevrat
Siz ise Beni bıraktınız ve başka
ilahlara kulluk ettiniz... (Hakimler Bap 10, 13-14)
İsrailliler Rabbin gözünde kötü
olanı yaptılar, Baallara taptılar... Çünkü Rabbi terk edip Baala
ve Aştoretlere taptılar. (Hakimler, Bap 2, 11-13)
Dünya Hayatının Geçiciliği
İnkarcılar ile inananların dünya hayatına bakış
açıları tamamen farklıdır. İnkarcılar dünya nimetlerinden olabildiğince
faydalanmayı hayatlarının başlıca gayesi olarak görürler. Oysa insan
dünyaya ait olan herşeyi ölümüyle birlikte geride bırakacaktır.
Bir insanın dünya hayatında sahip olduğu herşey geçicidir. Bunun
bilincinde olan inananlar günlük yaşamları içinde dünya nimetlerinden
istifade ederler; ancak bunları amaç olarak görmezler; sahip oldukları
herşeyi Allah'a şükretmek ve O'nun rızasını kazanmak için birer
araç olarak değerlendirirler. İnananlar, gösterişli arabaların,
göz alıcı evlerin, etkileyici bahçelerin, değerli mücevherlerin,
güzel insanların, kısacası sayısız dünya nimetinin geçici olduğunun
farkındadırlar. Bunların asıllarının sonsuz olarak cennette yer
aldığının bilincindedirler.
Allah, insanlara dünyanın geçici süslerine aldanmamalarını,
dünyevi hırs ve tutkuların esiri olmamalarını bildirmiştir. Kuran'da
dünya hayatının gerçeği ve geçiciliği şöyle bildirilmiştir:
Kadınlara, oğullara, kantar kantar
yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere
duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar,
dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah katında
olandır. (Al-i İmran Suresi, 14)
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun,
'(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda
bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur.
Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin)
hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı
kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli
bir azab; Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır.
Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir. (Hadid
Suresi, 20)
İncil'in Markos bölümünde ise dünyevi kaygıların,
sadece dünyaya yönelik isteklerin ve maddi zenginliğin insanları
Allah'ın yolundan alıkoyduğu şu benzetmeyle anlatılır:
Yine bazıları dikenler arasında ekilen tohumlara
benzerler. Bunlar sözü işitirler, ama dünyasal kaygılar, zenginliğin
aldatıcılığı ve daha başka hevesler araya girip sözü boğar ve ürün
vermesini engeller. İyi toprağa ekilenler ise, sözü işiten, onu
benimseyen, kimi otuz, kimi altmış, kimi de yüz kat ürün veren kişilerdir.
(Markos, Bap 4, 18-20)
İncil'de inananlara, dünya hayatının geçici zevklerine
dalmamaları, dünya tutkusunun insanlarda kalp katılaşmasına neden
olduğu bildirilir. İncil'in çeşitli bölümlerinde, dünyanın geçiciliği
ve dünyaya bağlanmanın son derece büyük bir hata olduğu şöyle dile
getirilir:
Kendinize dikkat edin. Zevk-sefayla,
sarhoşlukla, yaşamın kaygılarıyla yürekleriniz katılaşmasın. Ve
o gün size bir tuzak gibi ansızın gelmesin. Çünkü bu, yeryüzünde
oturanların tümüne gelecektir. Hep uyanık olun, dua edin... (Luka,
Bap 21, 34-36)
Dünya ve dünyasal tutkular geçer,
ama Allah'ın isteğini yerine getiren sonsuza dek yaşar. (Yuhanna'nın
I. Mektubu, Bap 2, 17)
... Çünkü dünyanın şimdiki hali geçicidir.
(Korintoslulara I. Mektup, Bap 7, 31)
Tevrat'ta ise, dünya hayatının geçici olduğu, mal
tutkusunun ve ahiretten tamamen yüz çevirip dünyaya bağlanmanın
insanlar için büyük bir hata olduğu ve inananların bu aldanışa kapılmamaları
gerektiği şu şekilde anlatılmaktadır.
Gümüşü seven gümüşe ve bolluğu seven
mahsule doymaz; bu da boş. Mal çoğalınca onu yiyenler de çoğalır,
ve gözler ile onları görmekten başka sahibi için ne faide var? (Vaiz,
Bap 5,10-11)
Senin önünde garibiz atalarımız
gibi. Yeryüzündeki günlerimiz bir gölge gibidir, kalıcı değildir.
