Giriş
Tarih boyunca pek çok insan dağların
heybetli yapılarını, yıldızların ve Güneş'in büyüklüklerini
kendi ilkel anlayışlarına göre yorumlamış; evrenin
sonsuza kadar var olacağını zannetmişlerdir. Bu inanış
çok tanrılı ve maddeci Yunan felsefelerinin, Sümer
ve Mısır dinlerinin bel kemiğini oluşturmuştur.
Böyle bir inanca sahip insanların büyük
bir yanılgı içinde oldukları bizlere Kuran'da bildirilmiştir.
Allah'ın Kuran'da verdiği haberlerden biri evrenin
yaratıldığı ve bir sonunun olduğu gerçeğidir. Tüm
insanlar ve canlılar gibi evrenin de bir ölümü vardır.
Milyarlarca senedir işleyen kusursuz düzen herşeyi
yaratan Rabbimizin eseridir ve bu düzen O'nun emriyle
ve O'nun belirlediği bir zamanda görkemli bir şekilde
son bulacaktır.
Kainatın, mikroorganizmalardan insanlara
kadar içindeki tüm canlılar, yıldızlar ve galaksilerle
birlikte ortadan kaldırılacağı zaman ayetlerde "saat"
olarak ifade edilir. Bu "saat" herhangi bir saat değildir;
Kuran'da "kıyamet vakti" anlamında kullanılan belirli
ve özel bir saattir.
Kuran'da "kıyamet saati"nin
geleceği haberinin yanı sıra, o zaman yaşanacak olaylar
da tüm aşamalarıyla ayrıntılı olarak tasvir edilmiştir:
"Gök yarılıp-parçalandığı zaman", "Denizler tutuşturulduğu
zaman", "Dağlar kökünden sökülüp savrulduğu zaman",
"Güneş köreltildiği zaman"… İnsanların bu dehşet verici
felaket karşısındaki korkuları, panikleri ve şaşkınlıkları
da ayetlerde detaylı olarak anlatılmış, kaçacak veya
saklanacak herhangi bir yer bulamayacakları vurgulanmıştır.
Bunlardan çıkaracağımız sonuç, hiç şüphesiz kıyametin
kainatın tarihinde benzeri yaşanmayan çok büyük bir
felaket olacağıdır. Kıyamet günü hakkındaki detaylı
çalışmalarımız "Kıyamet Günü" ve "Ölüm Kıyamet Cehennem"
adlı kitaplarımızda bulunmaktadır. Bu site ise kıyametin
yaklaşmasına doğru gerçekleşeceği bildirilen olayları
konu almaktadır.
Öncelikle şunu
belirtmeliyiz ki kainatı bekleyen kaçınılmaz sonun,
her dönemde merak uyandıran bir konu olduğu ayetlerde
haber verilmektedir. Ayetlerde, insanların Peygamberimiz
(sav)'e kıyamet saatinin ne zaman geleceğini sorduğunu
Allah şöyle bildirmektedir:
Saatin (kıyametin) ne zaman demir
atacağını (gerçekleşeceğini) sorarlar. (Araf Suresi,
187)
"O ne zaman demir atacak?" diye sana
kıyamet-saatini soruyorlar. (Naziat Suresi, 42)
Peygamberimiz (sav)'e
bu soruya "Onun ilmi
yalnızca Rabbimin katındadır." (Araf Suresi, 187)
şeklinde cevap vermesini Allah emretmiş,
böylece kıyametin zamanını sadece Kendisinin bildiğini
ifade etmiştir. Bu ayetten, kıyametin ne zaman gerçekleşeceğinin
bilgisinin insanlardan saklandığı anlaşılmaktadır.
Kuşkusuz sonsuz
ilim sahibi olan Rabbimizin kıyamet saatini gizli
tutmasının hikmetleri vardır. Örneğin böylece her
yüzyılda yaşayan insanların "kıyamet-saatinden
içleri titremekte olanlar" (Enbiya Suresi, 49) gibi
hareket etmeleri istenmektedir. Yine insanların, kıyamet
gününün azabı ve dehşeti apansız gelmeden önce, Allah'ın
azametini ve sınırsız kudretini düşünmeleri ve O'nun
dışında sığınılacak bir yer olmadığını anlamaları
istenmektedir. Eğer kainatın ölüm vakti tam olarak
bilinseydi, bu dönemden önce yaşayanlar kıyameti derin
bir şekilde düşünme gereği hissetmeyebilecekler, ayetlerde
tasvir edilen kıyamet olaylarına duyarsız yaklasabileceklerdi.
