HAZRETİ
İBRAHİM
ve HAZRETİ LUT
Hz. İbrahim'in Güzel Ahlakı
Kuran'da Rabbimizin insanlara uyarıcı, korkutucu
ve müjdeleyici olarak gönderdiği kıymetli elçilerinin güzel ahlak
özelliklerine dair birçok ayet yer almaktadır. Tüm peygamberler,
Allah'a olan teslimiyetleri, samimiyetleri, sadakatleri ve adil,
mütevazi, onurlu tavırlarıyla son derece üstün ahlaklı insanlardır.
Kuran'da Peygamberimiz Hz. Muhammed Allah'a olan derin imanı, tevekkülü,
samimiyeti ve güçlü Allah korkusu, Hz. Süleyman her an Allah'a şükredip
Rabbimizin şanını yüceltmesi, dini yayma konusundaki kararlılığı,
güç ve kudreti, Hz. Eyüp ve Hz. Nuh sabırları, Hz. Musa samimiyeti,
Hz. İsa manevi derinliği ve Allah'a olan teslimiyeti, Hz. Davud
her tutum ve davranışıyla Allah'a yönelmesi ve daha birçok üstün
özellikleriyle tüm insanlara örnek verilmişlerdir. Hz. İbrahim'i
de, Allah Kuran ayetlerinde övmekte ve tüm Müslümanlara üstün vasıfları
ile örnek göstermektedir.
Yeryüzündeki tüm insanların, Allah'ın peygamberlik
makamı ile şereflendirdiği, ilim ve güç bakımından desteklediği,
güzel ahlaklarıyla övdüğü bu kutlu insanları kendilerine örnek almaları
gerekmektedir. Her Müslüman Allah'ın alemlere üstün kıldığı bu kıymetli
kullara özenmeli, onların eşsiz ahlak özelliklerini kendi hayatlarına
geçirmelidir. Kitabın bu bölümünde birçok Kuran ayetinde Allah'a
olan derin imanı, tevekkülü, samimiyeti ve teslimiyeti ile övülen
Hz. İbrahim'in üstün ahlakı anlatılarak insanlar, Hz. İbrahim gibi
bir ahlak göstermeye davet edilmektedir.
Hz. İbrahim "Allah'ın
Dostu" dur
İyilik yaparak kendini Allah'a teslim
eden ve hanif (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan daha güzel
din'li kimdir? Allah, İbrahim'i dost edinmiştir. (Nisa Suresi, 125)
Rabbimiz Kuran'da Hz. İbrahim'i
dost edindiğini bildirmiştir. Bu nedenle de Hz. İbrahim "Halilullah"
(Allah'ın dostu) olarak tanınmakta, insanlar tarafından bu güzel
isimle anılmaktadır. Nitekim Peygamberimiz Hz. Muhammed de "Ey
Allah'ım! İbrahim aleyhisselâm senin Halilindir, peygamberindir."
şeklinde buyurmuşlardır.7
Vahyedilmesinden sonra tahrif edilmiş olan Kitab-ı
Mukaddes'te ise Hz. İbrahim için şu ifadeler yer almaktadır:
"Ve İbrahim
Allah'a iman etti ve böylece aklanmış sayıldı" diyen Kutsal Yazı
yerine gelmiş oldu. İbrahim'e de Allah'ın dostu denildi.
8
Allah korkusuna ve sevgisine sahip, Allah'a dost
olan insanın hayattaki tek amacı O'nun hoşnutluğunu, rahmetini ve
cennetini kazanmaktır. Kalbinde ve aklında daima Allah olur. Gördüğü
güzellikler karşısında "Allah ne güzel yaratmış, O övülmeye layıktır"
der, Allah'ı en güzel isimleriyle tesbih eder.
Kendisine verilen her nimetin Allah'tan olduğunu
bilir ve Allah'a çokça şükreder. Herhangi bir sıkıntı ve zorlukla
karşılaştığında ise, bunun Allah'tan bir deneme olduğunu ve hayırlarla
birlikte yaratıldığını bilir. Allah için güzel bir sabır gösterir,
tevekkül eder ve ahiret yurdu için salih amellerde bulunur. Bediüzzaman
Said Nursi'nin söylediği "elhamdülillahi ala külli hal" (her şartta
Allah'a hamd olsun) sözünü kendisine rehber edinir ve nimet içinde
de, zorluk içinde de olsa hep Allah'a hamd eder.
Allah Kuran'da bu onurlu makama ulaşmaları için
tüm müminleri teşvik etmektedir. Bir Kuran ayetinde müminlere kendilerini
Allah'a yakınlaştıracak vesileler aramaları şöyle emredilir:
Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakının
ve (sizi) O'na (yaklaştıracak) vesile arayın... (Maide Suresi, 35)
Allah bir ayette "Öyleyse, Allah'a doğru kaçın"
(Zariyat Suresi, 50) diye buyurmaktadır. Bir başka ayette de şöyle
buyurulmaktadır:
"... Artık dosdoğru namazı kılın,
zekatı verin ve Allah'a sarılın, sizin Mevlanız O'dur. İşte, ne
güzel Mevla ve ne güzel yardımcı." (Hac Suresi, 78)
Müzemmil Suresi'nde ise Allah, insanın herşeyden
kendini çekip yalnızca Kendisi'ne yönelmesini emreder:
Rabbinin ismini zikret ve herşeyden
kendini çekerek yalnızca O'na yönel. (O) Doğunun ve batının Rabbidir.
