Bu site HARUN YAHYA'nın eserlerinden faydalanılarak hazırlanmıştır.
 
 
ALLAH'IN GÜZELLİKLERİNDEN BİR DEMET 3

Timsahların Yuvaları

Sürüngenlerin sadece yumurtalarını bir yere bıraktığı ve yavruların kendi kendilerine kuluçkadan çıktıkları zannedilebilir. Oysa bu doğru değildir. Örneğin anne timsahlar, yumurtalarından çıkmadan önceki ve daha sonraki birkaç aylık süre boyunca yavrularına çok fazla koruma sağlarlar. Bütün timsahlar farklı türlerde yuvalar yaparlar, fakat amaçları aynıdır; yavrularını yumurtadan çıkana kadar güvenlikli bir yerde tutabilmek… Timsahlar genellikle yerde derin bir oyuk açarak yuva yaparlar. Yaklaşık 50 yumurtayı dikkatli bir şekilde iki ya da üç tabakanın üzerine yerleştirirler. Daha sonra yumurtaları sıcak tutabilmek için üzerlerini kumla örterler. Yer, çok ısınmaya başladığında dişi timsah yuvaya su sıçratmaya ya da serinliği sağlayabilmek için yuvanın üstüne çimen yerleştirmeye başlar. Ayrıca anne timsah gerektiğinde yavruların yumurtaların kabuğunu kırabilmelerine yardımcı olabilmek için dişlerini kullanır.

Zoobooks, Eylül 1995, s.12

Yavru Timsahlar

Bazı timsah türleri yuvalarını toprağın üzerine yaparlar. Bu yuvalarda malzeme olarak kimi zaman yaprakları kimi zaman dalları, kimi zamansa çamuru kullanırlar. Bu malzemeleri topladıktan sonra anne timsah yaklaşık 2 m. genişliğinde, 1 m. yüksekliğinde bir yığının içerisine yumurtalarını yerleştirir, sonra da üzerlerini kapatır. Yapraklar ve dallar çürüdükçe yumurtaları sıcak tutabilmek için onlara yeterli ısıyı sağlar. Anne timsahlar genellikle yumurtaları koruyabilmek için yuvanın yakınında kalırlar. Annelerinin koruması altında olan yavru timsahların, burunlarının ucunda yumurtalarının kabuklarını kırabilmelerine yardımcı olacak sivri uçlu dişleri vardır. Yumurtadan çıkar çıkmaz, bu diş hemen dökülür.

Zoobooks, Eylül 1995, s.13

Uzun Kuyruklu Koatiler

Allah hem bildiğimiz hem de bilmediğimiz canlılara verdiği özelliklerle bizlere Kendisini tanıtır. Alışık olmadığımız canlılardan olan ‘koati'ler, uzun kuyrukları olan rakun benzeri canlılardır. Bu akıllı hayvanlar Amerika'nın güneybatısında, Meksika'da, Orta ve Güney Amerika'da yaşamaktadırlar. Koatiler zamanlarını genellikle ağaçlarda geçirirler. Dişilerden oluşan koati grupları ağaçlarda yaptıkları yuvalarda birlikte yaşarlar ve yavrularını yetiştirebilmek için birbirlerine yardım ederler. Koatiler'de erkekler yalnız yaşarlar. İlginç bir vücut yapıları olan koatiler tırmanırken dengelerini sağlamalarına yarayan ve çubuğa benzeyen uzun kuyruklara sahiptirler. Bundan başka orman içinde hareket ederlerken birbirleriyle iletişimlerini sağlayacak yüksek perdeli sesler çıkarırlar.

Christopher O'Toole&John Stidworthy, Mammals, The Hunters, s.42-43

Böceklerin Güçlü Kanatları

Bütün böceklerin kanatlarında damarları vardır. Bir böcek yetişkinliğe ulaştığında kan taşımaya başlar. Fakat daha sonra damarlar sertleşir ve bu damarlar böceğin kanatlarını da bir uçurtmanın çerçevesi gibi sertleştirir. Pek çok böcek kanatlarını inanılmayacak kadar hızlı çırpar. İnsan gözünün böcek kanatlarındaki hareketin hızını takip etmesi imkansızdır. Örneğin yabanarıları, balarıları ve sinekler kanatlarını bir göz açıp kapama kadar kısa bir süre olan "bir saniye"de yaklaşık olarak 200 kere çırparlar. Sivrisineklerse bir saniyede 1000 kere kanat çırparlar. Eğer kanatlardaki bu damarlar olmasaydı böceklerin kanatları parçalara ayrılarak kopabilirdi. Görüldüğü gibi böcek kanatlarında son derece özel ve benzersiz bir tasarım ve akıl vardır. Bu aklın sahibi de hiç kuşkusuz her şeyi en ince detayına kadar planlayan Allah'tır .

Ranger Rick, Eylül 1997, s.8

Mürekkep Balıklarının Kamuflajı

Mürekkep balığı korkutulduğunda kollarını kullanarak tamamen kumun altına gömülene kadar vücudunun üzerine kum atar. Tehlike geçene kadar da orada kalır.

