DÜNYAYI
AYAĞA KALDIRAN FİLM VE
HZ. İSA
5.BÖLÜM:
HIRİSTİYANLIKTAKİ ÜÇLEME YANILGISI
Kuran'da Hıristiyanların olumlu inançlarına
ve ahlaki özelliklerine özelliğine dikkat çekilir. Allah Hıristiyanların
Müslümanlar için "insanlar içinde sevgi bakımından en
yakın" olduklarını ve "büyüklük taslamadıklarını"
bildirir. (Maide Suresi, 82) İslam'a göre Hıristiyanlar inkarcı
değil, Yahudilerle birlikte, "Kitap Ehli"dirler.
Yani Allah'ın önceki vahiylerine iman eden inançlı insanlardır.
Ancak Kuran'da Hıristiyanların çok büyük
bir yanılgısına dikkat çekilir. Bu, Hz. İsa'ya ilahlık atfetme
hatası olan "Üçleme" ifadesidir. Allah Kuran'da
Hıristiyanları bu konuda şöyle uyarmaktadır.
"Ey Kitap Ehli, dininiz
konusunda taşkınlık etmeyin, Allah'a karşı gerçek olandan
başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah'ın
elçisi ve kelimesidir. Onu (‘OL’ kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir
ve O'ndan bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve elçisine inanınız;
"üçtür" demeyiniz. (Bundan) kaçının, sizin için
hayırlıdır. Allah, ancak bir tek ilahtır. O, çocuk sahibi
olmaktan yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur.
Vekil olarak Allah yeter. (Nisa Suresi, 171)
Nitekim tarihi bilgilere baktığımızda da,
Üçleme'nin Hıristiyanlığa sonradan girmiş bir hurafe olduğu
ortaya çıkmaktadır.
Hıristiyanlığın Özü: Tevhid
Hıristiyanlık, ilk başta, Filistin'de yaşayan
Yahudiler arasında doğdu. Hz. İsa'nın çevresinde bulunan ve
ona inanan insanların tamamına yakını Yahudiydi ve Hz. Musa’nın
şeriatına göre yaşıyorlardı. Yahudiliğin en temel özelliği
ise tevhid inancıydı, Allah’a bir ve tek olana iman etmekti.
Ancak Hıristiyanlık Hz. İsa’nın Allah Katına
alınışının ve Yahudilerin dünyasından çıkıp pagan dünyaya
doğru yayılışının ardından farklılaşmaya başladı. Hz. Musa’nın
şeriatının temeli olan tevhid inancı büyük bir değişikliğe
uğradı ve Hıristiyanlar Hz. İsa'yı kendilerince bir ilah olarak
kabul etmeye başladılar.
“Üçleme” inancı bu sürecin sonunda ortaya
çıktı. Bu kavram, Hıristiyanlar için, “Baba, Oğul ve Kutsal
Ruh”tan meydana gelmiş üçlü bir Allah inancı anlamına gelmektedir.
Üçleme, geleneksel Hıristiyanların en önemli iman şartlarındandır.
Üçleme inancı sonsuz güç ve kudret sahibi olan Rabbimiz'e
batıl bir anlayışla bakan, Allah’ın insanlara peygamber olarak
gönderdiği Hz. İsa’ya uluhiyet veren yanlış bir inanıştır.
Ancak, kendi içinde birçok çelişkiler barındırmasına ve tevhid
inancının tamamen karşısında yer almasına rağmen, Hıristiyanların
tahrif edilmiş inanç sistemlerinde çok önemli bir yere sahiptir.
Üçlemeye, dolayısıyla Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğuna,
inanmayan bir kişi geleneksel Hıristiyanlığın savunucuları
tarafından gerçek bir Hıristiyan olarak kabul edilmez.
Üçleme'yi Kabul Etmeyenlere
Baskı
İlginç olan bir nokta, Hıristiyanlık tarihi
boyunca üçleme inancına karşı çıkıp, Hz. İsa’nın sadece Allah’ın
peygamberi olan bir beşer olduğunu savunan çeşitli kişi ve
akımların şiddetli baskılara maruz kalmış olmasıdır. Bu kişilerin
İncil’den ve Hz. İsa’nın hayatından getirdikleri deliller
her zaman göz ardı edilmiş, insanlar bu konularda konuşmaktan
menedilmişlerdir. Bu tevhid inancı sahipleri, Hz. İsa’nın
Allah’ın oğlu olduğunu söyleyenlere şiddetle karşı çıkmış,
bunun açıkça “Allah'a şirk koşmak” olduğunu söylemişlerdir.