O'ndan başka ilah yoktur. Şu halde (yalnızca) O'nu vekil tut. (Müzemmil
Suresi, 8-9)
Hz. İbrahim Güç ve Basiret
Sahibiydi, Doğruyu Seçme Yeteneğine Sahipti
Allah,
iman edenlere de Firavun'un karısını örnek verdi. Hani
demişti ki: "Rabbim bana Kendi katında, cennette
bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar
ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar." (Tahrim
Suresi, 11)
|
Allah Kuran'da Hz. İbrahim'in "güç ve basiret" sahibi bir kul olduğunu
bildirmiştir. (Sad Suresi, 45) Basiret "görüş" anlamına gelir, olaylara
hikmetle bakabilmeyi, derin kavrayış gücünü ifade eder. Allah'ın derin
imanları, samimiyetleri ve teslimiyetleriyle insanlara örnek kıldığı
tüm peygamberler gibi Hz. İbrahim de isabetli kararlar alan, ileriyi
görebilen, basiret sahibi bir peygamberdir.
Bir diğer ayette ise Rabbimiz Hz. İbrahim'e "rüşd",
yani olgunluk verdiğini bildirmektedir:
Andolsun, bundan önce İbrahim'e rüşdünü
vermiştik ve Biz onu bilenlerdik. (Enbiya Suresi, 51)
Ayette geçen "rüşd" kelimesi, "hak bir doğrulukta
kararlılıkla, tam ve üstün bir isabetle, emin adımlarla gitmek,
doğruya götürmek, yöneltmek" anlamlarına gelmektedir. Allah'ın bu
güzel vasıflarla güçlendirdiği Hz. İbrahim, feraset ve basireti,
ileri görüşlülüğü, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etmesi ve
isabetli karar vermesi ile inkar edenlere karşı büyük bir mücadele
vermiştir. Tüm bu özellikler onun Allah'tan içi titreyerek korkan,
Rabbimizin ayetlerini uygulama konusunda çok titiz bir kul olduğunu
bizlere göstermektedir. Nitekim Allah Kendisi'nden korkanlara bu
büyük nimetin verileceğini bir ayetinde şöyle bildirmiştir:
Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız,
size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış verir, kötülüklerinizi
örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir. (Enfal Suresi,
29)
Rabbimizin Hz. İbrahim'e bahşettiği üstün vasıflar,
bu kutlu insanın inkar edenlere karşı son derece etkili ve akılcı
bir mücadele yürütmesine vesile olmuştur. Bunun sonucunda da Hz.
İbrahim ve onu izleyenler üstün gelmişlerdir.
"Doğruluk" ve "doğruyu seçme" Peygamber Efendimizin
de müminlere sürekli hatırlattığı çok önemli mümin vasıflarındandır.
Peygamberimiz (sav)'in bu konu ile ilgili bazı tavsiyeleri şu şekildedir:
Allah'a
inandım de, sonra da dosdoğru ol! 9
Kim ki
Allah ve Resulü'nün kendisini sevmesinden hoşlanırsa doğru söylesin.
10
Allah
bir kimsenin hayrını murad ederse, onu doğruya irşad eder.11
Doğruluk
(sıdk) iyiliğe götürür. İyilik de cennete iletir. İnsan doğru söyleye
söyleye sonunda Allah katında doğru olarak yazılır. Yalancılık fenalığa,
fenalık da cehenneme götürür. İnsan yalan söyleye söyleye sonunda
Allah katında yalancı olarak yazılır. 12
Hz. İbrahim Katıksızca Ahiret
Yurdunu Anan İhlas Sahibi Bir Kuldu
Allah Kuran'da Hz. İbrahim'i ve onun soyunu katıksızca
ahireti düşünüp anan ihlas sahipleri olarak tarif eder:
... İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u
da hatırla. Gerçekten Biz onları, katıksızca (ahiretteki asıl) yurdu
düşünüp-anan ihlas sahipleri kıldık. (Sad Suresi, 45-46)
Peygamberleri ve samimi iman sahiplerini diğer
insanlardan ayıran en temel özelliklerden biri, onların dünya hayatına
dair bir beklenti içinde olmaksızın sadece Allah'ın rızasını ve
ahireti kazanmak için ciddi bir çaba içinde olmalarıdır. Hayatlarının
sonuna kadar büyük bir sabır ve ihlasla kavimlerini uyarmaya devam
etmeleri, bunun en açık delillerindendir.