Ranger Rick, Eylül 1997, s.24

Hermit Yengeçlerinin Savunma Taktikleri

Birçok okyanus yaratığı, okyanus ortamındaki ekolojik dengenin bozulmamasında ve temizliğinin sağlanmasında önemli bir rol oynar. Hermit yengeçleri, deniz salatalıkları, tüylü yıldızlar, temizlikçi karidesler gibi bazı hayvanlar, denizdeki kaynakları yeniden işleyip kullanılır hale getirirler. Bu canlılardan Hermit yengeçleri, birçok yengeçten farklı özelliklere sahiptirler. Örneğin kendilerini düşmanlarından koruyabilecekleri sert kabukları yoktur. Bunun yerine boş bir deniz kabuğundan koruyucu bir örtü oluştururlar. Daha önce bir deniz salyangozunun evi olan bu kabuğun, yengece uyumlu olabilmesi için dikkatli bir şekilde seçilmesi gerekir. Yengeç büyüdükçe ihtiyaç duyduğu kabuğun boyutu da büyüyecektir. Bu yüzden yengeç kendi kabuğu büyümeden önce yeni bir kabuk arayışına başlar. Yenisini bulduğunda hızlı bir şekilde eski kabuğundan yenisine geçer. Başka hiçbir savunması olmayan bir yengecin başka bir kabuk kullanarak kendisini korumayı akletmesi imkansızdır, böyle bir şeyi yengeç başkasından da öğrenmiş olamaz. Yeryüzündeki diğer bütün canlılar gibi Hermit yengeçleri de yaratmada hiçbir ortağı olmayan Allah tarafından yaratılmışlardır.

The Cousteau Society, Dolphin Log, Kasım1990, s.4

Kuş Yuvaları

Farklı türlerde kuşlar, farklı yuvalar kurarlar. Dokumacı kuşlar ve uzun kuyruklu baştankaralar aşağı doğru asılı duran özenle hazırlanmış yuvalara sahiplerdir. Fakat kumru-güvercinlerin yuvaları birkaç daldan oluşan bir platformdan ibarettir. Bazı türler ise yuvalarını çiçeklerle dekore ederler, yılan derisi veya yeşil yapraklar atarak süslerler. Bir kısmı da karanlık yarıklarda yuvalar kurarlar.

Dr. Z. Veselovsky, Are Animals Different?, s.106

İskele Kuşları (Yalıçapkınları)

Doğadaki canlılarda çok büyük bir çeşitlilik hakimdir. Alemlerin Rabbi olan Allah, yaratma sanatındaki benzersizliği bize bu çeşitlilikle göstermektedir. Örneğin iskele kuşlarının farklı türlerinin, kendi avlanma biçimlerine uygun gaga yapıları vardır. En garip görünümlü türlerden biri Yeni Gine'nin kürek-gagalı iskele kuşudur. Toprağı kazarak solucanları bulabilmesi için, kazma gibi kullandığı kısa, geniş, koni şekilli gagalara sahiptir. Balık avcıları olan iskele kuşlarında ise uzun, sivri, hançer şekilli, yanlardan yassı görünümü olan gagalar vardır. Böceklerle, sürüngenlerle, yengeçlerle ve diğer avlarla beslenen türler ise genellikle geniş, yukarıdan aşağı doğru düzleşen gagalara sahiplerdir. İskele kuşları genellikle nehir kıyısındaki ağaç tüneklerinden avlanırlar. Çeşitli küçük balıkları alırlar ve onları yemek üzere tüneğine taşırlar. Birçok balığı hiç bekletmeden hemen yutarlar fakat dikenli olanları -dikenli balık (stickleback) gibileri- önce dala çarparlar. Çünkü bu balıkların bükülmeyen diken ve yüzgeçleri sadece öldüklerinde düzleşir.

Martyn Bramwell, Birds, The Aerial Hunters, s.36-37

Dikenli Karınca Yiyen

Dikenli karınca yiyen (Tachyglossus aculeatus), birkaç dakika içinde sadece korunmalı sırtı açıkta kalacak şekilde kendini kumun altına gömebilir.

Dr. Z. Veselovsky, Are Animals Different?, s.35

Yarasa Şahini Gagası

Yarasa şahininin gagası çok ilginç bir şekilde kancalı ve sivri bir yapıya sahiptir. Gaganın bu yapısı salyangozları kabuklarından çekip çıkarmak için kullanılabilecek en mükemmel alettir.

Martyn Bramwell, Birds, The Aerial Hunters, s.10-15

Balık Yumurtaları

Bazı balıkların son derece ilginç yumurtaları ve bazılarının da yumurtalarını son derece ilginç koruma şekilleri vardır. Örneğin vatoz balıklarının yumurtalarının her biri keratin bir kapsül içindedir. Bu kapsüllerin rengi siyahtır ve her köşesinde boynuz biçimli birer çıkıntı vardır. Siyam balıkları ise çıkardıkları yapışkan sümüksü maddenin içine hava üfleyerek, su yüzeyinde kabarcıklardan oluşan sallar yaparlar. Dişinin yumurtladığı yumurtayı erkek yakalar, ağzındaki sümüksü maddeyle kaplar ve suyun üstüne doğru yüzerek yumurtayı salın altına yerleştirir.

