Bu site HARUN YAHYA'nın eserlerinden faydalanılarak hazırlanmıştır.
 
 
ALLAH'IN GÜZELLİKLERİNDEN BİR DEMET 1

1

Güney Afrika Sundew bitkisi, yapışkan tüyleri ile böcekleri tuzağa düşürür. Bu bitkinin yaprakları uzun kırmızı tüylerinin ucu, böcekleri kendine çekecek kokuyu içeren bir sıvı ile kaplıdır. Sıvının bir başka özelliği ise son derece yapışkan olmasıdır. Kokunun kaynağına yönelen böcek, bu yapışkan tüylere takılır. Bir süre sonra yaprağın tümü, tüylere yapışan böceğin üzerine kapanır ve bitki, böceği sindirerek kendisi için gerekli olan proteini elde etmiş olur.

David Attenborough, The Private Life of Plants, s.81-83

2

Ateş böceklerinin yaydıkları ışığın en önemli özelliği, ateşle ve sıcaklıkla ilgisinin olmamasıdır; buna "soğuk ışık" denilir. Bu, günümüzdeki aydınlatma teknolojisinin ulaşmaya çalıştığı bir hedeftir. Normal bir ampul, elektrik enerjisinin ancak %3-4'ünü ışığa dönüştürüp, kalan kısmını ısıya dönüştürür. Ateş böcekleri ise %100 bir verimle ışık üretirler.

Bilim ve Teknik, Sayı 239, s.10

3

Kuzey Kutbu'nda yaşayan deniz kırlangıçları, her yıl 30.000-40.000 km. kanat çırparlar. Bu kırlangıçların vatanları Kuzey Kutbu'dur. Fakat her yıl Kuzey Amerika, Grönland ya da Sibirya'daki üreme bölgelerinden, Kuzey Kutbu sularındaki kışlık bölgelere doğru yolculuk yaparlar.

Deligeorges, S., Recherche, Kasım 1996

4

Penguenler, Güney Kutup Bölgesi'nde yaşarlar. Bu hayvanların vücut sıcaklığı 400C, yaşadıkları ortamın sıcaklığı ise -400C'dir. Bu da penguenlerin, 800C'lik bir sıcaklık farkına dayanmaları demektir. Bunu sağlayan, hayvanın derisinin altında bulunan kalın yağ tabakasıdır. Bu tabaka, vücut sıcaklığının kaybolmasına engel olur.

Bilim ve Teknik, Sayı 255, s.35

5

Bazı kuşlar yaralanmış veya uçamıyormuş gibi yaparak yavrularını düşmanlardan korurlar. Bir düşman yaklaştığında anne kuş yuvasından sessizce uzaklaşır. Çığlıklar atarak ve kanatlarından birini sallayarak, yerde kanat çırpmaya başlar ve yaralı taklidi yaparak düşmanın dikkatini kendi üzerine çeker. "Yaralı" kuşu yakalamaya çalışan yırtıcı hayvan, anne kuş tarafından bu yöntemle yuvadan çok ilerilere götürülür. Yavrusunu güvenceye aldıktan sonra anne kuş uçarak düşmandan uzaklaşır.

Russel Freedman, How Animals Defend Their Young? s.51

6

Çoğu tırtılın tüylerine dokunulursa büyük acı verir. Bu tür tırtıllar genellikle parlak renktedir. Bu dikkat çekici rengiyle tırtıl, kendisini yemek isteyen herhangi bir canlıyı uyarmış olur.

David Attenborough, Yaşadığımız Dünya, s.64

7

Bir arı kovanını korumak, kovanın bekçileri için intihar anlamına gelebilir. Bal arılarının iğnelerinde bir kirpinin dikeni gibi küçük oklar vardır. Düşmanı sokan arı uçmaya çalışırken iğne orada takılı kalır ve arının karnının arka tarafı yırtılır. Karnının yırtılmış kısmında, zehir salgısı ve onu kontrol eden sinirler vardır. Arı bu yaralanmadan dolayı ölürken, kovanın geri kalanı bu sayede korunmuş olur.

Russel Freedman, How Animals Defend Their Young? s.63

8

Kunduzlar, insanlar gibi su kanalları, ağaçtan kulübeler, yeraltı inleri ve özellikle akarsular üzerinde barajlar yaparlar. Bu barajların uzunluğu bazen 20 m.'yi bulur.

Wild Encounters Tale of Beaver, Karvonen Films Ltd.