İhlas sahibi bir mümin, yaptığı işler ve ibadetlerle
sadece Allah'ın sevgisini, hoşnutluğunu, takdirini ve dostluğunu
hedefler. Bu konuda en güzel örnek ise Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in
hayatıdır. Peygamberimiz (sav), sadece Allah'ın hoşnutluğunu aramış,
hayatı boyunca Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmayı
amaç edinmiştir. Allah ayetlerde, insanlara bir rahmet ve lütuf
olarak gönderilen elçilerin, hiçbir karşılık beklemeden, ihlasla
insanları din ahlakını yaşamaya davet ettiklerini şu şekilde haber
vermektedir:
De ki: "Ben, buna karşı sizden bir
ücret istemiyorum ve (kendiliğinden) bir yükümlülük getirenlerden
de değilim." (Sad Suresi, 86)
De ki: "Ben sizden bir ücret istemişsem,
artık o sizin olsun. Benim ecrim (ücretim), yalnızca Allah'a aittir.
O, herşeye şahid olandır." (Sebe Suresi, 47)
Peygamberimiz (sav) bir hadislerinde
de "Amellerinizi Allah için halis kılınız. Zira Allah-u Teala Kendisi
için ihlasla yapılan ameli kabul eder."13 şeklinde
buyurmakta ve tüm insanları ihlaslı davranmaya davet etmektedir.
Peygamberlerin dualarına, kavimlerine yaptıkları uyarılara baktığımızda
onların insanları Allah'a iman etmeye, amellerini halis kılmaya,
dünya hayatının geçici nimetlerine aldanmamaya ve sadece ahiret
yurdu için çalışmaya davet ettiklerini görürüz.
Biz
elçileri müjde vericiler ve uyarıp-korkutucular olmaktan
başka (bir nedenle) göndermiyoruz. Şu halde kim iman ederse
ve (davranışlarını) düzeltirse, artık onlar için korku
yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır. (Enam Suresi,
48)
|
Bir müminin de sahip olması gereken en önemli vasıflardan
biri, "katıksızca ahiret yurdunu düşünüp anmasıdır." Yapılan her
iş, söylenen her söz sadece Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için
olmalıdır. Mümin, sürekli asıl hayatı olan ahirete özlem duymalı
ve dünyaya hiçbir zaman bağlanmamalıdır. İman edenler de elbette
Allah'ın dünyadaki nimetlerinden faydalanacak, bu yolla Allah'a
şükredip bu nimetlerin ahiretteki asıllarını düşüneceklerdir. Ama
bunlar, hiçbir zaman amaç haline getirmemelidir. Her biri Allah'ın
rızasını kazanmaya, din ahlakını anlatmaya, ahiret yurdunu anmaya
vesile olan birer nimet olarak görülmelidir.
Cennetin sonsuz güzelliklerini düşünmek, Allah'ın
cennet vaadinden dolayı sevinmek, cehennemin bitmeyecek azabından
sakınmak ve bunu akılda tutmak, müminin Allah'a olan yakınlığını
ve Kuran ahlakını yaşama şevkini artıran çok önemli vesilelerdir.
Aksi takdirde şeytan insanın unutma özelliğini kullanarak, onu ahiret
gününün varlığından gafil halde yaşatmak isteyecektir. Mümin, hiçbir
zaman şeytanın bu tuzağına düşmemeli, her zaman Hz. İbrahim gibi
ahiret yurdunu derin derin düşünen ve anlatan müminlerden olmalıdır.
Nitekim Allah katıksızca ahiret yurdunu anan, Allah'ın rızasını
herşeyin üstünde tutan ve din ahlakını yaymak için tüm hayatı boyunca
ihlasla çaba gösteren bu kıymetli kulu için Bakara Suresi'nde şu
şekilde buyurmaktadır:
Kendi nefsini aşağılık kılandan
başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, Biz onu dünyada
seçtik, gerçekten ahirette de O salihlerdendir. (Bakara Suresi,
130)
Hz. İbrahim Seçkin ve Hayırlı
Bir Kuldu
Ve gerçekten onlar, Bizim katımızda
seçkinlerden ve hayırlı olanlardandır. (Sad Suresi, 47)
Hz. İbrahim Allah'ın hidayet verdiği, peygamberlikle
şereflendirdiği ve Kendi katında seçkin kıldığı kullarındandır.
Bir ayette Hz. İbrahim ve ailesinin alemler üzerine seçilmiş oldukları
şöyle bildirilmektedir:
Gerçek şu ki, Allah, Adem'i, Nuh'u,
İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti. (Al-i
İmran Suresi, 33)
...İbrahim:
"Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından
Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır"
demişti...
(Bakara Suresi, 126)
|
Hz. İbrahim ve oğulları, kendi kavimlerini Allah'a iman etmeye davet
etmek ve onlara Allah'ın üstün güç ve kudretini anlatmak için seçilmişlerdir.
Allah Kuran'da "Andolsun, Biz Nuh'u ve İbrahim'i
(elçi olarak) gönderdik, peygamberliği ve Kitab'ı onların soylarında
kıldık..." (Hadid Suresi, 26) şeklinde bildirmekte ve İbrahim
ailesinin soyunu peygamberlikle şereflendirdiğini haber vermektedir.
