Bu site HARUN YAHYA'nın eserlerinden faydalanılarak hazırlanmıştır.
 
 
ALLAH'IN GÜZELLİKLERİNDEN BİR DEMET 1

81

Palmiye deniz kırlangıcı da, yuva yapımında kendi salgısını kullanır. Yuvasını palmiyelerin sallanan dallarının altında ve bazen de insan yapımı köprülerin dikey yüzeylerinde yapar. Kuş, bir yastık oluşturabilmek için yaprağın dikey yüzeyine, tüylerle karıştırarak salyasını bulaştırır. Dişi yumurtlamaya başlayacağı zaman vücudu dikey olacak şekilde bu yastığın üst kısmına yerleşir. Kuş yumurtayı çıkardıktan sonra, yumurtayı kuyruğuyla kenarından yavaş yavaş iterek göğsüyle ve göbeğiyle yastığın içine bastırır. Daha sonra yumurtayı kaplayacak şekilde gagasında salya üretir. Vücudunu yanlara doğru sallayarak, bir yandan da yumurtayı yaprağa yapıştıracak şekilde iyice salyayla kaplar. İkinci yumurtayı da aynı şekilde diğerinin yanına yerleştirir.

David Attenborough, The Life of Birds, s.226

82

Sungrebe kuşunun yavruları yumurtadan 10-11 gün gibi çok kısa bir süre sonra çıkarlar. Bu yüzden az gelişmişlerdir ve diğer su kuşlarından ayrı olarak kör ve çıplaktırlar. Bu yüzden Grebe kuşları yavrularını taşımak için kuşlar alemindeki en sıradışı metodu kullanırlar. Erkeğin kanatlarının altındaki derisinin üstünde semer benzeri keseler bulunur, erkek kuşlar yavrularını korumak için bu keselerde taşırlar. Minik Grebe yavruları, erkeğin her iki yanındaki keselere bilinmeyen bir şekilde ulaşırlar. Erkek kuş, yavrular kanatlarının altındaki keselerde dururken bile uçabilir. Hem uçup, hem de yavrularını taşıyan başka hiçbir kuş bilinmemektedir.

David Attenborough, The Life of Birds, s.256

83

Küçük kahverengi bir balıkçıla benzeyen Afrika kuşu Hamerkop ise oldukça dayanıklı ve büyük yuvalar yapar. Bitmiş bir yuva 45 kg.'dan daha fazla ağırlıktadır ve boyu da tabanından kubbeli çatısına kadar 1.5 m.'yi geçen yüksekliktedir. Bu yuva 8.000 parçadan oluşur. Hamerkop eğer yuva yapacaksa taşıyabileceği herşeyi kullanarak yuva yapar. Bunlar ağır dal parçaları, çalılıklar, yapraklar, tüyler, kemik parçaları hatta plastik bile olabilmektedir. Yuvanın yeri olarak da genelde ağacın çatallı dallarını seçer.

David Attenborough, The Life of Birds, s.228

84

Dişi Hornbill kuşu, (tropikal Asya ve Afrika'da bulunan boynuz gagalı kuş) yuva yapımında çok titiz davranır. Yuva yapacağı ağaç kovuğunun havadar olması gerekir. Ayrıca kovuğunun tepesinde herhangi bir saldırı anında kaçabilmesi için bir baca da olmalıdır. Hornbill kuşu, yuva yapacağı kovuğu küçük çatlak ve delikleri de kullanarak genişletir. Kullandığı malzemeler türüne göre değişir. Afrika Hornbillleri çamur, Borneo Rhinoceros Hornbillleri reçine, hepsinden büyük olan Hindistan Hornbillleri ise çiğnenmiş talaş ve besin kullanarak yuva yaparlar. Dişi olan içeride oturarak yuvayı sıvamaya başlar. Erkek kuş da bir yandan ona bu sıvama işlemi için gerekli malzemeyi taşır. Kısa zamanda yuva öyle daralır ki, dişi kuş dışarıya çıkamaz. Aynı boyutlarda hiçbir avcı da içeri giremez. Dişi kuş bu yuvada yumurtalar çatlayıncaya kadar, yani 3 ay boyunca kalır.