Ancak belirtmek gerekir ki, kıyamet saati
hakkında bilgi veren birçok ayet bulunmaktadır. Konuyla
ilgili diğer ayetleri incelediğimizde önemli bir gerçekle
karşılaşırız. Kuran'da kıyamet için bir tarih açıklanmaz,
fakat kıyamet öncesinde ortaya çıkacak alametler haber
verilir. Bir ayette kıyametin birçok işaretinin bulunduğunu
Allah bize şöyle bildirir:
Artık onlar, kıyamet-saatinin kendilerine
apansız gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? İşte
onun işaretleri gelmiştir. Fakat kendilerine geldikten
sonra öğüt alıp-düşünmeleri onlara neyi sağlar? (Muhammed
Suresi, 18)
Bu ayette, öncelikle, geleceği bildirilen
kıyametin alametlerinin Kuran'da yer aldığı anlaşılmaktadır.
Bu "büyük haber"in işaretlerini anlamak için yapmamız
gereken ayetler üzerinde düşünmektir. Aksi takdirde,
ayette bildirildiği gibi, kıyamet anı geldikten sonra
düşünmenin bir faydası olmayabilir.
Peygamberimiz (sav)'in günümüze ulaşan
sözlerinin, yani hadislerinin bir bölümü kıyamet alametleri
hakkındadır. Peygamberimiz (sav) hadislerinde hem
kıyamet işaretlerini haber vermiş, hem de kıyametin
hemen öncesindeki dönem ile ilgili detaylı açıklamalarda
bulunmuştur. Kıyamet alametlerinin ortaya çıkacağı
bu devir İslami kaynaklarda "Ahir Zaman" (Son Zaman)
şeklinde isimlendirilmiştir. Ahir Zaman ve kıyamet
alametleri konuları İslam tarihi boyunca oldukça dikkat
çekmiş, İslam alimlerinin ve araştırmacıların eserlerine
sık sık konu olmuştur.
Tüm bilgiler biraraya getirildiğinde
ortaya önemli bir sonuç çıkmaktadır. Ayet ve hadisler
Ahir Zaman'ın iki safhalı olduğunu göstermektedir.
Birinci devre dünyanın maddi ve manevi sorunlarla
dolu olduğu bir dönem; bunun ardından gelecek ikinci
devre ise "Altınçağ" olarak adlandırılan, Kuran ahlakının
ve her alanda üstün bir refahın yaşanacağı bir çağdır.
Dünyanın, Altınçağ'ın sona ermesiyle birlikte çok
hızlı bir sosyal çöküş içine girmesiyle de kıyamet
saatinin gelişi beklenmektedir.
Bu sitenin amacı da kıyamet alametlerini
ayet ve hadisler doğrultusunda incelemek; bu işaretlerin
birbiri ardınca, birebir tasvir edildiği şekilde,
içinde yaşadığımız çağda ortaya çıkmaya başladığını
gözler önüne sermektir. On dört asır öncesinden bildirilen
alametlerin çıkışı, inananların Allah'a olan iman
ve bağlılıklarını artıran son derece büyük olaylardır.
İlerleyen sayfalardaki çalışmamız da Rabbimizin "Ve
de ki: Allah'a hamdolsun. O size ayetlerini gösterecektir,
siz de onları bilip tanıyacaksınız." (Neml Suresi,
93) vaadi doğrultusunda hazırlanmıştır.
Özellikle belirtmek istediğimiz önemli
bir husus da şudur ki, herşeyin en doğrusunu Allah
bilir. Her konuda olduğu gibi kıyamet hakkında da
O'nun bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yoktur.
Savaşlar ve
Anarşi
On dört yüzyıl önce
Peygamberimiz Hz. Muhammed, kıyamet ile ilgili bazı
gaybi bilgileri ve bunlara dayalı düşüncelerini kendisiyle
birlikte olan Müslümanlara aktarmıştır. Bu değerli
sözler nesilden nesile geçmiş, hadis kitapları ve
İslam alimlerinin eserleriyle günümüze ulaşmıştır.