"Hayırlı olmak", önemli bir mümin alametidir. İnkarcılar
çevrelerine ve dünyaya iyilik değil, şer (kötülük) getirirler. Bu
kaçınılmazdır; çünkü inkar eden bir insan çıkarlarını herşeyin üzerinde
tutar ve dolayısıyla kendi çıkarı söz konusu olduğunda diğer insanlara
zarar vermekten çekinmez. Mümin ise, hem manevi hem de maddi yönden
tüm insanlığa hayır, bereket ve bolluk getirir. Çünkü sahip olduğu
Allah korkusu ve güçlü imanı gereği kendisinin ve yakınlarının aleyhinde
bile olsa, adaleti ayakta tutar, insanlara iyilik yapar, zalimlere
karşı koyar.
Peygamberimiz (sav) de "Ümmetimin
hayırlıları ise, ahlakça en güzel olanlarıdır. 14
şeklinde buyurarak güzel ahlaklarıyla örnek olan müminlerin, yaşadıkları
toplum için "hayırlı kimseler" olduklarını bildirmiştir.
Allah, "hayır getiren", yani Allah'ın hükmüne göre
davranıp etrafına hep din ahlakının güzelliklerini taşıyan müminlerle,
bu vasıftan yoksun insanların farkını bir ayette şöyle haber verir:
Allah şu örneği verdi: İki kişi; bunlardan
birisi dilsiz, hiçbir şeye gücü yetmez ve herşeyiyle efendisinin
üstünde (bir yük), o, onu hangi yöne gönderse bir hayır getirmez;
şimdi bu, adaletle emreden ve dosdoğru yol üzerinde bulunanla eşit
olabilir mi? (Nahl Suresi, 76)
Hz. İbrahim Arınmış Bir Kalbe
Sahipti
Hani o, Rabbine arınmış (selim) bir
kalp ile gelmişti. (Saffat Suresi, 84)
Allah Kendisi'ne dost edindiği Hz. İbrahim'i şirk
içinde yaşayan kavminden ayırmış ve tüm iman sahiplerinin hidayet
önderi kılmıştır.
Allah'ın üstün ahlak sahibi elçilerini kendisine
örnek alan bir müminin de Allah'a yakınlaşmak, O'nun sevdiği ve
razı olduğu bir insan olabilmek için kalbini cahiliyenin tüm batıl
inançlarından, çarpık düşüncelerinden uzaklaştırması, yani temiz
bir kalp ile Allah'a yönelmesi gerekir.
Herkesin
(her toplumun) yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Öyleyse
hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız, Allah sizleri
biraraya getirecektir. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.
(Bakara Suresi, 148)
|
İnsanın arınması, aynı zamanda nefsinin kötülüklerinden
ve şeytanın olumsuz telkinlerinden uzaklaşması anlamına da gelmektedir.
Allah Kuran'da "murdar (pis) olanı temiz olandan
ayırt edeceğini" (Al-i İmran Suresi, 179) bildirmektedir.
Buradaki temizlik manen ve ruhen yaşanan temizliktir. Din ahlakından
uzak yaşayan birçok insan da, "benim kalbim temiz" diyebilmektedir.
Ancak gerçekte bu kişiler sadece kendi vicdanlarını rahatlatmaya
çalışmaktadırlar. Çünkü Hz. İbrahim gibi "arınmış (selim) bir kalbe"
sahip olmak isteyen bir insan Allah'a kalpten iman etmelidir. Allah'ın
emirlerini titizlikle yerine getirmeli, teslimiyetli ve tevekküllü
olmalıdır. Allah Kuran'da iyiliği ve hoşnut olacağı ahlakı bizlere
şu şekilde tarif etmektedir:
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz
iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere,
Kitab'a ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen,
onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene
ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı
veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda,
hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum
ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar
da bunlardır. (Bakara Suresi, 177)
Allah bir başka ayette ise "arınanları
seveceğini" (Tevbe Suresi, 108) bildirmektedir. Bir insan
belki çok uzun süre, şeytanın telkinleri ile hareket etmiş, kötü
düşüncelere ve kötü bir ahlaka sahip olmuş olabilir. Ancak önemli
olan bu kişinin Allah'a tevbe etmesi, sahip olduğu bu ahlakı terk
edip, Hz. İbrahim'i ve diğer peygamberleri örnek alarak arınmış
bir kalp ile Allah'a yönelmesidir.
Rabbimiz Maide Suresi'nde iman sahiplerini şu şekilde
müjdelemektedir:
Ancak kim işlediği zulümden sonra
tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini
kabul eder. Muhakkak Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Maide
Suresi, 39)
Hz. İbrahim "Tek Başına
Bir Ümmetti"
Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına)
bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi
ve o müşriklerden değildi. (Nahl Suresi, 120)
Kendi
nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim
yüz çevirir? Andolsun, Biz onu dünyada seçtik, gerçekten
ahirette de o salihlerdendir. (Bakara Suresi, 130)
|
Hz. İbrahim, Allah'ı herşeyin üzerinde tutan, sadece O'nun rızasını
gözeten, O'na içten bağlı olan, yalnızca Allah'tan korkup sakınan
ve Allah'a güvenip dayanan bir peygamberdir. Çok sayıda insanı karşısına
aldığı, onlar tarafından öldürülmek, hatta ateşe atılmak istendiği
halde, imanından kaynaklanan cesareti ve tevekkülü sayesinde Allah'ın
dinini hakim kılmak için yaptığı mücadelesinde çok kararlı olmuştur.