David Attenborough, The Life of Birds, s.227

85

Bazı yetişkin kuşlar, yavrularını önceden sindirdikleri besinlerle beslerler. Örneğin güvercinler kursaklarında yağ ve protein yönünden çok zengin bir madde olan ve "güvercin sütü" adı verilen özel bir salgı üretirler. Memelilerin sütünden farklı olarak bu süt hem anne hem de baba tarafından üretilir. Birçok kuş buna benzer besinleri yavruları için hazırlarlar.

David Attenborough, The Life of Birds, s.262

86

Su içine yuva yapan kunduzlar öncelikle baraj yaparak, suyun akışını yavaşlatırlar ve suyun yükselerek yapay bir göl oluşturmasını sağlarlar. Bu baraj yukarıdan bakıldığında, düz bir çizgi şeklindedir. Fakat ırmağın hızı arttıkça dış bükey (konveks) bir biçim alır. Kunduzlar, su bendinin ırmağın aşağısına bakan yüzünü dik, yukarısına bakan yüzünüyse "450 eğimli" yaparlar. Yuva yapmak için yığdıkları dalları kil ve ölü yapraklardan yaptıkları bir harçla birbirine yapıştırırlar. Bu harç su geçirmediği gibi suyun aşındırıcı gücüne karşı da çok dayanıklıdır.

Wild Encounters Tale of Beaver, Karvonen Films Ltd.

87

Su kuşlarından olan Grebe yavrularını sırtında taşır. Anne, yavrularının üstünden düşmemesi için kanatlarını hafifçe yukarıya doğru kaldırır ve yavrularını başını yana doğru uzatarak gagasına aldığı besin parçalarıyla besler. Fakat yavrulara verdikleri ilk şey gerçek bir besin değildir. Grebeler yavrularına ilk olarak su üstünden topladıkları ya da göğüslerinden kopardıkları tüyleri yedirirler. Bunun nedeni, sivri balık kılçıklarının veya böceklerin sert bir parçasının yavruların midesinden geçerken, bağırsakların narin çeperlerine zarar vermesini önlemektir. Bu tüy yeme tecrübesi, kuşun tüm hayatı boyunca devam edecektir. Fakat bu kuşun hayatının ilk dönemi için, oldukça önemli bir tedbirdir.

David Attenborough, The Life of Birds, s.256

88

Pangolinler "canlı çam kozalakları" diye de adlandırılırlar. Çünkü hayvanın vücudunda baş, sırt, kuyruk ve bacakları kaplayan, birbirinin üstüne binen iri, kahverengi pullar vardır. Pangolin'in yapışkan dili 300 cm. kadar uzunluktadır. Hayvan bu sayede dilini termit, karınca gibi hayvanların yuvalarına sokar ve termit, karınca, pupa, larva, yumurta kısacası yuvada ne varsa diliyle zorlanmadan toplayarak yer. Karınca ve termitlerin bünyelerinde bulunan asitlerin kendisine zarar vermesini ise midesinin kalın kaslı çeperi sayesinde engeller.

Hayvanlar Ans.,C.B.P.C Publishing, Memeliler, s.168

89

Yapraklı deniz ejderleri adeta birer "kamuflaj ustasıdırlar", akıntılarla dalgalanan yosunlara çok benzerler. Bu familyadaki balıkların gövdesinin etrafında halka biçiminde kemikli, bir dış iskelet zırhı vardır. Hortum biçimini almış uzun ve dişsiz bir ağızları bulunur. Zırhlı gövdelerinden yapraksı uzantılar çıkar. Yosuna benzeyen görüntüleri sayesinde avları tarafından genellikle fark edilmeyen deniz ejderleri, hortumlarını birdenbire uzatarak suda bir emme kuvveti yaratırlar ve karidesleri içlerine çekerek yutarlar. Yapraklı deniz ejderlerinin bir başka önemli özelliği de erkeklerinin yumurtalarını çevresinde korumaya almasıdır. Ejderin kamuflajı sayesinde yumurtalar görünmezler.