9

Afrikalı terzi kuşu, yuvasını yaprakları dikerek gizler. Erkek terzi kuşu bir dalın sonunda, birbirine yakın gelişen iki ya da daha fazla geniş yeşil yaprağı seçer. Sivri gagasıyla her bir yaprağın kenarına delik açar. Sonra da bir terzinin ipliği kullanması gibi topladığı örümcek ağlarını veya bitki liflerini kullanır. Lifleri deliklerden çeker ve düşmesini engellemek için her ilmiği düğümleyerek yaprakları birbirine diker. Bu yapraklarla kaplı kesenin içinde ayrıca eşinin yumurtalarını koyduğu gizli bir yuva dokur.

The Encyclopedia of Animal Behaviour, s.42

10

İşçi arıların hareketleri son derece tutarlıdır ve amaçsız bir şekilde hareket etmezler. Kovandaki bir arı yeni yumurtalar için hücreler hazırlarken, diğeri kraliçeye hizmet etmek için petekler arasında dolaşır, bir üçüncüsüyse bal toplar. Her işçi kesin olarak ne ve nasıl yapacağını bilir, kusursuz bir disiplinle hareket eder.

Nat. Geo. Soc., The Marvels of Animal Behaviour, s.49-64

11

Posta güvercinlerinin yollarını nasıl bulduklarını anlamak için yapılan bir gözlemde güvercinler bir süre karanlıkta bir kafesin içinde tutulmuşlardır. Daha sonra serbest bırakıldıklarında, güvercinlerin bulutlu bir havada bile yüzlerce kilometre ötedeki güvercinliğin yolunu buldukları gözlenmiştir.

Bilim ve Teknik, Sayı 254, s.57

12

Uzun kulaklı yarasanın gözleri, uzak mesafede bulunan cisimleri seçemez. Yarasalar, insan kulağının duymadığı ses dalgaları yayarlar. Bu ses dalgaları havadaki bir cisme çarpmazlarsa boşlukta kaybolurlar. Bir cisme çarparlarsa yansıyarak çevreye dağılırlar. Yarasa yansıyan bu ses dalgalarını alır, değerlendirir ve avının yerini bulur. Yarasaların görmeden avlarını nasıl yakaladıklarını inceleyen insanlar aynı ilkeye dayanarak radarı icat etmişlerdir.

David Attenborough, Life on Earth, s.236

13

Nudibranch kabuğu olmayan bir salyangoz türüdür. Bu salyangoz çok parlak renklere sahiptir ve son derece göz alıcıdır. Fakat bu özellikler hayvanlar için çok cazip olmasına rağmen çok az hayvan Nudibranchlar'la beslenir. Bunun sebebi Nudibranch'ın ısırgan hücreleridir. Bu hücreler hayvana iyi bir koruma sağlar. Nudibranch bu ısırgan hücreleri kendisi üretmez. Hyroid denen zehirli canlıları yer ve onları sindirim sisteminde öğütmez. Bu hayvanlar Nudibranch'ın sindirim sistemi içinde koruyucu mukusla kaplanır ve ısırgan hücre olarak ona bir koruma sağlarlar.

The Ocean World of Jacques Cousteau, s.28

14

Göç eden canlıların en ilginç örneklerinden biri de kaplumbağalardır. Brezilya kıyıları açıklarında yaşayan Yeşil deniz kaplumbağaları 2000 km. yüzerek Atlantik Okyanusu ortalarındaki Ascension Adası'nda yumurtlarlar. Kumdaki çukurlara gömülü yumurtalardan çıkan yeni doğmuş kaplumbağa yavruları hemen denize yönelirler. Açık denizde yetişkin haline geldikten sonra da yumurtlamak için tekrar Atlantik Okyanusu'na doğru yönelirler.

Bilim ve Teknik, Sayı 304, s.235

15

Dişi Phalarope kuşu yumurtalarını bıraktıktan sonra yuvadan ayrılır ve bundan sonraki kuluçka görevini erkek kuş devralır. Erkek, yumurtaların üstüne oturur ve yuvanın üstüne göğüs tüylerini döker. Böylece hayvanın altındaki çıplak deri kanla dolar. Bu kanın sıcaklığı sayesinde, üç haftadan fazla süre kuluçka için gereken ısı sağlanmış olur.