Tüm iman sahiplerinin de, Hz. İbrahim'in bu üstün
ahlakına özenmeleri ve tek başına kalsalar da Hz. İbrahim gibi tevekküllü,
cesur, kararlı, samimi, teslimiyetli ve iradeli olmaları gerekmektedir.
Bunun için öncelikle yapılması gereken ise, bir ve tek olan Rabbimize
gönülden teslim olmak, sadece O'ndan korkup, O'nu dost edinmektir.
Çünkü bir mümin, dünyanın herhangi bir yerinde inkarcı bir topluluğun
içinde, tek başına da kalsa Allah'ın rızasını kazanma şevki ve isteği,
onu daima hayırlı davranışlarda bulunmaya, ibadetlerini yerine getirmeye,
din ahlakını eksiksizce yaşamaya ve Kuran ahlakının bir gereği olarak
insanlara din ahlakını tebliğ etmeye yöneltir. Allah'ın her zaman
yanında olduğunu, her an onu koruyup desteklediğini bilmenin verdiği
güç ile hareket eder. Kim Hz. İbrahim ile aynı ahlakı gösterir,
Allah'a aynı sadakat ve teslimiyetle bağlanırsa, Hz. İbrahim gibi
"tek başına bir ümmet" kuvvetinde kılınmayı umabilir.
Hz. İbrahim Allah'a Şükrediciydi
Allah insanlara sayısız nimet vermiştir. Kendi
kusursuz bedenlerinden kainattaki eşsiz canlılara kadar, çevrelerini
saran tüm güzellikler insanların Rabbimize tüm içtenlikleriyle şükretmeleri
için birer vesiledir. Allah Bakara Suresi'nde şu şekilde buyurmaktadır:
Öyle ki size, kendinizden, ayetlerimizi
okuyacak, sizi arındıracak, size Kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi
bildirecek bir elçi gönderdik. Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben
de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük
etmeyin. Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten
Allah, sabredenlerle beraberdir. (Bakara Suresi, 151-153)
Hz. İbrahim, Rabbimizin kendisine bahşettiği nimetlere
daima şükreden bir kul olarak, Allah'ın tüm Müslümanlara örnek gösterdiği
salih bir mümindir. Nahl Suresi'nde Hz. İbrahim için "O'nun
nimetlerine şükrediciydi. (Allah) Onu seçti ve doğru yola iletti."
(Nahl Suresi, 121) şeklinde bildirilir.
Gökleri
ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin
olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der,
o da hemen oluverir.
(Bakara Suresi, 117)
|
Kuran ayetlerinde kıssaları haber verilen peygamberlerin
ahlaklarına baktığımızda ise, onların her işlerinde her an Allah'a
yönelen, Allah'ın nimetlerine sürekli şükreden, Allah'ı tesbih edip,
Rabbimizin şanını yücelten iman sahipleri olduklarını görürüz. Peygamberimiz
Hz. Muhammed de bir duasında "Hamd Allah'adır,
O'na sığınır, O'ndan mağfiret dileriz."15
şeklinde buyurmakta ve hamd etmenin önemine dikkat çekmektedir.
İman sahipleri de Allah'ın mübarek elçilerinin
bu şükredici tavırlarını kendilerine örnek almalı, hayatlarının
her anında sürekli Allah'a hamd etmelidirler. Allah ayetlerinde
şükrün sürekli olması gerektiğini de bizlere haber vermektedir.
Bir sıkıntı anında, herhangi bir zorluk ya da hastalıkla karşılaşıldığında,
bir haksızlıkla ya da zulümle karşı karşıya gelindiğinde mümin hemen
Rabbimize şükretmelidir. Bu gibi olayları da Rabbimizin mutlaka
bir hayır ve hikmetle yarattığını görmelidir. Çünkü Allah dünya
hayatında her insanı zorluklar ve sıkıntılar karşısında nasıl bir
ahlak göstereceğiyle denemektedir. Güzel ahlak gösterenlerin ise,
hem dünyada hem de ahirette çok üstün bir karşılık göreceklerini
vaat etmektedir. Ayetlerde Rabbimiz şu şekilde bildirir:
Andolsun, Biz sizi biraz korku,
açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle
imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. (Bakara Suresi, 155)
Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi,
şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz.
(Enbiya Suresi, 35)
Hz. İbrahim Allah'a Karşı Teslimiyetli
Bir Kuldu
Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde,
(O:) "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. (Bakara Suresi, 131)
"İslam" kelimesi, teslim olmanın da kökü olan "selam"
fiilinden türemiştir. Bu nedenle "Müslüman olmak", aynı zamanda
"teslim olmak" anlamına gelmektedir. Hz. İbrahim kavmiyle olan tüm
mücadelesinde Allah'a derin bir bağlılık ve tam bir teslimiyet göstermiştir.
Kavmi ne kadar zorlu olursa olsun, onu ne kadar yıldırmaya çalışırsa
çalışsın, İbrahim Peygamber coşkulu imanından kaynaklanan büyük
bir şevkle Allah'ın dinini yayma sorumluluğunu sürdürmüştür. Öyle
ki, gerektiğinde kavminden ayrılıp hicret etmiş, sahip olduğu herşeyi
arkasında bırakmıştır.