Elinizdeki kitabın ilerleyen bölümlerinde kullanılan
hadisler de Peygamberimiz (sav) tarafından işte bu
anlamda söylenmiş haberleri içermektedir.
Bu aşamada, kıyamet
alametleri hakkındaki hadislerin doğruluğu ve güvenilirliğine
ilişkin bazı şüpheler akla gelebilir. Tarihte Peygamberimiz
(sav)'e atfen bazı sahte hadisler uydurulduğu bilinen
bir gerçektir. Fakat araştırmamıza konu olan hadislerin
Peygamberimiz (sav) tarafından söylenmiş sözler olduğu
kolaylıkla anlaşılabilir. Elimizde doğruyu yanlıştan
ayırmaya yarayan bir yöntem bilgisi bulunmaktadır.
Bilindiği gibi, kıyamet ile ilgili hadisler geleceğe
yönelik olayları ihtiva etmektedir. Bu nedenle zaman
içerisinde, hadisin birebir gerçekleşmesi sözlerin
kaynağı konusundaki tüm kuşkuları ortadan kaldırmaktadır.
Söz konusu kıstas Ahir
Zaman ve kıyamet alametleri üzerine araştırma yapan
birçok İslam alimi tarafından da kullanılmıştır. Konunun
uzmanlarından Bediüzzaman Said Nursi de Ahir Zaman
hakkındaki hadislerin günümüzde meydana gelen ve gözle
görülen olaylara tam mutabık çıkmasının hadislerin
hakikat olduğunu gösterdiğini ifade etmiştir.3
Hadislerde bildirilen
işaretlerin bir kısmı 1400 yıllık İslam tarihinin
herhangi bir döneminde, dünyanın belirli bir bölgesinde,
belirli bir oranda görülmüş olabilir. Böyle bir durum
o dönemin Ahir Zaman olduğunu göstermez. Zira bir
devrin Ahir Zaman olarak nitelendirilmesi için kıyamet
alametlerinin tümünün aynı çağda, birbirlerini izleyerek
gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu durum bir hadiste
şöyle ifade edilmiştir:

Kıyamet
alametleri birbirini takiben meydana
gelir. Bir dizideki boncukların art
arda kopması gibi.
Ramuz-El
Ehadis, 277/6; Camiü's-Sagir, 3/167
|

|
Yukarıdaki bilgi ışığında Ahir Zaman
hadisleri incelendiğinde hayret verici bir sonuç meydana
çıkmaktadır. Peygamberimiz (sav)'in yüzyıllar önce
ayrıntılarıyla açıkladığı işaretler yeryüzünün hemen
hemen her köşesinde, birbiri ardınca ve tam anlamıyla
belirtildiği biçimde içinde bulunduğumuz çağda yaşanmaktadır.
Hadisler sanki zamanımızın eksiksiz bir portresini
çizmektedir. Elbette bu, derin düşünülmesi gereken
son derece mucizevi bir olaydır. Gerçekleşen her alamet
insanlara, Allah'ın huzurunda hesap verecekleri kıyamet
gününün çok yaklaşmış olduğunu ve bir an önce Kuran
ahlakını hayata geçirmelerinin önemini bir kez daha
hatırlatmaktadır.
Peygamberimiz (sav) Ahir Zaman'ın özelliklerini
anlattığı bir hadisinde şunları haber vermiştir:

Dünya
hercü merc içinde kaldığında, fitneler
zuhur ettiğinde, yollar kesildiğinde,
bazıları bazılarına hücum
ettiğinde…
Kıyamet-Ahiret
ve Ahirzaman Alametleri, s.454
|

|
"Hercü merc" kelimesinin sözlüklerdeki
karşılığı "darmadağınıklık, karmakarışıklık" anlamlarıdır
ve hadiste bu durumun belirli bir bölge ile sınırlı
kalmayıp, dünyanın her tarafına yayılacağı belirtilmektedir.