(I. Tarihler, Bap 29, 15)
Rabbin gazap gününde gümüşleri de
altınları da onları kurtaramayacak... (Tsefanya, Bap 1, 18)
Peygamberlere İman
Allah, insanlara her dönemde onlara doğruyu ve
yanlışı gösterecek, Kendisi'nin razı olduğu ahlakı öğretecek elçiler
göndermiştir. Bu elçiler insanları Allah'a iman etmeye çağırmış,
onlara Allah'ın dinini tebliğ etmişlerdir. Hz. İbrahim, Hz. Süleyman,
Hz. Davud, Hz. Lut, Hz. İsa, Hz. Musa, Hz. Nuh, Hz. Yusuf, Hz. İsmail,
Hz. İshak gibi bazı peygamberlerin ve elçilerin hayatları Kuran'da
anlatılmaktadır. Rabbimiz ayetinde, peygamber kıssalarında inananlar
için hikmetler olduğunu bildirmiştir. (Yusuf Suresi, 111) Peygamberler
Allah'ın seçtiği, müjdeci ve uyarıcılar olarak gönderdiği, üstün
ahlakları ve imanları ile tüm insanlara örnek olan çok mübarek insanlardır.
Müslümanlar peygamberlerin hepsine iman ederler ve hiçbir ayırım
yapmadan hepsine derin bir sevgi ve saygı duyarlar. Müslümanların
peygamberlere imanı ve itaati ayette şu şekilde buyurulmaktadır:
Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti,
müminler de. Tümü, Allah'a, meleklerine, Kitaplarına ve elçilerine
inandı. "O'nun elçileri arasında hiçbirini (diğerinden) ayırdetmeyiz.
İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz bağışlamanı (dileriz). Varış ancak
Sana'dır" dediler. (Bakara Suresi, 285)
Peygamberlere iman, Hıristiyanlık ve Yahudiliğin
de temel esaslarındandır. Tevrat'ta Hz. Adem, Hz. Nuh, Hz. Şuayb,
Hz. Yakup, Hz. Yusuf ve diğer pek çok peygamberin hayatı –her ne
kadar bir kısmı tahrif olmuş olsa da- detaylı olarak anlatılmaktadır.
İncil'de ise gönderilmiş olan elçilere itaatin önemi farklı açıklamalarla
vurgulanmıştır. İncil'de yer alan "Allah tarafından onaylanan
iş, O'nun gönderdiği kişiye iman etmenizdir" (Yuhanna, Bap
6, 29) açıklaması bunun örneklerinden biridir. İncil'de bulunan
bir başka açıklamada ise, inananların elçileri kendilerine örnek
almalarını ve onların ahlakına benzer bir ahlaka sahip olup, onların
tavırlarına benzeyen tavırlarda bulunmaları şu şekilde bildirilmiştir:
Size bir örnek gösterdim; yaptığımın aynısını siz
de birbirinize yapasınız diye. (Yuhanna, Bap 13, 15)
İnsanların Gönderilen Peygamberleri
Kıskanmaları
"Zikir (Kur'an), içimizden ona mı indirildi?"
Hayır, onlar Benim zikrimden bir kuşku içindedirler. Hayır, onlar
henüz Benim azabımı tatmamışlardır. (Sad Suresi, 8)
Onlara peygamberleri dedi ki: "Allah
size Talut'u (melik olarak) gönderdi." Onlar: "Biz hükümdarlığa,
ona göre daha çok hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu
verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun
olabilir?" dediler. O (şöyle) demişti: "Doğrusu Allah
size onu seçti ve onun bilgi ve bedenî gücünü arttırdı. Allah, kime
dilerse mülkünü verir; Allah (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir."
(Bakara Suresi, 247)
... "Bu Kur'an, iki şehirden
birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?" (Zuhruf
Suresi, 31)
İncil
Sept günü olunca İsa havrada ders vermeye başladı.