The Ocean World of Jacques Cousteau, s.44

16

Avrupa'daki ırmaklarda yaşayan yılan balıkları 6000 km.'lik uzun bir yolculuk yaparak Bermuda'nın güney batısında bulunan Sargossa Körfezi'ne gelirler. Ve buraya yumurtalarını bıraktıktan sonra ölürler. Çıkan larvalar da kendilerini, "Gulf Stream" adı verilen sıcak su akıntısına bırakarak tekrar Avrupa'ya doğru 6000 km.'lik bir yolculuğa başlarlar.

Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 5, s.1784

17

Fındıkkıran kuşları ölü ağaçların yumuşak tahtalarında yuva deliği açarlar. Yuva hırsızlarına karşı etkili bir korunma geliştirmişlerdir. Bir deliği açtıktan sonra, bir fındıkkıran yakındaki bir su birikintisinden çamur toplar ve yuva deliğinin girişini bununla sıvar. Tam bir fındıkkıranın kıpırdayabileceği genişlikte bir giriş bırakır. Böylelikle sığırcık gibi daha büyük kuşlar bu delikten yuvaya giremezler.

Russel Freedman, How Animals Defend Their Young? s.13

18

Kanat çırpmak çok fazla enerji gerektirir. Bu nedenle kuşların enerjisi onlar için çok değerlidir ve bunu en ekonomik şekilde harcarlar. Örneğin bir ağaçkakan uçarken, düzenli olarak kanat çırpışlarını keser ve kanatlarını sıkıca vücuduna kapatır. Böylece kısa bir süre kanatlarının havaya karşı oluşturduğu direnci önler ve havada ilerlemeye devam eder.

David Attenborough, The Life of Birds, s.46

19

Kuş kanatlı dev kelebeğin (Ornithoxtera) dişisi, yumurtalarını tek tek yaprakların üzerine bırakır. Yumurtadan çıkan tırtılların gövdeleri boyunca, altı sıra etli yumrucuk vardır. Ayrıca başlarında da "ozmeteryum" denilen Y biçimli ilginç bir organ bulunur. Bu organ vücuttaki salgı bezlerine bağlıdır. Tırtıl korktuğu zaman ozmeteryum içeri girip çıkar ve kötü bir koku salgılar. Bu sayede tırtıl düşmanlarını caydırmış olur.

Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Böcekler, s.26

20

Ağustos böceklerinin yakınına minik mikrofonlar yerleştirilerek 158 desibellik bir ses çıkardıkları tespit edilmiştir. Bu, bir el bombasının patlamasıyla aynı değerdedir. Eğer böceğin işitme organı karnının uzağında bir kapsülün içinde korunmuş konumda olmasaydı, böcek bu yüksek sesten dolayı sağır olurdu.

Science et Vie, n.976, s.33

21

Sinek kuşunun kalbi gün boyunca saniyede 500 ile 1.200 kez çarpar. Gece kalbi öylesine yavaşlar ki görünüşte sanki nabzı durmuştur ve hatta kuş nefes almıyor gibidir. Bunun benzerini kış geldiğinde kirpiler de uygularlar. Bu, onların kış uykusudur. Sinek kuşu ise her yıl 365 kez kış uykusuna yatmak zorundadır.

David Attenborough, The Life of Birds, s.59

22

Yakalı kolibri (Coeligena torguatua), çiçek tozlarıyla beslenen bir kuş türüdür, ama diğer kuşlardan farklı bir özelliğe sahiptir. Çoğu kuş gibi gagasını çiçeğin içine sokarak yiyecek toplamaz. Çiçek tozu toplarken özel bir yapısı olan dilini kullanır. Dilinin ortası, iç içe girmiş iki V harfi biçiminde baştan sona oyukludur. Uzun dilini çiçeğin içine soktuğunda, çiçek tozları toplanır ve dil, ağız içine çekilirken hiçbir yere sürtünmediği için, toplanan besinde kayıp olmaz.

Bilim ve Teknik, Sayı 309, s.634

Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur; hepsi O'na 'gönülden boyun eğmiş' bulunuyorlar." (Rum Suresi, 26)

23

Bazı hayvanlar görsel sinyaller kullanırlar. Bir Virginia geyiği ilk tehlike işaretinde kuyruğunu yukarı doğru hafifçe vurur. Kuyruğunun alt tarafı tamamen beyazdır. Bu parça hayvanın tüm vücudu üzerindeki tek beyaz parçadır. Bu beyaz kısmın görünmesi sürüdeki bütün geyikleri aniden uyarır.