Yolların kesilmesi ve bir kısım insanların diğerlerine
saldırmaları da hadiste işaret edilen çağın belirtileri
arasında sayılmaktadır.
Başka bir hadiste de yukarıdaki olay
benzer şekilde yer almaktadır. "kıyamet yaklaşır…
herc çoğalır" diyen Peygamberimiz (sav)'e "herc"in
ne olduğu sorulmuş, O da "herc öldürmelerdir" yanıtını
vermiştir. (Kur'an ve Sünnette Kıyamet ve Ahiret,
s.172 )
Peygamberimiz (sav)'den bu konu hakkında
bizlere ulaşan diğer hadisler de şunlardır:

Kıyametin
hemen yakınında anarşi ve kargaşa
günleri vardır.
Suyuti,
Cami'üs Sagir, 3/211; Ahmed bin
Hanbel, Müsned, 2/492
Şu
hadiseler meydana gelmedikçe kıyamet
kopmayacaktır… Ölümler ve katliamlar
yaygın hale gelecek…
Camiü's-Sagir,
3:211, Müsned, 2:492, 4:391, 392
|

|
Yukarıdaki hadislerin incelenmesi bizleri
önemli bir sonuca götürmektedir. Peygamberimiz (sav),
sözünü ettiği çarpışmalar, kargaşa ve katliamlar ile
tüm yeryüzünü kaplayan savaşları ve terör eylemlerini
tasvir etmekte, bu olayların da bir kıyamet alameti
olduğunu belirtmektedir.
Peygamberimiz
hadislerinde yeryüzünü kaplayan savaşları
ve terör eylemlerini tasvir etmekte ve bu
olayları da kıyamet alameti olduğunu belirtmektedir.
Nitekin dünyanın dört bir yanında çatışmalar,
bölgesel ve iç savaşlar durmak bilmeksizin
devam etmektedir.
|
Geride kalan on dört asırlık döneme baktığımızda
görürüz ki, 20. yüzyıldan önceki savaşlar bölgesel
kalmışlardır. Tüm dünya halklarını, siyasi mekanizmalarını,
ekonomilerini, sosyal yapılarını etkileyen savaşlar
ise yakın geçmişte yaşanan iki dünya savaşı olmuştur.
I. Dünya Savaşı'nda 20 milyondan, II. Dünya Savaşı'nda
da 50 milyondan fazla insan ölmüştür. II. Dünya Savaşı'nın
aynı zamanda, tarihin en kanlı, en büyük ve en yıkıcı
savaşı olduğu bilinen bir gerçektir.
Çağımızın modern savaş teknolojisi, nükleer,
biyolojik ve kimyasal silahları savaşların etkilerini
tarihte görülmemiş boyutlara taşımıştır. Hatta geliştirilen
kitle imha silahları nedeniyle dünyanın üçüncü bir
dünya savaşını kaldıramayacağı da genel kabul görmüştür.
Bir yanda
dünyanın pek çok ülkesi kendi vatandaşlarının
sebep olduğu terör ile uğraşıyor. Öte yanda
Çeçenistan'da olduğu gibi toplu mezarlar bulunuyor
, yaşlılar, bebekler, çocuklar, kadınlar eziyet
görüyor. Tüm dünyayı ilgilendiren terör ve
kargaşa ortamı her insanın düşünmesi gereken
ve içinde bulunduğumuz çağda tam anlamıyla
yaşanan kıyamet işaretlerindendir. Hadislerde
haber verilen bu olaylar tüm insanların düşünmesi
ve ibret alması için birer vesiledir.
Peygamber Efendimizin
hadislerinde yer alan ve günümüz için işaret
olan haberlerin gerçekleşiyor olması, tüm
dünyada yaşanan bu gibi görüntüler insanların
bir an önce Kuran ahlakını yaşamaları için
yapılan önemli birer uyarıdır.
|
II. Dünya Savaşı sonrasındaki Soğuk Savaş,
Kore Savaşı, Vietnam Savaşı, Arap-İsrail Savaşları,
İran-Irak Savaşı ve Körfez Savaşı çağımızın en önemli
olayları arasındadır. Bölgesel savaşlar, çatışmalar
ve iç savaşlar aynı anda dünyanın birçok bölgesinde
yıkıcı sonuçlara neden olmaktadır. Bosna, Filistin,
Çeçenistan, Afganistan, Keşmir ve daha pek çok yerde
yaşanan sorunlar insanlığı etkilemeye devam etmektedir.