Söylediklerini işiten birçok kişi şaşıp kaldı. "Bu adam bunları
nereden öğrendi?" diye soruyorlardı. "Kendisine verilen
bu bilgelik nedir? Nasıl böyle mucizeler yapabiliyor? Meryem'in
oğlu, Yakup, Yose, Yahuda ve Simun'un kardeşi olan marangoz değil
mi bu? Kızkardeşleri burada, aramızda yaşamıyor mu?" Ve gücenip
O'nu reddettiler. (Markos, Bap 6, 2-3)
Peygamberlere Atılan Cinlenmişlik
İftirası
İşte böyle; onlardan öncekiler de bir elçi gelmeyiversin,
mutlaka: "Büyücü ve cinlenmiş" demişlerdir. Onlar bunu
(tarih boyunca) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır; onlar, 'azgın
ve taşkın (tağiy)' bir kavimdirler. (Zariyat Suresi, 52-53)
İncil
Yakınları bunu duyunca, "Aklını kaçırmış"
diyerek O'nu almaya geldiler. Kudüs'ten gelen din bilginleri ise,
"Beelzebub onun içine girmiş" ve "Cinleri, cinlerin
reisinin gücüyle kovuyor" diyorlardı. (Markos, Bap 3, 21-22)
Peygamberler Hevadan Konuşmazlar
Sahibiniz (arkadaşınız olan peygamber) sapmadı
ve azmadı. O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre)
konuşmaz. O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.
Ona (bu Kur'an'ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail)
öğretmiştir. (Necm Suresi, 2-5)
İncil
Ben kendiliğimden hiçbir şey yapamam.
İşittiğim gibi yargılarım ve benim yargım adildir. Çünkü amacım
kendi istediğimi değil, beni gönderenin istediğini yapmaktır. (Yuhanna,
Bap 5, 30)
Öncelikle şunu bilin ki, Kutsal Yazılarda
bulunan hiçbir peygamberlik sözü kimsenin özel yorumu değildir.
Çünkü hiçbir peygamberlik sözü insanın isteğinden kaynaklanmadı.
(Petrus'un İkinci Mektubu, Bap 1, 20-21)
Tevrat
Ve Rab bana dedi: ... 0nlar için kardeşleri arasından
senin gibi bir peygamber çıkaracağım ve sözlerimi onun ağzına koyacağım
ve ona emredeceğim herşeyi onlara söyleyecek. (Tesniye Bap 18, 17-18)
Cennet ve Cehenneme İman
Allah'ın indirdiği hak dini insanlara tebliğ eden
peygamberler, insanları cennetteki nimetlerle müjdelemiş, cehennem
azabına karşı uyarmışlardır. Dünya hayatında Allah'ın emirlerine
uyanlar, O'nun rızasını kazanmaya yönelik işler yapanlar ahirette
cennet ile ödüllendirileceklerdir. Allah'ın dinine çağrıldıkları
ve doğru yolu gördükleri halde inkar edenleri ise cehennemde sonsuz
ve dehşetli bir azap beklemektedir.
Kuran'da, inananları nimetlerle dolu, sonsuz, mutluluk
ve esenlik yurdu olan cennetin; inkarcıları ise benzeri görülmedik
azap ve sıkıntılarla dolu olan ebedi cehennem hayatının beklediği
şöyle haber verilmiştir:
İman edip salih amellerde bulunanlar, Biz onları
altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız.
Bu, Allah'ın gerçek olan vaadidir. Allah'tan daha doğru sözlü kim
vardır? (Nisa Suresi, 122)
İnkar edenler, cehenneme bölük bölük
sevk edildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı
ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: "Size Rabbinizin
ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran
elçiler gelmedi mi?" Onlar: "Evet" dediler. Ancak
azap kelimesi kafirlerin üzerine hak oldu. (Zümer Suresi, 71)
Yaşamları boyunca Allah'ın emirlerine uyan, Rabbimiz'in
rızasını kazanmak için gayret eden iman sahibi kimseler, Allah'ın
izni ile, cennette en görkemli evler, en estetik kıyafetler, en
güzel mücevherler, en güzel yiyecekler, en nefis içecekler ile ödüllendirilecekler,
sevdikleri insanlarla ve dostlarıyla birlikte huzur ve güven içinde
sonsuz bir yaşam süreceklerdir. Kendilerini yaratan ve sayısız nimet
veren Allah'a isyan ve nankörlük edenler ise kuşkusuz en büyük suçu
işlemişler, bu nedenle cehennem cezasını hak etmişlerdir. Kuran'da
cehennemdeki azabın dünyada hiç benzeri olmayan son derece büyük,
acılı ve şiddetli bir azap olduğu bildirilmiştir. Cehennemdeki hafifletilmeyen
ve sürekli olan fiziksel ve manevi azap, dar, karanlık, dumanlı
ortamlar, iğrenç yiyecek ve içecekler, acıyla inlemeler, yakıcı
ve kavurucu sıcaklık, zincirler, demirden kamçılar, kaynar su ve
diğer cezalar ayetlerde detaylı olarak tasvir edilmiştir. Kuran'da
cehennemdekilerin suçlarını itiraf etmeleri, hor ve aşağılık kılınmaları,
pişmanlık duymaları, dünyaya geri dönmek istemeleri, yok olmayı
istemeleri de bildirilmiştir. Cehennemde olanlar yardım için yalvaracaklar
ancak onlara yardım edilmeyecek, azaplarının hafifletilmesini isteyecekler
ancak bu istekleri karşılık bulmayacaktır.