Bu nedenle de asırlar boyunca “kafir”, “sapkın” (heretik)
ve hatta “Hıristiyanlık düşmanı” olarak tanıtılmış, onlara
destek verenler de aynı tepkilerle karşılaşmışlardır. Kimi
yurtlarından sürülmüş, kimi de engizisyon mahkemelerince yakılarak
öldürülmüş veya asılmışlardır. Bu tepkiler üçleme karşıtlarının
sayıca artmalarını, fikirlerini yaymalarını engellememiştir.
Ancak Hıristiyan dünyasında Allah’ın birliğine iman edenler,
her zaman için üçleme savunucularının yanında azınlık konumunda
olmuşlardır.
Ancak konuyu tarafsız gözle araştıranlar
bile, gerçek Hıristiyanlığın, tarih boyunca baskı altına alınan
sözkonusu muvahhid (tevhide inanan) Hıristiyanlık olduğunu
tespit etmektedirler. Özellikle de 18. yüzyılda başlayan bağımsız
Kitab-ı Mukaddes araştırmalarının büyük bir bölümünde, üçleme,
kefaret ve benzeri Hıristiyan dogmalarının gerçek Hıristiyanlıkta
yer almadığı sonucuna varılmıştır. Araştırmaları yapan uzmanlar,
Tevrat, İncil ve diğer Hıristiyan kaynakları üzerinde yaptıkları
incelemelerle, dünya üzerinde hakim olan geleneksel Hıristiyanlığın
Hz. İsa döneminde yaşanan dinden önemli farklılıklar taşıdığını,
Hz. İsa’dan asırlar sonra şekillendirildiğini ortaya koymuşlardır.
Üçleme İnancını Reddeden
Hıristiyanlar
Bu tarihsel kanıtların da etkisiyledir ki,
günümüzde bazı Hıristiyan mehzepler üçlemeyi reddetmektedirler.
Örneğin dünyanın dört bir yanında kiliseleri bulunan Üniteryen
Kilisesi, üçleme inancını kabul etmeyen çok büyük bir Hıristiyan
topluluğudur. Bu cemaatin üyeleri –aralarında çeşitli görüş
farklılıkları bulunsa da- Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğunu
kabul etmemekte, Hıristiyanlığın bir ve tek olarak Allah’a
iman etmeyi emrettiğini söylemektedirler. Büyük bir bölümü
de Hz. İsa’nın tüm insanların günahlarına kefaret olarak çarmıha
gerildiği yönündeki iddianın yanlışlığını vurgulamaktadırlar.
Günümüzde üçleme karşıtı Hıristiyanlarla, farklı isimler altında
ve farklı Kilise oluşumları şeklinde karşılaşmak mümkündür.
Özellikle de Amerika’da “üçleme karşıtları” her geçen gün
daha da güçlenmekte ve Hıristiyan dünyasında gerçekleri açıkça
dile getirenlerin sayısı büyük bir artış göstermektedir. Bunlar
arasında "The Worldwide Church Of God" özellikle
dikkat çekicidir. Bu kilisenin kurucusu Herbert W. Armstrong,
üçleme doktrininin pagan kültürlerden Hıristiyanlığa giren
bir batıl inanç olduğunu savunmaktadır.
Bu konuda en çok dikkat edilmesi gereken
nokta, geleneksel Hıristiyanlığı savunanlar tarafından Hıristiyanlığın
temeli olarak gösterilen “üçleme” inancına Kitab-ı Mukaddes’in
hiçbir bölümünde rastlanamamasıdır. Ne Yahudilerin Kutsal
Kitapları olan Eski Ahit’te ne de Hıristiyanların kutsal metni
olan İncil'de bu inanç yer almamaktadır. Üçleme inancı İncil’de
yer alan bazı ifadelerin yorumlarına dayanmaktadır ve bu kelime
ilk kez 2. yüzyılın sonlarında Antakyalı Theophilus tarafından
kullanılmıştır. Bu inancın Hıristiyan inançlarına tam anlamıyla
dahil olması ise çok daha sonraları gerçekleşmiştir. Bu nedenle
de Kitab-ı Mukaddes araştırmacıları ve üçleme karşıtları özellikle
“Hıristiyanlık dininin temeli olarak tanıtılan üçleme inancının
Kutsal Kitap’ta açık ifadelerle yer alması gerekmez miydi?