Savaşlar kadar tüm dünya insanlarını
ilgilendiren diğer bir "kargaşa" konusu da uluslararası
ve organize terör olaylarıdır. Boston Üniversitesi'nden
Prof. Vojtech Mastny'nin belirttiği gibi, terör olayları
20. yüzyılın ortalarından sonra kat kat artmıştır.7
Gerçekte terörizmin 20. yüzyıla has
bir olgu olduğunu söylemek bile mümkündür. Irkçılık,
komünizm ve benzeri ideolojik amaçlarla ya da etnik
iddialarla ortaya çıkan örgütler, gelişen teknolojinin
de yardımıyla kanlı eylemler yapmışlardır.
Dünyamızın yakın tarihindeki terör eylemleri
zaman zaman büyük kaos ortamlarına zemin hazırlamıştır.
Bu üzücü vakalarda çok kan dökülmüş, sayısız insan
ölmüş veya sakat kalmıştır. Ancak insanlık hala bu
trajik olaylardan hissesine düşen dersi almış değildir.
Terör dünyanın birçok bölgesinde, öldürücü anarşik
olaylara neden olmaya devam etmektedir.
Konuyla ilgili ayetlerde de çıkarmamız
istenen dersler yer almaktadır. Rum Suresi'nde insanların
yaptıkları şeyler dolayısıyla yeryüzünde karışıklıkların
ortaya çıktığı şöyle bildirilmektedir:
İnsanların kendi ellerinin kazandığı
dolayısıyla, karada ve denizde fesad (karışıklık,
kötülük) ortaya çıktı. Umulur ki dönerler diye (Allah)
onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine taddırmaktadır.
(Rum Suresi, 41)
Şunu da eklemek gerekir ki, ayette önemli
bir hatırlatma yapılmaktadır. İnsanların yaptıkları
yanlışlardan kaynaklanan acı ve üzüntüler, onları
hatalarından döndürmesi için birer fırsat mahiyetindedir.
Kısacası, "dünyanın hercü merc içinde
kaldığı" dönem içinde bulunduğumuz çağda tam anlamıyla
yaşanmış ve neticede bir kıyamet işareti daha bu şekilde
tecelli etmiştir. Aynı zamanda bu işaret, insanlara
bir an önce Kuran ahlakını yaşamaları için yapılan
önemli bir uyarı olmuştur.
Allah ayetlerinde insanların
kendi ellerinin önden sundukları nedeniyle kötülüklerin
çıktığını haber vermiştir. Bugün dünyanın içinde
bulunduğu durum ayetin tecellisidir.
|
Büyük Şehirlerin
Yok Olması: Savaşlar ve Afetler
Peygamberimiz (sav)'in Ahir Zaman'la
ilgili verdiği haberlerden birisi de şu şekildedir:

Büyük
şehirler dün sanki yokmuş gibi
helak olur.
Kitabül
Burhan Fi Alametil Mehdiyyil
Ahir Zaman, s. 38
|

|
 
20. yüzyıl için en çok
kullanılan tanımlama "felaketler yüzyılı"dır.
Gerek depremler, kasırgalar ya da seller gibi
doğal afetler, gerek iç savaşlar ve çatışmalar,
gerekse de büyük deniz ya da uçak kazaları çok
sayıda insanın ölümüne yol açmıştır. Yok olan
şehirler, tarihten silinen halklar kıyametin
hadislerde haber verilen alametlerindendir.