Dr. Maurice Burton, Balıklar, s.28

Kürekçekenler

Allah aynı canlı türünde bile çok çeşitli detaylar yaratarak, yaratmasındaki örneksiz sanatını bizlere gösterir. Örneğin yarım kanatlılar olarak adlandırılan böceklerin denizlerde ve tatlı suda yaşayan türleri vardır. Bu böceklerin bazılarını kaplayan ince tüyler gövdelerinin çevresinde ince bir hava katmanı tutmaya yarar. Böceklerin özellikle uzun ve kıllı olan bacaklarında oluşan katman bu canlıların su yüzeyinde hızla dolaşmalarını sağlar. Yine yarım kanatlılardan olan kahverengi su akrepleri (Ranatra cinsi) kuyruklarının yakınındaki bir soluk borusunu periskop gibi kullanırlar ve bunu suyun yüzeyine çıkararak solunum yaparlar. İnce uzun gövdeleri suda sürüklenen dal parçasını andırır. Kürekçi böceklerse (Corixidae familyası) bacak çiftlerinden birini kürek olarak kullanır. Bu bacak çifti öbürlerinden daha uzun ve kıllıdır. Suyun yüzeyinden ayrılırken soluyacağı havayı kanatlarının altında taşır. Bazı kürekçi böcek türleri yarım kanatlıların en iri üyeleri arasında yer alır.

Temel Britannica Ansiklopedisi, Cilt 19, s.108

Denizşakayıkları

Denizşakayıkları denizgülleri olarak da bilinir. Silindir biçimindeki gövdeleri bazı türlerde kalın ve kısa, bazılarında ise ince ve uzundur. Gövdelerinin üst ucunda bulunan ağızları, genellikle renkli çiçek yapraklarını andıran dokunaçlarla çevrilidir. Denizşakayıkları bu dokunaçlarındaki yakıcı kapsüllerle avladıkları balık ve öbür deniz hayvanlarıyla ya da mikroorganizmalarla beslenirler. Genellikle sarı, yeşil ve mavi renklere sahip olan denizşakayıkları, gövdelerinin alt ucundaki ayak diskleriyle kaya, iskele kazığı, deniz kabuğu ya da bir yengecin sırtı gibi sert yüzeylere bağlanarak yaşarlar. Genellikle de çok az hareket ederler. Fazla hareket kabiliyeti olmayan bu canlıların kendilerini korumak için özel bir savunma sistemine ihtiyaçları vardır. Çünkü denizşakayıklarının koruyucu dış iskeletleri yoktur. Bunun yerine şakayıklar gövdelerini dıştan olduğu gibi saracak boynuzsu bir madde salgılayarak, bu yapışkan maddeyle kum tanelerini ya da deniz kabuğu parçalarını birleştirerek kendilerine koruyucu bir kılıf yapabilirler. Görüldüğü gibi Allah her canlı için çok farklı güzellikler yaratmıştır. Allah'ın eşsiz yaratmasının örnekleri görebilenler için her yerde sergilenmektedir.

Ana Britannica Ansiklopedisi, 10. Cilt, s.30

Yavru Koalalar

Yavru koalalar bir aylık olduklarında sadece sütle değil aynı zamanda annelerinden aldıkları yarı sindirilmiş okaliptüs yaprağıyla da beslenirler. En ilginç olanı bu tür bir beslenmenin sadece iki-üç günde bir gerçekleşmesi ve akşam üstleri olmasıdır; diğer zamanlarda annenin sindirim sistemi normal şekilde çalışır. Yavru koalanın annesinin hazırladığı yiyeceğe ulaşması için kafasını sadece keseden çıkarması yeterli olacaktır.

Dr. Z. Veselovsky, Are Animals Different?, s.133

Su İçmeyen Hayvanlar

Pek çok hayvan genellikle yemek yedikleri zaman bir şeyler içerler, fakat hiç su içmeyen birtakım hayvanlar da vardır. Bu canlılar ihtiyaçları olan suyun tamamını yiyeceklerinden alırlar. Örneğin çöl tarla kuşları, alakargalar, Avustralya'nın Aborijin dilinde "su-içmeyen" anlamına gelen koalalar bu canlılardan en bilinenleridir. Su temin etmekte zorluk çeken hayvanlar çöllerde veya ağaç tepelerinde yaşayan hayvanlardır. Bu hayvanlar su buldukları zamanlarda çok fazla miktarlarda su içerler.

Dr. Z. Veselovsky, Are Animals Different?, s.175

Kafur Böcekleri

Kafur böcekleri (Camphor böceği) suyun üzerinde çok büyük bir hızla hareket ederek adeta kayak yaparlar. Bu böcekler vücutlarının arka bölümlerinde veya karın bölgelerinde bir sıvı üretirler. Bu, böceğin arkasındaki suyun yüzey gerilimini azaltan özel bir sıvıdır. Önünde bulunan yüzeyi güçlü bir şekilde ittiğinde böcek ileriye doğru sürüklenir. Böceğin vücudu sanki küçük bir motorun desteğiyle yönetilerek hızla hareket etmesini sağlamaktadır. Hatta böcek karnını bir taraftan diğer bir tarafa hareket ettirerek rotasını da istediği gibi ayarlayabilmektedir.