İyilerle kötülerin Allah katında bir olmadıkları
ve herkesin yaptıkları ile karşılık göreceği Tevrat ve İncil'de
de yer alan gerçeklerdir. İyiler ile kötülerin ayrılmaları İncil'de
şöyle bir örnekle anlatılmıştır:
Yine göklerin hükümranlığı, denize atılan ve her
türlü avı bir araya toplayan balıkçı ağına benzer. İyice dolduğunda
onu kıyıya çekerler, oturup işe yarayanları kaplara toplarlar, yaramayanları
ise dışarı atarlar. Çağın sonunda durum bu olacak. Melekler çıkıp
kötüleri doğrular arasından ayıracak ve yanan ocağa atacaklar. Orada
ağlayış ve diş gıcırtısı olacak. (Matta, Bap 13, 47-50)
İncil'de, doğruların, "sonsuz yaşama"
(Matta, Bap 25, 46); kötülerin İblis ile beraber "sonsuz ateşe"
(Matta, Bap 25, 41), "sonsuz cezaya" (Matta, Bap 25, 46)
gönderilecekleri belirtilmiştir. "Cehennem cezasından nasıl
kaçacaksınız?" (Matta, Bap 23, 33) ve "Öldürdükten sonra
cehenneme atmaya yetkisi olandan korkun" (Luka, Bap 12, 5)
gibi açıklamalarla cehennem azabı hatırlatılmıştır. Cehennemdekilerin
yaşadığı azap, içine düştükleri çaresizlik ve duydukları pişmanlık,
İncil'deki bir yerde şöyle tasvir edilmiştir:
Günlerden bir gün yoksul adam (Lazaros) öldü...
Varlıklı adam da öldü ve gömüldü... 'Bana acı. Lazaros'u gönder
de parmağının ucunu suya batırsın, dilimi serinletsin. Çünkü bu
alevin ortasında acıyla kıvranıyorum.' Ama İbrahim şu yanıtı verdi:
'Ey oğul, yaşamında iyi şeylerle gönenç bulduğunu, Lazaros'un ise
türlü kötülükler çektiğini anımsa. Ama şimdi o avutuluyor, sense
acıyla kıvranıyorsun. Üstelik, bizimle sizin aranızda koca bir boşluk
saptanmıştır. Öyle ki, buradan oraya geçmek isteyenler bunu başaramasın;
oradan da hiç kimse bizim bulunduğumuz yere geçemesin.' (Luka, Bap
22, 31)
Tevrat'ta ise iyilik yapan kişilerin iyilikle karşılık
bulacağı, kötülük yapanların da bu kötülükler karşılığında cezalandırılacakları
ifade edilmektedir:
Doğru kişiye iyilik göreceğini söyleyin. Çünkü
iyiliklerinin meyvesini yiyecek. Vay kötülerin haline! Kötülük görecek,
yaptıklarının karşılığını alacaklar. (İşaya, Bap 3, 10-11)
... Dinsizleri titreme aldı: "Herşeyi yiyip
bitiren ateşin yanında hangimiz oturabilir? Sonsuza dek sönmeyecek
alevin yanında hangimiz yaşayabilir?" diye soruyorlar. (İşaya,
Bap 33, 14)
Yeniden Dirilişe İman
Allah tüm insanları ölümlerinden sonra yeniden
diriltecek ve dünya hayatında işledikleriyle hesaba çekecektir.
