HAZRETİ
YUSUF
Hz Yusuf'un Zindan Günleri
Kuran'da Hz. Yusuf ile birlikte
iki gencin daha zindana girdiği ve bu gençlerin Hz. Yusuf'a rüyalarının
yorumunu sordukları bildirilmektedir:
Onunla birlikte iki genç de zindana
girmişti. Biri: "Ben (rüyamda) kendimi şarap sıkıyorken gördüm."
dedi. Öbürü: "Ben de kendimi başımın üstünde ekmek taşıyorken gördüm;
kuş da ondan yemekteydi" dedi. "Bunun yorumundan bize haber ver.
Doğrusu biz seni, iyilik yapanlardan görmekteyiz."(Yusuf Suresi,
36)
Hatırlanacağı gibi, Allah Hz. Yusuf'a sözlerin
yorumunu öğretmiştir. Bu nedenle zindan arkadaşları rüyalarının
yorumunu ona sormuşlardır. Ama bir nokta dikkat çekicidir: Hz. Yusuf'un
böyle bir ilme ve hikmete sahip olduğunu nasıl bilmişlerdir?

Ayetlerde Hz. Yusuf ile birlikte
iki gencin de zindana girdiğinden bahsedilir. Yukarıdaki
tablo hapisteki bu iki genci tasvir etmekte.
|
Ayetin devamındaki ifade, bu sorunun cevabını da göstermektedir:
Zindandakiler, Hz. Yusuf'u iyilik yapanlardan gördüklerini" söylemektedirler.
Bu ise, Hz. Yusuf'un zindanda bulunduğu süre boyunca örnek bir mümin
tavrı sergilediğini ve bunun da etrafındaki insanları etkilediğini
gösterir. Anlaşılmaktadır ki, Hz. Yusuf'un tavırları, üslubu ve
yüzü, "güvenilirlik sıfatı"nın tecelli ettirmiş, yani insanlara
güven vermiştir. Gerçekten de bir insanın sadece yüz ifadesi dahi,
salih bir Müslüman olduğunu etrafına hissettirebilir. Nitekim Allah
Kuran'da müminlerden bahsederken "belirtileri,
secde izinden yüzlerindedir" (Fetih Suresi, 29) buyurmaktadır.
Burada kast edilen "secde izi", genelde anlaşıldığı gibi uzun süre
secde etmekten kaynaklanan fiziksel bir iz değil, insanın çehresine
hakim olan "iman nurudur". (En doğrusunu Allah bilir.)
Hz. Yusuf'un zindanda sergilediği bu ahlak, önemli
bir mümin vasfını da bize göstermektedir: Müminin her an her yerde
aynı güzel ahlaktadır. Çünkü müminler Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak
için yaşarlar ve Allah her yerdedir. Zindanda, evde, yolda yürürken,
masasının başında bir şeyler yazarken, yemek yerken, televizyon
seyrederken, her an Allah insanın yanındadır, onu sarıp kuşatmıştır
ve her söylediğinden, her içinden geçirdiğinden haberdardır. Bu
nedenle müminlerin tavrı ve ahlakı bulundukları yere göre kesinlikle
değişmez. Her zaman aynı üstün ahlaklı ve vicdanlı mümin tavrını
gösterirler.

Bu eski Mısır resimleri, Yusuf Peygamber
ile birlikte hapiste olan iki gencin rüyalarını anlatmaktadır
. Üsteki resimde kendisini şarap sıkıyorken gören genç yer
alıyor. Altta ise başının üstünde ekmek taşıyorken ondan
kuş yiyen genç tasvir ediliyor.
|
Hz. Yusuf'un hapishane arkadaşları da bu nedenle
onu güvenilir ve iyi bir kişi olarak görmüş ve ona danışmışlardır.