Eğer bu inanç gerçekten doğru olsaydı, Hz. İsa’nın bu konuyu
tüm açıklığıyla insanlara anlatmış olması gerekmez miydi?”
soruları üzerinde yoğunlaşmaktadırlar. Bu sorulara kendilerinin
verdikleri cevap ise açıktır: İncil’de
tüm açıklığıyla yer almayan, dolayısıyla ilk Hıristiyanlar
tarafından bilinmeyen bir inanç, asla Hıristiyanlığın temeli
olamaz. Bu, Hz. İsa’nın ardından ve yerleşik Yunan kültürünün
etkisiyle oluşturulan mitolojik bir efsaneden başka bir şey
değildir, Hıristiyanlığın özüyle de hiçbir ilgisi yoktur.
Aslında bu gerçek, İncil dikkatli bir biçimde
okunduğunda da görülebilir.
İncil’de de “Allah’a Bir
ve Tek Olarak İman Etmek” Esastır
Kuran'da Hz. İsa’nın Yahudilere şu şekilde
tebliğde bulunduğu bildirilmektedir:
"Ey İsrailoğulları,
benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin"
(Maide Suresi, 72)
Hz. İsa'nın insanları tevhide çağıran ifadeleri,
aksi yönden çarpıtma ve tahriflere maruz kalmış olan Yeni
Ahit'in İncillerinde bile bugün hala bulunabilir. Örneğin
Hz. İsa, Markos İncili'ne göre, kendisine gelerek "tüm
buyrukların en önemlisi hangisidir?" diye soran bir Yahudi
din bilginine şöyle cevap vermiştir: "En
'Dinle, ey İsrail! Allahımız olan Rab tek Rab'dir. Allahın
olan Rab'bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla
ve bütün gücünle sev'önemlisi şudur: ." (Markos, 12/28-30)
Yine Markos İncili'nde yer alan aşağıdaki
pasaj ise, Hz. İsa'nın kendisinin ilahlaştırılması bir yana,
övülmesine bile engel olduğunu göstermektedir:
"İsa yola çıkarken, biri
koşarak yanına geldi. Önünde diz çöküp O'na, "İyi öğretmenim,
sonsuz yaşama kavuşmak için ne yapmalıyım?" diye sordu.
İsa ona, "Bana neden iyi diyorsun?" dedi, "iyi
olan tek biri var, O da Tanrı'dır." (Markos, 10/17-18)
Aslında tek başına bu pasaj bile üçlemenin
Yehi Ahit'e aykırı bir inanç olduğunu göstermeye yeterlidir.
Hz. İsa övgü kabul etmeyip övülmeye layık olanın sadece Allah
olduğunu vurgulayarak, kendisinin Allah'ın bir kulu olduğunu
çok açık bir biçimde ifade etmektedir.
Gerçekte Hz. İsa Allah'ın bir peygamberidir
Hz. Musa’nın getirdiği vahyin tahrif edilmesinin ardından,
insanları Allah'ın birliğine çağırmak, O’ndan başka ilah olmadığını
insanlara tebliğ etmek için gönderilmiştir. O, Hz. Musa’nın
getirdiği hak dini dejenere edip bozan İsrailoğullarını bağnaz
geleneklerinden uzaklaşıp, batıl inanışlarını terk etmeye,
sadece Allah’a teslim olmaya çağırmıştır. Ayetlerde Hz. İsa’nın
İsrailoğullarına tebliği şu şekilde bildirilir:
İsa, açık belgelerle gelince,
dedi ki: "Ben size bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa
düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de. Öyleyse
Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Şüphesiz Allah, O, benim
de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; şu halde O'na kulluk edin.
Dosdoğru yol budur." (Zuhruf Suresi, 63-64)
"Benden önceki Tevrat'ı
doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak
üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allah'tan
korkup bana itaat edin. Gerçekten Allah, benim de Rabbim,
sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na ibadet edin. Dosdoğru olan
yol işte budur." (A-li İmran Suresi, 50-51)
Müslümanlara, Hıristiyanlara, Yahudilere
ve tüm dünya insanlarına düşen de, bu İlahi çağrıya uymaktır.
|