Bu gerçek, tarih boyunca gönderilmiş tüm peygamberler tarafından
insanlara bildirilmiştir. Rabbimiz'in indirdiği hak dini tebliğ
eden peygamberler, insanları yeniden dirilecekleri güne karşı uyarmışlar
ve onlara, o gün için ciddi bir hazırlıkta bulunmaları gerektiğini
haber vermişlerdir. Samimi olarak iman eden her insan, Allah'ın
ölümden sonra kendisini dirilteceğinin şuuruyla hareket eder. Buna
karşın bazı insanlar ölümden sonra yeniden dirilişi inkar etmişlerdir.
Ahiret gününde yeniden dirileceklerinden kuşku duyanların veya bu
gerçeği yalanlayanların durumu Kuran'da şu şekilde bildirilmiştir:
Kendi yaratılışını unutarak Bize bir örnek verdi;
dedi ki: "Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?"
De ki: "Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O, her
yaratmayı bilir." (Yasin Suresi, 78-79)
Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz,
gerçek şu ki, Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan,
sonra bir alak'tan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz
bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için.
Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz.
Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz
için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte,
kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi
için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü
kupkuru ölü gibi görürsün, fakat Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz
zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir.
İşte böyle; şüphesiz Allah, hakkın kendisidir ve şüphesiz ölüleri
diriltir ve gerçekten herşeye güç yetirendir. (Hac Suresi, 5-6)
Elbette herşeye güç yetiren Allah için tüm insanların
diriltilmesi çok kolaydır. İnsanı hiçbir şey değilken yoktan yaratan,
ölü gibi görünen kupkuru toprağı dilediği şekilde canlandıran Allah'tır;
zamanı gelince insanları da yeniden diriltecek olan O'dur. İncil'in
çeşitli bölümlerinde, ölümden sonra diriliş olmadığını söyleyenlere
Hz. İsa'nın tebliği hakkında bilgi verilmiştir. Bunlardan birinde
şöyle söylenmektedir:
Buna şaşmayın. Tüm mezarda yatanların O'nun sesini
işiteceği vakit geliyor... İyilik yapanlar yaşamak için, kötülük
yapanlarsa yargılanmak için dirilecekler. (Yuhanna, Bap 5, 28-29)
Hesap Gününe İman
Ahirete
ve hesap gününe iman, İslamiyet'in temel esaslarından biridir. Tüm
insanlar, dünya hayatında geçirdikleri her anın hesabını vermek
üzere yeniden diriltileceklerdir. Hesap gününde her insan yapayalnız,
tek başına hesap verecek, hiç kimse bir başkasının günahını yüklenemeyecek
veya ona yardım edemeyecektir. O günde, iman edenler ve iyilik yapanlar
için kolay bir hesap olacaktır. İnkar edip kötülüklerde bulunanlar
içinse, hiç şüphesiz hesap günü çok zorlu bir gündür.
Allah, Kuran'da hesap gününün nasıl bir gün olduğunu
detaylarıyla bildirmiştir. Hiçbir şeyin saklı ve gizli kalmayacağı
hesap gününde, zerre kadar bile olsa, herkesin iyilikleri ve kötülükleri
hassas terazilerde tartılacaktır. Bu gerçek bir Kuran ayetinde şöyle
bildirilir:
Biz ise, kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız
da artık, hiçbir nefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal
tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak
Biz yeteriz. (Enbiya Suresi, 47)
O gün inkarcıların işitme ve görme duyuları, derileri
kendileri aleyhinde şahitlik edecektir:
Sonunda oraya geldikleri zaman, işitme, görme (duyuları)
ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir. (Fussilet Suresi,
20)
İnsanlar dünyada yaptıkları için Allah Katında
hesap verirlerken, peygamberler ve şahitler de bulunacaklardır.
Sonsuz adalet sahibi olan Allah, her insan hakkında hüküm verecektir:
Yer, Rabbinin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap
kondu; peygamberler ve şahitler getirildi ve aralarında hak ile
hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar. Her bir nefse yaptığının
tam karşılığı verildi. O, onların işlediklerini daha iyi bilendir.
(Zümer Suresi, 69-70)
Ahiret günü verilecek hesap hakkındaki bazı İncil
ifadeleri ise şöyledir:
Allah'ın görmediği hiçbir yaratık
yoktur. Kendisine hesap vereceğimiz Allah'ın gözleri önünde herşey
çıplak ve açıktır. (İbranilere Mektup, Bap 4, 13)
Allah, herkese, yaptıklarının karşılığını
verecektir. Durmadan iyilik ederek yücelik, saygınlık ve ölümsüzlüğü
arayanlara sonsuz yaşamı verecek. Ama bencil olanların, gerçeğe
uymayıp haksızlığın peşinden gidenlerin üzerine gazap ve öfke yağdıracak.