Onların sorusu üzerine Hz. Yusuf konuşmaya başlamıştır. Fakat aşağıdaki
ayetlerde de görüleceği gibi bunu yaparken çok akıllıca bir yol
izlemiştir. Konuşmanın seyrini kendi istediği gibi yönlendirmiş,
onların merak ettikleri konulardan önce daha acil ve önemli gördüğü
konulardan bahsetmiştir:
Dedi ki: "Size rızıklanacağınız bir
yemek gelecek olsa, ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne
olduğunu haber veririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Doğrusu
ben, Allah'a iman etmeyen, ahireti de tanımayanların ta kendileri
olan bir topluluğun dinini terk ettim." "Atalarım İbrahim'in, İshak'ın
ve Yakub'un dinine uydum. Allah'a hiçbir şeyle şirk koşmamız bizim
için olacak şey değil. Bu, bize ve insanlara Allah'ın lütuf ve ihsanındandır,
ancak insanların çoğu şükretmezler." "Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden
ayrı (bir sürü) Rabler mi daha hayırlıdır, yoksa kahhar (kahredici)
olan bir tek Allah mı?" "Sizin Allah'tan başka taptıklarınız, Allah'ın
kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği, sizin ve atalarınızın
ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm, yalnızca
Allah'ındır. O, Kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir.
Dosdoğru olan din işte budur, ancak insanların çoğu bilmezler."
(Yusuf Suresi, 37-40)
Hz. Yusuf ayetlerde de görüldüğü gibi onlara şirk
sisteminin kötülüğünü ve tevhidi anlatmıştır. İçinde yaşadıkları
cahiliye sisteminin çarpıklığını anlatmış ve onlara sadece Allah'a
kul olmalarını öğütlemiştir.

O dönem Mısır ve Mezopotamya'daki
rüya yorumlama ilmi ile ilgili çalışmaları ve kitapları
gösteren taş oymaları.
|
Hz. Yusuf konuşması sırasında geçmiş peygamberlerden
de örnekler vermiş, onların hepsinin aynı hak din üzerinde olduğunu
hatırlatmıştır.
Bundan başka karşısındaki insanları düşündürtecek
sorular sormuştur. Örneğin "bir sürü Rabler mi yoksa kahhar olan
Allah mı?" diye sorarak aynı zamanda Allah'ın cezalandıran, azaplandıran
ve kahreden sıfatlarını onlara hatırlatmıştır. Böylece hem düşünmelerini
hem de Allah'tan korkmalarını sağlamaya çalışmıştır.
Onlara taptıkları ilahları hatırlatmış, bunların
batıl olduklarını, gerçekliklerine dair haklarında hiçbir delil
bulunmayan, atalarından kalan sahte ilahlar olduklarını bildirmiştir.
Allah'tan başka ilahlara tapmanın haram olduğunu açıklamış, insanların
çoğunun bunları bilmediğini söylemiş ve onları dosdoğru dine davet
etmiştir.
Hz. Yusuf'un uyguladığı bu yol, Müslümanların dini
insanlara anlatırken kullanılabilecekleri önemli bir yöntemdir.
Onların konuyu açmalarını fırsat bilerek ilk önce kendi istediklerini
detaylı olarak anlatmış, sonra onlara cevap vermiştir.

Hz. Yusuf'un zindan arkadaşlarının
birinin temsili heykeli.
|
Ancak bütün bunlar bittiğinde onların sordukları
soruya cevap vererek rüyalarının yorumunu söylemiştir:
"Ey zindan arkadaşlarım, ikinizden
biri efendisine şarap içirecek, diğeri ise asılacak, kuş onun başından
yiyecek. İşte hakkında fetva istemekte olduğunuz iş (artık) olup
bitmiştir." İkisinden kurtulacağını sandığı kişiye dedi ki: "Efendinin
katında beni hatırla." Fakat şeytan, efendisine hatırlatmayı ona
unutturdu, böylece daha nice yıllar (Yusuf) zindanda kaldı. (Yusuf
Suresi, 41-42)
İkinci ayete dikkat edilecek olursa, Hz. Yusuf'un
yine çok akıllıca davrandığı görülür. Onlara rüyalarının yorumundan
bahsettikten sonra zindan arkadaşlarından kurtulacak olanına, çıkınca
efendisine kendisini hatırlatmasını söylemiştir. Böylece zindandan
çıkabilmek için akılcı bir yönteme başvurmuştur. Fakat Hz. Yusuf
aldığı bu tedbirin bir sebep olduğunun, Allah dilemedikçe hapisten
çıkamayacağının da farkındadır.