Tonny Seddon, Animal Movement, s.23

Yılanların Duyması

İnsanların duyduğu seslerin tümü dış kulaklar tarafından alınır. Sesler, önce orta, daha sonra iç kulak yoluyla titreşimler göndererek kulak zarını titretirler. Bizler bu sayede duyarız. Yılanların başlarının dışında özel bir kulak bölümleri yoktur. Fakat iç kısımlarında kulak bölümleri vardır. Sesler yılanın vücuduna kaslardan geçerek gelir. En sonunda ise çenelerindeki kemiklere gider. Bu kemikler içteki kulak bölümlerine bitişiktir. Yılanların duyması bu sayede gerçekleşir.

Ranger Rick, Şubat 1996, s.45

Kuşların Yuvaları

Kuşların yuva yaparken kullandıkları malzemeler büyük farklılıklar gösterir. Çimler ve dallar kuşların en çok kullandıkları malzemelerdir. Güney Amerika'nın fırıncı kuşu yuva yaparken çamur kullanır. Soldaki resimde görülen Güneydoğu Asya'nın kırlangıçları kendi salyalarından oluşturdukları maddelerle yuvalarının temelini oluştururlar. Yuva mekanları da çeşitlilik gösterir. Kartallar yuvalarını ağaçların tepelerinde kurarken sağda resmi görülen büyük-ibikli grebe kuşunun yuvası ise yüzen bir saldan oluşur.

Dr. Z. Veselovsky, Are Animals Different?, s.106-107

Arı Yiyici Kuşlar

Yaklaşık 40 gram ağırlığında olan kuşlar için büyük tropik bir arının iğnesi ölümcül olabilir. Oysa bazı kuşlar arı yiyerek beslenirler. Arı-yiyiciler arının zehirli etkisinin üstesinden iki yolla gelirler. Öncelikle arının kuvvetli iğnesine karşı belli bir yere kadar bağışıklıkları vardır. İkinci olarak da kuşlar tehlikeli türlerle tehlikesiz olanlar arasındaki farkı ayırt edebilirler ve aslında arıların sokan türleriyle çok nadiren uğraşırlar. Bir arıyı yakalayan kuş, öncelikle böceği gagasının ucunda silkeler, sıkıca tutacak şekilde kendini ayarlar ve sonra da dala doğru böceği sertçe çarptırarak bayıltır. Daha sonra arının vücudunun arka kısmını pürüzlü ağaç kabuğuna sürter bu işlem keskin iğneyi ve ona bağlı zehirli keseleri koparıp atar. Bütün bu işlemlerden sonra kuş arının zehirinin yok olduğuna kanaati gelince arıyı olduğu gibi yutar. Bir kuşun arının zehirini nasıl etkisiz hale getireceğini kendi kendine bulmuş olması mümkün müdür? Peki ya bu zehire karşı bağışıklık kazanmasını sağlayacak maddeyi vücudunda kendi kendine oluşturması mümkün müdür? Bunları bir kuşun bilmesine imkan yoktur. Kuşun arıyı avlamasındaki planın üstün bir aklın ürünü olduğu kesin bir gerçektir. Kuşa bütün bunlar Rahman ve Rahim olan Allah tarafından ilham edilmektedir.

Martyn Bramwell, Birds, The Aerial Hunters, s.38-39

Tehlikeli Süngerler

Antarktika okyanusunun derinliklerinde yaşayan birçok omurgasız hayvan yiyeceklerini, suda bulunan besinleri süzerek elde ederler. Bu canlılardan süngerler Antarktika denizlerinde yaşayan, en büyük canlı grubudur. Süngerlerin de renkli denizyıldızları ve denizhıyarları gibi düşmanları vardır. Fakat süngerler çeşitlerine göre kendilerini düşmanlarından koruyacak çok değişik özelliklere sahiptirler. Dikenli süngerler, koruma olarak karşı tarafın cesaretini kıran, uzun dikenlere sahiptirler. Tehlikeyle karşılaştıklarında hemen dikenlerini ortaya çıkarırlar. Kırmızı, yeşil süngerler ve kaktüs süngerleri ise denizyıldızlarını ve diğer hayvanları caydıracak kimyasal bir sıvı salgılarlar.

Int. Wildlife, Kasım-Aralık 1997, No.6, s.6

Kürek Burunlu Kertenkele

Çöllerde yaşayan kürek burunlu kertenkele kuyruğunu ve ayaklarını serinletmek için sıcak kumun üzerinde dans eder gibi hareket eder. Sonra kuyruğundan destek alarak çapraz bir şekilde bir ön ayağını, bir arka ayağını havaya kaldırır. Birkaç saniye sonra ayaklar değişir. Kertenkele, aerodinamik biçimli burnu ve vücudu sayesinde kum tepeciklerinin içinde adeta yüzebilir. Büyük ayakları kumların arasında çok hızlı bir şekilde koşmasına olanak sağlar. Allah bu canlıyı benzersiz bir yöntemle sıcaktan korumaktadır.

Int. Wildlife, Kasım-Aralık 1997, No.6, s.53

Dişi Acı Balıkla

Dişi acı balıkta (Rhodeus) üreme mevsiminde uzun bir yumurtlama borusu oluşur. Daha sonra bu boruyu kullanarak yumurtalarını tatlı su midyelerinin içine bırakır. Dişinin yumurtaları midyeye yerleştirmesinden sonra gelen erkek balık da spermlerini akıtır. Midyede güvenlik içinde döllenen yumurtalardan çıkan yavru balıklar büyüdükten sonra midyenin içinden çıkarlar. Bu arada midyenin larvaları da yavru Rhodeus'ların derilerine tutunarak başka bir yere taşınırlar. Allah'ın özel olarak yarattığı bu birliktelik sayesinde her iki canlı da ihtiyaçlarını karşılamış olurlar.