Scientific American, Aralık 1998

90

Bahçe örümcekleri, ağlarını dışarıdan çerçeveleyen iplikçiğin alt ortasından kısa saplı bir ipliğe ağırlık bağlayarak oluştururlar. Ve ağı gergin hale getirirler. Bu ağırlık havada sallanarak ağı sağlam hale getiren bir taş parçası, bir ağaç parçası ya da bir salyangoz kabuğu olabilir. Bilim adamları ağa asılı durumda bulunan ağırlığı hafifçe yukarı kaldırdıklarında ve tekrar serbest sallanmasını engellediklerinde, yuvasında beklemekte olan örümceğin hemen geldiğini ve mekanizmayı kontrol ettiğini, daha sonra da ağırlığın tekrar havada serbest olarak sallanabilmesi için örümceğin ipliği kısalttığını gözlemlemişlerdir. Gözlemlerinden çıkardıkları sonuç bütün bu hareketlerin örümcek tarafından ağın sağlamlaştırılması için "amaçlı" olarak yapıldığıdır.

Bilim ve Teknik, Sayı 342, s.100

91

Dişi Mantis, bir seferde 80-100 yumurta bırakan çekirge benzeri bir böcektir. Bu yumurtalar sert, süngerimsi keselerin içindedir. Dişi bu kapsülleri ince dallara yapıştırır. Mantis yumurtlarken bir taraftan da bir sıvı çıkartır. Vücudunun hareketleriyle bunu karıştırarak köpüklendirir. Yumurtalar ilk çıktığında henüz sertleşmemiş bu maddenin içinde kalırlar. Sonra bu salgı çabucak katılaşarak kurur. Bu süngere benzeyen kapsül, yumurtaları aç kuşlara karşı korumaktadır.

Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing Böcekler, s.124

92

Avustralya'da yaşayan ve boyları 45 cm. ile 90 cm. arasında değişen "uçan sincaplar"ın bütün türleri ağaçlarda yaşar. Aslında yaptıkları tam olarak uçma değildir. Bir ağaçtan diğerine uzun atlayışlar yaparak hareket ederler. Ağaçlar arasında bir planör gibi uçarak hareket eden bu canlılarda kanat yoktur, uçma zarı vardır. Uçan sincapların bir türü olan "Şeker uçan sincapları"nın uçma zarı, ön bacaklardan arka bacaklara doğru uzanır; dardır ve püsküle benzer uzun tüyleri vardır. Bazı türlerindeyse uçma zarı kürklü bir deriden oluşan bir zar halindedir. Bu zar ön ayağın bileğine kadar uzanır. Uçan sincap, bir ağacın gövdesinden fırlar ve gerilmiş derinin planöre benzeyen etkisiyle bir seferde 30 m.'lik bir uzaklık aşabilir. Arka arkaya 6 kaymayla 530 m.'lik bir mesafe alabildikleri gözlenmiştir.

Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Memeliler, s.88-91

93

Meyve güveleri (Graptolitha molesta) kur yapmak için çok ince ve karmaşık yöntemler kullanırlar. Dişi güvenin dikkatini çekmeye çalışan erkek güve özel olarak çekici kokulu bir parfüm üretir. Bu parfüm, yasemin özünde bulunan "metil yasmonat" adlı bir bileşiği içermektedir. Karmaşık bir kimyasal yapısı olan bu bileşik, günümüzde üretilen parfümlerin çoğunda kullanılır.

Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 3, s.812

94

Sandgrouse kuşlarının yavrularına su getirme görevini erkek kuş üstlenmiştir. Diğer kuşlar suyu kursaklarında taşıyarak yavrularına getirirler fakat erkek Sandgrouse kuşu uzun yolculuklar yaparak suyu taşıdığı için çok farklı bir yöntem kullanır. Göğsündeki ve vücudunun alt kısmındaki tüylerin iç yüzeyleri ince bir tel katmanıyla kaplıdır. Erkek kuş bir su birikintisine ulaştığı zaman, ilk olarak vücudunun alt kısmını kuma sürter ve toza bulanan tüyleri "su itici yağdan" kurtulmuş olur. Daha sonra suyun kenarına gider ve böylece tüm tüyleri tamamen ıslanır. Tüylerin üstündeki ince tel katmanı bir sünger gibi suyu çeker. Tüyleriyle vücudu arasında adeta sıvı bir kargo taşıyan kuş, kumdaki yavrularının yanına gider ve vücudunu yukarı kaldırır. Yavrular sanki annelerinden süt emen memeliler gibi suyu çekerler. Erkek kuş bu işi en az iki ay boyunca sürdürür.