|
Hadiste belirtilen büyük şehirlerin helak
oluşu, savaşlar ve çeşitli doğal afetler sonucunda
meydana gelen yıkımları akla getirmektedir. Yakın
geçmişte geliştirilen nükleer silahlar, uçaklar, bombalar,
füzeler ve benzeri çağdaş silahların savaşlarda kullanılması
büyük tahribata neden olmuştur. Bu korkunç silahlar
tarihteki benzerleriyle kıyaslanmayacak düzeyde yıkımlara
yol açmıştır. Elbette hedef konumundaki "büyük şehirler"
de bu yıkımlardan birinci derecede etkilenen yerler
olmuştur. II. Dünya Savaşı'nın benzersiz sonuçları
buna bir örnek olarak verilebilir. Dünya tarihinin
en büyük savaşında, atom bombasının kullanılmasıyla
Hiroşima ve Nagasaki tamamen yerle bir olmuştur. Avrupa'nın
başkentleri ve önemli şehirleri de ağır bombardımanlar
neticesinde büyük ölçüde yıkılmıştır. Britannica Ansiklopedisi
II. Dünya Savaşı'nın Avrupa şehirlerinde neden olduğu
hasarı şöyle anlatır:


Uzmanlar 1998'deki Mitch
Kasırgası'nın Orta Amerika'da şimdiye kadar
yaşanan en kötü felaket olduğunu belirtmişlerdir.
|
Meydana gelen tahribat Avrupa'nın büyük
bölümünü ayın yüzeyine dönüştürmüştü: Şehirler bombardımanlar
sonucunda harap oldu, sayfiye yerleri kavruldu ve
simsiyah oldu, yollar bombaların açtığı çukurlarla
kaplandı, demiryolları kullanılamaz hale geldi, köprüler
yıkıldı, limanlar batık gemilerle doldu. Savaş sonrası
Almanya'nın Amerikan Bölgesi askeri valisi General
Lucius D. Clay'in dediği gibi, "Berlin sanki ölülerin
şehri gibiydi."8
Geçtiğimiz asır dünyaya
sayısız felaket getirmiştir. Pek çok ülkede
yıkıcı olaylar baş göstermiş, milyonlarca insan
bu felaketlerde yaşamını yitirmiştir. Bu olaylar,
hadislerde dikkat çekilen Ahir Zaman olaylarıyla
büyük bir paralellik göstermektedir. İnsanların
artık bu durumdan ibret alarak Kuran ahlakına
yönelmeleri şarttır.
|
Kısacası, II. Dünya Savaşı'nın tarihte
benzeri görülmeyen genişlikteki tahribatı hadisin
işaret ettiği olayla birebir uyuşmaktadır.
"Şehirlerin yok olmasına" neden olan
bir diğer etken de doğal afetlerdir. Doğal afetlerin
içinde bulunduğumuz çağda hem sayısal hem de büyüklük
olarak arttığı istatistiksel bir gerçektir. Son on
yılda baş gösteren iklim değişikliklerinin yol açtığı
felaketler bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir.
Sanayi, zararlı ve istenmeyen bir yan ürün olan küresel
ısınmaya sebep olmakta, giderek ısınan dünya atmosferindeki
dengeler bozulmakta ve böylece iklim değişiklikleri
meydana gelmektedir. 1998 yılı şimdiye kadar kaydedilen
en sıcak yıl olmuştur.9
Amerika Ulusal İklimsel Veri Merkezi'nin kayıtlarına
göre de en fazla iklimsel afet 1998'de meydana gelmiştir.10
Örneğin gözlemciler, 1998'deki Mitch
Kasırgası'nın Orta Amerika'nın tarihinde meydana gelen
en kötü felaket olduğunu belirtmişlerdir.11
Son yıllardaki kasırga, fırtına, tayfun
ve hortum gibi felaketler başta Amerika kıtası olmak
üzere dünyanın birçok yerinde yıkıcı zarara neden
olmuştur. Bunlara ek olarak seller de bazı yerleşim
merkezlerinin sular ve çamur altında kalmasına yol
açmıştır. Ayrıca depremler, volkanlar ve tsunami dalgalarının
yaptığı büyük tahribatlar da unutulmamıştır. Sonuç
olarak, tüm bu afetlerin "büyük şehirlerde" sebep
olduğu yıkımlar önemli birer işaret olmuşlardır.
Teknoloji alınan imkanlara
ya da alınan tedbirlere rağmen engellenemeyen
doğal afetler insanoğlunun gerçekte ne kadar
aciz olduğunu göstermektedir. Depremler, çamur
selleri, yanardağ patlamaları, sel felaketleri
gibi afetlerin özellikle büyük şehirlerdeki
yıkımları önemli birer işarettir.
|