Dr. Maurice Burton, Balıklar, s.29

Vatozlar

Vatozlar, okyanus dibini temizleyen balıklardandır. Yüzgeçleri olmayan bu balıkların derilerinin üstü ince bir zımpara, altı ise ıslak bir kadife gibidir. Vatozların savunma mekanizmaları kuyruklarının ucunda bulunan dikenlerdir. Rahatsız edildiğinde vatoz düşmanını sokar. Bu sırada dikenlerindeki zehir serbest kalır. Son derece etkili olan bu zehir canlılar için öldürücü olabilir.

Ranger Rick, Aralık 1990

Temizlikçi Karidesler

Temizlikçi karideslerin görevi, okyanustaki balıkları temizlemektir. Birçok temizlikçi karides çeşidi vardır. Resimde görülen karidesin kırmızı ve beyaz çizgileri bir deniz feneri gibi hareket ederek, temizlenmeye ihtiyacı olan balığın karidesi bulmasına yardımcı olur. İki uzun beyaz anteni olan karides balığın üzerine yerleşir yerleşmez balık, sabırla derisinin ya da yarasının üzerindeki parazitlerin yenmesini bekler. Temizlikçi karides, rahatsızlık verici parazitleri almak için balığın ağzının içine bile girebilir. Bu temizlik ekibi balığın tamamen temizlendiğinden emin olana kadar görevini sürdürür.

Ranger Rick, Aralık 1990, s.5

Yüzme Kesesi Olmayan Balıklar

Balıkların suda rahat hareket etmelerini sağlayan pek çok sistemleri vardır. Balıklar suda batmadan durmak istediklerinde yüzme keselerini şişirirler. Cankurtaran yeleğine benzetilebilecek olan bu yapı bütün balıklarda bulunmaz. Örneğin derin deniz balıkları ve orkinos gibi iri balıklardaki yağlı et, onları batmaktan korur. Bu yüzden yağ kesesine ihtiyaçları yoktur. Köpek balıklarınınsa oldukça yağlı bir karaciğerleri vardır. Bu da suda sabit durmak istediklerinde köpek balıkları için yeterli bir donanımdır. Bunlardan başka pisi balığı gibi deniz dibinde yaşayan balıklar suda durmaya gerek duymazlar. Bu yüzden pisi balıklarında da yüzme kesesi yoktur. Bu örneklerde de görüldüğü gibi Allah bütün canlıları en uygun sistemlerle yaratmıştır.

Dr. Maurice Burton, Balıklar, s.22

Bower Kuşlarının Süslü Yuvaları

Bower kuşları yuvalarını süslemeleri ile tanınırlar. Avustralya'nın büyük gri bower kuşunun (Chlamydera nuchalis) çalı içinde yaptığı yuva, 300-400 salyangoz kabuğuyla, yaklaşık 5000 bin beyaz taş, cam ve kemik parçasıyla bezenmiştir. Resimde görülen bower kuşu ise yuvasını mavi renkli eşyalarla süsler. Bowerlarda erkekler bütün güçlerini dekorasyona harcarken, dişi de yuvanın kurulması ve yavrunun yetiştirilmesi ile ilgilenir.

Dr. Z. Veselovsky, Are Animals Different?, s.113

Termitler

Termitler yüksekliği 7 metreye ulaşan yuvalar yaparlar. Yuvanın duvarlarında herhangi bir sebeple delik açıldığında hemen yuva içinde alarm verilir. Yuva içerisindeki nöbetçiler başlarını duvarlara vurarak tehlike uyarısıyla durumu koloninin bütün üyelerine bildirirler. Bunun üzerine kanatlı termitler yuvanın daha güvenli bölgelerine çekilirler. Kral ve kraliçenin bulunduğu odanın girişleri de hızla örülen duvarlarla kapatılır. Yıkılan kesim hemen asker termitler tarafından sarılır. Onları duvar malzemesi taşıyan işçiler izler. Birkaç saat içinde yıkılmış olan bölümün üzeri bir yığınla kapatılır. Sonra içerideki bölmelerin inşaatı başlar. Görüldüğü gibi termitler arasında kusursuz bir haberleşme vardır. Burada unutulmaması gereken çok önemli bir nokta vardır. Bütün bu düzeni kuran, gökdelenler inşa eden, güvenlik önlemleri alan termitler kör canlılardır. Nöbetçilerin uyarılarının bütün termit kolonisi tarafından algılanması, işlerin düzenlenip karışıklık çıkmadan yürütülmesi, kuşkusuz ki kör termitlerin kendi kendilerine sağladıkları bir düzen sonucunda oluşmaz. Önlerini dahi görmeyen termitler arasındaki bu kusursuz haberleşmeyi sağlayan, yuvada yaşayan milyonlarca termit içinde, her bireyin kendine düşen görevi yapmasını sağlayan hiç kuşkusuz ki her şeyden haberdar olan Allah'tır.