(Romalılara Mektup, Bap 2, 6-8)
Tevrat'ta yer alan açıklamalarda da, hesap gününün
varlığı ve Allah'ın insanları işledikleriye hesaba çekeceği bildirilmektedir.
Bu açıklamalardan biri şu şekildedir:
Çünkü bütün milletler için Rabbin günü yakındır;
sen nasıl ettinse, sana öyle edilecek; işlediğinin karşılığı kendi
başına dönecek. (Obadya, Bap 1, 15)
Kıyamet Günü
"Kıyamet günü ne zamanmış"
diye sorar. Ama göz 'kamaşıp da kaydığı,' Ay karardığı, Güneş ve
Ay birleştirildiği zaman; insan o gün: "Kaçış nereye?"
der. Hayır, sığınacak herhangi bir yer yok. (Kıyamet Suresi, 6-11)
Yıldızlar 'örtülüp (ışıkları) silindiği'
zaman, gök yarıldığı zaman. Dağlar, kökünden sökülüp savurulduğu
zaman, ve resuller de (şahitlik için) belli bir vakitte getirildiği
zaman. (Mürselat Suresi, 8-11)
Şüphesiz, kıyamet-saati yaklaşarak
gelmektedir... (Taha Suresi, 15)
Saatin (kıyametin) ne zaman demir
atacağını (gerçekleşeceğini) sorarlar. De ki: "Onun ilmi yalnızca
Rabbimin katındadır. Onun süresini O'ndan başkası açıklayamaz. O,
göklerde ve yerde ağırlaştı. O, size apansız bir gelişten başkası
değildir." Sanki sen, ondan tümüyle haberdarmışsın gibi sana
sorarlar. De ki: "Onun ilmi yalnızca Allah'ın katındadır. Ancak
insanların çoğu bilmezler." (Araf Suresi, 187)
Gökyüzünün erimiş maden gibi olacağı gün; dağlar
da (etrafa uçuşmuş) rengarenk yün gibi olacak. (Böyle bir günde)
hiçbir yakın dost bir yakın dostu sormaz. (Mearic Suresi, 8-10)
Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı
bir gül olduğu zaman. (Rahman Suresi, 37)
İncil
Ama o günlerde, o sıkıntıdan sonra,
Güneş kararacak, Ay ışığını vermez olacak, yıldızlar gökten düşecek
ve göksel güçler sarsılacak. (Markos, Bap13, 24-25)
O güne ve saate ilişkin hiç kimsenin
bilgisi yoktur... Dikkat edin, uyanık durun, dua edin. Çünkü o anın
ne zaman geleceğini bilemezsiniz. (Markos, Bap 13, 32-33)
Kendinize dikkat edin! Yürekleriniz
sefahat, sarhoşluk ve bu yaşamın kaygılarıyla ağırlaşmasın. O gün,
üzerinize bir tuzak gibi aniden inmesin. Çünkü o gün bütün yeryüzünde
yaşayan herkesin üzerine gelecektir. (Luka, Bap 21, 34-35)
... O gün gökler büyük bir gürültüyle
ortadan kalkacak, maddesel öğeler yanarak yok olacak, yer ve yeryüzünde
yapılmış olan herşey yanıp bitecek... O gün gökler yanarak yok olacak,
maddesel öğeler şiddetli ateşte eriyecektir. (Petrus'un İkinci Mektubu,
Bap 3,10-12)
Tevrat
Rabbin günü yakındır. Güneş ile Ay kararıyor ve
yıldızlar ışıklarını gizliyorlar... (Yoel, Bap 3, 14-16)
... Rabbin günü yakındır, herşeye Kadir olan tarafından
bir yıkım gibi geliyor. Bundan ötürü bütün eller gevşeyecek ve her
insan yüreği eriyecek ve şaşıracaklar. Onları ağrılar ve elemler
tutacak; doğuran kadın gibi ağrı çekecekler; şaşkın şaşkın birbirlerine
bakacaklar; yüzleri alev yüzü. Memleketi çöl etmek için ve onun
içinden suçlu olanlarını helak etmek için. İşte, Rabbin günü, acımayan
gün, gazapla ve kızgın öfke ile geliyor. Çünkü göklerin yıldızları,
ve onların yıldız kümeleri ışıklarını vermeyecekler, Güneş doğunca
kararacak ve Ay parlak ışığını vermeyecek. (İşaya, Bap 13, 6-10)
Rabbin büyük günü yakındır, yakındır ve çok çabuk
geliyor... O gün gazap günüdür, sıkıntı ve darlık günü, harabiyet
ve viranlık günü, karanlık ve karaltı günü, bulutlar ve koyu karanlık
günü. (Tsefanya, Bap 1, 14-15)
İnsanın İmtihanı
"...