David Attenborough, The Life of Birds, s.279

95

Puma olağanüstü gücü ve dayanıklılığıyla tanınır. Hayvan bir atlayışta 6 m.'lik bir uzaklığı aşabilir. Ayrıca 12 m. yüksekliğe sıçrayabilir, 18 m. yükseklikten aşağıya da kolaylıkla atlayabilir. Puma, kendi ağırlığının 3 katı olan bir avını karda rahatlıkla sürükleyerek taşıyabilir. Avını ararken kendi bölgesinden 45-75 km.'ye kadar uzağa gidebilir.

Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Memeliler, s.185

96

Yaban arıları diğer arıların aksine toprakta yaşarlar ve sadece erkekleri uçabilir. Bu yüzden çiftleşmek isteyen dişilerin bitkilerin yüksek gövdelerine tırmanmaları gerekir. Ancak bundan sora dişi "çiftleşme kokusu"nu yayar ve erkeğin onu bulmasını bekler. Erkek yaban arılarının özelliği ise dişilerden iki hafta önce yumurtadan çıkmalarıdır. Bu, Güney Avustralya'da yaşayan Çekiç orkidesi için bir avantajdır, çünkü bu orkidenin özelliği yaban arısının dişisine benzemesidir. Erkek yaban arıları ortada gözükmeye başlayınca orkide de bu fırsattan yararlanarak çiçeklerini açar ve dişi yaban arısınınkine çok benzeyen bir koku yaymaya başlar. Erkek yaban arısı çiçeği dişi yaban arısı zanneder ve çiftleşmeye çalışırken çiçeğin içine düşer. Çiçeğin içinden çıkmaya çalışırken polen keseleri arının vücudunun çeşitli kısımlarına yapışır. Polenleri taşıyan yaban arısının diğer çiçeklere gitmesiyle de çiçek döllenmiş olur.

Malcolm Wilkins, Plant Watching, s.143

97

Bir kıtlık döneminden sonra sabah erkenden uçmaya başlamış olan arı, bir besin kaynağı bulursa hemen kovana döner ve uyumakta olan işçi arıları birer birer uyandırır. Haberci arı, vücudunu 1-2 saniyede 16 hertz frekansla titreterek arkadaşlarını uyandırır, tüm arılar yaklaşık otuz dakika sonra besin kaynağına doğru uçuşa hazırdırlar.

Science et Vie, Haziran 1998

98

Baykuş, avını yakalayabilmek için, avının yerini saptar saptamaz, en sessiz şekilde onun üzerine atılmalıdır. Ama kuşların çoğu uçarken bir ses çıkarırlar. Örneğin havada uçan bir kuğunun kanat hışırtısı çok uzaklardan duyulabilir. Birçok büyük kuşun kanatları da uçarken ses çıkarır. Gürültülü kanatlarsa, bir gece avcısı için avının olası bir saldırıyı fark etmesine yol açacağı için açık bir dezavantajdır. Ama bu problem gece avlanan baykuşlara özel tüy yapısıyla çözülmüştür. Baykuşun tüyleri yumuşaktır, uçmasını sağlayan güçlü kanat tüylerinin uçları ise püskülümsü bir yapıya sahiptir. Kanat tüylerinin kadife yumuşaklığındaki yüzeyleri, sesi etkili bir biçimde boğarak, baykuşun sessiz uçmasını sağlar.

Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 3, s.784

99

Termitler selüloz içeren ağaç kabuklarını yutarlar, fakat aslında bunları sindiremezler. Bunun için, yardıma ihtiyaçları vardır. Genellikle termitlerin bağırsaklarında bakteriler yada "protozoa" adı verilen minik canlılar yaşarlar. İşte bu minik canlılar termitlerin yerine selülozu öğütüp sindirirler. Bağırsaklarında selülozu sindiren bir protozoa ya da bakteri yaşamayan termitler beslenemedikleri için ölürler.

Nat. Wildlife Fed., Ranger Rick, Ocak 1993

100

Baykuşlardaki "görüş derinliği", bütün yırtıcı kuşlarda bulunur. Ancak, hiçbir kuş bu konuda baykuş kadar iyi donanımlı değildir. Baykuşların bazı türleri, görüş alanlarını genişletmek için, başlarını 1800 döndürüp tam arkalarını görebilecek bir yapıya sahiptirler. Bu kolaylık, baykuşların sadece yırtıcı hayvanlardan korunmalarını değil, aynı zamanda avlarının yerini doğru saptamalarını da sağlar. Baykuş gözlerinin belki de en olağanüstü özelliği büyüklükleridir. Yüzün büyük bir kısmını kaplayan bu kocaman gözler birbirlerinden çok ince bir kemikle ayrılmıştır. Bunun sonucu olarak, göz boşluğuna sıkıca yerleşen gözler, göz kasları için hemen hemen hiç yer bırakmazlar. Birçok baykuşun gözü yerinden oynamadığından bu kuşlar değişik yönlere dönmek için oldukça esnek olan boyunlarını kullanırlar.

Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 3, s.782

101

Trochidae familyasına ait bazı salyangozlar taşların üzerinde bulunan alglerle beslenirler. Fakat, bu beslenme sırasında kendileri de başka deniz canlılarının tehdidi altındadırlar. Salyangozların özellikle sırt ve yan tarafları, diğer canlılar için güzel bir besin kaynağıdır. Bu salyangozlar düşmanlarının tehditlerinden korunmak için, yapışkan özelliği olan ayak tabanlarının yardımıyla kendilerini korumada kullanacakları uygun taşları seçerler. Bu taşların sağladığı ağırlık sayesinde vücutlarını ters döndürerek daha önceden yassı bir taş ile kazdıkları çukurlara kendilerini gömerler, böylece düşmanlarından korunmuş olurlar.

Bilim ve Teknik, Sayı 342, s.100

102

Urocta durandi cinsi örümcek, yuva yaparken kaya ve taşların oyuklarına, bildiğimiz örümcek ağı yerine, yuvarlak çadır şeklinde bir yapı inşa eder. Bu örümcek, imal etmiş olduğu yapının kemerinden yere doğru sarkarak durur. Çapları 2 ile 5 cm. arasında değişim gösteren çadırların 4 ile 6 arasında değişen giriş-çıkışları vardır. Her kapının girişinde, çadırı yere bağlayan iki tane sinyal iplikçiği bulunur. Eğer bir böcek bu iplikçiğe dokunacak olursa, çadırın taban kısmında pusu kuran örümceğe titreşim uyarıları anında ulaşır. Örümcek yerinden hemen çıkar ve avını çok hızlı bir şekilde bağlayarak, paket haline getirir ve sonra geriye döner.

Bilim ve Teknik, Sayı 342, s.100

103

Kelebekler ve pervaneler çiçekleri sürekli ziyaret eden böceklerdendir. Bu hayvanlar çiçek özünü emebilmek için, uzun bir hortum olan emme tüplerini kullanırlar. Bu yapı hayvanın boyundan daha uzun olabilir; kullanılmadığında katlanarak karın altında saklanır. Bunun en güzel örneği Atmaca güvesi'dir. Sfenks güvesi diye de adlandırılan bu güvenin en önemli özelliği uzun hortumudur. Bu sayede başka böceklerin bal özlerini alamadığı bitkilerden kolaylıkla bal özlerini alır.

Görsel Okul Ans., Cilt 4, s.225

104

Karıncalar yaprak bitlerini evcilleştirirler. Yaprak bitlerinin salgıları ile beslenen karıncalar, onların her türlü bakımları ile ilgilenirler. Onları düşmanlarına karşı korurlar. Örneğin uğur böcekleri ve eşek arılarının yaprak bitlerinin yakınına bıraktıkları yumurtalarını yerler. Yaprak bitleri de bu bakımın karşılığı olarak karıncaların ihtiyaç duydukları, tatlı sıvıyı almalarına izin verirler.

Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Böcekler, s.12

105

Kum kazıcı yaban arılarının bir türü olan A.hungarica arıları, yuva yapımında oldukça özenlidirler. Öncelikle çeneleri arasına aldıkları taşları yuvaya taşırlar. Getirilen taşlar, yaban arısının yuvasını oluşturacak galerilerin açılmasında kullanılır. Galeri açma işleminin 1-2 dakikada tamamlanmasına karşılık, galerilerin taşlarla düzeltilmesi ve parlatılması yarım saat ila 1 saat arasında vakit alabilir. Toprağın kazılması sırasında yabanarısı 7 taş değiştirir. Ayrıca yaban arıları yuva yapımında kullanılacak olan harcın hammaddesi olan kuru toprağı nemli hale getirmek için de çiçek nektarından faydalanırlar.