Bilim ve Teknik Dergisi Ocak 1986, s.10

Sürüngenlerin Gözleri

Sürüngenlerin en önemli duyusu görmedir. Bazı sürüngenlerde göze ek olarak birtakım özel organlar bulunur. Örneğin kum kertenkelesinin alt gözkapağı saydamdır ve kertenkelenin gözlerini kumdan korur. Burun delikleri de kuma gömülürken korunmak için yukarıya doğru dönüktür. Yalnızca gece avlanan geckoların gözbebekleri büyüktür, gündüzleri gözbebeği parlak ışıktan korunmak için çizgi şeklini alır. Bundan başka yılanlarda gözkapağı yokmuş gibi gözükür. Aslında yılanların gözkapakları vardır, fakat hareketsizdir ve gözleri saydam bir tabaka ile örtülüdür. Bazı yılan türlerinin de başlarının iki yanında ısıya duyarlı çukurlar vardır. Bunlarla diğer hayvanları hiç görmeden bile kolaylıkla hissedebilirler.

Dr. Maurice Burton, Sürüngenler , s.18-19

Su Örümcekleri

Su örümcekleri mecbur kalmadıkça sudan çıkmazlar. Sadece şiddetli yağmurlarda su yüzeyinde kırılmalar meydana geldiği zaman geçici olarak kıyıya sığınırlar. Su örümceklerinin ayaklarının ucunda suyu itme özelliğine sahip, balmumuna bulanmış kıllardan oluşan kadifemsi sık bir örgü vardır. Örümceğin ayağının, balmumunu eriten etere batırılmasıyla yapılan bir deneyde, örümceğin su üzerinde yürüme yeteneğini yitirdiği görülmüştür. Su örümceğinin yürüyüşü son derece ustacadır. Daha kısa olan ön ayakları, özellikle avını yakalamaya yarar. Orta ayaklar hareketi sağlar, arka ayaklarsa dümen vazifesini görür. Su örümceği, bir sıçrayışta bir metre kadar ileriye fırlayabilir. Hatta göz açıp kapayıncaya kadar, bir ayağını öne, diğer ayağını arkaya atarak geri dönüş yapabilir. Suya düşen böceklerin yarattıkları dalgalar su örümceği tarafından hemen algılanır. Suda oluşan en ufak bir titreşim örümceği harekete geçirmeye yeter. Su örümcekleri suya batmalarını engelleyecek ayakları, sudaki titreşimleri algılayan duyu organları ile Allah tarafından kusursuz bir biçimde yaratılmışlardır.

Bilim ve Teknik Dergisi, Mart 1986, s.21

Ağustos Böceklerinin Sesi

Bir ağustos böceği (Cicadella viridis), türdeşleri gibi çok gürültücü bir böcektir. Gövdesinin arka kısmında hava kesecikleri üzerine yerleşmiş sağlı sollu iki plak vardır. Ağustos böceği, taş kadar sertleşmiş bu plakları çalarak o çok iyi bilinen sesini çıkarır. Plak, bağlı olduğu kas tarafından çekilip bırakılınca, boş bir teneke kutunun çıkardığı sese benzer bir ses oluşur. Böceğin yaptığı bu çekme-bırakma işlemi saniyede 500 kez tekrarlanır. Göğüs kalkanının karın tarafında bulunan uzantının açılıp kapanmasıyla ses yükselir veya alçalır. İnsan kulağı, saniyenin onda birinden daha kısa süreli açılıp kapanmaları, yani ses kesiklerini fark edemediği için ağustos böceğinin cızırtısı bize sürekli devam ediyormuş gibi gelir.

Bilim ve Teknik Dergisi, Ocak 1986, s.10

Karabataklar

Birkaç yüz kuştan oluşan karabatak sürüleri, göllerde, toplu olarak balık avlarlar. Bir karabatak sürüsünün tamamı sırayla kıyıya doğru yüzerken, kuşlar bir yandan da birbiri ardınca dalış yaparlar. Bu dalışlardan korkan balıklar da bu sayede daha kolay avlanacakları sığ sulara itilmiş olurlar. Çok kalabalık olan karabatak sürüleri aynı anda hangi yöntemi kullanarak başarılı olacaklarını ve nasıl hareket etmeleri gerektiğini sadece ve sadece Allah'ın ilhamı sayesinde bilmektedirler.

Dr. Z. Veselovsky, Are Animals Different?, s.116

Döner Böcekler

Döner böcekler kınkanatlı böceklerdendirler. Yeryüzünün hemen her yerine dağılmış olan bu böcekler genellikle durgun su birikintilerinin ve göllerin yüzeyinde daireler çizerek ya da fırıldak gibi dönerek toplu halde yaşarlar. Saldırıya uğradıklarında hızla suya dalarak suyun altında yüzebilirler. İki çift bileşik gözünden bir çifti suyun üstünde, diğeri ise suyun altında kalabilir. Bu da böceğin aynı anda her iki ortamı da görmesini sağlar. Döner böceklerin dişileri silindir biçimindeki yumurtalarını su altı bitkilerinin üstüne paralel sıralar halinde bırakırlar. Uzun, dar gövdeli larvaların yalnızca üç çift bacağı vardır, ama karın bölgelerinin her birinden uzanan saçaklı solungaçlarıyla görünümleri kırkayağa benzer. Karnının sol bölümündeki kancalarla suda yüzen besinleri yakalayabilen larva, pupa evresinde sudan çıkar ve yine bu kancaların yardımıyla kıyıdaki bitkilere baş aşağı asılarak toz ve tükürük salgısıyla kendine koruyucu bir kılıf yapar. Ayrıca döner böcekler tehlike karşısında kendilerini savunmak için pis kokulu ve sütümsü bir sıvı da salgılarlar.