Nitekim ayetin sonundan da anlaşıldığı üzere, şeytan
o kişiye Hz. Yusuf'u unutturmuş ve Hz. Yusuf da daha nice yıllar
zindanda kalmıştır. Ancak Yusuf Peygamber bunun en hayırlı sonuç
olduğunu bilir. Bu aslında sabır gerektiren bir imtihandır; kuşkusuz
zindanda uzun yıllar kalmak ve hatta unutulmak pek çok insan için
zorluktur. Oysa Hz. Yusuf ahlakının ve imanının üstünlüğünü burada
da kanıtlar, başına gelenleri çok tevekküllü karşılar.

Bir gün dönemin hükümdarı gördüğü
rüyanın yorumlanmasını ister. Bunun için ülkedeki en tanınmış
kahinlere ve bilginlere başvurur.Üstte bu olayın bir tasviri
yer alıyor. |
 
Hükümdarın düşlerini ülkedeki en tanınmış
kahinlerin ve bilginlerin yorumlayamaması üzerine, Hz. Yusuf'un
zindan arkadaşlarından kurtulan kişi, Hz. Yusuf'u hatırlamış
ve efendisine Hz. Yusuf ile görüşmek için zindana gitmeyi
teklif etmiştir. Yandaki taş oyma resimde ve tabloda bu olay
resmedilmiştir. |
Hz. Yusuf'a Kurulan Düzenin
Ortaya Çıkışı
Hz. Yusuf ayetin ifadesiyle daha "nice yıllar"
zindanda kalmıştır. Ancak bir gün hükümdar, gördüğü bir rüyanın
yorumlanmasını istemiştir. Bunun için ülkedeki en tanınmış kahinlere
ve bilginlere başvurulmuştur. Fakat hepsi de hükümdarın gördüklerinin
karmakarışık düşler olduğunu söylemiş ve rüyayı yorumlayamamışlardır.
Ancak bir süre sonra Hz. Yusuf'un zindan arkadaşlarından olup kurtulan
kişi Hz. Yusuf'u hatırlamıştır:
Hükümdar: "Ben (rüyamda) yedi besili
inek görüyorum, onları yedi zayıf inek yiyor; bir de yedi yeşil
başak ve diğerleri ise kupkuru. Ey önde gelen (kahin-bilginler,)
eğer rüya yorumluyorsanız benim bu rüyamı çözüverin" dedi. Dediler
ki: "(Bunlar) Karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu
bilenler değiliz. "O iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zaman sonra
hatırladı ve: "Ben bunun yorumunu size haber veririm, hemen beni
(zindana) gönderin" dedi. (Yusuf Suresi, 43-45)
Görüldüğü gibi olaylar hiç beklenmedik şekilde
gelişir ve yıllarca zindanda unutulan Yusuf Peygamber böylece hatırlanmış
olur. Aslında kaderde Yusuf Peygamberin ancak yıllar sonra bu vesileyle
hatırlanması yazılıdır, bu nedenle olaylar bu şekilde gelişir. Hükümdara
o karmaşık gibi görünen rüyayı gösteren, onun bu rüyanın yorumunu
merak etmesini ilham eden, hiçkimsenin bu rüyayı yorumlayabilmesine
izin vermeyen, zindan arkadaşına Hz. Yusuf'u hatırlatan Allah'tır.