Russel Freedman, How Animals Defend Their Young? s.29

24

Sibirya semenderleri (Hynobias Keyserlingii), donmuş toprakların metrelerce derinliklerinde yıllarca kaldıktan sonra buzları çözülür ve normal yaşama dönerler. Bu canlıların –500C sıcaklıkta bile yaşayabildikleri saptanmıştır. Sibirya semenderlerinin tek problemleri ani donmadır. Çünkü bu canlıların soğuğa alışmak ve antifiriz maddelerini üretmek için zamana ihtiyaçları vardır. "Antifriz maddeleri" semenderin kanındaki hücrelerde bulunan suyun yerine geçerek, dokuların keskin buz kristallerinden zarar görmesini önler. Bazı hayvanlar bu işlemleri yaparken donmamak için glikoz kullanırlar. Sibirya semenderinin bu mekanizmasının nasıl işlediği ise tam olarak bilinmemektedir.

New Scientist, Cilt 139, s.15

Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)

25

Yüksek hızlarda uçan kuşların özel kanat yapıları vardır. Havada uçan en "hızlı" kuş olan doğanlar, avlarına doğru hız aldıklarında, -ki bu genellikle başka bir kuş olur- öncelikle kanatlarını çırparak hızlarını artırırlar ve sonra alçalmalarının son aşamasında kanatlarını arkaya doğru iterler. Bu duruş, süpersonik jetlerin görüntüsünü andırır ve böylece saatte 320 km.'nin üstünde bir hıza ulaşırlar.

David Attenborough, The Life of Birds, s.57

26

Kemik dilli balık (Scleropages Leich Hardtii), Yeni Gine'de yaşar. Erkek balık, yumurtaları ağzında taşır. Bu durumda olması beklenen balığın sindirim salgılarının harekete geçmesi ve yumurtaların balık tarafından yenerek sindirilmesidir. Oysa böyle olmaz. Erkek balığın ağzında gelişimlerini tamamlayan yavrular yumurtadan çıktıkça suya atlar ve yeni hayatlarına başlarlar. Bu durum milyonlarca yıldan bu yana devam etmektedir. İştahı kesen, sindirimi temin eden ve salgıları durduran böyle bir düzenin nasıl çalıştığı henüz bilinmemektedir.

Bilim ve Teknik, Sayı 307, s.461

27

Akçaağaçların, özellikle Şeker akçaağacının genç dallarını ve yapraklarını zararlı canlılardan koruma yöntemi, çoğu zaman insanların ürettikleri böcek ilaçlarından çok daha etkilidir. Şeker akçaağacı, gövdesinde bol şekerli özsu olmasına rağmen, yapraklarına "tanen" denen bir maddeyi gönderir. Bu, böcekleri rahatsız eden bir maddedir. Tanenli yaprakları yiyen böcekler kurtulmak için hemen daha az tanenli üst yapraklara çıkarlar. Oysa üst yapraklar kuşların en çok uğradıkları yerlerdir. Buraya kaçan böcekler kuşlar tarafından avlanırlar. Şeker akçaağacı bu stratejisi sayesinde böcek saldırılarından az zarar görerek kurtulur.

Bilim ve Teknik, Sayı 304, s.226

28

Okyanus dibinde bulunan denizaltı vadilerinin içerisinde, okyanus tabanından fışkıran aşırı sıcak su kaynakları bulunur. Bu kaynakların çevresinde yaşayan bazı karides türleri, sıcak suyun yakınlarında yaşayan bakterileri yiyerek beslenirler. Birkaç santim boyundaki karideslerin arka kısımlarında, solungaç vazifesi gören iki odacık vardır. Bu iki odacığın arasındaki bölümün diğer hayvanların gözünde bulunan bir tür kimyasal maddeyi taşıdığı anlaşılmıştır. Karides vücudunun bu kısmıyla gerçek anlamda göremez; ama bu organ, bir tür "ışık algılayıcısı" olarak görev yapar.

National Geographic, Ekim 1992, s.105-109

29

Su örümceği bütün ömrünü su içinde geçirir. Su içinde yaşar, avlanır ve ürer. Buna rağmen bir su canlısı değildir. Yani sudaki oksijeni balıklar gibi alıp kullanamaz. Suda yaşayabilmek için çok ilginç bir yönteme başvurur. Örümceğin su dışına çıktıktan sonra tekrar ani suya dalışlarında irili ufaklı hava kabarcıkları ayaklarına ve vücudunun çeşitli yerlerine asılı kalır. En çok hava kabarcığı da karnının altında kalır ki örümcek bunu su altında "hava çanı" olarak milyonlarca yıldan beri kullanmaktadır. Bu çan havayla dolduktan sonra böcek haftalarca su yüzeyine çıkmaz ve bu çanda depoladığı hava sayesinde su altında yaşar.