İnsanları karanlıklardan nurlara çıkarmak için
elçilik makamıyla şereflendirilmiş kutlu elçiler, Allah'ın tüm kainatı
ve tüm insanların hayatını bir kader ile yarattığını, yaşadığımız
ve yaşayacağımız her olayı ezelde Rabbimizin tespit ettiğini çok
iyi bilirler. Bu nedenle de onlar Allah'a teslimiyetli, katıksızca
Allah'a yönelen, O'nun emirlerine gönülden boyun eğen mübarek kimselerdir.
İman sahipleri de Allah'ın Kuran ayetleriyle haber verdiği kader
gerçeğini çok iyi düşünmeli, Allah'ın yarattığı kadere razı ve teslimiyetli
olarak yaşamalıdırlar.
Hz. İbrahim Yumuşak Huylu
Bir Kuldu
Merhamet sahibi, yumuşak huylu, şefkatli, sevgi
dolu ve bağışlayıcı olmak, Allah'ın Kuran ayetlerinde övdüğü mümin
özelliklerindendir. Rabbimiz ayetlerinde Hz. İbrahim'in de yumuşak
huylu olduğunu haber vermektedir:
... Doğrusu İbrahim, çok duygulu,
yumuşak huyluydu. (Tevbe Suresi, 114)
Doğrusu İbrahim, yumuşak huylu, duygulu
ve gönülden (Allah'a) yönelen biriydi. (Hud Suresi, 75)
İman edenler Rabbimize duydukları coşkulu sevginin
bir tecellisi olarak, Allah'ın razı olacağı gibi bir kul olmak ve
ayetlerde bildirilen güzel ahlaka sahip olmak için çok ciddi çaba
sarf ederler. Yumuşak huylu, merhametli ve şefkatli olmak Peygamber
Efendimizin hadislerinde de çok sık üzerinde durulan ahlak özellikleridir.
Bu hadislerden bazıları şu şekildedir:
Rıfk (yumuşaklık,
mülayimlik) bir şeye girdi mi, onu mutlaka tezyin eder, bir seyden
de çıkarıldı mı, onu mutlaka kusurlu kılar.16
Kalbinin yumuşamasını sever misin? Yetime
merhamet et, onun başını okşa ve ona yediğinden yedir. Kalbin yumuşar.
17
Merhamet edin,
merhamet olunasınız. Af edin, af olunasınız...18
Allah refikdir
(merhametli ve şefkatli), rıfkı sever ve rıfka mükabil verdiğini
başka hiçbir şeyle vermez.19
Allah Kuran'da diğer peygamberlerin de bu üstün
vasıflara sahip olduklarını haber verir. Örneğin Medyen halkına
elçi olarak gönderilen Hz. Şuayb için kavminin "...
Sen gerçekte yumuşak huylu, aklı başında (reşid bir adam)sın" (Hud
Suresi, 87) dediği bildirilir.
 |
Tarihi
kaynaklarda Urfa Hz. Adem, Hz. İbrahim, Hz. Eyüp,
Hz. Şuayb, Hz. Elyasa gibi Allah'ın seçkin ve hayırlı
kıldığı peygamberlerin yaşamış oldukları bölge olarak
geçer. Çeşitli rivayetlere göre, Hz. İbrahim'in hayatının
önemli bir kısmı da Urfa'da geçmiştir. İbrahim Peygamberin
Harran'da yaşadığına dair tarihi bir kaynak Muharref
İncil'in Resullerin İşleri adlı bölümüdür: O da dedi:
Kardeşler ve babalar, dinleyin. Atamız İbrahim Haran'da
oturmazdan önce, Mezopotamya'da bulunduğu zaman, İzzetullah
kendisine göründü. Ve ona dedi: Memleketinden ve akrabanın
yanından çık ve sana göstereceğim memlekete gel. O
zaman Kildanilerin memleketinden çıkıp Haran'da oturdu...
20 (Solda) Resimde Hz. İbrahim'in yaşadığı yer
olarak tanıtılan Urfa Balıklı Göl görülmektedir. |
|
Hz. İbrahim Allah'ın Emri ile
Hidayete Yönelten Bir Önderdi
...
İman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden,
merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak. İşte
bunlar, sağ yanın adamlarıdır. (Beled Suresi, 17-18)
|
Allah'ın "Hadi" (hidayet veren) sıfatı bütün peygamberlerde olduğu
gibi Hz. İbrahim'de de hayatı boyunca en güzel şekilde tecelli etmiştir.