Allah herşeyi kaderde önceden takdir edip planlamıştır. Bu olayların
devamı Kuran'da şöyle anlatılır:
(Zindana gidip:) "Yusuf, ey doğru
(sözlü insan).. Yedi besili ineği yedi zayıf (ineğin) yediği ve
yedi yeşil başakla diğerleri kuru olan (rüya) konusunda bize fetva
ver. Umarım ki insanlara da (senin söylediklerinle) dönerim, belki
onlar (bunun anlamını) öğrenmiş olurlar." (Yusuf Suresi, 46)

Mısır hükümdarının Hz. Yusuf tarafından yorumlanan rüyası,
çeşitli Hıristiyan kaynaklarında bu şekilde tasvir edilmektedir.
|
Zindan arkadaşının Yusuf Peygambere hitabı çok dikkat çekicidir:
"Ey doğru (sözlü insan)..." Bu ifadeden Hz. Yusuf'un mümin karakterinin
ve güzel ahlakının insanlar tarafından rahatça fark edilmiş olduğunu
anlarız. Yusuf Peygamberin her peygamber gibi, karşısındaki insanlara
güven veren, eminlik ifade eden bir tavrı vardır. Zindan arkadaşı
da onun bu yönünü bilerek, onu doğru sözlü ve güvenilir görerek
yanına gelmiştir. Görüşmelerinde Hz. Yusuf'tan hükümdarın rüyası
hakkında fetva istemiştir. Yusuf Peygamber ise rüyanın yorumunu
şöyle yapmıştır:
Dedi ki: "Siz yedi yıl, önceleri (ektiğiniz)
gibi ekin ekin, yediğinizin az bir kısmı dışında (kalanını) biçtiklerinizi
başağında bırakın. Sonra bunun arkasından (kuraklığı) zorlu yedi
yıl gelecektir, sakladığınız az bir miktar dışında, daha önce biriktirdiğinizi
yiyip bitirecektir. Sonra bunun arkasından bir yıl gelecektir ki,
insanlar onda bol bol yağmura kavuşturulacak ve onda sıkıp-sağacaklar."
(Yusuf Suresi, 47-49)
Hükümdar, Hz. Yusuf'un rüyasını nasıl yorumladığını
öğrenince onu huzuruna çağırmıştır. Hükümdarın gönderdiği elçi bu
davetle Hz. Yusuf'un yanına geldiğinde, Yusuf Peygamber hemen teklife
icabet etmek yerine, yine çok akılcı bir yöntem izlemiştir. Haksız
yere zindanda yattığının ve iftiraya uğradığının anlaşılması ve
gerçeklerin ortaya çıkması için, elçiyi, konunun yeniden incelenmesini,
araştırılmasını sağlayacak birtakım sorularla hükümdara geri göndermiştir.
Ellerini kesen kadınların durumunu sormuştur ki, gerçekten onlar
Hz. Yusuf'un suçsuzluğuna ve Aziz'in karısının iffetsizliğine tanık
olmuşlardır. Her biri birinci dereceden şahittirler, fakat daha
önce onların tanıklık edecekleri bir ortam olmamıştır. Bu nedenle
Hz. Yusuf bu fırsatı çok iyi kullanır. Bu olay ayette şöyle anlatılır:
Hükümdar: "Ben
(rüyamda) yedi besili inek görüyorum, onları yedi zayıf
inek yiyor;
bir de yedi yeşil başak ve diğerleri ise kupkuru..."
(Yusuf Suresi, 43) |
Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin."
Ona elçi geldiğinde (Yusuf:) "Efendine dön de ona sor: "Ellerini
kesen o kadınların durumu neydi? Doğrusu benim Rabbim, onların hileli
düzenlerini gerçekten bilendir." (Yusuf Suresi, 50)
Hz. Yusuf'un bu sorusu üzerine hükümdar kadınları
toplamış ve olayın gerçeğini sormuştur:
"Yusuf'un nefsinden murad almak istediğinizde
sizin durumunuz neydi?" dedi. Onlar: "Allah için, haşa" dediler.
"Biz ondan hiçbir kötülük görmedik." Aziz (Vezir)in de karısı dedi
ki: "İşte şu anda gerçek orta yere çıktı; onun nefsinden ben murad
almak istemiştim. O ise gerçekten doğruyu söyleyenlerdendir." (Yusuf
Suresi, 51)
Böylece yıllar sonra da olsa gerçekler ortaya çıkmıştır.