National Geographic, Mayıs 1972, s.694

30

Kallima ınachus isimli kelebek türü, üzerine konmaya alışkın olduğu ağacın yaprağının biçimini aynen alabilir. Ön ve arka kanatlarının şekli, yaprağın genel biçimini verecek bir yapıya sahiptir. İki kanadın, birbirleriyle uyum sağlayarak, gölgeli bir çizgi biçiminde yaprağın merkezi damarını oluşturmaları da son derece ilginçtir. Ayrıca arka kanatlarda familyanın başka hiçbir türünde bulunmayan ve yaprağın sapı izlenimini veren küçük bir uzantı bile vardır. Kelebeğin üzerinde ağacın yaprakları üzerinde serpilmiş durumdaki "küf" lekelerinin benzerleri de bulunur. Daha da ilginç olanıysa kanatların üzerinin yapraktakine benzer sedefimsi küçük gözeneklerle kaplanmış olmasıdır.

Bilim ve Teknik, Sayı 257, s.11

31

Avlanmak ve çiftleşmek için, sıçrayan bir örümceğin sahip olduğu en önemli yetenek; harika görme kapasitesidir. Hayvan sekiz gözüyle tüm çevresini görebilir, kendi büyüklüğünün "yirmi katı" uzaklıktaki detayları ayırt edebilir. Yan gözler harekete karşı duyarlı olup, insandakine benzer bir çevresel görüş sağlar. Örümcek, hareketli bir cisim algıladığında, ona doğru döner ve ön orta gözlerini cismin üzerine kilitler. Bu büyük gözlerdeki iç tüpler, bireysel ya da toplu olarak hareket ederek kısa sürede tarama yapabilirler.

National Geographic, Eylül 1991, s.43-63

32

Orkidelerin üreme mekanizması son derece karmaşıktır. Örneğin, Arı orkidesi dişi arıları taklit eder. Erkek arı, çiçeği döllemeye çalışırken polen üzerine dökülür ve o da başka bir çiçekten aldığı poleni dölleme amacıyla diğer çiçeğe bırakır. Catasetum orkidesindeyse arı, orkide çiçeğinin şapkasında (labellumunda) bulunan tüysü çıkıntıya dokunur dokunmaz "viscidium" adı verilen yapışkan bir madde açığa çıkar ve arının karnına yapışır. Bu maddeye "pollinium" denilen bir polen kesesi ilişmiş durumdadır. Arı başka bir çiçeği döllemek üzere bu keseyle birlikte uçar gider.

Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 8, s.2872

33

Golyan balığı, kışın ırmaklara karışan sıcak su kaynaklarının oluşturduğu çöl adacıklarında yaşar. Ayrıca bu balık farklı tuzluluk oranlarına ve su sıcaklıklarına da dayanıklıdır. Golyan balığı dayanma sınırını çevre koşullarına göre değiştirebildiği için, hem sıcak hem de soğuk suda yaşayabilmektedir. Ancak 420C ve yukarısı onun için öldürücüdür. Su sıcaklığındaki en ufak bir artışı bile algılayabildiği için tehlikeli bölgeleri terkedip, daha serin sulara kaçar. Vücudundaki "sodyum iyonu konsantrasyonunu" ayarlayabilen Golyan balıkları için, ister tatlı ister tuzlu olsun her türlü su mekan olabilmektedir.

Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 8, s.2612

34

Bazı hayvanlar keskin bir homurtu ile tehlike sinyali verirler. Bazıları ise, örneğin Afrika antilopları sessiz bir sinyale sahiptirler. Bu hayvanlar otlarlarken sürekli hırıltı çıkarırlar. Yırtıcı bir hayvan yaklaştığında antiloplar hırıldanmayı keserler. Ani sessizlik, sürüyü herhangi bir hırıltı kadar etkili bir şekilde uyarır, özellikle de gecenin sessizliğinde.

Russel Freedman, How Animals Defend Their Young? s.29

35

Kutuplardaki buzlu sularda yaşayan balıkların neden donmadığını hiç merak ettiniz mi? Bu balıklar, derilerindeki buz kristallerinin sıcaklığını -20C'ye düşüren bir proteini üreten gene sahiptirler. Bu protein buz kristallerindeki oksijen moleküllerine bağlanarak genleşmelerini engeller. Yani canlının donmasını önler.