Hz. İbrahim, Allah'ın kendisini şereflendirdiği peygamberlik makamıyla
kendi kavmi için hidayet önderi olmuştur. Onları Allah'a bir ve
tek olarak iman etmeye davet etmiştir. Aynı şekilde Hz. İbrahim'in
soyundan gelen diğer peygamberler de kavimlerini hidayete yönelten
önderler olmuşlardır:
Ona (Hz. İbrahim'e) İshak'ı armağan
ettik, üstüne de Yakub'u; her birini salihler kıldık. Ve onları,
Kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı
kapsayan-fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar
Bize ibadet edenlerdi. (Enbiya Suresi, 72-73)
Allah, Kuran'da müminlerin "takva sahiplerine önder
olma" yönündeki dualarını şu şekilde haber verir:
Ve onlar: "Rabbimiz, bize eşlerimizden
ve soyumuzdan, gözün aydınlığı olacaklar armağan et ve bizi takva
sahiplerine önder kıl," diyenlerdir. (Furkan Suresi, 74)
Peygamberimiz (sav) de, insanları, en şerefli ve
güzel olan yola, Allah'ın yoluna çağırmış, insanların dünyada ve
ahirette kurtuluşlarına vesile olmak için çalışmıştır. Enam Suresi'nde
Peygamberimiz (sav)'in kavmine yaptığı tebliğ şu şekilde haber verilmektedir:
De ki: "Bize yararı ve zararı
olmayan Allah'tan başka şeylere mi tapalım? Allah bizi hidayete
erdirdikten sonra, şeytanların ayartarak yerde şaşkınca bıraktıkları,
arkadaşlarının da: "Doğru yola, bize gel" diye kendisini çağırdığı
kimse gibi topuklarımız üzerinde gerisin geri mi döndürülelim?"
De ki: "Hiç şüphesiz Allah'ın yolu, asıl yoldur. Ve biz alemlerin
Rabbine (kendimizi) teslim etmekle emrolunduk." (Enam Suresi, 71)
Bir hadis-i şerifte en doğru yolun Allah'ın ve
Resulü'nün yolu olduğu şöyle belirtilmiştir:
Muhakkak
ki, en güzel söz Allah'ın Kitabı'dır. En güzel yol da Muhammed (sav)'in
yoludur. 21
Hz. İbrahim'in Duaları
Kuran'da peygamberlerin dualarını haber veren birçok
ayet bulunmaktadır. Bu dualar Allah'a yakınlaşmak için vesile arayan
Müslümanlara çok hikmetli birer örnektir. Peygamberlerin samimi
ve ihlaslı dualarını öğrenmek, bu duaları eden mübarek elçilerin
üstün ahlaklarını ve manevi derinliklerini anlamaya çalışmak ve
Allah'a aynı samimiyetle dua etmek, insanın Allah'a olan yakınlığının
artmasında önemli bir yoldur.
Hz. İbrahim'in Kuran ayetlerinde haber verilen
içten duaları da tüm Müslümanlar için çok güzel hikmetler içermektedir.
İbrahim Peygamber Allah'ı, "... Şüphesiz Rabbim
gerçekten duayı işitendir." (İbrahim Suresi, 39) şeklinde
yüceltmiş ve kavmine söylediği şu sözlerle duanın önemine dikkat
çekmiştir.
"Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan
kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki Rabbime dua
etmekle mutsuz olmayacağım." (Meryem Suresi, 48)
Hz. İbrahim Allah'tan hüküm ve hikmet istemiş,
salihlerin arasına katılmak için şöyle dua etmiştir:
"Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla
ve beni salih olanlara kat." (Şuara Suresi, 83)
Hz. İbrahim Allah'tan doğruluk dili istemiştir:
"Sonra gelecekler arasında bana bir
doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver." (Şuara Suresi, 84)
Hz. İbrahim ahiret hayatı için şöyle dua etmiştir:
"Beni nimetlerle-donatılmış cennetin
mirasçılarından kıl. Babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır.
Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme. Malın da,
çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde. Ancak Allah'a selim
bir kalp ile gelenler başka." (Şuara Suresi, 85-89)
Hz. İbrahim Rabbimizden şu şekilde bağışlanma dilemiştir:
"Rabbimiz, inkar edenler için bizi
fitne (deneme konusu) kılma ve bizi bağışla Rabbimiz. Şüphesiz Sen,
üstün ve güçlüsün, hüküm ve hikmet sahibisin." (Mümtehine Suresi,
5)
"Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün,
beni, anne-babamı ve mü'minleri bağışla." (İbrahim Suresi, 41)
Hz. İbrahim kendisinden sonra dini ayakta tutacak
salih bir varis istemiştir:
"Rabbim, bana salihlerden armağan
et." (Saffat Suresi, 100)
Hz. İbrahim kendi soyu için dua etmiştir:
"Rabbim, beni namazı(nda) sürekli
kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur." (İbrahim
Suresi, 40)
Hani İbrahim şöyle demişti: "Bu şehri
güvenli kıl beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut."
(İbrahim Suresi, 35)
İçinde bulunduğu şehri güvenlikli kılması ve inananları
rızıklandırması için Allah'a dua etmiştir:
Hani İbrahim: "Rabbim, bu şehri bir
güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları
ürünlerle rızıklandır" demişti de (Allah: "Sadece inananları değil)
inkar edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına
uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti. (Bakara Suresi, 126)
Bir iş yaparken, Allah'ın bunu kendisinden kabul
etmesi için dua etmiştir:
İbrahim, İsmail'le birlikte Ev'in
(Kabe'nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti):
"Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin."