Kadınların Hz. Yusuf'a bir düzen kurdukları, kadının çirkin teklifine
karşın Hz. Yusuf'un iffetli davrandığı anlaşılmıştır. Hz. Yusuf'un
suçsuzluğu apaçık olmasına rağmen yıllarca hapiste kalması ise bir
kayıp ve aksilik değildir. Onun yaşadığı her an Allah katında planlanmıştır
ve bu planın çok büyük rahmet ve hayırları bulunmaktadır. Zindanda
kalmak Hz. Yusuf'un manevi olarak eğitilmesine, derinleşmesine ve
olgunlaşmasına vesile olmuştur. Güzel tavır göstermesi sebebiyle
de Allah'a yakınlaşmıştır. Dünya hayatında yaşanan bu tür zorluklar
ve sıkıntılar insanın ahireti için güzel bir ecirdir. Allah, dünyadaki
zorluklara karşı sabır gösteren, en ağır koşullarda dahi Allah'tan
razı ve şükredici olan kullarına ahirette güzel bir hayat ve rızasını
vaat etmektedir.
Dahası, Hz. Yusuf zindanda iken geçen zaman, bir
başka hayra daha vesile olmuş, Allah Mısır'daki ortamı, onun iktidara
gelmesine vesile olacak şekilde ayarlamıştır.
Kıssanın devamına bakıldığında kadınların gerçekleri
itiraf etmelerinin ardından Hz. Yusuf'un aracıya şunları söylediği
görülür:
(Yusuf aracıya şunu söyledi:) "Bu,
(itiraf Vezirin) yokluğunda gerçekten kendisine ihanet etmediğimi
ve gerçekten Allah'ın ihanet edenlerin hileli-düzenlerini başarıya
ulaştırmadığını kendisinin de bilip öğrenmesi içindi. (Yine de)
Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini
esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz, benim
Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir." (Yusuf Suresi, 52-53)
Burada dikkat çeken nokta Hz. Yusuf'un yine
etrafındakilere Allah'ı hatırlatmasıdır. Allah'ın ihanet edenlerin
hileli düzenlerini başarıya ulaştırmadığını söylemekle aslında batınında
bu olayı açığa kavuşturanın Allah olduğunu da söylemektedir. Bu
önemli bir noktadır, çünkü Hz. Yusuf'a atılan iftiranın ortaya çıkması
Allah'ın izniyle olmuştur. Hükümdar ve insanlar gerçekleri Allah'ın
dilediği anda ve Allah'ın dilediği şekilde öğrenmişlerdir. Allah'ın
takdir ettiği kader işlemektedir, bu olayların yaşanması en hayırlı
ve en güzelidir.
Fakat Yusuf Peygamberin yukarıdaki son ayette söyledikleri
de son derece önemlidir. Haklılığı böylesine ortada olmasına, kendisine
açık bir iftira atılmasına, bundan dolayı nice yıllar zindanda kalmasına
ve kendisi Allah'ın peygamberlik vererek yücelttiği bir kul olmasına
rağmen Yusuf Peygamber nefsini temize çıkarmaktan sakınmıştır. Üstelik
bununla birlikte çok önemli bir gerçeği de açıklamıştır: "Allah'ın
esirgedikleri dışında nefsin var gücüyle kötülüğü emretmesi…" Bu,
tüm müminleri hayatlarının her anında dikkatli olmaları gereken
bir durumdur. Çünkü her insan nefis sahibidir ve insanlar hayatları
boyunca, yaşamlarının her anında denemeden geçirilirler. Kimi zaman
insanın nefsiyle vicdanı çatışır ve insan ikisinden birinin telkinine
uyar. Müminler büyük bir itinayla kendilerini Allah'ın rızasına
çağıran vicdanlarının sesini dinlerler. Diğer insanlar ise nefislerinin
boyunduruğu altında yaşarlar.
Mümin bir gaflete kapılıp da nefsine uyarsa, bundan
dolayı tevbe etmeli ve nefsinin kötülüklerine karşı daha dikkatli
olmalıdır. Çünkü Hz. Yusuf'un sözleriyle Allah'ın Kuran'da haber
verdiği gibi nefs daima kötülüğü emretmektedir.
|