Hanginizin daha iyi olduğunu denemek için gökleri ve yeri altı günde
yaratan O'dur..." (Hud Suresi, 7) ayetinde buyrulduğu
gibi dünyanın yaratılış amaçlarından biri, insanların denenmesidir.
Aslında her insan ömrü boyunca bir imtihan içindedir ve ölümüyle
birlikte sona erecek bu imtihanın ardından, ya güzellikle ödüllendirilecek
ya da azapla cezalandırılacaktır.
İnsanın karşısına çıkan sıkıntıların, zorlukların,
musibetlerin her biri aslında birer imtihan vesilesidir. Zorluklar
karşısında Allah'a güvenip dayanarak güzel bir sabır gösterenler,
Allah'ın istediği şekilde davranmış olurlar. İnsanlar mallar, evlatlar,
güzellik, sağlık gibi Allah'ın nimetleriyle de sınanırlar. Böyle
bir durumda insanın yapması gereken, kendi bencil istekleri doğrultusunda
değil, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmaya yönelik hareket etmektir.
İnsanın inandığını ve iman ettiğini dile getirmesinin
tek başına yeterli olmadığı, mutlaka deneneceği bir Kuran ayetinde
şöyle bildirilir:
İnsanlar, (sadece) "İman ettik" diyerek,
sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar? (Ankebut Suresi, 2)
Bununla birlikte Kuran'da zorluklar karşısında
sabır gösterenler müjdelenirler. Bu gerçeğe bir ayette şöyle dikkat
çekilir:
Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça
mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz.
Sabır gösterenleri müjdele. (Bakara Suresi, 155)
İncil'de denenmelerin sevindirici olduğu ve kişinin
kamil imanı kazanmasına uygun ortam oluşturduğu şöyle belirtilir:
Kardeşlerim, çeşitli denenmelerle
karşılaştığınızda kendinizi çok sevinçli sayasınız. Biliyorsunuz
ki, imanınızın sınanması katlanış (dayanma gücü) oluşturur. Bu katlanış
yetkin sonucunu göstersin. Öyle ki hem yetkin olasınız hem de bütünlüğe
eresiniz. Hiçbir konuda eksiğiniz kalmasın. (Yakup'un Mektubu, Bap
1, 2-4)
Her İş Ancak Allah Dilerse
Gerçekleşir
İnsanın planladığı işler ancak Allah dilediği takdirde
gerçekleşir. İman edenler Rabbimiz dilemedikçe hiçbir şeye güç yetiremeyeceklerinin
bilincindedirler. Tavırlarında ve konuşmalarında da bu gerçeğin
şuurunda oldukları açıkça görülür. Allah iman edenlere, hiçbir konu
hakkında kesin konuşmamalarını, bunu ancak Allah dilerse yapabileceklerini
belirtmelerini bildirmiştir. Ayette şu şekilde buyurulmaktadır:
Hiçbir şey hakkında: "Ben bunu
yarın mutlaka yapacağım" deme. Ancak: "Allah dilerse"
(inşaAllah yapacağım de). (Kehf Suresi, 23-24)
İnsanın geleceğe yönelik tasarılarında bu gerçeği
göz önünde bulundurması gerektiği İncil'de de yer almaktadır:
Dinleyin şimdi, "Bugün ya da
yarın filan kente gideceğiz, orada bir yıl kalıp ticaret yapacağız
ve para kazanacağız" diyen sizler, yarın ne olacağını bilmiyorsunuz.
Yaşamınız nedir ki? Kısa bir süre görünen ve sonra kaybolan bir
buğu gibisiniz. Bunun yerine, "Rab dilerse yaşayacağız, şunu
şunu yapacağız" demelisiniz. (Yakup'un Mektubu, Bap 4, 13-15)
GERİ

|