Bilim ve Teknik, Sayı 342, s.100

106

Yer sincapları doğadaki en becerikli mimarlardandırlar. Kazdıkları tüneller bunun en açık kanıtıdır. Bu tünellerin girişinde göze çarpan toprak öbekleri araştırmacılar tarafından değişik şekillerde yorumlanmaktadır; gözetleme noktası, korunak gibi… Uzunlukları 10-30 m. arasında, derinlikleriyse 1-5 m. arasında değişen bu tüneller U şeklinde olduklarından iki girişleri vardır. Kimi zaman bir üçüncü girişin görüldüğü de olur. İki tip tünel girişi vardır: Yayvan yapıda olanlar ve volkan ağzını andıranlar. Araştırmalarla saptanmış bir durum da yayvan şekildeki bir girişin her zaman volkan şeklindeki girişe bağlı olduğudur. Daha ilginç olan noktaysa bu iki ağız arasında bir havalandırma sisteminin bulunmasıdır. Eğer havalandırma sistemi olmasaydı kuşkusuz bu ilginç hayvanlar yerin altında yaşama olanağı bulamazlardı; oysa 0.45 m./sn'lik bir rüzgarın 10 dakika içinde tamamen havalandırılabildiği kusursuz tünel sistemi sayesinde rahatça yaşayabilmektedirler.

Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 9, s.3029

107

Bazı Güney Afrika kuşları (Anthoscopuslar), iki bölüme ayrılmış olan özel yuvalar kurarlar. Bu yuvalarda kuluçka odasının asıl girişi gizlenmiştir. Yuvanın diğer girişi ise ortada bir yerdedir. Bu avcı hayvanlar için özel olarak hazırlanmış bir aldatmacadır.

Giovanni G. Bellani, Quand L'Oiseau Fait Son Nid, s.24

108

Suda yürüyen kertenkele saniyede 20 adım atarak suyun üstünde çılgınca koşar. Ayakları suya değdiği anda, her bir parmak iyice kasılarak ayağın yüzey alanının artmasını ve suyu kolayca itmesini sağlar. Böylelikle ayaklar, vücudun ağırlığını rahatlıkla dengelerler. Kertenkelenin ayakları suyu ittiğinde, bir hava baloncuğu oluşturarak fazladan destek sağlar ve diğer ayağın dönüşünü tamamlayıp suya değmesi için zaman kazandırır. Ağırlık ikinci ayağa aktarılırken kertenkele, baloncuk yok olmadan önce birinci ayağını sudan çeker. Hava baloncuğu çok önemlidir, çünkü ayağı doğrudan suya değecek olsa, kertenkele suya düşebilir. Ayrıca kertenkelenin hareketi insanla kıyaslandığında, insanın bu hareketi gerçekleştirebilmesi için saniyede 30 m. koşması ve azami kas esnemesinin 15 katı bir esneme yapması gerekir ki, bu olanaksızdır.

Scientific American, Eylül 1997, s.68

109

Birbirinden tamamen farklı olan hayvanlar arasında, savunma nedenleriyle çeşitli ilişkiler kurulur. Örneğin antiloplar ve gergedanlar sırtlarına tutunan ve bağırıp çığlık atarak onları tehlikeye karşı uyaran küçük kuşlarla birlikte yaşarlar. Kuşların bu ortaklıktan çıkarı ise, bu memelilerin derilerinde kümelenen böcek larvalarını yemeleridir.

Görsel Okul Ans., Cilt 4, s.349

O, Hayy (diri) olandır. O'ndan başka ilah yoktur; öyleyse dini yalnızca kendisine halis kılanlar olarak O'na dua edin. Alemlerin Rabbine hamdolsun. (Mü'min Suresi, 65)

110

Kuşlarda yumurtalarının biçimi kuluçka sırasında ısı kaybını en aza indirmeye yarar. Örneğin güvercinler iki oval yumurta yumurtlarlar; bu sayede yumurtalar birbirlerine yaslanabilirler. Eğer yumurtalar küre biçiminde olsalardı bu mümkün olmazdı. Kutuplarda yaşayan bazı penguen benzeri kuşlar, armut biçimli yumurta yumurtlarlar, böylece yumurtalar yere iyice oturur ve uçurumdan aşağı yuvarlanmazlar. Timsah bekçisi diye bilinen bazı Afrika yağmur kuşları ise bir ucu sivri, bir ucu yuvarlak 4 yumurta yumurtlarlar; bu sayede yumurtalar üst üste binebilir.