Ana Britannica Ansiklopedisi, 10. Cilt, s.347

Mayıs Böcekleri

Mayıs böceği (Melolantha melolantha) toprağın 80 cm. derinliğinde bulunan kozasından Ekim ayında çıkar, fakat ertesi yılın Mayıs ayına kadar kozaya yattığı yerde kalır. Burada bulunduğu sürece yatışı ya dünyanın manyetik kutupları yönünde Kuzey-Güney ya da Doğu-Batı doğrultusundadır. Mayıs böceği, bu süre içinde laboratuvara getirilip, yatış yönü değiştirilse bile uyanır ve sözü edilen biçimde yönünü değiştirir.

Bilim ve Teknik Dergisi Ocak 1986, s.11

Bal Kılavuzları

Bal kılavuzları (Indicator indicator) Asya ve Afrika'da yaşayan kuşlardır. Bu kuşlar, bal porsuğu denen bir porsuk türünün ya da insanların tepesinde döne döne uçup şakıyarak, onları arı yuvalarının bulunduğu yere doğru götürürler. Kuşların çağrısını anlayarak peşlerine düşen bal avcıları kovanı kırıp içindeki balı alınca da petekte kalan balmumunu ve arı larvalarını yerler. Diğer canlıların balmumu gibi bir maddeyi öğütmeleri imkansızdır. Oysa bal kılavuzlarının mideleri bu işi başaracak bir yapıda yaratılmıştır. Bal kılavuzlarının bağırsaklarında balmumunun sindirilmesine yardımcı olan özel bakteriler vardır. İşte bu bakteriler sayesinde bütün omurgalılar arasında, balmumuyla beslenen tek canlı bal kılavuzlarıdır.

Temel Britannica Ansiklopedisi, Cilt 3, s.8

Balkuşları

Balkuşları adı verilen bu kuş türü daha çok Avustralya ve Yeni Zelanda'da yaşar. Çiçeklerden balözü emerek ve çiçeklerin arasında buldukları küçük böcekleri yiyerek beslenirler. Çiçeklerden kolaylıkla balözü alabilecek bir gaga yapısına sahiptirler. Balkuşları, ince uzun ve hafifçe aşağıya doğru kıvrık olan gagalarını çiçeklerin içine daldırır ve ucunda fırça gibi sert kıllar bulunan çatallı dilleriyle balözlerini toplarlar. Bu kuşların en ilginç türlerinden biri de siyah-beyaz tüylü kanatları, altın sarısı çizgilerle bezenmiş olan kırçıl balkuşudur(Grantiella picta). Özellikle ökseotunun meyvelerine çok düşkün olan bu kuş, bitkinin ince sürgünlerini örümcek ağıyla ve ökseotu meyvelerinin yapışkan salgısıyla birbirine tutturarak yaprakların arasında asılı duran bir yuva yapar. Yuva o kadar ince dokuludur ki, alttan bakıldığında kuşun pembe renkli yumurtaları kolaylıkla görülebilir.

Temel Britannica Ansiklopedisi, Cilt 3, s.9

Dalgıç Kuşları

Dalgıç kuşları bir tehlike sezdikleri anda suyu hiç dalgalandırmadan hemen suya dalarlar ve ancak tehlikeli bölgeden iyice uzaklaştıktan sonra su yüzüne çıkarlar. Ayrıca kendilerinin yanısıra kanatlarını sıkıca kapayarak yavrularıyla birlikte de suyun altına dalabilirler. Dalgıç kuşlarının eşlerini çiftleşmeye çağırmak için yaptıkları çok ilginç bir gösterileri vardır. Kopmuş kamış ve ot parçalarından yaptıkları yuvaları su bitkilerinin arasında yüzer. Dişi kuş bu yuvaya 3 ile 5 arasında yumurta bırakır. Dalgıç kuşları yumurtaların üzerinde sırayla kuluçkaya yatarlar. Yuvadan ayrılacakları zaman yuvanın üzerini otlarla örterek gizledikleri için, yumurtaların beyaz kabukları bir süre sonra kararır. Bulundukları ortamla çok iyi bir uyum sağlayarak görünmez hale gelirler.

Temel Britannica Ansiklopedisi, Cilt 3, s.70

Avurdu Keseli Fareler

Avurdu keseli fareler sincaba benzeyen küçük hayvanlardır. Yanaklarından omuzlarına kadar inen küçük astarlı iki dış çene keseleri vardır. Fareler bu keselerde yiyecek taşırlar, temizlemek gerektiğinde de içini dışına çıkararak çevirip temizlerler. Avurdu keseli fare yuva yaparken toprağı güçlü ön pençeleriyle kazar. Kıvrık kesici dişlerini sert toprak ve taşları yerinden oynatmak için kullanır. Kesici dişleri sürekli olarak büyüdüğü için aşınan yüzeyler hemen yenilenir.