(Bakara Suresi, 127)
Allah'tan kendisini ve soyunu O'na teslim kılmasını,
ibadet yöntemlerini göstermesini, tevbelerini kabul etmesini istemiştir:
"Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş
kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş bir ümmet (ver). Bize ibadet
yöntemlerini göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri
kabul eden ve esirgeyensin." (Bakara Suresi, 128)
"Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi
gönder, onlara ayetlerini okusun, Kitab'ı ve hikmeti öğretsin ve
onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve
hikmet sahibisin." (Bakara Suresi, 129)
Hz. İbrahim Allah'a samimi bir kalple bağlıdır
ve ahiret gününe de kesin bilgi ile iman etmektedir. Bu sebeple
dualarındaki ihlası, samimiyeti, teslimiyeti açıkça hissedilmektedir.
Müminler de Rabbimize dua ederlerken kendilerine Hz. İbrahim'in
Allah'a olan derin bağlılığını, samimiyetini ve ihlasını örnek almalı,
tek dost ve yardımcı olarak sadece Rabbimize yönelmelidirler.
Hz. İbrahim'in Vasiyeti
Hayır,
kim bir iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse,
artık onun Rabbi katında ecri vardır... (Bakara Suresi,
112)  |
Rabbimiz Hz. İbrahim'i Kuran'da, Allah'ı birleyen bir muvahhid olarak
bizlere tanıtır:
Hani İbrahim babasına ve kendi kavmine
demişti ki: "Şüphesiz ben, sizin taptıklarınızdan uzağım. Beni Yaratan
başka. İşte O beni hidayete yöneltip-iletecektir."
Ve bunu (bu tevhid inancını) belki
(insanlar Allah'a) dönerler diye ardında kalıcı bir kelime olarak
kıldı-bıraktı. (Zuhruf Suresi, 26-28)
Hz. İbrahim'in tüm iman sahiplerine bıraktığı bu
miras tevhid inancıdır. Allah'ın mübarek elçisinin bu mirası, onun
sadece Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için yaşadığını, sadece Allah'ı
dost ve vekil edindiğini ve sadece Allah'tan korkup sakındığını
bizlere göstermektedir. Hz. İbrahim, hayatı boyunca Allah'ı birleyerek
ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmadan yaşamayı kavmine tebliğ etmiştir.
Bakara Suresi'nde Hz. İbrahim'in vasiyeti şöyle haber verilir:
Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O:)
"Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. Bunu İbrahim, oğullarına
vasiyet etti, Yakup da: "Oğullarım, şüphesiz Allah sizlere bu dini
seçti, siz de ancak Müslüman olarak can verin" (diye benzer bir
vasiyette bulundu.) (Bakara Suresi, 131-132)
Hz. İbrahim'in hidayet önderliği soyunda da devam
etmiş; oğulları Hz. İsmail ve Hz. İshak, torunu Hz. Yakup ve onun
oğlu Hz. Yusuf ve onları izleyen aynı soydan gelen diğer mübarek
elçiler de insanları din ahlakını yaşamaya hikmetli öğütlerle ve
vakarla davet etmeyi sürdürmüşlerdir. Kuran'da Hz. Yakub'un vasiyeti
haber verilirken Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında, orada
şahidler miydiniz? O, oğullarına: "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?"
dediğinde, onlar: "Senin ilahına ve ataların İbrahim, İsmail ve
İshak'ın ilahı olan tek bir ilaha ibadet edeceğiz; bizler O'na teslim
olduk" demişlerdi. (Bakara Suresi, 133)
Hz. İbrahim'in ardından gelen diğer peygamberler
de kendi soylarına aynı vasiyette bulunmuşlar, Allah'a gönülden
teslim olmalarını ve Müslümanlar olarak ölmelerini öğütlemişlerdir.
Her kim Hz. İbrahim'in vasiyetine uyarsa ve sadece Allah'a kulluk
edip, tüm hayatını O'nun rızası için sürdürürse, Allah'ın hoşnutluğunu
ve sonsuz mutluluk yurdu olan cenneti umabilir.
-----------------------------------------------------------------
7- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim
Canan, 6883
8- Kitabı Mukaddes, Yakub 2: 20-23
9- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt,
236
10- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi,
Mütercim: Abdülaziz Bekkine, cilt 2, s. 397
11- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi,
Mütercim: Abdülaziz Bekkine, cilt 2, s. 447
12- İmam Nevevi, Riyaz'üs-Salihin, cilt 1, s. 166
13- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin
Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, 1. cilt, 91-13
14- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi,
Mütercim: Abdülaziz Bekkine, cilt 2, s. 305
15- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, Ebu
Davud, cilt 9, s. 203
16- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, cilt
7, s. 292
17- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi,
Mütercim: Abdülaziz Bekkine, cilt 1, 11-9
18- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi,
Mütercim: Abdülaziz Bekkine, 1. cilt, 70-10
19- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, 7.
cilt, s. 293
20- İncil, Resullerin İşleri, 7/2-3
21- Buhari, I'tisam 2, Ebed 70; Kütüb-i Sitte,
Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ
Yayınları, Ankara, s. 338
|