Bilim ve Teknik, Mart 1993, s.235

36

Bazı soğukkanlı canlılar, vücut sıvılarının donma noktalarının altındaki sıcaklıklara dahi dayanabilmektedirler. Örneğin kıllı tırtıllar yılın 10 ayını -500C'de kaskatı "donmuş" bir halde geçirebilmektedirler. Bazı kurbağa türleriyse, vücutlarındaki sıvının yarısından fazlası donmuş halde iken bile haftalarca canlı kalabilmektedirler. Bu canlılar donmuş halde iken hiç solumazlar ve kalp sesi de duyulmaz.

New Scientist, 26 Eylül 1992

37

Bukalemunlar çok ağır hareket eden, ağaçlarda ve çalılar üzerinde yaşayan hayvanlardır. Derilerinde renk maddesi denilen "kromatoforlar" bulunur. Bu sayede bulundukları ortama renk uyumu sağlayarak düşmanlarından korunurlar. Bukalemunlarda sempatik sinir sisteminin salgısı ile pigmentlerin dağılması ve toplanması sağlanarak renk değişimi meydana gelir. Böylece çok ağır hareket eden bu hayvan bulunduğu ortamda fark edilmeden güvenli bir şekilde yaşamını sürdürebilir.

Bilim ve Teknik, Sayı 295, s.44

38

Kuğuların ağırlığı bir başka memeli ile kıyaslandığında oldukça hafiftir. Aynı boyutlarda bir buldog köpeği, kuğudan "4 kat" daha ağırdır. Kuşların hafif olmasının çeşitli sebepleri vardır. İçi boş kemikleri iç kirişlerle desteklenmiştir. Kuyruk yerine kabarık tüyleri vardır ve dişlerle kaplı çene yerine gagaları vardır. Vücutlarının çok önemli bir kısmı havayla doludur. Bu hava birçok kuşta bulunan 9 hava kesesinde saklanır. Bunlar sadece ağırlık azaltma niteliği taşımazlar. Uçuş sırasında kuşlar çok fazla enerji harcarlar ve bu nedenle çok yoğun oksijen kaynağına ihtiyaçları vardır. İşte bu hava keseleri kuşun solunum sisteminde de önemli rol oynar. Bu sayede kuğu, aynı büyüklükteki bir memelinin nefes alışı sırasında aldığı oksijenden çok daha fazla oksijen alır.

David Attenborough, The Life of Birds, s.41

39

Albatroslar açık denizlerde yaşarlar. Kanatlarını rüzgara karşı tamamen açarak havada durmak albatrosun uçması için yeterlidir. Kuş bunu kanatlarını olabildiğince geniş açarak gerçekleştirir ve bu esnada kuşun kanatlarının genişliği "3.5 m.'ye" ulaşır ki bu, kuşlar arasında en geniş kanat uzunluğudur. Albatrosların kanat kemiklerinde kanatlarını açık pozisyonda tutmaya yarayan bir çeşit kilit sistemi vardır. Böylece günlerce, haftalarca hatta aylarca minimum seviyede enerji kullanarak hiç durmadan uçabilirler. Albatros yukarıya doğru yükselen dalgaları ve rüzgarı kullanarak, onların yönünde ilerler ve rüzgarın içinden zigzaglar çizerek bir dalganın tepesinden diğerine geçer. Bu şekilde albatros tek bir kanat bile çırpmadan saatlerce su üstünde uçabilir.

David Attenborough, The Life of Birds, s.55

40

Som balıkları, nehirde yumurtalarından çıktıktan sonra denizlere açılıp binlerce kilometre yol alırlar ve sonra büyük bir kararlılıkla doğdukları ırmağa yönelirler. Som balığının doğduğu nehirden gelen "kokular" açık denizdeki balığa kadar ulaşarak onun akıntıya karşı yüzüp geri dönmesini sağlar. Bu kokular nehrin toprak ve bitkilerinden kaynaklanır. Nitekim aynı kokular balıkçılar tarafından som balıklarını belirli bir yere çekmek için de kullanılabilir.

Bilim ve Teknik, Sayı 233, s.25

De ki: "O, herşeyin Rabbi iken, ben Allah'tan başka bir Rab mi arayayım? Hiçbir nefis, kendisinden başkasının aleyhine (günah) kazanmaz. Günahkar olan bir başkasının günah yükünü taşımaz. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. O, size hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir." (Enam suresi, 174)

 

GERİ İLERİ

Bu sitedeki tüm materyali, hakikatler.com sitesini referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin çoğaltabilirsiniz.