C.B.P.C. Publishing Ltd, Hayvanlar Ansiklopedisi, s.175

Kırmızı Kanatlı Kara Kuşlar

Kuşların dişilerini etkilemek için kullandıkları birçok değişik yöntem vardır. Erkekler özellikle renkli ve desenli tüylerini, seslerini ya da danslarını kullanarak dişilerin dikkatini çekmeye çalışırlar. Örneğin kırmızı kanatlı karakuşların çok ilginç bir kur yapma yöntemleri vardır. Erkek kırmızı kanatlı karakuş önce dişilerin yakınlarındaki bir kütüğün üzerine tüner, daha sonra hem öterek hem de omuzunun üzerindeki kırmızı deseni hızlı hızlı hareket ettirerek dişileri etkilemeye çalışır.

Robert. R. Halpern, Green Planet Rescue, s.19

Su Deposu Çöl Kurbağaları

Avustralya'da yaşayan çöl kurbağaları adeta bir su deposu gibidirler. Bu yüzden su taşıyıcı kurbağalar olarak da adlandırılırlar. Vücutlarında bulunan keseleri yağmur yağdığında suyla doldururlar. Daha sonra kuma gömülür ve gelecek olan yağmurları beklemeye başlarlar. Diğer çöl hayvanları susadıkları zaman bu kurbağaları bulurlar, kumdan çıkararak kurbağadaki suyu içerler.

Dr. Maurice Burton-Robert Burton, Sürüngenler ve Kurbağalar, s.48

Milkweed Bitkisi ve Tırtıllar

Bazı bitkilerin öldürücü zehirleri vardır. Kuzey Amerika'da yaşayan milkweed bitkisi, herhangi bir şekilde zarar görürse hemen sütlü bir sıvı akıtır. Bitkinin yara almış bölgesinden sıvı akarken, bir yandan da o bölgede katılaşma meydana gelir ve böylece bitki kendi kendini tedavi eder. Ayrıca bu sıvı acı ve keskin bir tada sahip olduğundan bitkiyi genel olarak da koruyacaktır. Çünkü bitki, hayvanların yiyemeyeceği kadar zehirlidir. İnekler, geyikler ve atlar milkweed'in yapraklarını daha yemeden bırakırlar. Fakat bazı böcekler yaprakları yemenin bir yolunu bulmuşlardır. Bu böcekler hemen yaprağın orta damarını keserler. Zarar gören bölgeye doğru akan lateks (bitki sütü) zararsız bir şekilde yere damlar ve böcek kesiğin diğer tarafındaki zehiri boşalmış olan yaprak dokularını yer. Bazı tırtıl türleri ise bu şekilde yalnızca yaprak damarlarını kesmekle kalmazlar aynı zamanda yaprağın altındaki dairesel çukuru da oyarlar ve burada bulunan koruyucu sıvıyla beslenirler. Tırtılın gösterdiği bu akıl onu ve diğer tüm canlıları yaratan Allah'a aittir.

David Attenborough, The Trials of Life, s.56

Palolo Solucanlarının Üremeleri

Palolo solucanlarının milyarlarcası Batı Pasifik'te, Fiji ve Samoa resiflerinde bir arada yaşar. Güçlü alt çenesiyle mercanların sert iskeletlerinin içinde delikler kazar ve buralarda bulduğu küçük polipleri yer. Mercanlarda kazdığı tünellerin içinde güvenlik içinde yaşar ve çok nadiren ortaya çıkar. Boyu 30 cm kadar olan bu canlının vücudu yer solucanlarında olduğu gibi bölümlere ayrılmıştır ve her bir bölümde yaşaması için gerekli olan bir organ grubu bulunur. Paloloların cinsiyet bezleri vücutlarının arka yarısındaki bölümlerde bulunur. Bunun çok önemli bir nedeni vardır. Yavrulama zamanı geldiğinde solucan vücudunun arka kısmını, yaşadığı tünelin dışına çıkartır ve kopartır. Daha sonra kopan kısım yüzeye doğru kıvrılır ve üreme hücrelerini oraya bırakır. Yetişkin kurt bu şekilde kendini riske atmadan, kazdığı yuvasının içinde kalarak yumurtlamış olur. Fakat bu tekniğin başarısı iyi bir zamanlamaya bağlıdır. Kurtların çaprazlama döllenmeyi başarmaları için hepsinin birden, aynı zamanda arka bölümlerinden parça koparmaları gerekir. Ve bütün kurtlar bunu yaparlar. Her sene Ekim ve Kasım aylarında sadece belirli günlerde ve gün ağarırken bütün kurtlar aynı anda yumurtlarlar. Bundan başka birbirlerinden kilometrelerce uzakta bulunan başka palolo kurtları da yine bu dönemlerde yumurtlarlar. Çok basit bir vücut yapısına sahip olan palolo kurtlarının bu işlemi aynı anda başlatmaları elbette ki tesadüfen gerçekleşecebilecek bir olay değildir. Palolo kurtları da yeryüzündeki tüm canlılar gibi Allah'ın ilhamıyla hareket etmektedirler.

David Attenborough, The Trials of Life, s.285

 

 


GERİ İLERİ
Bu sitedeki tüm materyali, hakikatler.com sitesini referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin çoğaltabilirsiniz.