Science et Vie, Temmuz 1998

111

Mürekkep balıklarının mükemmel refleksleri vardır ve saatte 11 km. hızla ilerleyebilirler. Salyangozlarla mürekkep balıklarını karşılaştıran bilim adamları, mürekkep balıklarında sodyum kanallarının bulunduğunu görmüşlerdir. Bunlar sinir hücrelerindeki zarları büken proteinden oluşan gözeneklerdir. Mürekkep balığının hücreleri uyarıldığında sodyum kanalları açılır ve beyin ve kas lifleri boyunca sinirlere işaret gönderir. Bu son derece hızlı bir şekilde gerçekleşir. Pleurobranchoca denilen deniz salyangozunun kanalları 3 milisaniyede açılır ve bunu saniyede 30 kere tekrarlayabilir. Mürekkep balığının kanalları ise 7 kat hızlı açılır ve bu işlemi saniyede 200 kere tekrarlayabilir.

Bilim ve Teknik, Sayı 356, s.10

112

Dağ sıçanları sonbaharda kış uykusuna yatarlar. Bunun için yuvalarındaki odacıklardan birine çekilerek, yuvanın ağzını toprakla kaparlar. Sonra bedenlerini yuvarlayarak bir top halini alır ve derin bir uykuya dalarlar. Dağ sıçanlarının solunumu hemen hemen 'durdu' denecek derecede yavaşlar. Sıçanlar normal zamanlarda dakikada 262 defa soluk alırken, kış uykusuna yattıklarında bu sayı 14'e düşer. Bu arada vücut ısıları da yavaş yavaş 140C ile 40C'ye iner. Oysa hayvanın normal vücut ısısı 370-400C arasındadır.

Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Memeliler, s.241

113

Ördek köstebeği olarak adlandırılan Ornitorenkler'in ilginç özelliklerinden biri dişilerinin 7.5-10.5 m. uzunluğunda, dönemeçli yuvalar kazmalarıdır. Hayvan tünelin ucuna bir yuva odacığı kazar ve bu bölmeyi öncelikle ıslak ot ve yapraklarla astarlar. Dişi, ot ve yaprak yığınlarını kuyruğu ile taşır. Islak otlar yumuşak kabuklu yumurtaların kurumasını engellemeye yarayacaktır. Çiftleştikten iki hafta sonra, dişi Ornitorenk yumurtlamak için yuvaya çekilirken, tünele yer yer toprak engeller yapar. Kalınlığı 20 cm. kadar olan bu engelleri kuyruğuyla bastırarak sağlamlaştırır. 7 ila 10 gün süren kuluçka döneminde yuvasından ender çıkar; her çıkışında toprak engelleri yeniden yapar. Bu engeller Ornitorenkler için bir savunma aracıdır.

Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Memeliler, s.173-174

114

Su samuru nesli tükenmekte iken son anda kurtarılan hayvanlardan bir tanesidir. Yumuşak, kalın ve kadifemsi kürkü için avlanmaktadır. Su samurlarının kürkü o kadar etkili bir koruyucudur ki, samurlar günlerce derileri ıslanmadan yüzebilirler. Kalın kürk, su samurunu aynı zamanda soğuğa karşı da korumaktadır. Su samurlarının birçok deniz hayvanının tersine, derilerinin altında izole edilmiş bir yağ tabakası yoktur. Soğuktan onları koruyan tek şey kalın kürkleridir.

Gardner Soul, Strange Things Animals Do, s.108-109

115

Tropik ve ılık iklimlerde yaşayan kağıt arıları yuva yaparken ilginç bir yöntem kullanırlar. Kraliçe arı baharda uykudan kalkarak yuva yapmak için uygun bir yer arar. Yuvası açık olacağı için bunun şiddetli rüzgar alan ve güneşi fazla gören bir yerde yapılmaması gereklidir. Bu yüzden kağıt arısı yuvasını daha çok evlerin saçaklarına, çatılarına ya da ağaçların dallarına yapar. Kraliçe yuvayı bir tür kağıttan yapar. Çenesiyle bir ağacı kazıyarak odun çıkarır. Bunu çiğneyerek salyasıyla karıştırır ve böylece kendi kağıdını oluşturur. Önce bir damın ya da dalın altına yassı bir temel yapar. Bundan çıkan kısa bir sopa yuvanın ana bölümleri yani küre biçimi kovanı oluşturan üreme hücrelerine takılır.

Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Böcekler, s.144

116

Sadece 3 mm. uzunluğunda olan Pulex irritans'lar (insan pireleri) 19.7 cm.'ye ulaşan yatay atlayışlar yapabillirler. Yani pireler kendi uzunluklarının 100 katından daha uzun mesafelere atlayabilmektedirler. İşte pireler bu eşsiz sıçrama güçlerini, "rezilin" denilen lastiksi bir proteinden elde ederler. Rezilin gövdeyi sarıp destekleyen ve kasların hareket için dayanak yaptığı yapıları oluşturan dış iskelette öbekler halinde yer alır. Pire sıçramak istediğinde arka bacaklarındaki kaslarını gerer. Bu da, kasların bağlı olduğu üst derideki bir rezilin öbeğini sıkıştırır. Daha sonra bu enerji, bir anda tümüyle boşalarak arka bacaklara büyük bir yaylanma gücü sağlar ve pireyi havaya fırlatır.

Görsel Bilim ve Teknik Ans, Cilt 4, s.1118

117

Bukalemunu ilginç kılan tek özellik, kendi rengi üzerindeki şaşırtıcı hakimiyeti değildir. Bukalemun, onu yırtıcı bir hayvan kılan pek çok yeteneğe de sahiptir. Hareketli gözleriyle avını çok iyi gözleyebilir. Tek başına diğerinden bağımsız hareket edebilen gözleri konik bir kas yapısının içindedir ve böylece 1800'lik bir açıyla öne, arkaya ya da tam aşağıya bakacak şekilde dönebilir. Bukalemun böylece çevredeki böceklerden bir gözünü ayırmazken, diğeriyle de sürekli olarak gelebilecek tehlikeleri kollayarak kendini korur.

Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 9, s.3036

118

Tardigrad böceği, büyüklüğü bir toplu iğne başından fazla olmayan, doğadaki "en dayanıklı" canlılardan biridir. Laboratuvar deneylerinde –2720C'de helyum içine atılmış; eksi 1920C'de 20 ay süreyle bırakılmış ve 920C'de eter, alkol ve diğer zararlı kimyasal maddeler içine atılarak haftalarca kaynatılmış olan Tardigrad, normal ısıya döndürülüp, su verildiğinde tekrar yaşamaya başlamıştır. Bu minik canlının beyni, iki gözü ve sindirim sistemi vardır. Ancak kalp ve akciğerleri yoktur. Kuru ortamlarda büzülerek dokularındaki suyun buharlaşmasını sağlar. Bu sırada Tardigrad'ın oksijen tüketimi hemen hemen durur. Kurumuş Tardigradlar rüzgarla başka yerlere taşınır ve gittikleri yeni bölgelerde elverişli ortam bulunca (ıslak yosunlar ya da nemli yerler gibi) tekrar yaşama dönebilirler.

Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 1, s.24

119

"Balık yiyen" diye de tanınan Buldog yarasası, sivri tırnaklarını bir balık zıpkını gibi kullanır. Yarasa, av sırasında ayaklarını suya sokar. Suyu ayaklarıyla 90 cm. kadar tarar ve tırnaklarını zıpkın gibi kullanarak rastladığı balıklara saplar. Yakaladığı balığı çarçabuk ağzına götürür. Avını da uçarken yer ya da tüneğine dönene kadar yanaklarında bulunan keseciklerin içinde saklar.

Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Memeliler, s.36

120

Bolas örümceği ipek gibi bir kemer örer ve bunun sonuna ağır zamk harcından bir ağırlık koyar. Kendi ürettiği bu silahı, bir kovboyun kementini andırmaktadır. Örümcek bu kementi daha sonra öndeki iki çift ayağına alır. Örümceğin ayakları kol görevi görürler. Çevresinde bir güve uçtuğunda örümcek kementini fırlatır. Yapışkanlı ağır kısmı havada uçurarak tam böceğin vücudunun üzerine çarptırır ve yapışkan madde böceğin üstüne yapışır. Ardından böceği içeri çeker ve Bolas örümceği avını daha sonra yemek üzere sarar.

Gardner Soul, Strange Things Animals Do, s.88-89

 

GERİ İLERİ

Bu sitedeki tüm materyali, hakikatler.com sitesini referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin çoğaltabilirsiniz.